Türk Mega Kentleri Brookings Sıralamasında

Posted March 16th, 2015 at 12:14 pm (UTC-5)
Leave a comment

Dünyanın en büyük 300 büyük kenti, tüm dünya nüfusunun %20’sini barındırıyor ve bu şehirler küresel ekonominin neredeyse yarısını oluşturuyor. Büyük kentlerin dünya ekonomisindeki bu güçlü konumundan hareket eden Brookings Enstitüsü, mega kentler arasında en hızlı büyüyen ilk 10’unu belirledi.

İşte merkezi Washington’da bulunan Enstitü’nün geçtiğimiz ay yayınladığı dünyanın en hızlı büyüyen 10 mega şehri sırlamasında Çin ve Türkiye, dörder şehirle sıralamada göz doldurdu.

Türkiye’den İzmir, İstanbul, Ankara ve Bursa büyüme konusundaki performanslarıyla sıralamada yer alan mega şehirler oldu.

Araştırmada, Türkiye’deki kentlerin altyapı ve inşaat projelerindeki ciddi artış nedeniyle sıralamada üst basamaklara çıktıkları vurgulanırken, doğru makroekonomik politika ve güçlenen endüstriyel yapının da etkili olduğunun altı çizildi.

Ankara’da hala devletin ekonominin bel kemiğini oluşturmasına rağmen, imalatın yıllık bazda büyük artış gösterdiği de raporda dikkat çekilen unsurlar arasındaydı. Raporda, Ankara’da havacılık ve savunma sanayi şirketlerinin ağırlıklı rol oynadığı da özellikle vurgulanıyor.

Brookings uzmanları, Bursa’yı seçerken de kentin ulusal endüstrinin %60’ını oluşturan otomotiv sanayiinin hala kalbi durumunda olmasını ve Fiat, Renault gibi yabancı oto şirketlerinin tercih etmiş olmasını dikkate almış görünüyor.

İstanbul’un en hızlı büyüyen mega kentler sıralamasına alınmasındaki temel etkenleri ise Brookings uzmanları şöyle açıklıyor: “Türkiye’nin ekonomik ve kültür merkezi olan İstanbul imalat, hizmet, ticaret ve turizm sektörlerinde geniş ve güçlü bir yelpazeye sahip.”

Brookings uzmanları, İstanbul ekonomisinin tüm Türkiye ekonomisinin dörtte birini oluşturduğuna da dikkat çekiyor.

İzmir de Brookings’in en hızlı büyüyen mega şehirleri sıralamasında. 17. Yüzyıl’dan bu yana deniz ticaretinin önemli bir merkezi olan kentin, özellikle sanayi bölgeleri uygulamasıyla ekonomik gücünün daha da arttığı vurgusu yapılıyor, raporda.

Brookings uzmanları, geçen yılki sıralamada istihdam artışındaki hızla ilk basamakta yer alan İzmir’in, 2009 ila 2014 yılları arasındaki istihdam artış oranıyla da ikinci basamakta uzun süreli bir başarı gösterdiğine dikkat çekiyor.

Raporda, başarı ölçüsü olarak kişi başına düşen gelir ve istihdam artışı iki ana unsur olarak öne çıkıyor. Bu nedenle bazı çevreler bu sıralamanın sağlıklı olmadığı görüşünü de taşıyor. Ücretler, konut, altyapı, sağlık hizmetleri ve eğitim gibi kriterlerin de değerlendirildiği bir sıralamanın daha doğru olacağı vurgulanıyor.

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

Petrol Fiyatları Nereye?

Posted January 23rd, 2015 at 1:28 pm (UTC-5)
Leave a comment

Petrol fiyatları şu sıralar hem sıradan Amerikalılar’ın hem de Başkan Barack Obama’nın yüzünü güldürüyor. Varil başına 50 dolar civarında seyreden fiyatlar, Amerikalı sürücülerin bir aralar galon (3.80 litre) başına 4 doların üzerinde para ödeyerek doldurdukları depolarına şimdilerde ortalama 2 dolara benzin pompalamalarını sağladı. Başkan Obama’nın son dönemde halkın %50’sinden destek bulmasında işte bu düşük fiyatların da etkili olduğu kaydediliyor.

(AP)

(AP)

Ulusal gelirinde petrolün büyük payı olan İran, Rusya ve Venezüella gibi ülkeler ise düşen petrol fiyatlarının olumsuz etkisini ülke ekonomilerinde hissediyor, bu sıkıntı halka da yansıyor.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’ne (OPEC) üye bu ülkeler, kendileri gibi aynı gruba üye olan Suudi Arabistan’a petrol üretimini kısması, arzı azaltarak fiyatları yükseltmesi çağrısında bulunuyorlar.
Ancak Perşembe günü ölen Suudi Arabistan Kralı Abdullah, ısrarla bu isteği geri çeviriyordu. Kral Abdullah, üretimi kısmayarak, kaya gazıyla petrol üretimini son yıllarda önemli ölçüde artıran Amerika’yı hedef alıyor. Zira Amerika’daki kaya gazının üretim maliyeti 65 dolar civarında. Ortadoğu’daki rezervlerden çıkarılan petrol için bu fiyat 30 doların altına inebiliyor.

İşte Suudi Arabistan da aradaki bu büyük farka güveniyor ve varil başına 50 dolara kadar inen petrol satış fiyatının bir süre sonra, üretim maliyeti yüksek şirketleri devreden çıkaracağını umuyor. Kral Abdullah’ın ölümünden sonra Cuma günü piyasalar açıldığında petrolün varil başına fiyatı 60 dolara yükseldi. Piyasaların tedirginliği Abdullah’ın yerine geçen kardeşi Veliaht Prens Salman’ın aynı politikaya devam edip-etmeyeceğinin yarattığı belirsizlikten kaynaklanıyordu. Ancak, gün içerisinde Suudi Arabistan’dan ilk sinyal geldi ve “Kral Abdullah sonrasında petrol politikamız değişmeyecek denildi.”

Petrol fiyatlarındaki düşüş bu yılki Davos Zirvesi’nde de ateşli tartışmalara malzeme oldu. Büyük petrol şirketleri gelecek için petrol yatırımlarının yapılmaması yüzünden petrol fiyatlarının birkaç yıl sonra varil başına 200 dolara kadar tırmanabileceğinden yakındı. Karları azalan büyük şirketler gelecek için yatırım yapmak yerine küçülmeyi tercih ediyor şu sıralar. Total, ConocoPhillips ve BP bu büyük şirketler arasında.

OPEC’i petrol piyasasının merkez bankası gibi gören büyük şirketler, örgütün, aldığı kararlarla fiyatlara istikrar kazandırması gerektiğini söylüyor, bu şekilde de ileride tüm dünyayı büyük bir krize sürükleyebilecek şok fiyat artışlarından koruması gerektiğine inanıyor. Büyük şirketlerle OPEC arasındaki bu kavgaya şimdilik kulak tıkayan Amerikalı tüketicileriler ise hala büyük keyifle benzin depolarını doldurma devam ediyorlar…

Peki bu saadet daha ne kadar sürecek tüketiciler için?

Yine Davos’taki tartışmalara göre, fiyatlar, 1-1,5 yıl daha düşük seyretmeye devam edecek, ama sonrasında yeniden artışa geçecek….

Bu da demektir ki bu bahar ve yaz aylarında Amerikalılar seyahat ederken gönül rahatlığıyla gaza basıp gidebilecek…

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

Amerikalılar Neden Karamsar?

Posted November 3rd, 2014 at 1:51 pm (UTC-5)
Leave a comment

Amerika’da 4 Kasım günü seçimler yapılıyor, iki yılda bir yapılan kısmı ara seçimlerde halk bir yandan Kongre üyelerinin bazılarını yenileyecek bir yandan da yerel yöneticileri seçecek. Bu seçimlerde de daha öncekilerde olduğu gibi yine ulusal güvenlik, göçmenlik ve ekonomik durum öne çıkan temalar arasındaydı.

Birçok politikacı da göçmenlik politikaları ve ekonomiyi düze çıkarma alanındaki vaatleriyle halkın oyunu almak için yarıştı. Ancak Pew Araştırma şirketinin Eylül ayında yayınladığı araştırma ilginç bir durumu ortaya koyuyor. Ekonomi aslında iyi bir hızda büyüse de işsizlik düşse de Amerikalılar hala kendilerini resesyondan çıkmış varsaymıyor.

economy

Pew’in araştırmasına göre Amerika’nın 1929 Buhranı’ndan bu yana geçirdiği en ağır resesyon olan 2008 mali krizinden sonra ekonominin bugün daha iyi durumda olduğunu düşünenlerin oranı sadece %33. Ekonominin 2008 yılı öncesinden daha kötü durumda olduğunu düşünenlerin oranı ise %63.

Benzin fiyatları rekor düzeyde düşmüşken, emlak piyasası hala %4 oranındaki tarihi düşük seviyelerini korurken, işsizlik azalmış, ekonomi hız almışken neden bu güvensizlik?

Cevap yine Pew araştırmasında: Halkın çoğunluğu diyor ki ekonomi istediği kadar büyüsün bizim gelirlerimiz hala mali kriz öncesindeki seviyeye gelmedi. Kalifiye gerektiren dolgun ücretli işlerimiz artık yok.

Oysa Amerikan hükümeti işsizliği azaltmak ve ekonomiyi canlandırmak için ekonomik paketler çıkarmış, Merkez Bankası (FED) da “Quantitative Easing” adı altında gevşek para politikaları uygulayarak adeta piyasaya para yağdırmıştı. Amaç kredi faizlerini düşük tutup yatırım ve harcamaları hızlandırarak ekonomiyi canlandırmaktı.

Ama Pew araştırmasına katılanlar, ”Bu politikalar, bu ekonomik paketler bize yaramadı ki, hepsi büyük bankaların, holdinglerin işine yaradı. Zenginler daha zengin oldu, fakirler, küçük işletmeler yeterince fayda görmedi” diyor.

Bunu söyleyen de öyle az bir kesim, marjinalize olmuş “nankör kedi” vasıflı bir azınlık değil. Pew rakamlarına bakılırsa her 10 kişiden 7’si hükümet politikalarının yoksullara veya orta sınıfa yaramadığı görüşünde. Büyük banka ve holdinglerin bundan karlı çıktığını söyleyenler de aynı oranda, yani her 10 Amerikalı’dan 7’si zenginin daha zengin olduğu görüşünde.

Mali krizin sona ermesinden bu yana geçen sürede Amerikan ekonomisinin düzeldiğini belki de sadece Beyaz Saray ve de Kongre’deki Demokratlar varsayıyor. Çünkü yine Pew araştırmasına bakılırsa, ekonomik gidişatı kötü ya da vasat görenlerin oranı %80 düzeyinde.

Yani her 10 Amerikalı’dan 8’i hala ekonomik durumdan umutsuz.

Peki Amerika bu karamsarlıktan nasıl kurtulur?

Büyük ihtimalle %3 düzeyini aşan ekonomik büyüme, sıradan insanlara daha yüksek maaş, daha fazla iş güvencesi ve de daha az gelir eşitsizliği getirdiğinde…

Bakalım 4 Kasım ara seçimlerde Kongre’ye ilk kez seçilen veya yeniden aynı göreve layık görülen politikacılar bu zorlu görevi başaracak mı?

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

Stiglitz’in Türkiye Kaygısı

Posted August 26th, 2014 at 12:20 pm (UTC-5)
1 comment

Bloomberg internet sitesinde Isobel Finkel ve Onur Ant imzasıyla yayınlanan bir haberde Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz’in Türkiye’ye ilişkin öngörüleri ciddi bir uyarı içeriyordu.

Kısa süre önce Amerikan borsalarındaki aşırı iyimser havaya itiraz eden ekonomist bu kez de Türkiye’den ani bir para çıkışı olacağı konusunda uyarıda bulunuyor haberde.

Cari açığını kapatmada büyük ölçüde sıcak para akışına ihtiyacı olan Türkiye ekonomisi için Stiglitz şu gerçekten yola çıkıyor: Enflasyonun altında seyreden faiz oranları yüzünden, imalat veya diğer sektörler yerine yatırımlar emlak piyasasına kaydı. Bu da ekonomide dengeleri bozarak, uzun vadeli büyüme potansiyeli dair kaygılar yarattı. Bu kaygı, halen daha riskli ülkelere akan sıcak paranın yönünü değiştirme ihtimalinden kaynaklanıyor.

stiglitz

Bu kaygıyı besleyen de elbette Amerika’nın, uzun zamandır ekonomiyi canlandırmak için uyguladığı faizleri rekor düzeyde düşük tutma politikasından vazgeçme ihtimali. Gerçi Amerikan ekonomisini yakından takip edenler, FED Başkanı Yellen’in söylediklerine de bakarak bu ihtimali kısa vadede öngörmüyorlar. Ama 2015 hala hedef yıl gibi görünüyor.

Ayrıca Avrupa’nın durumu da düzelirse Türkiye’ye para akışı kesilebilir.

Stiglitz, Bloomberg’de yayınlanan söyleşisinde Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın izlediği siyaseti örnek politika olarak gösterirken, Türkiye’nin bundan sonra “sermaye akışını kontrol” politikaları uygulaması gerektiğine işaret ediyor. Bu şekilde paranın yeniden emlak sektöründen çıkıp, imalat sektörüne kayacağını kaydediyor.

Ancak sıcak paranın böyle politikalar uygulanması halinde Türkiye’den soğuması ve yönünü hareket serbestisinin daha fazla olduğu ülkelere yönlendirmesi de elbette mümkün…

Uluslararası piyasalar bu anlamda yeni bir siyasi döneme giren Türkiye’yi ve uygulayacağı ekonomi politikalarını yakından izlemeye aday görünüyor.

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

ABD Dolgun Ücretli İş Arıyor

Posted August 4th, 2014 at 10:40 am (UTC-5)
Leave a comment

Amerika’daki son istihdam raporuna göre Temmuz ayında 209 bin yeni iş sahası açıldı. Bu rakam, daha önceki üç aya göre düşük ama malum madalyonun her zaman bir de diğer yüzüne bakmasını bilenler, son altı ayın bilançosuna bakıyor ve bu dönem içerisinde istihdam piyasasına her ay 200 binin üzerinde ek iş yaratıldığına dikkati çekiyorlar. 200 bin eşiği, mali krizden bu yana uzmanların ekonominin tam anlamıyla düze çıkması ve işsizliğin kriz öncesi dönemdeki seviyesine dönmesi için gerekli gördüğü seviyeydi.

jobs_

Son altı ayda da bakiyeye bakıldığında 1 milyon 500 bin kişiye iş sahası açılmış. Bu, 2006 yılından beri Amerikan ekonomisinin altı aylık dönem için tanık olduğu en iyi dönem. Unutmamak gerekiyor ki 2008 mali krizi sonrasındaki iki yıllık dönemde yaklaşık 9 milyon Amerikalı işinden oldu. İmalat ve inşaat sektörlerinde çalışanlar da en fazla darbeyi yiyenlerdi. Ancak her iki sektörün de son altı aylık dönemde güçlü bir çıkış yaptıkları gözden kaçmıyor.

Bir de dikkatlerden kaçmaması gereken özellikle büyük tartışmalara ve Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki bütçe savaşlarına rağmen federal hükümetin de işe alımları yeniden hızlandırmış olması. Üstelik bu alımlar sadece federal hükümetle de kısıtlı değil eyalet yönetimleri de yeni eleman arayışında.

Uzun zamandır ekonomistler, işe alımlardaki yükseliş trendinden hoşnut olsalar da; niteliksel olarak hala eksik kalan bir yana dikkati çekiyorlardı, bu da yeni açılan iş sahalarının düşük ücretli işler olmasıydı. Ancak işte bu eksiklik de son dönemde giderilmiş oldu. Zira son alımlar daha çok orta sınıfa hitap eden işler.

Merkez Bankası Başkanı Janet Yellen de aynı konuya daha önce vurgu yapmış ve insanlara daha fazla yüksek ücret maaş ödeyen iş sahalarının arttığını görmek istediğini söylemişti. Yellen, özetle maaşların enflasyonun gerisinde kalmaması gerektiğini vurgulamıştı. Merkez Bankası Başkanı’nın bu öngörüsü ya da isteği diyelim henüz yerine gelmiş değil. Bu yüzden de banka her ne kadar varlık alımlarını düzenli olarak azaltmaya devam etse de, temel faiz oranlarına hala dokunmuş değil. Ekonomistlerin genel beklentisi faizlerdeki yukarıya doğru oynamanın gelecek bahara ya da yaza kaldığı yönünde.

Merkez Bankası faiz konusunu ağırdan alsa da hem işsizlik hem de ekonominin genel gidişatının Kasım ayında yapılacak ara seçimlerde ana tema olması bekleniyor. Seçmenler büyük ihtimalle Senato’nun üçte birini, Temsilciler Meclisi’nin de tamamını değiştirmek için kullanacakları oylarda 2006 yılından beri yakalarından düşmeyen işsizliği veya işsizlik korkusunu ortadan kaldıracağına inandıkları adaylara meyledecekler. İşte o döneme kadar eğer daha fazla istihdam alanı açılır, üstelik bu yeni işler de daha dolgun ücretler sağlarsa seçmenler, bu olumlu gelişmede hangi partiye “kredi” veriyorlarsa o yönde oy kullanabilirler….

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

Nobel Ödüllü Ekonomist Niye Karamsar?

Posted July 7th, 2014 at 1:27 pm (UTC-5)
Leave a comment

Şu sıralar borsada yatırım yapanlar –ki emeklilik fonlarını saymaz da bireysel açıdan bakarsak bu oran nüfusun %54’ü civarında — Dow Jones, NASDAQ ve S&P endekslerinin adeta uçuşa geçmesiyle sevinçten kanat takıp uçar halde. Öyle ya mesela geçen hafta Dow Jones endeksi 17 bini geçti, yani geçen yıla oranla %14’lük bir artış kaydetti. Bir de üstüne üstlük son istihdam rakamları da geçen ay 288 bin kişinin daha iş bulduğunu gösterip, işsizlik rakamlarının başını %6,1’e kadar eğince finans piyasalarının hali “değmeyin keyfime” der gibiydi…

economy

Ama işte bir de benim gibi bardağın boş tarafını görüp, dolu olan kısmını da soğuk duş etkisi olsun diye başkalarının suratına çarpanlar da yok değil. Bunlardan biri de Columbia Üniversitesi’nin ünlü ekonomisti Joseph Stiglitz…

Stiglitz borsanın bu ayakları yerden kesilmiş halinden memnun değil. Alıp başını giden hisse senedi fiyatlarının balon oluşturduğu görüşünde, bu yüzden de hayli rahatsız. Elbette uykuları kaçmıyordur Stiglitz’in ama CNBC televizyonuna verdiği demeçte parmaklarıyla bir bir sayıyor bu gidişin hayra alamet olmadığını. Nobel ödüllü ekonomiste göre, rekor düzeyde yükselen borsalar ekonominin güçlü olduğuna işaret etmiyor. Hatta diyor, tam aksine, ekonomi hala pek zayıf. Profesör Stiglitz’in zayıf notu verdiği konulardan biri reel ücretlerin “dondurulmuş” kıvamda olması. “Eğer ekonomi gerçek anlamda canlansaydı, reel ücretlerde de artış olurdu” diyor istihdama katılımın mali kriz öncesinden bile düşük olduğunun altını çiziyor. “2009’dan 2012 yılına kadar geçen sürede gelirin %95’i yukarıda yer alan %1’lik kesime gitti, sıradan Amerikalılar hala önceki birikimlerini yiyor” da diyor Stiglitz.

İyi ama bu borsaların kanatlarını ne şişiriyor bunca zamandır?

Nobelli ekonomiste göre bundaki temel etken faizlerin hala çok düşük olması. Ücretlerin artmaması ve yükselen piyasaların hala Amerika’dan daha hızlı büyümesi. Borsada hisseleri işlem gören birçok şirketin de karlarını işte bu yükselen piyasalardan elde etmesi.

Gerçi Stiglitz, FED’in kısa vadeli faizleri düşük tutma politikasını destekliyor, hatta buna zamanı gelene kadar devam edilmesinden yana. Bu zaman ne zaman gelecek? Nobelli ekonomist, uzun süreli olarak her ay en az 300 bin yeni istihdam alanı yaratılıncaya kadar diyor.

Üçyüzbin’den ikiyüzseksensekiz bin çıktığında geriye kalır 12 bin.. Ha gayret Amerika az kalmış düze çıkmaya…

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

Facebook Yabancı İşgücü Peşinde

Posted May 13th, 2014 at 8:50 am (UTC-5)
Leave a comment

Amerikan Kongresi, Obama’nın yeni göçmenlik yasa tasarısına ayak direse de bazı teknoloji şirketlerinin girişimiyle özellikle vasıflı işgücün yakından ilgilendiren yeni bir değişiklik gündeme geldi.

Geçtiğimiz hafta İç Güvenlik Bakanlığı tarafından açıklanan yeni bir teklife göre, ileri teknoloji alanında halen H-1B vizesiyle Amerika’da yasal olarak çalışan yabancı uyrukluların eşleri de artık Amerika’da çalışma izni alabilecek. Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik dallarında uzman olan yabancı uyruklulara verilen H-1B vizesi, daha önce eşlere Amerika’da oturma hakkı tanıyor ama çalışma izni verilmiyordu. İç Güvenlik Bakanlığı’nın değişikliği uygulamaya koyulduğunda Yeşil Kart başvurusu aşamasında olan H-1B sahiplerinin eşlerine çalışma hakkı tanıyacak.

efe1

Washington’daki Butzel & Long şirketinin Türk ortaklarından avukat Efe Poturoğlu’na göre, yeni değişiklik yürürlüğe girerse bundan yaklaşık 100 bin eş yararlanabilecek. Daha sonraki yıllarda da bu rakamın 30 bin civarında seyretmesi bekleniyor. Yine Poturoğlu’na göre önerilen yeni yasanın amaçlarından biri kendi alanlarında ün yapmış yabancı uyruklu profesör ve araştırmacıların yeşil kart alabilmelerini biraz daha kolaylaştırmak.

Bu değişikliklerin arkasında üniversiteler olduğu kadar Facebook gibi önde gelen teknoloji şirketleri de var. Bu çevreler, yüksek vasıflı eleman bulmakta zorlandıklarını ve bu konuda Amerika dışında varolan potansiyel işgücünü çekmede göçmenlik yasalarının zorluklar çıkardığını söylüyor.

Facebook bu iddiayı gündeme getirenlerin başında yer alıyor. Hatta Facebook kurucusu Mark Zuckerberg bu konudaki lobi çalışmalarını daha kurumsal bir düzeyde yapma amacıyla FWD.us adlı bir grup da oluşturdu. Zuckerberg, gruba katılan diğer teknoloji şirketleriyle beraber Kongre ve Obama yönetimine baskı yaparken, bazı çevreler de bu girişimi “ucuza iş gücü bulma” çabası olarak niteliyor. İç Güvenlik Bakanlığı’nın değişiklik teklifi yürürlüğe girerse eşleri yüzünden çalışma vizesi alacak olan yüz bin kişinin, aynı sayıda Amerikalı’nın iş bulmasını engelleyeceğini iddia ediyor. Bu çevrelere göre Amerika, zaten her yıl bir milyon kişiye göçmenlik vizesi, buna ek olarak da yediyüz bin kişiye geçici çalışma izni veriyor ve bu rakamları yükseltecek her girişim Amerikalıların iş bulma şansını azaltıyor.

immigration_

Peki Obama yönetiminin, “Amerika’nın rekabetçi gücünü artırma ve daha fazla yüksek vasıflı eleman bulma” şansını yükseltecek tek taraflı kararı nasıl işlerlik kazanacak?

Bu soruyu yine Efe Poturoğlu yanıtladı: “İç Güvenlik Bakanlığı’nın açıkladığı değişiklik bu hafta resmi gazetede yayınlanacak. Yayın tarihinden itibaren altmış gün içinde konunun tüm paydaşları yönetime bu kararla ilgili olumlu-olumsuz görüşlerini bildirdikten sonra yürürlüğe girebilecek.”

immigrant_

Peki olumsuz görüşler daha fazla ise Obama yönetimi geri adım atabilir mi? Efe Poturoğlu’na göre Obama yönetiminin bu aşamada geri adım atma şansı çok düşük. Obama yönetimi geniş kapsamlı reformun hala Kongre’den geçmemesinden dolayı huzursuz. O nedenle de parça parça şekilde bu sorunu çözmeye çalışacak gibi görünüyor. Eğer bazı konularda çok fazla olumsuz görüş gelirse ufak tefek değişiklikler yapılabilir ve bu, yasalaşma süresini uzatabilir. Poturoğlu, “Bu aşamada tamamen geri çekilme ihtimalinin yok denecek kadar az olduğu” görüşünde. Ancak yine de sonucu ancak zaman gösterecek…

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

ABD’de İşler Tıkırında

Posted April 28th, 2014 at 10:36 am (UTC-5)
Leave a comment

Amerikan CBS televizyonunun Internet sitesinde yer alan bir habere göre 2007 mali krizinden bu yana büyük bir güven kaybı yaşayan Amerikalılar artık bu “umutsuz vaka” durumundan nerdeyse tamamen çıkmış durumda. Rakamlara bakılırsa, kriz döneminden bu yana tüketici “güven patlaması” yaşıyor bile denilebilir.

Son tüketici güven endeksi araştırmasını Michigan Üniversitesi yapmış. Elde edilen verilere göre Mart ayında 80 olan endeks Nisan ayında 84.1’e çıkmış. Hemen hatırlatalım bu “güven patlaması” geçen Temmuz ayında son yedi yılın en yüksek seviyesine 85.1 ile çıkmıştı.

consumer_

Peki Amerikalılar neye güveniyor? Her ne kadar FED, varlık alımlarını azaltsa ve temel faiz oranlarında ileride olabilecek aşamalı artışa ışık yaksa da tüketiciler yeni iş imkanlarının daha da artacağı inancında. Ayrıca mali krizden bu yana herkes de biraz olsun kendi mali durumunu çeki düzene sokmuş durumda. Bazıları daha az borçlandı, bazıları da mevcut borçlarını azaltma yolunu seçti.

Amerikalıların özgüvenlerini artıran bir diğer gelişme de düzelen emlak piyasası oldu. Emlak fiyatları arttıkça, borçlanarak aldıkları evlerde “equity” olarak adlandırılan öz sermayeleri yükseldi.

Amerikalıların yüzünü güldüren bir diğer unsur da hiç kuşkusuz borsaydı. Beklenenin üzerinde performans sergileyen borsada bireysel yatırımları olanlar veya emeklilik fonları bulunanlar, yatırdıklarını fazla fazla geri aldılar.

Hal böyle olunca da maddi durumum daha kötüye gidiyor diyenlerin oranı %28’e düştü. Mart ayında bu oran %37 düzeyindeydi.

Amerikalılar, bu yıl “polar vortex – kutup girdabı” yüzünden sert bir kış geçirmiş, bu kötü hava koşulları yüzünden yeni işe alımlar da azalmıştı. İşte önümüzdeki aylarda işyerlerinin bu açığı kapatmak için daha fazla işe alım yapabileceği ihtimali de Amerikalıların geleceğe biraz daha güvenle bakmasını sağlıyor.

Koşullar bu şekilde devam ederse, IMF’nin de küresel görünüm raporunda öngördüğü gibi önümüzdeki dönemde, Amerika yeniden dünya ekonomisinin lokomotifi olma görevini büyük memnuniyetle üstlenecek.

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

Yellen’in Gözüyle ABD Ekonomisi

Posted March 17th, 2014 at 1:02 pm (UTC-5)
Leave a comment

Başkent Washington bu haftaya yine “Polar Vortex – Kutup Girdabı”nın gazabıyla karlar altında girdi. Ve her kar fırtınasında olduğu gibi bu kez de bütün federal daireler Pazartesi günü kar tatili yaptı. Ama Kırım referandumu yüzünden “görevi aciliyet önem arzeden” birçok bakanlık görevlisi ve Kongre çalışanı mesaiye devam etti. Çalışmalarına devam eden Merkez Bankası (FED) yetkilileri de vardı, elbet. Zira yarın Merkez Bankası yine iki günlük “politika toplantılarını” yapacak ve küresel piyasaların merakla beklediği sorulara yanıt verecek.

Bu seferki toplantının öne çıkan özelliği ise FED’in ilk kadın başkanının toplantıyı idare edecek olması. Bu yıl başkanlık koltuğuna oturarak 100 yıllık FED tarihine adını yazdıran Janet Yellen’in bir anlamda bu görevdeki “ilk imtihanı” da sayılabilir, Mart ayı toplantısı. Çünkü Kongre’den atanma kararı almak için katıldığı oturumlarda Yellen, selefi Ben Bernanke’nin “açtığı yolda ilerleyeceğinin” sinyalini vermişti, ama tahvil alımlarının ne kadar azaltılacağı veya ne zaman tamamen sona erdirileceği konuları hala havada kalmış durumda. Şimdilik bilinen, aşamalı azaltma devam edecek. Çünkü Yellen geçen hafta Kongre’deki bir oturumda, “Ölçülü biçimde alımları azaltmaya devam edeceğiz,” şeklinde son sinyalini vermişti.

Merkez Bankası, alımları azaltsa da, 2008 yılından bu yana sıfıra yakın düzeyde tuttuğu temel faiz oranlarını değiştirmiyor. FED, yükseltme için iki hedef oran açıklamıştı: Bunlardan biri işsizliğin %6,5’e inmesi, enflasyonun da %2,5’in üzerine çıkmaması. Enflasyon %2 civarında seyrediyor. Son işsizlik oranı ise %6,7; yani hedefe oldukça yakın. Bu durumda faizler artar mı? Yellen’in daha önceki açıklamalarından ortaya çıkan yanıt: “Hayır” gibi, çünkü Yellen, işsizlik azalsa da, ekonominin hala zayıf olduğu görüşünde. Hatta bazı çevrelere göre Yellen, bu iki hedef rakamı tamamen gözardı edip, ekonominin niteliksel durumunu ortaya koyan göstergelere daha fazla itibar edebilir.

yellen

Yellen, iki günlük toplantı sonrasında ilk basın toplantısını da düzenleyecek, bu toplantıda muhtemeldir ki istihdam konusu kendisine sorulacak. FED Başkanı’nın beklenen cevabı ise, istihdam piyasasındaki zayıflıkların kendisini endişelendirdiği olacaktır. İşsizlik, hedef oran olan %6,5’e bu kadar yaklaşmışken Yellen’i ne rahatsız ediyor? Nedeni, milyonlarca işsizin normal olarak kabul edilen “altı aylık işsizlik döneminden” daha uzun süreler iş bulamaması ve milyonlarca kişinin de tam zamanlı işlerde çalışmaya istekliyken sadece yarım zamanlı iş bulabilmesi.

Dolayısıyla FED’in para politikalarını önemli ölçüde değiştirerek finans piyasalarına yeni bir yön vermesi beklenmiyor. Yellen’in de diğer FED başkanları gibi bu kez sadece sözleriyle devam edecek olan politikaların veya olası değişikliklerin sinyalini vermekle yetinmesi bekleniyor.

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

Yükselen Ekonomilere Tavsiyeler

Posted February 19th, 2014 at 12:39 pm (UTC-5)
Leave a comment

Uluslararası Para Fonu (IMF) bugün yayınladığı G20 Araştırma Notları: “Küresel Perspektifler ve Politika Değişiklikleri” başlıklı raporunda son dönemde sık sık yazılan, dile getirilen değişiklikleri bir kez daha gözler önüne seriyor. Raporda Türkiye’deki son siyasi gerilimler, dış sermayede görülen hareketlilik, döviz kurundaki oynamalar da ele alınıyor; alınan mali önlemler ve alınması gerekenler sıralanıyor.

economy

Peki ne diyor IMF hem Türkiye hem dünya için ?

Tespitlerden başlayıp, tavsiyeleri sona bırakırsak ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:

– Küresel ekonomide canlanma var; bu canlanmada en etkin olan unsur gelişmekte olan ülkelerdeki olumlu hareketlenme. Ancak yükselen ekonomilerde, ihracat malları üretimindeki artıştan kaynaklanan canlılığa rağmen, iç talep beklenenden düşük kaldı. Bu durum da mali koşullardaki bozulmadan kaynaklandı.

– Yükselen ekonomilerde, piyasalar mevcut temel koşulları yeniden değerlendirmeye aldıklarından finansal dalgalanmalar oluştu. Yüksek enflasyon ve yüksek cari açıkları olan gelişmekte olan ekonomiler (Brezilya, Endonezya, Türkiye ve Güney Afrika) bu kırılganlıktan en fazla etkilenen ülkeler oldu. Tayland, Türkiye, Güney Afrika ve Ukrayna gibi ülkelerde devam eden veya giderek artan siyasi gerginlikler, FED’in tahvil alımlarını azaltmasına ilişkin genel negatif algıyı daha da güçlendirdi. Piyasalarda son zamanlarda yeniden istikrar sağlansa da kırılganlık hala devam ediyor.

– Gelişmiş ülkelerde sıkıntıları atlatmış görünen finans koşulları bu yıl büyümeye motor gücü oluşturacak gibi görünürken, yükselen ekonomilerin kısa vadede önemli bir atılım yapması beklenmiyor. Bu yüzden de küresel ekonominin 2014 yılında %3,75, 2015 yılında ise %4 oranında büyümesi bekleniyor.

– Bununla birlikte canlanma hala beklenenden daha zayıf ve aşağı doğru risk unsurları hala mevcut. Yükselen ekonomilerdeki sermaye kaçışı, yüksek faiz oranları ve ulusal para birimlerindeki aşırı değer kaybı hala ciddi kaygı unsurları oldurmayı sürdürüyor. Bunları düzeltme yolunda atılan adımlar ve sıkılaştırılan mali koşullar yatırımlar ve büyüme üzerinde aşağıya doğru bir baskı oluşturabilir. AB’de ise düşük enflasyon deflasyon riskini besliyor.

IMF bu tespitlerden sonra neler yapılması gerektiğini de şöyle sıralıyor:

– Gelişmiş ülkeler mali politikalarını değiştirmekte acele etmemeli; mali konsolidasyon aşamalı şekilde yürütülmeli. Amerika’da Aralık ayında kabul edilen bütçe tasarısı siyasi uzlaşmada örnek bir adım olsa da hala bazı belirsizliklerin ortadan kaldırılması; borçlanma tavanının daha uzun vadeli yükseltilmesi büyük önem taşıyor.

– Yükselen ekonomilerde, makul makroekonomik politikalar ve döviz kuru esnekliğinin korunması sıkıntıların atlatılmasında hala kilit role sahip. Cari açıkları yüksek, aşırı borçlu ve Amerikan faiz oranlarındaki değişikliklere karşı hassas olan ülkeler için bu tür politikaların benimsenmesi aciliyet taşıyor. Hindistan ve Türkiye gibi enflasyonun yüksek olduğu ve mali politikaların ne derece sağlıklı biçimde alındığının soru işaretlerine yol açtığı ülkelerde para politikalarının sıkılaştırılmasına devam edilmesi gerekiyor. Döviz kurlarının değişen koşullarla birlikte hareketlenmesine izin verilmeli. Birçok yükselen ekonomide paranın değerinin düşmesi bu alanda oluşan şişkinlikleri düzeltmede yardımcı oluyor. Ancak dışarıya kaçan sermayenin mali piyasalarda sarsıntı yaratması ve makul makroekonomik politikaların istikrarı yeniden oluşturmada yetersiz kalması durumunda likidite provizyonları ve döviz kuruna müdahale (rezervlerin yeterli olması koşuluyla) aşırı dalgalanmaları ve mali krizleri engellemede araç olarak kullanılabilir.

IMF bütün bu mali değerlendirmeleri yaptıktan sonra çok daha önemli bir konuya değiniyor ve Avrupa’dan Asya’ya birçok ülkede sorun olmaya devam eden işsizlik konusuna değiniyor, hükümetlerden bu konuda acil önlemler almalarını da istiyor.

Hükümetlerin bu tavsiyelere ne kadar uyacağı ise şimdilik zamana bırakılmış bir soru gibi duruyor…

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

Melek Çağlar

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı.

Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

YENİ EKONOMİ HAKKINDA

Washington'da alınan siyasi kararları, New York'ta piyasalara yön veren hareketleri ve 50 eyalette sıradan insanların yaşadığı ekonomik gerçekleri ‘Yeni Ekonomi’ farklı bir bakış açısıyla okuyucularına sunuyor.

Yeni girişim ve girişimciler, hız kazanan trend'ler, uzman değerlendirmeleri, araştırmalar, sayısal veriler, kısacası Amerikan ekonomisinin performansına dair tüm sağlıklı bilgiler ‘Yeni Ekonomi’de.

‘Yeni Ekonomi’, ilgi duyanların takip etmekten sıkılmayacağı yeni ekonomik normların ‘yol haritasını’ çıkarıyor.

Yahoo! Ekonomi

Archives