Gökkuşağı

Amerikalı Öğretmenlere Türkiye Turu

Amerika’da Türkiye’yi tanıtmanın en iyi yollarının başında Amerikalı öğretmenleri bilgilendirmek gelir. Buna yürekten inananlardanım. Bu amaçla yıllar boyu yerel Türk-Amerikan Derneği’nin yorulmak bilmeyen diğer gönüllüleriyle birlikte her yıl öğretmenler için bir günlük Türkiye semineri düzenledik, bunu öğretmenler için bir alışkanlık haline getirmeyi başardık. Her yıl TÜSIAD’ın katkısıyla kurayla belirlediğimiz iki Amerikalı öğretmeni Türkiye’ye yolladık bir haftalığına. Bunun için burada bu konuyu 1980’lerde ilk gündeme getiren dernek emektarlarından ve eski başkanlarından Engin Holmstrom’u ve Türkiye’de ODTÜ’de ders vermiş Pat Fesçi’yi anımsamadan geçmek istemem. Emekleri çok büyük. Tabii bu proje soğuduğu zaman 1997’de yeniden başlamasında öncülük eden derneğin eski başkanlarından, görevi devraldığım Güneş Karahasan’ın çabaları da övgüye değer. Diğer can yoldaşlarım, isimsiz kahramanların adları saymakla bitmez. Washington’daki TÜSİAD temsilcisi Abdullah Akyüz ve Türk Kültür Vakfı Temsilcisi Güler Köknar’ın destekleri de yadsınamaz. Amerika’da öğretmenlik her ülkede olduğu gibi önemli bir meslek. Burada öğretmenler kendilerini geliştirmek için hiçbir fırsatı kaçırmaz. Okumaya devam eder, seyahatlerle dünya hakkındaki bilgilerini geliştirip öğrencilerine aktarmak için özel çaba gösterirler. Örneğin kızımın lisedeki İngilizce öğretmeni son 5 yıl içinde Amerika’nın en iyi üniversitelerinde master ve doktora yaptı. İlerde okul müdürü olmak istiyor. Genellikle öğretmenliğe ilkokul düzeyinde başlayan öğretmenler çeşitli sınavlar verip eğitimlerini geliştirdikten sonra ortaokul ve lise düzeyinde ders vermeye başlıyorlar.

Peki neden önemli öğretmenlere Türkiye’yi tanıtmak? Çünkü her öğretmen yılda bir sınıfa bile giriyor olsa en az 30 öğrencisine Türkiye’yi anlatabilir. Birkaç sınıfa ders veriyorsa, bu sayı 3’e, 4’e katlanır. Bu öğretmen öğretmen arkadaaşlarına ve ailelerine Türkiye’yi ve Türkler’i ne kadar sevdiğini anlatırsa sayı daha da artar. Yani aslında Amerikalı bir öğretmenin etkisi bir lobicininkinden daha etkili olabilir. Türkiye’yi görmüşse bu öğretmen ve olumlu izlenimlerle edinmişse, sık sık Türkiye’ye gitmesi, dostlarını Türkiye seyahatine heveslendirmesi de büyük olasılık. Diyebiliriz ki, bir domino etkisi yapar bir öğretmenin Türkiye’yi sevmesi. Bu yüzden Türk Kültür Vakfı’nın Dünya İşleri Konseyleri’yle birlikte düzenlediği Türkiye turları büyük önem taşıyor. Haziran sonu ve Temmuz sonunda iki ayrı grup halinde Türkiye’yi gezen, inceleyen 57 Amerikalı öğretmen, şimdi harıl harıl sonbaharda yapılacak “Portraits of Turkey” Türkiye’den Portreler dizi sunumları ve sınıflarında Türkiye’yi tanıtma programları için hazırlık yapıyor.

İstanbul’da Ayasofya, Topkapı Sarayı, Arkeoloji Müzesi, Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı’nı gezen öğretmenler ayrıca Daruşşafaka, Beşiktaş Anadolu lisesi ve Karacasu’daki Ataköy İlköğretim Okulu’nda incelemeler yaptı. Bursa’ya da giden Amerikalı öğretmenler, Efes, Çatalhöyük, Kapadokya’ya da giderek, Türkiye’nin tarihi ve doğal zenginliklerini görme imkanı buldu.

Türk Kültür Vakfı 2007 yılından bugüne kadar Amerika’nın çeşitli eyaletlerinden 348 Amerikalı öğretmeni bütün masraflarını karşılayarak Türkiye’ye götürdü. Vakıf ayrıca Dünya İşleri Konseyi’yle birlikte Amerika’da da 2,500’den fazla öğretmene Türkiye’yi tanıtan seminerler düzenledi. Bence çok yararlı bir girişim. Umarım devam eder ve Türkiye’yi gören, tanıyan, seven Amerikalı öğretmen sayısı artar!

Aşağıda ve sağ üst köşede Türk Kültür Vakfı’nın geçen yıl  Türkiye’ye götürdüğü Amerikalı öğretmenlerin hazırladığı ve yakında yayınlanacak olan belgesel filmden kısa bir tanıtım videosu var. İzleyin beğeneceksiniz. Filmin prodüktörü Orhan Ayaşlı, sinematografı Scott Drucker.  Amerika Türk Koalisyonu TCA ve Türk Kültür Vakfı’nın (TCF) izniyle kullanıyoruz.

Cape May’de Washington Usulü Tatil!

Washingtonlular yıl boyunca sık sık haftasonlarına birkaç gün ekleyerek kısa tatillere çıkmayı tercih ederler. Yazın uzun tatillere çıkmak sanırım daha çok göçmenlere özgü. Örneğin Türkler yıl boyunca izinlerini biriktirip yaz aylarında Türkiye’ye gidip ailelerini görmenin, güzel bir tatil yapmanın hayalini kurarlar. Oysa Amerikalılar’ın çoğu  Noel’de veya okulların sömestir tatillerinde ya da Paskalya Yortusu’nda seyahat etmeyi tercih eder. Amerika’nın birçok bölgesi geçtiğimiz kış  şiddetli hava koşullarının  etkisi altında kaldı. Ardı arkası kesilmeyen fırtınalar, sel felaketleri, hortumlar  yaza olan özlemi arttırdı, herkes tatile odaklandı. Washington’da yaz ayları aşırı sıcak geçiyor. Bugünlerde ABD başkenti adeta yanıyor! Bizim gibi çeşitli nedenlerle izne çıkamayanlar bir yandan Türkiye hayali kurarken bir yandan da birkaç günü biraraya getirip nereye gidebilirim diye düşünüyor. Amerika’nın deniz kıyısındaki ilk sayfiye yerinin kurulduğu New Jersey eyaletinin Cape May kasabası, kısa tatiller için ideal bir mekan.

Nüfusu 4 bin olan, yaz aylarındaysa ziyaretçi sayısı 50 bine çıkan Cape May, Delaware Körfezi’nin ağzına doğru uzanan ince bir yarımadanın tam ucunda. Bir zamanlar Delaware Nehri’nden Philadelphia’ya giden gemiler, körfezdeki akıntıları çok iyi bilen usta kılavuz kaptanları almak için Cape May’e uğrardı. Birçok kaptan da Cape May’i görüp çok beğendikten sonra buraya yerleşmiş.

Amerika’nın bu ilk sahil kasabası giderek güneyli zengin toprak sahipleri için de yaz aylarını geçirdikleri popüler bir yer haline geldi. Cape May’de güneyin tarzını yansıtan kolonlu malikaneler o dönemde inşa edildi. Cape May’de İngiliz Viktoria tarzı ihtişamlı evlere ve eski ve büyük otel binalarına da rastlamak mümkün.

Cape May dünyanın 19’uncu yüzyıl sonu mimarisini yansıtan en fazla yapıya sahip kenti. Cape May’de Viktoria tarzı evleri İngiltere’deki kent ve kasabalardakilerden daha fazla görmek mümkün.

Cape May evleri ayrıca rengarenk ahşap süslemeleriyle de ünlü. 19’uncu yüzyıl sonunda ‘dekorasyon dahil herşeyi dekore edin’ sözünden yola çıkarak çok sayıda ev bu tarz süslemelerle bezenmiş. Cape May’deki bu güzellikler kasırga gibi doğal afetlerden, yangınlardan ve ekonomik darboğazdan şans eseri zarar görmemiş şimdiye kadar. Cape May ayrıca Amerika’da ilk kez ‘tarihi mahal’ olarak koruma altına alınan ilk tatil kenti.

Sakin bir tatil istiyorsanız, uzun yürüyüşler, küçük güzel lokantalar, geniş bir kumsal, faytonlar, renkli, masalsı güzel binalar, kimsenin kimseyi rahatsız etmediği ve herkesin birbirine karşı çok kibar davrandığı bir ortam  ve Washington’a üç dört saat mesafede bir yer arıyorsanız, üstelik arabanızı da alarak seyahatin bir bölümünü feribotla yapmak hoşunuza gidecekse Cape May ideal derim.  (Fotoğraflar: Christina Polat)

 

 

Emre Yılmaz’dan Albüm Müjdesi!

Bu kez genç bir sanatçının reklamını yapacağım. Çocukken çok sevimli, şimdiyse çok yakışıklı olan bu gence dikkat! Yakında albümü geliyor ve çok can yakacağından kuşkum yok.  Dünyanın en tatlı ve mütavazi ama bir o kadar da kararlı gençlerinden biri bu müzisyen. Aşağı yukarı oğlumla aynı yaşlarda ve daha küçücükken bize gitar çalıp şarkı söylemişliği var.  O yaşlarda bütün çocuklara sorulan “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna kararlılıkla, “ünlü bir müzisyen olacağım” demesi çok güldürmüştü bizi.  Ama  sonunda gülen o oldu, dediğini yaptı ve albüm hazırlığı içinde şimdi.  Bunu duyurmak da boynumun borcu. Eh,  hayat boyu kaç şöhretle veya şöhret yolunda müzisyenle tanışma imkanımız oluyor, değil mi? Benim için de Emre Yılmaz’ı tanıyor olmak bir ayrıcalık. Bir zamanlar reklam kuşaklarının çocuk yıldızıyken müzik hayatındaki ilk büyük adımı Sertab Erener’in vokalisti olarak atan Emre Yılmaz şarkı söylüyor, gitar çalıyor ve küçük yaştan beri besteler yapıyor. Emre, müzik eğitimini Amerika’da aldı. Interlochen Arts Academy ve Eastman School of Music okullarında klasik gitar eğitimi gördü. 2003 yılından bu yana müzik çalışmalarına New York’ta devam ediyor. Emre Yılmaz şimdi repertuarı hazır olan albüm kayıtlarının öncesinde yepyeni bir heyecan yaşıyor.  Birkaç soru sordum Emre’ye, albüm telaşına rağmen kırmadı yanıtladı.

HP-Kaç yıldır gitar çalıyor ve söylüyorsunuz?

EY-İlk olarak 11 yaşımdayken Ömer Bayramoğlu’ndan gitar dersleri alarak başladım, sonra ortaokuldayken okul orkestrasıyla Altın Mikrofon Liseler Arası Müzik Yarışması’nda ödül aldık. Hemen akabindeki yaz Sertab Erener’in vokalisti olarak ilk büyük sahne tecrübemi yaşadım. Artık müziği profesyonel olarak yapmaya karar vermiştim ve İsmet Ertaş’tan klasik gitar dersleri alarak Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın lise kısmına hazırlandım. Orada bir yıl Erdem Sökmen ile çalıştıktan sonra 1997 yılında müzik eğitimime devam etmek için Amerika’ya geldim. Interlochen Arts Academy’de lisenin son iki senesini okuduktan sonra Eastman School of Music’te klasik gitar bölümünü bitirdim.

HP-Bazı şarkılarınızın  sözleri de size ait, bunlar da albümde yer alacak mı?
EY-Albümdeki şarkıların çoğunluğunun bestesi bana ait, hem sözü hem müziği bana ait olan şarkılar da yer alacak albümde. Aynı zamanda albümün süpervizörlüğünü üstlenen Emre Aksu ile  albümdeki bir çok şarkının sözlerinde ortak çalıştık.
HP-New York’ta kimlerle çalıştınız, nerelerde çaldınız?
EY-2003 yılından beri New York’ta müzisyenlik yapıyorum. Haftanın yaklaşık beş gecesi farklı mekanlarda gitarist Spiros Exaras’la birlikte sahne aldık. 2009 yılında Joe’s Pub’da bir performansım oldu. Central Park’ta Summer Stage Festivali (Yaz Sahnesi) dahilinde yapılan Istanbullive  konserinde Mazhar Fuat Özkan Konseri’nin açılışında sahne aldım. En son Kaderin Yerine Single’ının kayıtları için davulda Gene Lake, bas gitarda Steve Jenkins, hem elektrik gitarlar hem de co-prodüktör olarak Spiros Exaras, üflemelilerde Slavic Soul Party adlı grupla çalıştım. Kayıtları  New York’taki Avatar stüdyolarında yaptık.
HP-Neden şimdi Türkiye?

EY-En başından beri istediğim birşeydi Türkiye’de bir albüm yapmak ve bu adım için doğru bir zaman olduğunu düşünüyorum. Çok keyifli bir repertuar oluşturduk, Eylül ayında ikinci bir single çalışması ve Kasım ayında da albümü çıkarmayı hedefliyoruz.

HP-İdolunuz var mi?

EY-Tek bir isim vermek çok zor gerçekten..kimilerinin melodileri, kimilerinin hayat değiştiren sözleri, kimilerinin enstrümanistliği.. herbiri birbirinden değerli o kadar çok isim var ki…

Emre’nin ilk single çalışması “Kaderin Yerine” klibiyle bugünlerde her yerde. Tabii Facebook ve YouTube’da da dönüyor klip. Şarkının bestesi Emre Yılmaz’a, sözleri Emre Aksu’ya ait. Düzenlemeyi Emre Yılmaz ve New York’ta birlikte sahneye çıktığı müzisyen arkadaşı Spiros Exaras yapmış. Kaderin Yerine’nin kayıtları New York’ta Sting, Björk ve Bon Jovi gibi dünya yıldızlarının tercih ettiği Avatar stüdyolarında gerçekleşmiş. Ödüllü ”Gişe Memuru” filminin yapımcısı Mantar Film ekibinden Cem Adıyaman yönetmenliğinde çekilen Kaderin Yerine şarkısının klibini siz de beğeneceksiniz. İzleyin ve görüşlerinizi yazın.

 

KADERİN YERİNE
Hayat bu ya çok zaman
Tırmanışlar tarihi
Neden cimri çok zaman
Vermiyor ki tarifi
Yolu mu buldum bugün
Yola mı geldim bugün
Baktım geçmişe
Sanki baktım çöplüğe
Bir düşündüm bir güldüm
Kaderin yerine
Aşk hep tekdüze
Ben de gittim içmeye
Bir düşündüm bir güldüm
Kaderin yerine
Hayat veda çok zaman
Toz dumandır tarihi
Neden diye sormayın
Yazmıyor ki tarifi

www.facebook.com/emreyilmazinfo
www.youtube.com/emreyilmazinfo

Son Harry Potter Çılgınlığı

İlk Harry Potter filminin vizyona girmesinin üzerinden yaklaşık 10 yıl geçti.  Yazar J.K. Rowling artık diziyi sona erdiriyor ve Amerika’da yediden yetmişe herkes dizinin sonuncu ve en hüzünlü kitabı ‘Harry Potter and the Deathly Hallows’  ‘Harry Potter ve Ölüm Yadigarları’nın  ikinci bölümünün film versiyonunu bekliyor. Film Amerika’da 15 Temmuz’da gösterime giriyor ve şimdiden birçok kişi filmin gösterileceği sinemaların önünde gecelemeyi planlıyor. Filmin galası geçtiğimiz günlerde Londra’nın ünlü Trafalgar Meydanı’nda vizyona girdi. Filmin oyuncuları poz poz resim çektirdi, ağladı, hayranlarına teşekkür etti. Duygusal anlar yaşandı. Eğer bir Harry Potter hayranı değilseniz, bu film sizin için hiçbir şey  ifade etmeyecektir büyük olasılıkla. Ama eğer başından beri kitapları okuyor ve filmleri izliyorsanız, siz de duygusal anlar yaşayıp “keşke hiç bitmeseydi” diyeceksiniz kuşkusuz. Başından beri Amerika’da ve dünyada büyük sansasyon yaratan Harry Potter kitapları ve filmleri bir döneme imzasını attı. J.K. Rowling’in hayalgücüne hayran olmamak elde değil. Amerika’da muhafazakar aileler filmin çocuklara uygun olmadığını savunuyor yıllardır ama meraklısı için Harry Potter serisi  bir klasik olmaktan da öte.

 

 

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları, karmaşık bir hikaye. Yönetmenliğini David Yates’in yaptığı film, Harry’nin dünyayı Voldemort’tan kurtarmasını konu alıyor. Filmde dünya, tüm zamanların en güçlü ve kötü büyücüsü Voldemort’un eline geçmiştir. Harry Potter ve iki arkadaşı Hermione ve Ron, bir yandan kaçarken, diğer yandan da Horcrux adı verilen tehlikeli ve sihirli nesneleri bulup yok etmeye çalışır.

Hermione’u canlandıran Emma Watson “Voldemort ölümsüzlüğe erişmek için ruhunu yedi parçaya ayırır ve bu parçaları geçmişine, kendisine ve kim olduğuna dair nesnelerin içine saklar,”  diye anlatıyor. Harry Potter karakterini yine Daniel Radcliffe canlandırıyor. Radcliffe, bu filmde üç arkadaşın birbirleriyle olan ilişkilerinin büyük sınavlar geçirdiğini söylüyor.  Bu yüzden kızıyor, korkuyor ve acı çekiyorlar. Üç arkadaş sığınakları Hogwarts Büyücülük Okulu’ndan artık çok uzakta, kötülüklere ve acımasız saldırılara göğüs germeye çalışıyor. Filmdeki sahnelerin çoğu karanlık ve kasvetli. Renkler soluk. Voldemort gücünü hissettirirken her yere umutsuzluk hakim. Kötü büyücüyü Oscar ödüllü  ünlü İngiliz aktör  Ralph Fiennes oynuyor. Felsefi ağırlığı olan film aşk, sadakat ve adalet temaları üzerine kurulu. Bu film bir çocuk filmi değil. Yönetmen David Yates ve oyuncular hikayeyi bir Shakespeare yorumu gibi sunuyor. İki bölümden oluşan ‘Harry Potter ve Ölüm Yadigarları’ Potter serisinin son ayağı. Çok iyi bir kurgusu olan film, kitapta anlatılan hikayenin tüm ayrıntılarını içeriyor.

İngiliz ve dünya sinemasının en iyileri var filmde. Ralph Fiennes’ın yanısıra  Helena Bonham Carter, Alan Rickman, Michael Gambon, John Hurt, Jason Isaacs, Gary Oldman, Robbie Coltrane, Julie Walters and Tom Felton da oyuncular arasında. Londra galasına yazar J.K. Rowlings de katıldı. İlk yedi filmin gişe gelinizi merak ediyorsanız, tam 6,5 milyar dolar. Harry Potter’ın annesi! kadın yazar J.K. Rowling ne kazandı derseniz Forbes dergisi 2011’de Rowling’in kazancının 1 milyar dolar olduğunu yazdı. Sunday Times’a göre Rowling’in varlığı 798 milyon dolar ve bu onu İngiltere’nin  en zengin 12’nci kadını yapıyor. 1965  İngiltere doğumlu olan Joanne K. Rowling, işsiz bir yazarken Harry Potter romanları sayesinde milyarder oldu. Trende  Manchester’dan Londra’ya iş aramaya gidip gelirken peçetelerin üzerine karalamış Harry Potter komplolarını. Siz siz olun yazdıklarınızı atmayın, günün birinde  işinize yarayabilir.

Birkaç soru size: Harry Potter’la ilginiz  var mı? Kitapları okudunuz mu? Filmler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gençler Direksiyonda Dikkat!

Amerika’da genç ölümlerinin başlıca nedeni, trafik kazaları. İstatistiklere göre her yıl 4 binden fazla genç, trafik kazalarında hayatını kaybediyor. Gençlerin kaza yapmasının başlıca nedeni araç kullanırken çeşitli nedenlerle dikkatlerinin dağılması. Arabada çok sayıda gürültücü yolcu taşımak ya da araba kullanırken cep telefonuyla konuşmak gençlerin dikkatini dağıtıyor. Bir de alkollü araç kullanmak tabii kazaların başlıca nedeni. Elbette bunlar yaşı kaç olursa olsun bütün sürücülere kaza yaptıran nedenler. Bu pek de iç açıcı olmayan konunun aklıma nereden geldiğini sorduğunuzu görür gibiyim. Sormayın çok üzücü ama bir arkadaşımın 19 yaşındaki kızı iki hafta önce dikkati dağılarak bir ağaca çarptı ve o günden beri komada. Aynı arabadaki arkadaşlarına birşey olmadı ama bu genç kız bir hastanede aletlere bağlı yaşam mücadelesi veriyor. İnşallah iyileşecek,  hayatına bıraktığı yerden devam edecek. Ama hastanede bir an kendimi annesinin yerine koydum ve dehşete kapıldım, eve döner dönmez de dayanamayıp kızıma ve bu aralar Washington’da olan oğluma araba kullanırken dikkatli olmaları konusunda uzun uzun nutuk çektim! Ne olur bütün gençlere sesleniyorum: Direksiyon başında dikkatinizi dağıtacak şeylerden kaçının, yola konsantre olun. Hayat şakaya gelmez! Ailenizi düşünün, arkadaşlarınızı düşünün ve küçük bir dikkatsizliğin hayatınıza malolacağını unutmayın. Gidenler gelmiyor ne yazık, siz de gidenlerden olmayın, ailenize bu acıyı yaşatmayın, hep böyle gülün!

Amerika’da her yıl 4,000’den fazla genç trafik kazalarında hayatını kaybediyor. Ulaştırma Bakanı Ray LaHood, araba kullanırken gençlerin dikkatinin çok kolay dağıldığını söylüyor. Bakan, “Sürücü dikkatinin dağılması Amerika’da çok yaygınlaştı. Gençler dahil hemen her Amerikalı’nın cep telefonu var. Herkes araç kullanırken bir yandan da cep telefonuyla konuşabileceğini sanıyor ama yanılıyor” diyor.  Amerika’da anne babaların korkulu rüyası çocuklarının 15 yaşını geçip direksiyon başına oturması. O yaşlarda çocuğu olanlara sabır dilemekten başka birşey gelmiyor elimden!

Amerika’da trafiğin en kötü olduğu kentler:

1. Los Angeles
2. New York
3. Chicago
4. Washington, D.C.
5. Dallas
6. San Francisco
7. Houston
8. Boston
9. Philadelphia
10. Seattle

 

VOA Türkçe Radyo Yayını Sona Erdi

1942 yılından buyana önce kısa ve orta dalga sonra da NTV Radyo üzerinden yayın yapan Amerika’nın Sesi Radyosu Türkçe Bölümü 1 Temmuz’da son kez dinleyicileriyle birlikte oldu.  (Saat farkı nedeniyle son yayın 30 Haziran gecesi 11:30’da yapıldı) Türkçe Yayın Bölümü yayıncılarının (ben başta olmak üzere!) radyo yayınlarıyla özel ve duygusal bir bağı var. NTV Radyo’da olmak da hepimiz için çok özeldi. Ancak biliyorsunuz dünya değişiyor. Değişikliklere ayak uydurmak, dijital çağda sizlere daha iyi yollarla ulaşabilmek, interaktif platformda daha etkin olmak için Amerika’nın Sesi de internet yayıncılığına yönelme tercihi yaptı. NTV Radyo’da yayınlarımız olmayacak ama ses ve video dosyalarımızı, özel haberlerimizi, söyleşilerimizi www.amerikaninsesi.com sitesinde her zaman bulabilirsiniz. Abone olup hergün haber bültenimizi alabilirsiniz. Her zaman e-mail gönderebilir, görüş ve yorumlarınızı yazabilirsiniz. Sitemizde ayrıca interaktif çağa uygun olarak hazırlanmış İngilizce dil derslerimizi de dinleyebilir, izleyebilir, alıştırmaları bilgisayarınızdan yapabilirsiniz. Amerika’nın Sesi Türkçe internet sayfasında ayrıca çok çeşitli konularda bloglarımız var. Bunlara yorum yazmanız mümkün. Evet, Amerika’nin Sesi Türkçe yayınları NTV’nin da haberinde belirttiği gibi  bir gelenekti, bir alışkanlıktı, bir birliktelikti. Ancak bu birlikteliği daha canlı, çağa uygun bir düzeye taşımak şimdi amaç. Biliyoruz önünüzde çok seçenek var, istediğiniz internet sitesinden istediğiniz haberlere, videolara ulaşabilirsiniz. Ancak Amerika’nın Sesi Türkçe Bölümü’nü de ihmal etmeyin çünkü  VOA, Amerika’dan ve dünyadan haberler ve eğitim, bilim, sanat, yaşam, çevre ve sağlık haberlerinde en güvenilir kaynağınız olmak istiyor.

Ben 2012’de radyoda 40’ncı yılımı kutlamaya hazırlanıyorum. Ankara Radyosu’nda başlayan, TRT Dış Yayınlar’da ve Amerika’nın Sesi’nde  devam eden yayıncılık serüvenimde her mikrofon karşısına geçişimde bitmeyen bir heyecan yaşadığımı itiraf etmeliyim. Gecesi, gündüzü, haftasonu olmayan ve yoğun bir tempo gerektiren bir meslek sevmeden yapılmaz. Türkçe Bölümü’ndeki bütün yayıncı arkadaşlarım da aynı duygularla, bu mesleğe gönül vererek çalışıyor yıllardır. Acı, tatlı haberler paylaştık, Columbia uzay dolmuşunun havalandıktan birkaç dakika sonra infilak etmesini canlı yayında verdik. Kongre’den savaş kararı çıkmasını anında duyurduk, Türkiye’yle ilgili önemli açıklamaları yayınladık. En önemlisi dinleyicilerimizle her zaman iletişim içinde olduk.  Örneğin Muhammet Çelik bizi dünyanın çeşitli ülkelerinden izlemiş bir dinleyicimiz. Haberi duyar duymaz üzüntüsünü açıklayan bir mesaj attı. Hemen cevap yazdım ve üzülmemesini istedim ve “Amerika’nın Sesi Türkçe Yayın Bölümü internette modern çağın kaynaklarını kullanarak sizlere daha yakın olacak, TGRT Haber’deki televizyon yayınlarımız da devam edecek” dedim. Daha yoğun bir birliktelik hedefleniyor. Bunu gerçekleştirmek için çalışacağız. Anadolu Ajansı Washington temsilcileri Mehmet Toroğlu ve  eşi Barışkan bizimle ilgili bir video haber hazırladılar. Yıldız Yazıcıoğlu da Turkish NY icin yazdı yayınların kesilmesini. Çok teşekkürler. Aşağıda Anadolu Ajansı’nın bu konudaki haberi var. Yine her zaman olduğu gibi korumlarınızı bekliyoruz. Sevgiyle kalın!

 

(Blogdaki resimleri de kızım Deniz çekti. Ellerine sağlık!)

Amerika’nın ‘Türkçe sesi’ kesildi

AA
Güncelleme : 11:14 TSİ 01 Temmuz 2011 Cuma

‘Amerika’nın Sesi’ radyosunun Türkçe yayınlarının 69 yıllık yayın hayatı bugün sona erdi.

Amerika’nın ‘Türkçe sesi’ kesildi Yayınlarına 1942 yılında başlayan ve New York’tan Washington’a taşınması nedeniyle kısa bir dönem dışında kesintisiz yayın yapan ‘Amerika’nın Sesi’(VOA) radyosu Türkçe servisi artık tarihte kaldı.

Son 8 yıldır NTV radyo üzerinden sabahları saat 6.30’da Türk dinleyicilerle buluşan radyonun son yayınında duygusallık öne çıktı. Programda spikerler Özge Övün Sert ve Alparslan Esmer, sadık dinleyicilerine son yayını, “Amerika’nın Sesi Türkçe Yayın Bölümü, bundan böyle sabahları sizlerle olamayacak” diye duyurdu.

Radyoyu “çocukları” gibi gören VOA Türkçe servisi çalışanlarının hüzünlü olduğu da dikkati çekti. Program sonunda Alparslan Esmer, AA muhabirine, gazetecilikten gelmesine ve radyoculuğu 7 yıl önce VOA’ye başladıktan sonra öğrenmesine rağmen bu işi çok sevdiğini belirterek, “Türkiye’de aslında eksik gördüğüm bir nokta radyo gazeteciliği. Bu işi çok severek yaptım, çok alışmıştım. Belki günümüzün koşullarından dolayı radyodan vazgeçmek zorunda kalındı. Gerçekten radyoyu çok özleyeceğim” dedi.

Sert de yaklaşık 3 yıldır sabah yayınlarını sunduğunu ifade ederek, “Açıkçası 69 yıllık bir devir kapandı, öyle hissediyorum. Bu devri kapatan insanlardan biri olarak hüzünle birlikte gurur duyuyorum. Çünkü, VOA geçmişte Türkiye’de birçok olayı kendi çapında dinleyicisine ulaştırarak damgasını vuran bir yayın yaptı. Radyo yayınları bitti, ama VOA yayınları bitmedi. Sadece çehremizi değiştiriyoruz, ama hüzünlüyüz” diye konuştu.

İŞTEN ÇIKARMA YOK, İNTERNET VE TV’YE AĞIRLIK VERİLECEK
VOA’in Türkçe yayınlarını sonlandırmasının nedeninin, bir süre önce benzer bir karar alan İngiliz yayın kuruluşu BBC gibi bütçe sıkıntısı olmadığı belirtiliyor.

Türkiye’ye daha iyi ulaşmak istediğini belirten VOA yönetimi, Türk halkının haber kaynağı tercihine bağlı olarak, radyodan çok internet ve televizyon yayınlarına ağırlık verme kararı aldı. Bu nedenle VOA Türkçe servisinde herhangi bir işten çıkarma olmayacak. Başkent Washington’da 7 kadrolu, 7 sözleşmeli çalışandan oluşan ekip ile Brüksel, Berlin, Paris ve Ankara’daki muhabirler, artık internet ve televizyon yayınlarına ağırlık verecek.

Bu yaklaşım, aslında genel anlamda VOA’in yeniden yapılanmasının da bir parçasını oluşturuyor. VOA, artık “Amerika’nın Sesi” denilince “radyo yayınlarıyla” değil, “internet ve televizyonla” akla gelmek istiyor. Bu nedenle son dönemde Rusça dahil olmak üzere bazı dillerde radyo yayınları kaldırılmaya başladı, bugünlerde Çince radyo yayınlarının sona erdirilmesi de konuşuluyor.

TÜRK RADYOLARINA PAKET PROGRAM
VOA, Türk halkına radyolar üzerinden farklı bir şekilde seslenmeye devam etmeyi de planlıyor.

Test aşamasındaki proje çerçevesinde, haber, sağlık gibi çeşitli alanlarda video veya sesli paket programlar hazırlayacak servis, bu paketleri internet üzerinden yayımlamayı ve Türkiye’de kullanmak isteyen tüm radyo istasyonlarına ücretsiz dağıtmayı hedefliyor.

VOA Türkçe Servisi Müdürü Hülya Polat da AA muhabirine duygularını, “Buraya 1980’de geldiğimden beri radyoda çalışıyorum. Bu bizim için duygusal olarak önemli bir karar, hepimizin radyoyla arasında duygusal bağ vardı” sözleriyle dile getirdi.

Uzun süredir NTV Radyo’yla da iyi bir yayın ortaklığı sürdürdüklerini ifade eden Polat, “NTV bizim için çok özeldi ve ben tüm arkadaşlarımın bu yayınların kesilmesinden üzüntü duyduğunu biliyorum” dedi.

‘SİYASİ BİR KARAR DEĞİL’
Bugün insanların haber için radyo ve televizyonlardan çok internete yönelmesiyle VOA’in de bu alanda ilerleme kararı aldığını kaydeden Polat, Türkçe yayınlara son verilmesinin “siyaset” veya “bütçeye” değil, bu yaklaşıma dayandığını söyledi ve şöyle devam etti:

“Bazı dönemler bütçede sıkıntılarla servis kapatmalar yaşandı, ama bu kez VOA de diğer medya kuruluşları gibi değişim süreci geçiriyor. Bir yön arayışı içinde ve bu yönü internet olarak belirledi. VOA için bundan sonra önemli olan dijital dünyada, internette daha çok sesini duyurabilmek, etkili olabilmek ve televizyon yayınlarını sürdürmek. O nedenle Türk dinleyicileri ve izleyicilerinden ilgilerinin devamını istiyoruz. VOA olarak gerçekten doğru haberciliğe, düzgün Türkçe kullanmaya özen gösteriyoruz ve istiyoruz ki, Washington’daki gelişmelerde güvenilir haber olarak VOA görülsün. Bunun için çalışmaya devam edeceğiz.”

‘TÜRKÇE YAYINLARI DEVAM EDECEK’
Türkçe servisinin tamamının son 20 yıl içinde 4-5 kez kapanma tehlikesi geçirdiği hatırlatılarak, şu anki durumun nasıl olduğunun sorulması üzerine Polat, her seferinde Ortadoğu ve bölgedeki gelişmelerle Türkiye’nin öneminin artması nedeniyle bu tehlikeleri atlattıklarını söyledi.

Şu anda da Kongre ve Amerikan yönetiminin Türkiye’yi çok önemli gördüğünü, bu nedenle VOA yönetiminin de Türkçe yayınlarının devam etmesi gerektiğini düşündüğünü belirten Polat şunları kaydetti:

“Bunun nedeni örneğin Freedom House raporunda Türkiye’nin hala kısmen özgür ülkeler sınıfında yer alması. İkincisi, zaman zaman Türk medyasında Türk-Amerikan ilişkileriyle ilgili sansasyonel haberlerin çıkması. Bunlara karşı VOA bir katalizör olarak düşünülüyor ve VOA’in Türkiye’ye yönetimin, Kongre’nin görüşleri ve iki ülke ilişkileriyle ilgili olarak Washington’daki gelişmeleri doğru şekilde yansıtması gerektiğine inanılıyor. Böylece Türkiye’deki bu Amerikan aleyhtarlığı ile yanlış düşüncelerin, önyargıların giderilmesi amaçlanıyor.”

‘KAYNAKLARIN İNTERNETE AKTARILMASINA KARAR VERDİK’
VOA Yakındoğu ve Orta Asya Yayınları Başkanı İsmail Dahiyat da Türkiye’deki canlı medya ve rekabet ortamında zorlandıklarını belirterek, “Hepimiz deneyimli yayıncılarız ve radyoya karşı çok duygusal bağlılığımız var, ama bir yandan da gerçekçiyiz. Bu noktada radyoyu, TV ve interneti aynı anda yapmanın işe yaramadığına kanaat getirdik. Zor kararlar almamız gerekti ve kaynakların internete aktarılması gerektiğine karar verdik” dedi.

Türkiye’de internete erişim alanında ve aynı zamanda bu alanda rekabetin çok yüksek oranda olduğunu ifade eden Dahiyat, “Biz de bu rekabetin içinde yer alabilir miyiz, ona bakmaya çalışıyoruz. Bu denemeye değer, çünkü sahip olduğumuz sınırlı kaynaklarla bu bizim için mümkün olan tek yol” diye konuştu.

Dahiyat, Türkçe radyo yayınlarının sona erdirilmesinin “kesinlikle siyasi karar” olmadığına işaret ederek, “Tam tersine kararın temelinde, Türkiye’de daha fazla kişiye ulaşma gayreti yatıyor” ifadesini kullandı.

VOA çalışanlarından Barış Ornarlı da “VOA Türkçe dilinde yayın yapan ilk radyo kurumlarından biri. Dolayısıyla tarihi bir radyo programının kapanması, tüm Türkçe servisi çalışanları için üzüntü verici. Ancak dönem değişiyor. Biz de diğer kurumlar gibi değişen medya ortamına ayak uyduruyoruz. Bundan böyle ağırlığımız televizyon ve internet üzerine olacak. Sosyal medyayla izleyicilerimizle ilişkimizi geliştirmeye çalışacağız” yorumunda bulundu.

Bu konudaki diğer haber linkleri: