Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla alevlenen ve kısa zaman içinde Meclis’e gideceği açıklanan Kürtaj Yasası’na karşı çıkanlar kampanya başlattı. Konu bu kadar büyüyünce tepkileri derlemek farz oldu. Açılan kampanyaların sloganları bile tepkinin şiddetini açıkça ortaya koyuyor.

“Kamuoyuna Çağrımızdır: Kürtaj Tartışmasına Tepkisiz Kalma!”

foto: http://kasaum.ankara.edu.tr

Önce mezunu olduğum Ankara Üniversitesi’nin  Kadın Çalışmaları merkezinin açtığı imza kampanyasına değinmekte yarar var. Birkaç gün içinde binlerce imza toplanması kadınların ve toplumun bu konuda ne kadar hassas olduğunu kanıtlıyor.  İmzaya açılan bildiriye gelince, özetle şu çağrıda bulunuyor akademisyenler:

“Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını, kadınların bedenleri üzerindeki denetimi devletin ana meselelerinden biri olarak gören genel siyasal yaklaşımın parçası olarak görüyoruz. Söz konusu otoriter ve muhafazakar yönelimin bu alandaki kamu politikası ve yasal çerçeveyi nasıl biçimlendireceği konusunda kaygılanıyoruz. Ayrıca Başbakan’ın konuyu Uludere’deki can kayıplarıyla ilişkilendirmesini de ayrı bir siyasi skandal olarak değerlendiriyoruz.

Bugün binlerce kadın, cinsellikleri konusunda karar alma hakları olmamasından dolayı, son çare olarak kürtaj yaptırmaktadır. AKP’nin kadınların kendi cinsellikleri üzerindeki söz hakkını bu yöntemlerle daha da azaltması yasal kürtajı olmasa da, yasa dışı kürtajı arttırmak gibi vahim sonuçları beraberinde getirebilir. Kürtajın sosyal arka planı sorgulanmaksızın, kadınların biyolojik olarak kürtajın gerekliliğini kanıtlamaya zorlanmalarına ve ancak bu koşulla kürtaj olmalarına dair tasarılar kabul edilemez. Eğer, bu vahim yaklaşım kamu politikasına egemen olur ve kürtaj zorlaştırılır ya da yasaklanırsa bu, kadınları yasadışı yollardan ve sağlıksız koşullarda kürtaj olmaya veya düşük yapmaya yönelteceğinden, kadın ölümlerindeki artışı hızlandıracaktır. Gerek bu durum, gerekse kadınların istenmeyen gebelik ve doğumlara mecbur edilmeleri hali esasen ağır bir baskı rejimini ifade eder. Bedensel bütünlüğümüz temel yasal haklarımızdan biridir ve bu hak çerçevesinde hal-i hazırda verilmekte olan kürtaj hizmetlerinden ve mevcut kürtaj düzenlemesinden vazgeçilemez.”

“Kürtajı Yasaklamak Erkek Egemenliğini Pekiştirmektir”

Başbakan Erdoğan’ın Türkiye siyasetinde bir ilki gerçekleştirerek tartışmaya açtığı kürtaj, bugün Türkiye’de yasal olarak tanınan ve yüzbinlerce kadının başvurduğu bir uygulamadır. Hükümetin tutumu, CEDAW 16/e bendinde belirtilen” kadının çocuk sayısına ve çocukların ne zaman dünyaya geleceklerine serbestçe ve sorumlulukla karar verme hakkının” ve 1995 tarihli Pekin Deklarasyonunda belirtilen “sağlık hakkının” gereklerine aykırıdır. Ayrıca 8 Mart 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Bunların Önlenmesine Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi), devlete, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderici politikalar yapmayı şart koşmaktadır. Bugün karşımıza çıkan sadece Başbakan’ın değil, Bakanların ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı’nın kürtaj karşıtı açıklamaları ise İstanbul Sözleşmesi’yle devlete verilen ödeve aykırılık göstermekte ve kadına yönelik şiddet ve ev-içi şiddetin desteklenmesine yol açmaktadır.

Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere kürtaj uygulamasıyla birlikte, tüm kadınlar için güvenli ve kolay erişilir doğum kontrolü, kadının cinsel özerkliğini vurgulayan bir cinsellik eğitimi, üreme sağlığını içeren evrensel sağlık hizmetleri, ücretli doğum ve aile izni ve nitelikli çocuk bakımı hizmetlerini de talep ediyoruz.

Biz, aşağıda imzası olanlar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve demokrasiye inanan tüm kesimleri bu konuda duyarlı olmaya davet ediyor ve erkek egemenliğini pekiştiren tüm gelişmelere karşı olacağımızı duyuruyoruz.”

Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Merkezi tepkisini imzaya açtığı bildiriyle gösterirken, Etkin Haber Ajansı’na göre, İstanbul KESK’li Kadınlar, bir basın toplantısıyla görüşlerini ortaya koydu. Kadınlar adına Evrim Dirican bir açıklama yaptı ve “Biz kadınlar; yüzyıllar boyu erkek egemen sistemin cenderesi altında ezilmek, susturulmak istendik. Ait ilan edildiğimiz erkeklerin namusu bedenimiz üzerinden tanımlandı” dedi.
Hükümetin kadınların bedeni, doğurganlığı, emeği, kadın kimliği üzerinde yeniden tahakküm kurmak istediğini belirten Dirican, AKP’nin politikaları ve çıkardığı yasalarla kadınların yok sayıldığını dile getirdi.
Dirican, “Bu yaklaşım; sermayeye ucuz çocuk işçi ordusu yaratma, işyerlerinde kreşleri kapatarak kadının istihdama katılmasını engelleme, kadını anneliğe indirgeme, eve kapatma yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, Uludere katliamının hesabını vermek yerine, üstünü örtme, sorumluluğu üstünden atma yaklaşımıdır. Bu yaklaşım kadınları katil ilan eden, kadın düşmanı bir yaklaşımdır” diye konuştu. Dirican, “Devletin görevi, kürtajı yasaklayarak, kadınları istenmeyen gebelikleri sağlıksız koşullarda sonlandırmaya mecbur bırakmak değil, doğum kontrol yöntemlerine ulaşımı kolaylaştırmak olmalıdır” dedi.

“Faturası Kadınlara  Çıkacak Bir Uygulama Hakkında Kadınlar Karar Vermeli”

foto: www.izmirtabip.org.tr

İzmirli doktorlardan da  “kürtaj” tepkisi geldi. Ege Postası gazetesine göre, İzmir  Tabip Odası, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kürtaj ve sezaryen ile ilgili açıklamalarına tepki gösterdi. Sağlığın bilimdışı yaklaşımlarla yönetilemeyeceğini söyleyen Oda Başkanı Dr. Suat Kaptaner, “Faturası kadınlara çıkacak bir uygulama hakkında kadınlar karar vermeli” dedi.

Sağlığın bilimdışı yaklaşımlarla yönetilmeye çalışıldığını belirten Dr. Suat Kaptaner, Başbakan Erdoğan’ın sezaryen ve kürtajın cinayet olduğunu söylediğini hatırlatarak, “Sezaryen ve kürtaj yapan doktorlar cani midir?” diye sordu. Kürtajın aile planlaması yöntemi olmadığını, ancak istenmeyen gebeliklerde anne ölümlerinin önlenmesinde en güvenli yöntem olduğunu anlatan Dr. Suat Kaptaner, “İsteğe bağlı düşüklerin yasak olduğu bölgelerde anne ölüm oranları yüzde 95’e kadar çıkarken, yasaklanmadığı bölgelerdeki ölüm oranı yüzde 1’dir. Durduk yerde kürtaj ve sezaryenin gündeme getirilmesi 2827 Sayılı Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanunu hedef almaktadır. Bu söylemler yakında bu yasada yapılacak değişikliklere hazırlıktır. Yasa yürürlüğe girdikten sonra istenmeyen gebeliklerde anne ölüm hızı yüz bin canlı doğumda 250 iken 28’e düşmüştür. Düşüğe bağlı anne ölümleri de ender rastlanır olmuştur. Bu sağlıkta sağlanan büyük bir başarıdır” diye konuştu.

Kürtajın yasaklanması durumunda alternatif yöntemlere başvurulacağını sözlerine ekleyen Kaptaner, “Erken gebelik dönemindeki anne ölümleri artacaktır. Bu işin faturası kadınlara çıkacaktır. Ülkemizin ihtiyacı sürekli doğuran, eve kapanan veya gebeliğini ilkel yöntemlerle sonlandırmaya çalışırken sakat kalan kadınlar değildir. Doğurmak nasıl bir kadının hakkıysa doğurmamak da kadının hakkıdır. Sezaryen de kürtaj gibi bir cinayet değil, tıbbi bir zorunluluktur” dedi.

“Benim Bedenim, Benim Kararım”

foto: www.bianet.org

foto: www.bianet.org

Bianet de sloganı çok dikkati çeken bir kampanyaya imza attı. Bianet’in kampanya çağrısı şöyle: “Kürtaj yasası Haziran 2012’de meclise gidiyor. Son bir haftada yaşanan tartışmalara bakıldığında kürtajın fiilen yasaklanmasının planlandığı görülüyor. bianet kadınları ve erkekleri, bu yasağa karşı çıkan tüm bireylerin tepkilerini açıkça ve kolayca dile getirmeleri adına bir kampanya başlatıyor. “Bu Benim Kararım” diyen herkes istediği cümleyi istediği dilde yazarak bir fotoğrafıyla kampanyaya katılabilir. Katılmak için aşağıdaki cümlelerden birini seçebilir ya da kendi tepkinizi dile getirdiğiniz bir cümleyi, istediğiniz dilde ve şekilde bir kağıda ya da karnınıza yazarak fotoğrafınızı çekip bize yollayabilirsiniz. Kadınlar için: “Benim Bedenim, Benim Kararım”, “Bu Benim Meselem” Erkekler için: “Kadının Bedeni, Kadının Kararı”, “Karımın Bedeni, Karımın Kararı”, “Kızımın Bedeni, Kızımın Kararı”, “Sevgilimin Bedeni, Sevgilimin Kararı”, “Bu Kadınların Meselesi”, “Kardeşimin Kararı”, “Annemin Kararı”Kadınların kendi bedenleri ve hayatları üzerindeki söz haklarının ellerinden alınmasını engellenmek için bu kampanyaya destek vermeniz dileğiyle…

Fotoğrafları “Bu Benim Kararım” konu başlığıyla editor@bianet.org adresine yollayabilirsiniz.

Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları’nın imza kampanyasına katılmak istiyorsanız:

“Kamuoyuna Çağrımızdır: Kürtaj Tartışmasına Tepkisiz Kalma!”

http://www.ipetitions.com/petition/kamuoyuna-cagrimizdir-kurtaj-tartismasina-tepkisiz/?utm_medium=email&utm_source=system&utm_campaign=Send%2Bto%2BFriend

İnsan Hakları Gözlem: “Kürtajı Engellemeyin

Bu arada İnsan Hakları Gözlem’den de bir çağrı geldi. İnsan Hakları İzleme Örgütü yaptığı açıklamada, Türkiye’den  kürtajı yasaklama veya büyük ölçüde kısıtlamaya kalkışmamasını  istedi. İnsan Hakları İzleme Örgütü küresel kadın hakları savunucusu Gauri van Gulik, “Türkiye’de yıllardır yasal olan kürtaj şu an  tehdit altında. Yapılan açıklamaların yasa ve politikaya dönüşmesi halinde Türkiye kadın haklarında geri adım atmış olacak” dedi. İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye’de kürtajla ilgili daha fazla kısıtlama olmasının kadınların yaşama, sağlık, eşitlik, özel hayat, beden bütünlüğü ve din ve vicdan hürriyeti haklarını tehdit edeceğini bildirdi. Güvenli kürtaja erişimin engellenmesi yapılan kürtaj sayısında bir azalmaya yol açmak yerine, kadınların güvenli olmayan ve yasalarla düzenlenmemiş alternatiflere başvurmasına yol açıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Arjantin, Nikaragua ve benzeri yerlerde güvenli kürtajın yol açtığı sonuçları belgeledi. Enfeksiyon, kanama ve bazen de ölüm bu sonuçlar arasında yer alan bazı unsurlar. Dünya Sağlık Örgütü dünya çapında her yıl 67,000 kadının güvenli olmayan kürtaj sebebiyle  öldüğünü tahmin ediyor.

Türkiye’de 1983 yılından bu yana  hamileliğin ilk 10 haftası içerisinde isteğe bağlı kürtaj mümkün. Bu süreden sonra hukuki bir kürtaja ancak hamile kadının hayatı ya da sağlığını güvence altına almak üzere veya fetüste anomali halinde izin veriliyor. Hamile kadının çocuk yaşta olması halinde ailenin rızası isteniyor. Yasaya göre evli kadınlar eşlerinin rızasını almak zorunda. Kadının hayatı acil bir tehlike altındaysa rıza gereği kalkıyor.

Van Gulik “Hükümet Türkiye’deki büyük toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yoğunlaşmak yerine, kadınların bedenleri üzerinde yeni kontrol mekanizmaları oluşturmaya çalışıyor” dedi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün İnsan Hakları hukuku ve Kürtaja Erişim ile ilgili soru cevabıyla ilgili: http://www.hrw.org/news/2005/06/15/qa-human-rights-law-and-access-abortion

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Türkiye raporları için:
http://www.hrw.org/europecentral-asia/turkey

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün kadın hakları raporları için:
http://www.hrw.org/topic/womens-rights

Amerika’da da kürtaj tartışması seçimlerin en büyük malzemesi. Muhafazakar politikacılar-ki çoğu Cumhuriyetçi Parti’den- kürtaja karşı. Türkiye’de de Kürtaj tartışması daha da ısınacağa benziyor. Bu konuda ne düşündüğünüzü yazın.Bu blog farklı görüş ve düşüncelere her zaman açık. Sağlıkla kalın!