Amerikalı Öğrencilerin Çin’e İlgisi Artıyor

Posted September 30th, 2013 at 6:11 pm (UTC+0)
1 comment

Amerika’ya eğitim görmek için gelen Çinli öğrenci sayısı geçen yıl %23 oranında artarak 200 bini geçti. Çin’deyse çok daha az sayıda Amerikalı öğrenci eğitim görüyor. Amerika Dışişleri Bakanlığı, da yaklaşık üç yıl önce başlattığı bir programla Çin’e daha fazla Amerikalı öğrenci göndermeyi hedefliyor. Bakalım Amerika’nın Sesi Pekin muhabiri Shannon Van Sant bu konuda neler anlatıyor. İşte Van Sant’ın derlemesi.

Christie Civetta Pekin’de eğitim gören Amerikalı öğrencilerden biri.  ABD Dışişleri Bakanlığı da Christie gibi öğrencilerin sayısını yükseltmeyi amaçlıyor. Christie, “Çin’de eğitim görmek burada aslında neler olup bittiğini anlamak için bulunmaz bir fırsat. Çin hakkında bilgi edinmek için burada okumak çok önemli” diyor. Bu öğrenci, Küresel Eğitim Birliği adlı Amerikan kuruluşu aracılığıyla Pekin Dil ve Kültür Üniversitesi’nde Çince öğreniyor. Dışişleri Bakanlığı’nın 2010’da başlattığı girişim önümüzdeki yıl Çin’de eğitim gören Amerikalı öğrenci sayısını 100 bine çıkarmayı amaçlıyor.

Girişim, Holly Chang’in, merkezi Pekin’de olan Pengyou Projesi gibi örgütleri de destekliyor. Proje, Çin’de yaşayan ya da eğitim gören gençler arasında bağ kuruyor. Chang, yurtdışında eğitim görürken kurulan ilişkilerin Amerika ve Çin arasındaki ilişkiyi de etkileyeceği görüşünde.
Chang, şöyle konuşuyor: “Nüfuz mücadelesinin giderek arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Kültürel düzeyde taraflar birbirini yanlış anlıyor. Bire bir ilişkiler geliştirilmeden ve kişisel bağlar güçlendirilmeden insanların işbirliği yapmaları sağlanamaz.”

Çin dışındaki eğitim programlarını Çinli yetkililer de destekliyor. Chang bunu şöyle açıklıyor: “Çin hükümetinin 20 bin yabancı öğrenciye burs vermesini hiç beklemiyorduk. Bu, Çin’in öğrenci değişim programlarını desteklediğinin göstergesi.”

Christie Civetta, yurtdışı eğitim programının bir parçası olarak Pekin’deki bir restoranda Çin mutfağının sırlarını öğreniyor. Civetta, geleneksel Çin yemekleri pişiriyor ve restoran çalışanlarıyla Çince konuşuyor. Öğrenci bu imkanı bulmaktan çok memnun ve bu memnunluğu şöyle açıklıyor:  “Her ne kadar kariyerime aşçılıkla devam etmeyecek olsam da mutfak sanatları dünyasına Çin açısından bakan bir perspektif edinmek beni heyecanlandırıyor.”

Amerika’da okuyan Çinli öğrenci sayısı, Çin’de okuyan Amerikalı öğrenci sayısının 12 katı. Dengenin sağlanması için iki taraf da canla başla çalışıyor.

Amerika’da Üniversite Eğitiminin Finansal Boyutu

Posted March 21st, 2013 at 7:21 pm (UTC+0)
1 comment

Amerikan üniversitelerinde eğitim, sayısız avantajın yanında çokça soru işaretini de beraberinde getiriyor. Hiç şüphesiz ki, birçok aile için bu soru işaretlerinden en önemlisi işin finansal boyutu. Her zaman Amerikan üniversitelerinin pahalı ücretlerinden bahsedilir, ancak gerçekten bir öğrencinin üniversite öğrenimini Amerika’da sürdürmesi finansal açıdan ne anlama geliyor? Amerikan üniversiteleri ile Türk üniversiteler arasında yıllık ücretler ne kadar değişiyor? Türk öğrenciler için Amerika’da burs olanakları var mı?

4 binden fazla üniversitesi olan Amerika’da okul ücretleri ve burs imkanları konularında genelleme yapmak pek doğru olmaz. Devlet üniversiteleri ile özel üniversiteler arasında bu konuda büyük bir fark göze çarpmakta. Yabancı öğrenciler için Amerika’da ortalama bir dört yıllık özel üniversitenin ücreti senelik 29 bin dolar civarında seyrediyor. Ortalama ücret devlet üniversiteleri için ise senelik 21 bin dolar civarında. Amerikalı öğrenciler için ise devlet üniversitelerinin yıllık harçları oldukça cüzi olabiliyor. Eğer Amerikalı bir öğrenci, yaşadığı eyalette bir devlet üniversitesine giderse ortalama senelik 8 bin dolar civarı bir ücret ödüyor.

 

Yukarıda verdiğim rakamlar, Amerika genelinin ortalamaları. Bazı özel üniversitelerin yıllık ücretleri dudak uçuklatan cinsten olabiliyor. Örneğin, US News’a göre New York’taki Columbia Üniversitesi’nin yıllık ücreti 47 bin doları veya New Hampshire’daki Dartmouth Üniversitesi’nin yıllık ücreti 45 bin doları aşıyor.

Üstelik bunlar sadece eğitim masrafları. Konaklama, kitap, yiyecek ve ulaşım derken Amerika’da eğitim görmenin masrafı daha da yukarılara çıkabiliyor.

Ancak durum bu kadar da iç karartıcı değil. Uluslararası öğrenciler, burs, avans veya hibe konularında Amerikalılar kadar şanslı olmasa da birçok olanak mevcut. Amerikalı öğrencilerin yarısından fazlası, okul harçları için devletten, üniversitelerinden, özel kurumlardan veya bankalardan yardım alıyor. Bu imkanlar Türk öğrenciler de dahil olmak üzere bütün uluslararası öğrenciler için bir nebze geçerli. Sadece yoğun bir araştırma yapmak gerekiyor.

Amerikan vatandaşı olmayan öğrenciler için devletten burs almak oldukça zor. Ancak, neredeyse her üniversite yabancı öğrencilere başarı ve ihtiyaç bazlı burs veriyor. Üniversitelerin internet sitelerinde konuyla ilgili detaylı bilgiye ulaşmak mümkün, ayrıca okulların uluslararası öğrenci ofisiyle irtibata geçtiğinizde size rahatlıkla yardımcı oluyorlar. Üstelik, bazı üniversiteler, diğerlerine göre yabancı öğrencilere burs vermeye daha meyilli olabiliyor. Mesela yukarıda bahsettiğimiz Dartmouth Üniversitesi, Amerika’da yabancı öğrencilere en çok burs veren üniversitelerinden biri. Dartmouth, geçtiğimiz yıl 251 yabancı öğrenciye ortalama 49 bin dolar civarı bir burs vermiş. Yani, iyi araştırıldığı takdirde doğrudan üniversitelerden burs bulmak olanaklar dahilinde bir durum.

Amerikan vatandaşı olmayan ama Amerika’da öğrenim görmek isteyen Türk öğrenciler için birçok kaynak mevcut. Internationalscholarships.com, IEFA, NAFSA, scholarshipexperts.com gibi siteler uluslararası öğrencilere finansal kaynak sağlama konusunda yardımcı oluyor. O yüzden, Amerikan üniversitelerinin yüksek harçlarını görüp umutsuzluğa kapılmanın anlamı yok. Görüldüğü üzere, iyi bir araştırma ile ücretleri daha uygun okullar saptanabilir, gerek okulun kendisinden gerekse özel veya devlet kurumlarından çeşitli burslar bulunup, Amerika’da eğitim görmek daha cazip hale getirilebilir.

ABD’deki Türk Öğrencilerin 6 Sorunu

Posted February 21st, 2013 at 6:38 pm (UTC+0)
1 comment

Öğrenimini yurtdışında gören her öğrencinin bir dönem zorluklar yaşadığı bilinen bir durum. Amerika’da okuyan birçok yabancı öğrenci belli bir süre yeni bir ülkeye ve kültüre alışma süreci geçiriyor. Bu durum hiç şüphesiz Türk öğrenciler için de geçerli. Amerika’da geçirdiğim 3.5 yıl içinde kendi yaşadığım zorluklardan, kendi çevrem ve arkadaşlarımdan edindiğim izlenimlerin yardımıyla Türk öğrencilerin en sık yaşadıkları sıkıntılar ve bu konulardaki tavsiyelerimi özetledim.

Dil Sorunu

Türkiye’de alınan İngilizce eğitiminin seviyesi ne olursa olsun, yeni gidilen bir ülkede dil sorunu yaşanması oldukça doğal. Hayatın her anında İngilizce konuşmak, derslerde ileri seviye akademik konuları İngilizce öğrenmek özellikle ilk aylarda oldukça zorlayıcı bir durum olabiliyor. Türkler de dahil olmak üzere her yabancı öğrencide İngilizce konuşmak konusunda bir çekingenlik görülüyor. İngilizce seviyesine güvenemeyen öğrenciler sessiz kalmayı tercih ediyor. Aslında, unutulmamalı ki, Amerikalı öğrenciler ve profesörler, ana dili İngilizce olmayan ama konuşmak için çaba gösteren öğrencileri hoş karşılayıp, takdir ediyorlar. Ben deneyimlerime dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, sınıf arkadaşlarınız ve profesörler, sizin farklı bir ülkeden ve kültürden geliyor olmanızı büyük bir ilgiyle karşılayacaktır.

Kültür Şoku

Her iki kültür arasında olduğu gibi Amerika ve Türkiye arasında da büyük bir yaşam tarzı farkı var. Amerikalı öğrencilerin alışkanlıkları ve günlük hayatları Türk öğrencilere göre çok daha farklı olabiliyor. Türk öğrencilerin en çok şikayet ettikleri konuların başında Amerikalılar’ın saat 6 gibi erken saatlerde akşam yemeği yemesi, barların ve gece kulüplerinin en geç saat 2’de kapanması, ve öğrenciler arasındaki yardıma pek yanaşmayan rekabetçi ortam geliyor.

Akademik Zorluklar

Hayatı boyunca Türkiye’de eğitim görmüş öğrenciler için, Amerikan üniversitelerinin akademik standartları büyük zorluklar yaratabiliyor. Profesörler, öğrencilerinden her derste aktif bir katılım beklerken, uzun araştırma makaleleri ve kaynak gösterme zorunluluğu, Türk öğrencilerin alışık olmadığı bir durum olabiliyor. Bir çok profesör, günlük okuma ödevleri veya aylık grup çalışmalarına büyük önem veriyor. Herhangi bir akademik konuda sıkıntı yaşayan öğrencilere okulun kaynaklarından yararlanmalarını öneriyorum. Birçok okulda bulunan okuma ve yazma merkezleri, öğrencilere araştırma yapmada, makale yazmada yardımcı oluyor. Benim gözlemlediğim kadarıyla bunu yeteri kadar kullanmayan Türk öğrenciler üniversitelerin bu hizmetinden daha çok yararlanmalı.

Sosyal Hayat ve Arkadaş Çevresi

Amerika’da okuyan yabancı öğrenciler arasında yapılan bir araştırma, bu öğrencilerin yüzde 40’ının yakın bir Amerikan arkadaşı olmadığını ortaya çıkardı. Bu durum hiç şüphesiz adaptasyon sürecinin uzamasına yol açıyor. Tam anlamıyla bir Amerika ve üniversite deneyimi yaşamak için Amerikalı bir arkadaş çevresi çok önemli. Ayrıca, Türkiye’de sahip olunan sosyal çevrenin ve arkadaşlık ilişkilerinin aynısını kültürel farklardan dolayı Amerika’da beklememek de gerekiyor. İyi bir Amerikalı arkadaş çevresi gerek akademik anlamda, gerekse sosyal anlamda, üniversite yıllarının daha rahat geçmesinde yardımcı oluyor. Bu sebeple, özellikle oda arkadaşı seçerken bir Amerikalı öğrenci tercih edilmesini tavsiye ederim. Genelde tanıdıkları arkadaşlarla aynı odada kalmayı tercih eden Türk öğrencilerin, çevrelerini genişletmek, Amerikalı arkadaş sahibi olmak ve farklı insanlar tanımaları açısından, bilmedikleri biriyle oda arkadaşı olmaları daha yararlı olacaktır.

Amerikan Mutfağı ve Yemekler

 

Amerikan üniversite jargonunda oldukça yaygın olan bir ‘Freshman Fifteen’ korkusu var. Bu, ilk sene öğrencilerinin yıl boyunca 15 pound (yaklaşık 7 kilo) alması anlamına geliyor. Bu gerçekle Türk öğrenciler de ilk senelerinde acıyla yüzleşiyor. Gerek Amerika’daki yaygın fast food kültürü, gerek ev yemeği yiyecek vakit bulamamak, gerekse de ders yoğunluğu ile bozulan uyku düzeni, öğrencileri sağlıksız beslenmeye itiyor. Türk yemeklerini özleyip, Amerikan mutfağına alışamayan öğrencilere tavsiyem, mümkün olduğunca dışarıdan eve yemek söylemekten ve fast food’dan uzak durmaları ve okulun yemekhanesini daha sık kullanmaları. Ayrıca şehirlerindeki Türk restoranlarına da belli sıklıkta gidilip Türk mutfağı hasretini giderebilirler. Üstelik Amerikalı veya diğer yabancı öğrencileri bir Türk restoranına yemeğe davet ederek arkadaşlıklar kurmaya çalışılabilir.

Ev Özlemi

Ne kadar uyum sürecini aşmış görünsek de, bazı dönemler ev hasreti çekmek son derece normal. Türkçe konuşmak, Türkçe müzik veya televizyon izlemek isteği olacaktır. Bütün öğrenciler, aile ve arkadaşlarını özler. Böyle durumlarda içgüdüsel olarak telefon veya Skype gibi araçlar ile onlarla iletişime geçmeye çalışırız. Ancak Türkiye ile sürekli iletişim halinde olmak, hem öğrencinin hem de aile ve arkadaşların alışma süreci açısından sağlıklı bir şey değil. Benim tavsiyem, böyle dönemlerle karşı karşıya geldiğimizde, oda arkadaşlarımızdan veya okulumuzdaki diğer Türk öğrencilerden yardım istememiz. Ayrıca, üniversitelerin genelde oldukça yararlı olan rehberlik veya psikoloji servislerinden de bu konuda yararlanılabilir.

Üniversite Tercihinde En İyi ve En Kötü 10 Bölüm

Posted January 24th, 2013 at 9:27 pm (UTC+0)
2 comments

Üniversitede bölüm seçmek ilk bakışta çok zor bir karar gibi görünmese de mezun olduğunuz ana bilim dalı ve yan dallar gelecekteki işinizi doğrudan etkileyecek bir karar olduğu için üzerinde uzunca düşünülmesi gereken bir konu. Her diplomanın değeri aynı olmuyor. Hangi ana dal mezunları için iş bulmak daha kolay? Hangi bölümden mezun olanlar en çok parayı kazanıyor? Yapılan farklı araştırmaları derleyip, bu soruların cevaplarını ve Amerikan üniversitelerindeki en iyi ve en kötü 10 ana dalı belirledim.

En iyi 10 ile başlayalım:

1-     Eczacılık ve Ecza Bilimleri

Amerika’da eczacılık bölümü mezunlarından sadece yüzde 3’ü işsiz durumda. Hatta, üniversiteden yeni mezun olanların %95’i anında iş bulma şansına sahip. Yeni bir eczacılık bölümü mezununun yıllık ortalama 50 bin dolarlık bir maaşla işe başladığını düşünürsek, hala ne okumak istediğine karar veremeyen gençler için eczacılık iyi bir seçenek gibi duruyor.

2-     Hemşirelik

Amerika’nın en popüler 4. bölümü olan hemşirelikten mezun olanların ileride işsiz kalma şansı yüzde 2 gibi oldukça düşük bir oran. Bir hemşirelik bölümü mezununun yıllık maaşı ortalama 60 bin dolar civarında geziyor. Bu daldaki iş piyasasının önümüzdeki 10 yıl içerisinde de %26 oranında bir büyüme göstermesi bekleniyor.

3-     Petrol Mühendisliği

Petrol mühendisleri ortalama olarak en çok para kazanan meslek grubu olarak göze çarpıyor. Yıllık 130 bin dolar civarı kazanan petrol mühendisliği mezunları, henüz ilk işlerinde 100 bin dolarlık maaş çekini eve götürüyor.

4-     Uzay Mühendisliği

“Astronot olmak” gibi çocukluk hayallerini gerçekleştirebilmiş ve uzay mühendisliğinden mezun olan öğrencileri, genelde NASA’da bir iş ve 80 bin dolar civarında bir maaş bekliyor.

5-     Matematik

Genelde istatistikçi, sigorta uzmanı veya risk analisti olarak kariyerlerine devam eden matematik bölümü mezunları da işsizlik oranı düşük, maaşı yüksek bölümlerden biri olarak göze çarpıyor.

6-     Bilgisayar/Yazılım Mühendisliği

Yazılım, programcılık, kodlama gibi alanlarda çalışan bilgisayar veya yazılım mühendisliği mezunları da üniversiteden mezun olur olmaz daha rahat iş bulanlardan. Son zamanlarda sayısı artan bilgisayar ve yazılım mühendisliği, Amerika’da en çok tercih edilen 10 ana dal arasında.

7-     Elektrik Mühendisliği

Genelde, robot teknolojiler veya sağlık, iletişim ve teknoloji dallarında çalışan elektrik mühendisliği mezunları da iş bulmak konusunda rahat olanlardan.

8-     Ekonomi

Yaygın branşlardan biri olan ekonomi bölümü mezunları, listedeki diğer dallara göre daha fazla işsizlik (%6) ihtimali bulunmasına rağmen ortalama yıllık 70 bin dolar civarı maaşa sahip.

9-     Nükleer Mühendisliği

Son zamanlarda önemi ve sayısı artan nükleer mühendislerin, kariyerlerinin ortalarına doğru en az yıllık 100 bin dolarlık maaşları olması kesin gibi.

10-  Kimya/Biyoloji Mühendisliği

Bir başka mühendislik dalı daha. Hayatlarını laboratuvarlarda geçiren kimya veya biyoloji mühendislerinin de başlangıç maaşları yıllık 60 bin dolar civarında.

Listeden rahatça görebileceğimiz gibi fen bilimleri ve özellikle mühendislik bölümleri öğrencileri iş piyasasında daha şanslı görünüyor. Peki hangi bölümlerden mezun olanlar, iş piyasasında en çok sıkıntıyı çekiyor? İşsizlikle karşı karşıya kalması en muhtemel ana dal mezunları hangileri?

İşte En Kötü 10 Ana Dal

1-     Antropoloji

Kısacası insan bilimi olarak özetleyebileceğimiz Antropoloji dalı, Amerika’da oldukça popüler olmasına rağmen yeni mezunlarının arasındaki yüzde 11’lik işsizlik oranı ve yeni mezunların kazandığı ortalama yıllık 28 bin dolar civarı maaş, antropolojiyi tercih edilmemesi gereken bir dal olarak öne çıkarıyor.

2-     Güzel Sanatlar

Amerika’da Güzel Sanatlar bölümünden yeni mezun olanların yüzde 12’den fazlası şu an işsiz. İş piyasasındaki yavaş büyümeden oldukça etkilenen güzel sanatlar bölümü mezunlarının birçoğu perakende sektörüne geçiş yapıyor.

3-     Sinema/Fotoğrafçılık

Aynen güzel sanatlar mezunları gibi genelde perakende sektöründe çalışan Sinema ve Fotoğrafçılık mezunları, ortalama olarak kariyerleri boyunca diğer bölüm mezunlarına göre yıllık 10 bin dolar daha az kazanıyor.

4-     Felsefe ve İlahi Bilimler

Ortalama bir felsefe veya dini bilimler bölümü mezunu, mezun olduğundan itibaren yaşıtlarından %19 oranında daha az para kazanıyor. İş piyasasının da durağan olması ve büyümeye yer olmaması da bu bölüm mezunlarının iş bulma konusundaki sıkıntılarını artırıyor.

5-     Müzik

Genelde müzik öğretmenliğinde devam eden müzik bölümü mezunları da düşük maaşları ve yüksek işsizlik oranları ile bu listeye girmeyi başardı.

6-     Grafik Dizayn

İşsizlik oranı: %8

Yeni mezunlar için işsizlik oranı: %12

Yeni mezunların ortalama maaşı: 32 bin dolar

Bu sayılar grafik dizayn bölümünde okuyanlar ve okumak isteyenler için olumsuz bir hava yaratmaya yeter gibi.

7-     Tiyatro/Drama

Tiyatro veya Drama bölümünün yeni mezunları bu listemizde en az para kazanan grup olarak dikkat çekiyor. Yeni bir mezun, yıllık ortalama 25 bin dolar kazanıyor. Hollywood veya Broadway’de bir kariyer isteyen gençler için üniversitede 4 yıl geçirmek mantıklı bir seçim mi emin değilim.

8-     Sosyoloji

Üniversitelerde en yaygın branşlardan biri olan sosyoloji, mezunlarının sahip olduğu %8 oranındaki işsizlik oranıyla tercih edilmemesi gereken bölümlerden biri olarak gözüküyor. Sosyal bilimlerle ilgilenen öğrencilerin işsizlik oranının daha az, maaşların daha yüksek olduğu ekonomi veya siyasi bilimler gibi alanlara yönelmelerini tavsiye ediyoruz.

9-     İngilizce

İngilizce Dili ve Edebiyatı, Amerika genelinde en yaygın 10 ana bilim dalından biri olmasına rağmen ortalama yıllık 40-50 bin dolar arasındaki maaşıyla bu listede kendisine yer buldu.

10-  Tarih

Ve listemizi Tarih bölümü ile bitiriyoruz. Yine yaygın branşlardan biri olan Tarih, mezunları için çok değerli bir diploma gibi gözükmüyor.

Eğer hala üniversitede ne okumak istediğinize karar vermek sürecindeyseniz bu listeleri göz önünde bulundurabilirsiniz. Gördüğünüz gibi her üniversite diploması aynı değerde değil. Bazılarının iş hayatında getirisi daha çok olurken, bazıları üniversiteye başlarken zannettiğimiz gibi her kapıyı açmıyor. Şu ana kadarki deneyimlerimden yola çıkarak, benim bölümüm olan Uluslararası İlişkiler ve Siyasi Bilimler dallarının ikinci listeye daha yakın olduğunu söyleyebilirim 🙂

Bu listeyi oluştururken yararlanılan kaynakları aşağıda sıraladım. Konu ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek veya kendi branşınızı bulmak isterseniz linklere tıklayabilirsiniz.

http://finance.yahoo.com/news/10-best-college-majors-for-a-lucrative-career.html

http://portal.kiplinger.com/slideshow/college/T012-S001-worst-college-majors-for-your-career/index.html#top

http://www.forbes.com/sites/jennagoudreau/2012/05/15/best-top-most-valuable-college-majors-degrees/

http://www.forbes.com/sites/jennagoudreau/2012/10/11/the-10-worst-college-majors/

http://graphicsweb.wsj.com/documents/NILF1111/#term

ABD’de Yabancı Öğrenci Sayısı Artıyor

Posted November 27th, 2012 at 5:07 pm (UTC+0)
Leave a comment

Son yıllarda Amerikan üniversitelerinde yabancı öğrenci sayısının hızla arttığı göz ardı edilemez bir gerçek. Uluslararası Eğitim Enstitüsü’nün (IEE) yaptığı araştırmada, şu anda Amerika genelinde 764 bin 495 yabancı üniversite öğrencisi olduğu açıklandı. Bu, tarihin en yüksek yabancı öğrenci sayısına ve bir önceki seneye göre yüzde 6 civarında bir artışa işaret ediyor.

Yabancı öğrencilerin kabulündeki artışın en önemli sebebi olarak ekonomik faktörler gösteriliyor. Bütçe kesintilerine uğrayan devlet üniversiteleri ekonomik durgunluktan nasibini aldı. Artık Amerikalı öğrencilere verecek burs ve maddi yardım konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Bu sebeple bu üniversiteler son dönemde yabancı öğrencilere yönelmeye başladı çünkü bir eyalette yerli öğrenciler cüzi okul harçları öderken, uluslararası öğrenciler, burs alma zorlukları nedeniyle tam ücret ödüyorlar. Örneğin, bir devlet okulu olan İndiana Üniversitesi’nde, İndianalı öğrenciler yıllık 10 bin dolar okul harcı öderken, yabancı öğrenciler için bu rakam 31 bin dolar civarında. Ticaret Bakanlığı’nın sayılarına göre uluslararası üniversite öğrencileri Amerikan ekonomisine 23 milyar dolarlık bir katkıda bulunuyor. Böylelikle, okul harçlarındaki bu fark ile üniversiteler, Amerikalı öğrencilere daha fazla burs imkanı tanıyabiliyor.

Bünyesinde en fazla uluslararası öğrenci bulunduran 10 üniversite ve yabancı öğrenci yüzdeleri ise şöyle sıralanıyor:

New School (New York, NY) – 27%

Florida Institute of Technology (Melbourne, FL) – 26%

Illinois Institute of Technology (Chicago, IL) – 21%

Lynn University (Boca Raton, FL) – 18%

University of Tulsa (Tulsa, OK) – 18%

Carnegie Mellon University (Pittsburgh, PA) – 17%

University at Buffalo—SUNY (Buffalo, NY) – 16%

Purdue University–West Lafayette (West Lafayette, IN) – 15%

Northeastern University (Boston, MA) – 14%

University of San Francisco (San Francisco, CA) – 13%

(Kaynak: US News)

Amerika’ya üniversite eğitimine gelen yabancı öğrencilerin en büyük kısmı yine Çin’den gelirken, Çin’i Hindistan, Güney Kore ve Suudi Arabistan takip ediyor. Bu listede son zamanlarda Türkiye de büyük çıkış göstererek bu yıl 10. sıraya yerleşti. Araştırmaya göre, yabancı öğrencilerin yüzde 41 gibi büyük bir bölümü STEM adı verilen fen, teknoloji, mühendislik ve matematik dallarında eğitim görüyor. Aşağıda Georgetown Üniversitesi’nin uluslararası öğrencilerinin ülkelere göre dağılımını görebilirsiniz:

Ancak bu artan sayılara rağmen, yabancı öğrencilerin Amerikan üniversitelerine adaptasyon sürecindeki zorluklar devam ediyor. Yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, yeni bir hayata ve kültüre alışmakta zorlanan uluslararası öğrencilerin yüzde 40’ı, yakın bir Amerikalı arkadaşları olmadıklarını belirtti. Bu hiç şüphesiz alışma sürecini olumsuz etkilerken, bu konuda yapılabilecekleri ve tavsiyelerimi bir sonraki yazımda bulabilirsiniz.

ABD’de Üniversite Öğrencileri Seçime Neden İlgisiz?

Posted November 2nd, 2012 at 6:02 pm (UTC+0)
Leave a comment

Amerika’nın her bir yanında olduğu gibi üniversite kampüslerinde de bu aralar en çok konuşulan konu başkanlık seçimleri.  Peki üniversite öğrencilerinin genel olarak seçimlere bakış açısı nasıl?

 

Yukarıdaki tablo, 1984 seçimlerinden itibaren üniversite öğrencilerinin seçimlere katılım oranlarını gösteriyor.  Üniversite öğrencileri arasında ortalama yüzde 60 civarındaki seçimlere katılım oranı ilk başta az görünse de Amerikan başkanlık seçimlerde ülke genelinde katılım oranlarının yüzde 60 dolaylarında gezdiği düşünüldüğünde bu oranın normal karşılanması gerekiyor. Yani üniversite öğrencileri, ülke ortalaması civarında seçime katılım gösteriyor. Bu, öğrencilerin siyasetle iç içe yaşadığı başkent Washington’da bile geçerli bir durum. Peki üniversite öğrencileri neden seçimle yeteri kadar ilgilenmiyor?

Kampüslerde Amerikalı öğrencilerin nabzını yokladığımızda, öğrencilerin oy verince hiç bir şey değişmeyeceğine dair inançları göze çarpıyor. Bu fikrin yaygın olmasında Amerika’da ‘Electoral College’ adı verilen seçmenler kurulu sisteminin büyük etkisi var. Bu sisteme göre bir eyalette en çok oyu alan parti, eyaletteki bütün temsilcileri kazanmış oluyor, yani oransal bir dağılım gerçekleşmiyor. Bir eyalet bir oy farkla kazanılmış olsa bile, kazanan parti bütün temsilcileri kazanmış oluyor. Durum böyle olunca da bir partinin ağırlığı olan eyaletlerdeki insanlar oylarının sonucu değiştirmeyeceği gerekçesiyle oy kullanmamayı tercih ediyorlar. Örneğin, Washington, DC’de yaşayan bir öğrenci, vereceği bir oyun hiçbir şeyi değiştirmeyeceğinden emin, çünkü başkent tarihi boyunca hep Demokrat oy vermiş olmanın yanı sıra, son seçimlerde Obama’ya %93 oranında rekor oy vermiş durumda. Aynı şey, Maryland veya California gibi liberal ve Demokrat eyaletlerin yanı sıra Texas veya Oklahoma gibi tarihi boyunca hep Cumhuriyetçi olarak bilinen eyaletler için de geçerli. Bu bölgelerde kayıtlı öğrenciler, bu durumun farkında ve gerek bu sistemi protesto etmek gerekse ilgisizlikten dolayı oy kullanmamayı tercih ediyor.  Üniversite öğrencileri, bu sistem nedeniyle seçimin sadece Virginia, Ohio gibi kritik birkaç eyalete indirgenmiş olmasından rahatsız.

Amerika’da seçime katılım oranlarının düşük sayılarda olmasının başka geçerli sebepleri de var. Bunlardan biri seçimin Salı günü gerçekleşecek olması. İşinden veya okulundan izin alamayan birçok vatandaş, oy verme görevini bu sebeple yerine getiremiyor. Örneğin yapılan araştırmada, 18-24 yaş grubundaki vatandaşların yüzde 21’i oy vermeme sebepleri olarak çalışmaları ve oy verme gününde meşgul olmaları olarak belirtmiş. Ayrıca oy vermenin zorunlu olmaması ve oy vermeyenlere karşı hiçbir yaptırımın olmaması, siyasetle çok ilgilenmeyen gençlerin oy vermemelerine sebep oluyor.  Bu durumun zararlarını en aza indirmek için, ülke genelinde erken oy verme veya “absentee” adı verilen mektupla oy gönderme işlemleri yapılsa da, bunların ne kadar yararlı olduğu ayrı bir tartışma konusu.

Ancak buna rağmen, 18-24 yaş grubundaki üniversite öğrencileri, üniversiteye gitmeyen yaşıtlarına oranla yüzde 12 daha fazla oy kullanıyor. Bu oran, Amerika genelinde eğitim ve gelir düzeyinin artmasıyla artış gösteren seçime katılım oranı ile paralel. Ancak hiç şüphesiz ki her beş üniversite öğrencisinden ikisinin oy vermemesi ve gençlerin apolitik eğilimleri demokrasinin geleceği açısından endişe verici.

Peki, ülke genelinde öğrencilerin siyasi görüşleri nasıl? USA Today’in 2010 yılında yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, Amerika’daki üniversite öğrencileri dört yıllık üniversite eğitimleri sonunda daha liberal bir siyasi görüş ediniyor. Eğitimlerinin ilk ve son senelerinde iki ayrı ankete tabi tutulan öğrencilerden sadece yüzde 30’u ilk senesinde kendini liberal veya sol görüşlü olarak tanımlarken, bu sayı dört sene sonunda yüzde 40’a kadar yükseliyor.  Kendisini merkezde veya muhafazakâr ve sağ görüşlü olarak tanımlayan öğrencilerin sayısında ise bu dört sene sonunda düşüş gözlendi. Bu istatistikler, Amerika’daki üniversite eğitiminin gerçeklerini gözler önüne seriyor. Kampüslerde farklı kültürlerden gelen diğer öğrencilerle beraber yaşayan öğrencilerin bakış açılarının değişmesi ve dünya görüşlerinin genişlemesi doğal karşılanıyor. Ayrıca sağlıklı bilgi alışverişinin sağlandığı, öğrencilerin okuma ve araştırma yetilerinin kazandırıldığı bu ortamlarda öğrenciler daha farklı görüşlere açık bir hale gelerek liberal görüşler benimsemeye başlıyor. Bu Demokrat Parti için artı olarak gözükse de her iki partinin de üniversite öğrencilerinin oy vermek için kayıt yaptırmasını sağlamak ve oylarını kazanmak için daha çok çalışması gerektiği ortada.

ABD’de Üniversiteye Gitmek İsteyen Türk Öğrencilere 10 Tavsiye

Posted September 18th, 2012 at 4:46 pm (UTC+0)
Leave a comment

Amerika’da üniversiteye gitmenin gerektirdiği süreç Türk öğrenciler için caydırıcı olabiliyor. Türkiye’de genelde sadece bir sınavın sonucuna bağlı olarak gerçekleşen üniversite yerleşim süreci, Amerikan eğitim sisteminde daha uzun ve kapsamlı şekilde gerçekleşiyor. Ayrıca Amerikan üniversitelerine başvuru süreci hakkındaki bilgi eksikliği çoğu zaman Türk öğrencilerin gerekli hazırlığı zamanında yapamamalarına sebep oluyor. Bu da Amerika’da okuma hayallerine kavuşamamalarına veya istedikleri seviyedeki okullara girememelerine sebep oluyor.  Burada Amerika’da üniversiteye girmek isteyen Türk öğrencilere ve ailelere 10 tavsiye yer alıyor. Amerika’daki kalburüstü üniversitelere kabul edilmek için aşağıdaki tavsiyeleri göz önünde bulundurmak çok önemli çünkü bu adımlar hakkında önceden bilgi sahibi olursanız, başvuru süreciniz de bir o kadar sorunsuz geçecektir.

1-     Sürece erken başlayın.

Eğer Amerika’da okumak gibi en ufak bir niyetiniz varsa, bu konuda bir şeyler yapmak için son sınıfı beklemeyin. Üniversitelerin internet sitelerine bakmaya, süreç hakkında bilgi edinmeye 9.sınıfta başlayın.

2-     Derslerinize önem verin.

Amerikan üniversitelerine başvuru sürecini etkileyen birçok etken olmasına rağmen, en önemlisi hiç şüphesiz lisedeki not ortalamanız. Bu yüzden 9.sınıftan itibaren, not ortalamanızı yüksek tutmaya çalışın.

3-     Yazlarınızı boş geçirmeyin.

Üniversiteler, ellerindeki başvuruda sizin öğrenci profilinizin tamamına özenle bakıyor. Ders yılı boyunca yaptıklarınızın yanında yazın yapılan aktivitelere de önem veriliyor. Yurtdışı yaz kampları, dil okulları veya stajlar, okulların gözündeki değerinizi artırır.

4-     Ders dışı aktivitelerde bulunun.

Okulda öğrenci kulüpleri, sportif aktiviteler veya gönüllü yardım çalışmaları, üniversitelere sizin çok yönlü ve sosyal bir öğrenci olduğunuzu gösterir. Böyle çalışmalarda nasıl bulunabileceğiniz hakkında bilgi edinin.

5-     TOEFL ve SAT’ye önem verin.

Amerika’da üniversiteye girmek için gerekli olan bu iki sınav için çalışmayı geçe bırakmayın. Lise boyunca dersleriniz gittikçe yoğunlaşacağı için, bu sınavlara ne kadar erkenden hazırlanmaya başlarsanız o kadar iyi olur. Bu sınavlar için ders alabileceğiniz kurumları veya öğretmenleri araştırmaya başlayabilirsiniz. 10.sınıfta seviyenizi belirlemek ve zayıf olduğunuz bölgeleri görmek için deneme sınavlarına girin.

6-     İngilizce dışında bir yabancı dil daha öğrenmeye çalışın.

Amerika’daki okullar çok dilliliğe ve farklı kültürlere çok önem veriyor. Üçüncü bir dille daha ilgilenmek ve bunu iyi bir ölçüde konuşabilmek, iyi bir üniversiteye girme şansınızı artıracaktır.

7-     Okulları araştırın.

Amerika’daki binlerce üniversite arasından hangisinin size daha uygun olduğuna karar vermeniz için uzun bir araştırma yapmanız gerekli. Hangi üniversiteler, hangi dallarda iyi? Hangi okulun kampüs hayatı size daha uygun? Başvurularınızı yapmadan önce bu konuları iyi araştırın. Amerikan üniversitelerinin sitelerinde bu konularda detaylı bilgi rahatlıkla bulunabilir. Ayrıca College Board veya Campus Tours gibi sitelerde de birçok okul hakkında araştırma yapılabilir.

8-     İngilizce okuma ve yazma kabiliyetlerinizi geliştirmeye çalışın.

Başvuru sürecinin önemli bir kısmını da okullara göndereceğiniz kompozisyonlar ve yazı örnekleri oluşturuyor. Okullar, sizin nasıl bir öğrenci olduğunuzu sizden duymak isteyeceği için, kendinizi daha iyi ifade etmek üzere çalışmalar yapabilirsiniz. İngilizce makaleler, kitaplar okuyup, İngilizce yazımınızı geliştirmek için okulunuzdaki öğretmenlerle çalışabilirsiniz.

9-     Öğretmenlerinizle aranızı iyi tutun.

Birçok üniversite, lisedeki öğretmenlerinizden sizin hakkınızda tavsiye mektubu isteyecektir. Tavsiye mektubu isteyebileceğiniz öğretmenleri aklınızda belirleyin, zamanı geldiğinde onların yazdığı tavsiye mektubu üniversitelerin sizin hakkınızdaki görüşlerini etkileyecektir.

10-  Kolaya kaçmayın.

Not ortalamanızın yüksek olması Amerikan üniversitelerine girişte en değerli etkenlerden biri olsa da bunu kolay bir ders programı ile gerçekleştirmeniz üniversitelerin gözünden kaçmayacaktır ve bu kabul edilme şansınızı olumsuz etkileyecektir. Mümkün olduğunca zor dersleri seçin. Okulunuzda IB programı gibi bir program varsa bunu mutlaka değerlendirin.

Üniversitelerde Yeni Akım: Stajyerlik

Posted August 31st, 2012 at 6:04 pm (UTC+0)
Leave a comment

Üniversite öğrencileri için çok bilinmeyenli bir denklem olan iş bulma konusunda rekabet arttıkça denklemdeki bilinmeyenlerin sayısı da giderek artıyor.  Associated Press’in Nisan ayında yaptığı araştırma, Amerika’da 25 yaş altındaki üniversite mezunlarının yüzde 53.6’sının işsiz olduğunu ortaya koymuştu. Araştırmayla mezun olduktan sonra iş bulabilen şanslı azınlığın da sadece yarısının nitelikli eleman olarak çalıştığı ortaya çıktı. Rakamların da açıkça ortaya koyduğu şekilde, artık Amerika’da üniversite diploması sahibi olmak, iş bulmak anlamına gelmiyor. Rekabet arttıkça, öğrencileri birbirinden başka değerler ve meziyetler ayırıyor. Bunlardan biri de son yıllarda üniversite deneyiminin vazgeçilmez bir parçası olan stajlar.

National Association of Colleges and Employers’ın (NACE) 2012 yılında yaptığı araştırmada üniversite öğrencilerinin yarısından fazlasının üniversite hayatları boyunca en az bir staj yaptığı ortaya çıktı. Bu rakamın, bundan sadece 20 yıl önce yüzde 17 olması, bugünkü durumu açıkça ortaya koyuyor. İşin ilginç kısmı, 2011 yılındaki bu stajların yüzde 48’inin ücretsiz staj olması. Peki öğrenciler neden bu ücretsiz çalışma şartlarını kabul ediyor?

Amerikan ekonomisinde duraklama dönemi devam ederken, yaratılan yeni işler, artan üniversite mezunlarının sayısını karşılamaya yetmiyor. Bu da üniversite öğrencileri ve yeni mezunlar arasındaki rekabeti arttırıyor. Bu gençler de yapacakları ücretsiz stajın ileride maaşlı bir işe dönüşme ihtimalini göz önünde bulundurarak, birkaç ay boyunca karşılığında para almadan çalışmayı kabul ediyor. Üstelik ulaşım, konaklama gibi masraflar göz önüne alındığında, bu öğrencilerin çalışmak için üstüne para vermesi gibi ironik bir durum da oluşuyor.

Ancak, öğrenciler bu durumdan o kadar da şikayetçi değil. Georgetown Üniversitesi öğrencileri, günlük ve akademik hayatlarında sürekli olarak hissettikleri rekabetçi atmosferin iş hayatında da devam edeceğinin farkındalar. Bu sebeple yıl boyunca, Washington’da Kongre binasında veya hükümetin çeşitli kollarında ücretsiz olarak çalışmayı kabul ediyorlar. Üstelik bazıları, Georgetown kampüsündeki maaşlı işlerini bırakıp, sadece ‘tecrübe’ karşılığı staj yapmayı tercih ediyor. Bunlardan biri de yaz boyunca Amerikan Öğretmenler Sendikası’nda (AFT) yaptığı stajı okul yılı boyunca da devam ettirecek Evan Curdts.

Evan, “Kampüste saatime 10 dolar ödeyen bir işim vardı, ancak bu beni tatmin etmiyordu. İleride öğretmen olmak istediğim için tecrübe kazanmak ve işi yerinde öğrenmek için kampüsteki işimi bırakıp, ücretsiz staj yapmayı kabul ettim,” diyor. Belki de gerçekten, Evan için ücretsiz stajında kazanacağı tecrübeler ve tanışacağı kişiler gelecekte saatte 10 dolardan daha değerli olabilir.

Kampüsteki rekabetçi atmosfer, onu böyle bir adım atmaya doğru itmiş. Evan, “Herkes, mezun oluncaya kadar özgeçmişine ekleyebildiği kadar başarı eklemeye çalışıyor. Yaptığınız her staj, kazandığınız her deneyim sizi ileride bir iş sahibi olmaya yaklaştırıyor. Ve Georgetown gibi bir okulda herkesin bunun farkında olması rekabeti arttırıyor” diyor.

İşverenler bu durumdan rahatsız değil. İyi üniversitelerde eğitim alan, nitelikli gençleri ücret vermeden çalıştırabiliyorlar. Ayrıca, işverenler, başarılı stajyerleri mezun olduktan sonra maaşlı bir işe alarak, tanıdıkları, güvendikleri ve işi bilen bir işçi kazanmış oluyor. Böylelikle staj programları sayesinde dışarıdan işe alım oranı gitgide azalıyor. NACE’ın raporuna göre işverenler, her sene stajyerlerinin yüzde 61’ine tam zamanlı iş teklif ediyor. Bu yüksek oran, ücretsiz stajyerlik akımının devam edeceğinin göstergesi.

Ücretsiz stajyer çalıştıran kurumlar zaman zaman stajyerlerin çalışma koşulları ve saatleri sebebiyle eleştiriliyor ve yasal olarak zor durumda kalıyor. Ancak şu bir gerçek ki, ekonomide büyük bir düzelme yaşanmadıkça, bu ücretsiz çalışma düzeni devam edecekmiş gibi görünüyor.

Kampüs Günlüğü’nden Merhaba

Posted August 23rd, 2012 at 5:57 pm (UTC+0)
Leave a comment

Washington’dan herkese merhaba! Yaz tatilinin sonu geldi çattı ve üniversitelerde dersler bu hafta başlıyor.  Bu yeni Kampüs Günlüğü bloğunun sahibi bendeniz de Georgetown Üniversitesi’ndeki son ders yılıma birkaç gün içinde başlamış olacağım.  İlkokul ve lise hayatını İstanbul’da bitiren ben, kör topal, bir şekilde üniversiteyi de bitirmek üzereyim.  Küçükken okulun bir an önce bitmesini isterken, şimdi daha fazla okula gidebilmek için bir yandan yüksek lisans programlarına başvurularımı hazırlıyorum.  Dersler, sınavlar, yüksek lisansa hazırlık, Kampüs Günlüğü derken, üniversitedeki son senemin tadını çıkarmayı da unutmamam lazım.

Bu blogda yıl boyunca Georgetown kampüsündeki gelişmelerden, Amerika’daki üniversite kültüründen, eğitim sisteminden ve öğrenci hayatından bahsedeceğim.  Özellikle son dönemde sayı olarak müthiş bir artış gösteren Amerika’da okuyan Türk öğrencilerinin hayatına, alışma sürecine, yaşanan zorluklara elimden geldiğince ışık tutmaya çalışacağım.

Bu ufak giriş de ilk yazım olarak kayıtlara geçsin.  Sorularınızı veya görüşlerinizi her zaman cyolbulan@voanews.com adresinden bana ulaştırabilirsiniz.

KAMPÜS GÜNLÜĞÜ HAKKINDA

2009 yılından beri Washington’daki Georgetown Üniversitesi’nde Uluslararası Siyaset ve Dış Politika konularında eğitim gören Cem Yolbulan, Kampüs Günlüğü’nde Amerika’daki deneyimlerini yazıyor. Bir Türk öğrencinin gözünden Amerikan okul hayatı, eğitim haberleri ve kampüs kültürünü yorumlayacak olan Cem, Türk öğrencilere de tavsiyelerde bulunmaya çalışacak. Georgetown Üniversitesi ve bölge okullarından son gelişmeler ve gündem maddeleri hafta boyunca Kampüs Günlüğü’nde olacak.

YARARLI KAYNAKLAR

Campus Tours Öğrenciler için Amerika’da 1200’den fazla üniversitenin bilgileri, interaktif kampüs turları ve daha fazlası

EducationUSA Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na bağlı 400’den fazla eğitim danışmanlık merkezinin bulunduğu bu platformda kendinize uygun programı ve okulu seçebilirsiniz

Study in the States Amerika’da okumak isteyen yabancı öğrenciler için vize ve göçmen statüsü hakkında detaylı bilgiler

College Board Başvuru süreci, gerekli belgeler, sınavlar ve burs olanakları hakkında her şey

KATEGORİLER