İkinci Bahar

Posted October 17th, 2011 at 11:45 am (UTC-5)
11 comments

Amerika’da ikinci kez (Türkiye’deki ehliyetimden sonra) ehliyet alırken yaşadıklarımı burada yazmıştım. Aslında adı her ne kadar “Amerika’da Ehliyet Alma Çilesi” olsa da aslında bu işi buralarda ne kadar ciddiye aldıklarına dair bir traji-komik öyküydü benimki… (Burayı tıklayarak görebilirsiniz yazıyı) Yazım Türkiye’deki birçok motosiklet tutkununu düşündürmüş, derin derin tartışılmıştı bu konu.  Kimileri “Bana ilham verdiniz” demişti, kimileri e-posta atıp “Motosikletleri sevmem ama yazıyı okurken içim bu fikre ısındı” demişti. Ben amacıma ulaşmıştım böylece 🙂 Herkesin (Tamam tüm dünyanın olmayabilir ama en azından  takipçilerimin 😉 ) içine motosiklet aşkını işleme hedefime yani 🙂

Ama her gün yeni birşeyler duyuyor, bir o kadar şaşırıyor, duygulanıyor, ilham alıyoruz ya… İşte bloğun okuyucularından Cemal Dolunay’ın attığı bir e-posta da bende bu hisleri yarattı. Sıradanın dışına çıkan bir öyküsü vardı ve burada yer almayı kesinlikle hak ediyordu!

Cemal Bey, ilk gençlik yıllarından beri motosiklet kullanmasına rağmen “teknik bir tuhaflıktan” (!) ötürü ertelediği “motosiklet ehliyeti” alma işini tam 57 yaşında yapmıştı! Öyküsü birçoğumuzun başından geçen bir durumu anlatıyor. Bir özeleştiri, sisteme bir sitem aslında… Asıl esprisi ise sonunda saklı. 10’larca yıldır “motosiklet dostu” ve sıkı bir motosikletçi olan Cemal Bey’e, paylaşımı ve dürüstlüğü için “çoooooooook” teşekkürler.

Hiçbir yerine dokunmadan, kendi kaleminden, aşağıda 🙂

“13-14 yaşlarında motosiklet kullanmaya başladım, kiralık Vespa ve Java en çok da Vespa’yı tercih ediyordum, elden vitesli.

Yale marka alman malı bir bisikletim de vardı zaten. Ve ehliyet almıştım bisiklet kullanabilmek için. Öyle ağrıma gitmişti ki o yaşta binebildiğim bir şeye hiç kimse almıyorken ben neden ehliyet alıyorum diye. Bu nefretten olacak, yıllar sonra evde elime geçince yırtıp attım şimdi çok pişmanım, keşke yapmasaydım da fotoğrafını burada yayımlayabilseydim.

Ben motosiklet ehliyetimi 57 yaşımda aldım. Yaşadıklarına benzer sıkıntılar ama tersi, yaşadım. Bir okula kaydoldum, kapılarında sürücü kursu ve okul kelimeleri yazılı. Kitapçık falan yoktu, internette soruları bulursun zaten dediler. Peki motosiklet nerede görebilir miyim diye sordum, şaşkınlıkla baktılar yüzüme, o da yokmuş. Ben içerden gittikçe kabarıyorum, yaşı bana yakın biri durumu kavramaya başlarken ben, “Kapınızda sürücü kursu ve okul yazıyor, kitap yok motosiklet yok, ben size neden para veriyorum, ya paramı iade edin veya ben valilikten başlayıp Milli Eğitim Bakanlığı’na kadar ulaşıp, bu eksiklerinizi size tamamlatayım veya bana bunları hemen sağlayın” dedim.

Bahsettiğim yaşı bana yakın olan kişi iki gün sonra uğramamı rica etti kibarca, ama adam da gerçekten kibar biri sadece ortama uymak zorunda kalmış. Dediğini yaptım uğradım iki gün sonra, eğitmenmiş çaydanlık benzeri bir scooter getirmişler bir de kitapçık yeni ama hiç kullanılmamış 🙂 Motor altımda ufacık kaldı sanki çocuğunun motosikletini kullanan babalar gibiydim. Kursun bulunduğu mahallede dolaşıp durdum. Eğitmende beni kısa bir süre izledi ve peşimi bıraktı, sen zaten kullanıyorsun diye. Sınavın nasıl olacağını sordum, 60-70 metre gidip dönüp geleceksin dedi. İnanmadım ciddi olup olmadığını, dönerken ayağımı yere değdirip değdiremeyeceğimi sordum. Çünkü dönüş mesafesi ancak dönebileceği kadardı. Sınavda görürsün elbette değdirebilirsin, bindiğin iki tekerlekli bir araç neden değdiremeyesin ki dedi. Uzatmayayım sınav günü geldi, yaşıma hürmeten herhalde sınav benle başladı. Dümdüz, benim antrenman yaptığım yol, 60-70 metre gidip döndüm yere değmeden, sınav amiri bana uzaktan bir işaret yaptı, kuka falan yok yolda, bende herhalde kuka varmış gibi yap diyor düşüncesi ile sağ sola motoru yatırarak ve eğlenerek yanına vardım. 95 puan almışım 🙂 Çok ağrıma gitti 5 puan niye kırıldı diye öğrenemedim.

Neden bisiklet ehliyetinle başladım dersen, bisiklet sınavının yazılı sınavı motosiklet ve güncel ehliyet sınavından daha zordu. Uygulamalı sınav ise Amerika’daki gibi zordu. Büyük bir alanda bu iş için yapılmış parkurda yapıldı. O kadar çok dönüş ve durup kalkma varı ki bir kişinin sınavı 15-20 dakika sürüyordu. Durmaların dışında ayak yere değdiği an sınav başarısızlıkla bitiyordu. Kuka araları çok yakındı. Defalarca tamamen inip seri bir şekilde bisiklete binmek ve bu sırada sağ sola yalpa yapmamak çok önemliydi. Sınav sırasında görevlilerin ani, hatta panik emirlerini yerine ne getirmek zorundaydık dengemizi ve yol çizgimizi kaybetmeden.

Sonuç 45 sene önceki bisiklet ehliyeti sınavı şimdiki motosiklet ehliyet sınavının yanında master programı gibiydi.”

Siz de anlatmak, dinlenmek isterseniz e-posta adresim motosikletlikiz@gmail.com

11 responses to “İkinci Bahar”

  1. ıcah liamsi namarhak says:

    Ata dost gibi bakmalı, düşman gibi binmeli.
    Motora dost gibi bakmalı, düşman gibi binmeli.

    Alimleri bindiği atın ayağından üstümüze sıçrayan çamur, şerefimizdir.
    Alimlerin bindiği motorun tekerinden üstümüze sıçrayan çamur, şerefimizdir.

    Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır.
    Abdal motora binince pilot oldum sanar, mineral yağ motora girince kendini sentetik sanar.

    Acemi nalbant gavur beygirinde dener kendini.
    Acemi tamirci çin malı motorda dener kendini.

    mesleğinde ustalığa erişmemiş kimse, ilk denemelerini telef alınmasına acınmayacak malzeme üzerinde yapar.
    Motorculukta acemi olan kimse, ilk denemelerini telef olunmasına acınmayacak çin malı motorda yapar.

    Aç at yol almaz, aç it av almaz.
    Bakımsız motor yol almaz, yolda görünce itler bile tenezzül edip peşinden koşmaz.

    Alçak at binmeye kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay.
    Alçak motor binmeye kolay, öksüz çocuğu dövenin….

    Alma alı, sat yağızı, bin doruya, besle kırı.
    Alma çini, sat yarışi, bin enduroya, bak choppera

    Almadığın Hayvanı Kuyruğundan Tutma.
    Almadığın motorun üstüne binme

    Ata arpa, yiğide pilav.
    Motora benzin, üstündekine akıl,

    Ata binersen Allah’ı, attan inersen atı unutma.
    Motara binerken Allah’ı, motordan inerken motoru unutma.

    Ata da soy gerek, ite de.
    Motorada soy gerek, çine de.

    Ata eyer gerek, eyere er gerek.
    Motara er gerek, ere ful koruma gerek.

    At, avrat, pusat* emanet verilmez.
    Motor, avrat, pusat, emanet verilmez.

    Atına bakan ardına bakmaz
    Motoruna bakan ardına bakmaz

    Atın bahtsızı arabaya düşer.
    Motorun bahtsızına sepet takılır.

    Atın Dorusu, Yiğidin Delisi (Makbuldür.)
    Motorun dorusu, sürücünün akıllısı,

    Atın ölümü arpadan olsun.
    Krankın kırılımı fazla gazdan olsun..

    At ile avrat yiğidin bahtına.
    Motor ile avrat yiğidin bahtına.

    Atlar tepişir, arada eşekler ezilir.
    Race’yler yarışır, olan gene onlara olur.

    Atlıya saat olmaz.
    Motorluya saat olmaz.

    Atta, avratta uğur vardır.
    Motorda, avratta uğur vardır.

    İyi koşan atın karnı, yiğit erkeğin burnu büyük olur.
    İyi giden motorun tekeri, yiğit erkeğin burnu büyük olur.

    Attan düşene yorgan döşek, eşekten düşene kazma kürek.
    Mobiletten düşene yorgan döşek, race’den düşene kazma kürek.

    At yiğidin yoldaşıdır.
    Motor yiğedin yoldaşıdır.

    Beleş atın dişine bakılmaz.
    Beleş motorun çekişine bakılmaz.

    Binicinin sağı solu olmaz.
    Moturcunun sağı solu belli olmaz.

    Katıra: “baban kim?” demişler, “dayım at” demiş.
    Race’e baban kim demişler, dayım chopper demiş.

    Küheylan at, çul içinde de bellidir.
    İyi motor, çamur içinde olsa da bellidir.

    Osmanlının ayağı üzengide gerek.
    Türkün ayağı ayakçıkta gerek.

    Yumuşak huylu atın çiftesi pek yavuz olur.
    Grenajsız motorun, hızı yarışta belli olur..

    Yularsız ata binilmez.
    Koruma olmadan motora binilmez.

    Eğreti ata binen tez iner.
    Eğreti motora binen tez düşer

    İyi at seyrek mahmuzlanır
    İyi motor seyrek bakıma girer.

    hadi bakalım öyle motosiklet hikayeleri artık revaç degil. herkesin bir motosiklet ile ilgili racon sözlerini görelim. nasıl sözler ortaya çıkyor görelim ve şenlenelim arkadaşlar.. umarım bu aragazı işe yararda güzel sözleri okumuş oluruz……

    bana bu imkanı veren amerikanın sesi ve selinine çok teşekür ediyorum. kurumsal ve mesleki hayatınızda size başarılar dilerim. saygı ve sevgilerimle…

  2. Cemal Dolunay says:

    Selin devam ediyorum, olabildiği kadar özet:)

    Sınavdan sonra okuldaki yetkililer 15 gün sonra müdürlüğe gidin, ehliyetiniz orada hazır olacak dediler.

    Pek inanmadım ama motosikletim ve acelem olmadığı için bu süreyi bekleyip denileni yaptım. Yılların tecrübesi, evrak eksikliği olmasın diye, defalarca öğrenmek istediğim, bu iş için gerekli evrakları (detaylı olarak) internet de dahil bulamadım. Sadece okuldan bir miktar para yatıracaksın, zaten gerekli evrakların hepsi dosyanda dediler. Dediler de, gel bana anlat, bürokrasi böyle bir fırsatı kaçırmaz, bu yaşta ehliyet alan birisine unutulmaz anlar yaşatır, diye kurup duruyorum
    .
    Neyse yanılmıyorsam okuldan da bir kağıt verdiler galiba alıp gittim. Para yatırmam istendi, yatırdım. Konuştuğum her memura da, neler gerekli diye sorup duruyorum. Dosyanız tamam değil mi diyorlar ve kendileri cevaplıyorlar sonra, tamam olmasa zaten siz burada olamazsınız.

    Otomobil ehliyetini 1974 de alınca o dosyada bulunan evrakların hepsini yenilettiler, diplomadan korkuyordum, derler mi “ilk okul diplomanı getir diye, neyse ya akıllarına gelmedi ya da üniversite diplomasının ağırlığı ağır bastı:)

    Yaşanan sıkıntı şu ; birisi beni dinlese bir defada işim bitecek, dosyamdaki her şey tarih kokuyor, parmak izim zaten yok vs, bir kere dosyaya baksalar işim hallolacak. Ama hangi evraka sıra gelse, bu eski yenisini getir diyorlar. Uzatmayayım hepsi tamamlandı ama araya işlerimden dolayı günlerde giriyor. Bende pek sesiz kalmıyorum, rahatsız edici bir mantık saldırısı ile ortalık geriliyor, memurlar bazen ortadan kaybolup gidiyor, Allahtan onların şefleri sahip çıkıyor işime. Bu arada duyduğum rahatsızlık, sistemin aksiliği ve benim geç yaşta bu işe soyunmam, ilgililer değil.

    Sıra kan grubuma geldi:):):), dosyada kartın var mı dediler. Ben alırken vardı, vermiştim, ama dosya sizde duruyor 1974 den beri, bilemeyeceğim dedim. İsterseniz o zamandan beri bende ayrıca bir tane daha var, arada bir kan veriyorum, yanımda taşımak kolaylık oluyor dedim ve bendeki Kızılay kan merkezi kartını verdim. Görevli bir baktı ve bu eski olmaz git yenisini çıkar dedi. Sanırım çok zevkli bir şey:) hiç böyle bir işim olmadı:) Bu arada benim işim hangi kısımdaysa orada işimin uzamasından veya olmamasından dolayı kuyruk oluyor ve insanlar birçok şey öğreniyor:) Neden dedim, hadi parmak izim yeni sisteme göre yenilendi, tamam ve mantıklı, çok rahatsız etmiyor da, kan grubumla alıp veremediğiniz ne! Aynı kan merkezine aynı insan olarak gideceğim ve aynı damarlardan kan alacaklar ne değişecek ki? Soru çok rahatsız etti, sağ sola bakıyor, eski evraklarla yenilerini karşılaştırıyor ve enfes bir soru:) ilk ehliyetini alırken evli miydin? Bir taraftan da eski Kızılay kan merkezi kartımı, yenisini çıkarayım diye bana iade ediyor. Tabii ya dedim, haklısın, bekardım, üç sene sonra evlendim, kan grubum da değişmiştir hiç aklıma gelmedi dedim:) O enfes sorusunu aynı güzellikte bir cevapla bağladı “bir bildiğimiz var herhalde boşuna istemiyoruz bunları” Kanım dondu:) arkamda kıyamet kopuyor, kuyruk falan hak getire, iki yana ayrılmış kalabalığın arasından, zafer kazanmış olara Kızılay kan merkezinin yolunu tutuyorum:)

    • Motosikletli Kız says:

      “Görevli bir baktı ve bu eski olmaz git yenisini çıkar dedi. Sanırım çok zevkli bir şey:)” İlahi Cemal Bey, bu kısmına çok güldüm :))

  3. Cemal Dolunay says:

    Aklıma geldikçe ve üzerinden de zaman geçtiği için, bende gülebiliyorum artık.

  4. Tamer İçel says:

    Cemal Bey çok güzel anlatmışsınız, teşekkürler 🙂 Prosedürlerle ne kadar da üzmüşler sizi.

  5. Cemal Dolunay says:

    Hiç sorma Tamer TC vatandaşı olmanın tadına vardırdılar:)

  6. Tamer İçel says:

    Güleriz ağlanacak halimize derler ya neyse şimdilerde biraz daha iyi 🙂 Randevu sistemleri filan oldu da…

  7. Cemal Dolunay says:

    Bu yüzden devletle ilişkim, nüfus cüzdanı, pasaport ve motosikletim ile sınırlı:)

  8. Bir konuyu ararken sitenizi gördüm iyi paylaşım olmuş teşekkürler

Leave a Reply to Cemal Dolunay Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

MOTOSİKLETLİ KIZIN ÖZÜ


Merhaba,

Motosikletli Kız ben. Ya da ismimi bilmek isteyenler için, kısaca Selin… Yıllardır hem haber editörü olarak medyanın tozunu yutuyorum hem de iki teker üstünde yolların. Şimdilerde Amerika'da, televizyon habercisi olarak devam ediyorum macerama...

Her İstanbul mağduru gibi trafikten kurtulmak için bir helikopter almanın (!) en iyi alternatifinin ne olacağını düşündüğüm o günlerde aldım ilk motorumu.

11 yılda 4 motor, binlerce kilometre yol ve her aklıma düştüğünde yüzümde hınzır bir gülümsemeye yol açan milyon anıdan sonra hayalini kurduğum yollarda, Amerika’dayım. Rüzgarın bile farklı estiği dev kıtadaki uzun, upuzun yollarda…

Ağrı kesicim, heyecanım, kafam bozuk olduğunda derin bir nefesle düşüncesini içime çekmeye çalıştığım motorumla. Bir o kadar bildiğiniz ve bir o kadar bilmek isteyeceğiniz şeyi biriktirdim eteğimde. Paylaşmaya hazırım. Tüm rüzgar tutkunlarına, iki teker aşıklarına, motosiklet delilerine açık davet:

Gelin birlikte kaybolalım rüzgarın içinde…

motosikletlikiz@gmail.com

Sağlıklı Sürüş İçin Bilmeniz Gerekenler (1)

VİDEOLU YAZILAR :)

Amerika Yollarında (2)

Motorda Kolları Dinlendirmek

Amerika Yollarında (1)

Amerika Yollarında (3)

Motosikletli Kız Amerika'daki Fuarda

Reflektörleri Taktım, Sizin İçin Test Ettim ;)

İnterkom Almadan Bunu İzlemelisiniz

2014 The Washıngton Auto Show

Kask Hayat Kurtarabilir!

Motorda Dertler Nasıl Unutulur?

Motorla Amerika'da (2011'den Kalanlar)

Binlerce Motor Yollara Dökülürse!

Burada Sizin Yazı ve Fotoğraflarınız da Var!

Sizin Köşeniz

Bu Blogda Neler VAR Neler YOK?

*Bu blogun yazarının gözünde hiçbir motor (marka, cins, tür, yıl, renk, güç açısından) bir diğerinden üstün değil (Kabul edin her motor sahibine güzel gelir)

*Bu blogda Amerika VAR, Türkiye VAR. Bu ikisinden herhangi birinin yerden yere vurulmasına yer YOK.

*Bu blogda izlenimlere, araştırmaya ve zaman zaman şahsi fikirlere ve öykülere yer VAR. Dolayısıyla hiçbir fikre, yoruma katılmamak YOK.

*Bu blogda her türlü olumlu katkıya yer VAR. Motor tutkunlarının birbirini kırıp dökmesine izin YOK.

*Bu bloga her türlü eleştiriyi yöneltmeye hakkınız VAR. Ama ara sıra da olsa yapıcı olmayı unutmak YOK.

Not: Blog kuralları her an değişebilir. İtiraza yer YOK:)