Biraz Gülmek Lazım…

Posted October 25th, 2011 at 1:34 pm (UTC-5)
17 comments

 

Motosikletli Kız‘ın okuyucularının anıları bitmez. Deştikçe renkli anılar çıkıyor hepinizin sandıklarından. Kendi pek muhterem anılarıma tekrar dönmeden önce yine blog sayesinde “motosiklet dostluğu” kurduğum değerli okuyuculardan biri, Tamer İçel’in yazdığı bir anısını paylaşmak istiyorum sizlerle.

Her ne kadar bu bir motosiklet ehliyeti macerası olmasa da, bu blogda daha önce yer alan ve pek tabii “motosiklet ehliyeti alma yolunda yaşanan tuhaflıklar” olarak adlandırabileceğimiz anıların içine yakışır nitelikteydi anlattıkları Tamer’in. Üstelik çok anlamlı bir fotoğraf da eklemişti taa çocukluk yıllarından. Yine hiç dokunmadan yayınlıyorum. Renkli anılarınıza “Sizin Köşeniz” adlı, hemen sağ sütundaki kategorilerde bulabileceğiniz köşede devam edeceğiz. Siz de paylaşmak isterseniz e-posta adresim: motosikletlikiz@gmail.com

 

Tamer İçel‘in kaleminden:

“Ehliyetimi 1975 yılında yaşım tutar tutmaz aldım. 2 yıl öncesinden itibaren babamla birlikte eğitim sürüşleri yapıyorduk. Hatta Aydın’da yaşadığımız 1973-1974 yıllarında civardaki turistik yerlere ailece gezmeye giderken o zamanki otomobilimiz olan Murat 124’ü ben kullanıyordum. Trafik polisi görmesin diye yola sabahları 6 gibi çıkıp gidiyorduk. O yıllarda otomobil de çok az olduğundan yollarda yoğun trafikle de karşılaşmıyorduk.

Sonra 1974 yılında tekrar İstanbul’a gelip yerleştik. O yıllarda ehliyet almak çok zordu. 3’ncü, 4’ncü,  5’nci kez girenler oluyordu direksiyon sınavına.

 

Etiler’de bir direksiyon sınav pisti vardı. Orada sınava girdim. 1 polis memuru ve bir komisyon üyesi otomobile biniyorlar ve adayın sürmesini istiyorlar, geri manevra, park etme gibi şeyleri yapmasını istiyorlar ve kontrol ediyorlardı. Ben artık çok iyi otomobil kullanır duruma gelmiştim ve kendimden çok emindim, ancak bu sınavda en çok hatırası olan olay şuydu:


Sıra gelsin sınava gireyim diye beklerken tam benden önceki sürücü adayı, sınava başlar başlamaz, direksiyonu heyecandan olsa gerek sürekli sola dönük tutarak hareket etti ve soldaki yamaca yan yan tırmanan otomobil içindeki heyet ile birlikte sonunda tavanının üzerine devrildi ve ters durumda durup kaldı. Alandakiler şoka uğramıştı. Devrik otonun içinden görevliler ve sürücü adayı çıkabildiler, ancak görevliler çok korkmuşlardı, sürücü adayını o hırsla biraz tartakladılar 🙂

 

Ben ise tam bu sürücüden sonra sınava girecektim ve ”Eyvah bu moral bozukluğu ve korkuyla bu komisyon bugün kimseye ehliyet vermez” diye düşünmüştüm! Şanssızlık işte. Ama umduğumuz gibi olmadı ve ben ehliyet sınavını başarıyla geçtim, ehliyet alma hakkını 1’nci sınavda kazandım. Ancak tam benden önce sınava giren adayın arabasını devirmesi daima aklımda yer etmiş ve her fırsatta çevremdeki dostlarımla paylaşmışımdır 🙂 İyi ki hiç kimse yaralanmamıştı.”


17 responses to “Biraz Gülmek Lazım…”

  1. DAHA COK MOTORSİKLETLİ KIZ İSTİYORUZ 🙂

  2. Türkiyede coğu bayan korkuyor motorsiklet kullanmaktan ,artcı olarak bile binemeyenler cok ,bir arkadas TR RİDERS tan,kendi erkek arkadası ile kaza yapmıs ,erkek arkadası ölmüs kendi bacağı ters dönerek kırılmıs ama yemin etmis kendi motorunu kullanacağım diye ve su an VESPA 200 kullanıyor gurur verirken üzücü olabiliyor .

    • Motosikletli Kız says:

      Motorda canı yanmayan yok gibi 🙁 Ya sizin ya bir yakınınızın canı yanıyor hep 🙁 Ama bazen o tutkuyu içinizden söküp atamıyorsunuz işte… Ben motordayken cinsiyetimi unutuyorum aslında. Kadın motosikletçi değil de tabir-i caizse “motosiklet manyağı” oluyorum birden 🙂

  3. ıcah liamsi namarhak says:

    Nasreddin Hoca Motosiklete Nasıl Binerdi ?

    Bizim toplum olarak hareket etme tarzımız, temel bilgilerden yola çıkarak uygulamaya geçme biçiminde gelişmemiştir. Biz, doğrudan uygulamanın içine dalarız. Deneriz, yanılırız. Bir davranışın genel olarak doğru veya yanlış olduğuna dair kanaatimiz, her koşulda güvenilir sonuçlar sağlayacak sistemli bir düşünceden çok, edimimizin o an için sağladığı geçici bir faydaya dayanır. Oysa bu, aynı davranış biçiminin başka bir koşulda nasıl sonuçlanacağına ilişkin bir genelleme yapmak için yeterli değildir. Yanlış yapıldığında ise en iyisi bunu unutmaktır. Salt bilgi ile işimiz yoktur. Biz gelenekler ve alışkanlıklarla yaşarız. Ne var ki, bir sisteme dayanmayan doğrular zamanla aşınırken, yanlışlar tekrar eder.

    Batı toplumları yöntem ve sistem oluşturur. Bilgiden uygulamaya yönelir. Önce kuram, sonra uygulama gelir. Bilgi, uygulamalar ile birlikte evrilir ve uygulamaların iyileşmesi için tekrar girdi sağlar. Doğrudan uygulama aşamasına yönelen Doğuda ise bilgi, taklit edilen ve tekrarlanan davranışlar ile kavranır; örtülüdür, kişisel düzeyde söze dahi dökülmüş değildir, davranış veya alışkanlık halindedir.

    Toplumumuzun büyük kısmı hem bireyler hem de kurumlar açısından bilimsel düşünceden hala uzak. Ancak bilimsel düşünceyi kavrayabilmiş olanlar hem Doğu hem de Batı tarzı düşünceyi anlama şansını yakaladılar. Bu kesim için şu söylenebilir ki, Doğu zaten içlerinde ve yaşamlarında var; Batı ise eğitimini aldıkları ve yaşamlarını üzerine inşa ettikleri tarz oldu. Bu düşünsel durum, aynı zamanda coğrafi konumumuzun da tam bir yansımasıdır.

    Bunu makine olarak motosiklet ve bu motosikleti kullanmak arasındaki ilişki ile tam olarak eşleştirebiliriz.

    Motosiklet makina olarak bir sistemdir. “Gerçek bir sistem. …çeliğe işlenmiş kavramlar sistemi. Birisinin zihninden çıkmamış tek bir parça, tek bir biçim yoktur içinde.”

    Motosiklet kullanmak ise davranıştır. Motosikletin üstüne binen herkes bir süre sonra bilinçli veya bilinçsiz bu makinayı kullanma konusunda çeşitli alışkanlıklar geliştirecektir. Şimdi burada çok ilginç bir noktaya geliyoruz. Toplum olarak bu makinayı kullanmak üzerine herhangi bir geleneğimiz yok. Söz konusu motosiklet olunca, hemen üstüne atlayıp sürmeye başlayan çoğunluğun, motosiklet kullanımı konusunda bir “sanat” veya “usta” bulunabileceği aklına bile gelmiyor. Oysa eline bir bağlama alan çoğu kimse kendine bir usta arar.

    “Motosiklet Sanatı” ile kast edilen motosiklet sürme sanatıdır. Bu, tıpkı sahne sanatları gibi icraya dayalı olan bir sanattır. Bir flüt, bir flütçü ve bir sahne düşünün. Bunun motosiklet sanatındaki karşılığı bir motosiklet, bir motosiklet sürücüsü ve bir yoldur. Motosiklet sanatının öznesi yalnız insanın kendi değildir; ortaya insan ve makinanın bütünleştiği yeni bir özne çıkmıştır. İnsanın yetenekleri artı makinanın yetenekleri. İkincinin verimi birinciye bağlıdır.

    Bağlamayı ustasından öğrenmeyen ve akortsuz biçimde çalmaya çalışan bir kimse en kötü ihtimalle kulak tırmalar. Bu konuda köklü bir geleneğin olduğu ülkemizde, kötü bağlama çalan birini kimseye iyidir diye yutturamazsınız. Ancak, motosiklet geleneği olmayan bir yerde, bilinçsiz biçimde motosiklet kullanan birini kim fark edecek? Üstelik bilinçsiz motosiklet kullanan birinin neden olduğu sorunlar “kulak tırmalamanın” çok ötesindedir.

    Hiçbir sanat kendi başına ortaya çıkmaz. Önce usta vardır. Ustalar yapar, onu görenler onu izler; sanat, ustanın nasıl yaptığından doğar.

    Motosiklet sanatı, bu konuda ciddi bir bilgi birikimine ve geleneğe sahip toplumlar arasından çıkmış ustaların, nesillere ve milyonlarca kilometreye yayılan toplam deneyimlerinden süzülmüştür; bilimsel yöntemler ile işlenip tekniği yazılmıştır. Bugün çeşitli okulları ve bu okullardan yetişme sanatçıları vardır. Tıpkı müzikte veya diğer sanat dallarında olduğu gibi.

    Motosiklet sanatı, tümüyle bilimsel yöntemler, değerlendirmeler, fizik kuralları ve önceki deneyimler üzerine oturan ve gelişen bir sistemdir. Onunla tanışan herkese, “motosiklet üzerinden” bilimsel düşüncenin kapılarını aralıyor, ileri bakarak, düşünerek ve planlayarak hareket etmeyi öğretiyor.

    Motosiklet sanatı ile tanışan ve onu uygulamaya başlayan bir kişi, trafikte kendisi ve etrafı için bir tehlike olmaktan çıkar. Çünkü amacı tehlikeden kaçınmak ve her zaman güvenli konumda olmaktır. İnsanların trafikteki hatalı davranışlarının çoğunlukla bilincinde olmadıkları yanlış alışkanlıklardan kaynaklandığını fark eder; bu nedenle kendisine yönelen tehlikeleri kişisel algılamaktan uzaklaşır; kimseyle dalaşmaz. Tehlikeyi önceden görür ve onu zarif bir biçimde geride bırakır, tarihe karıştırır. Bunu yaparken bulunduğu çevreyi sürekli olarak bir yöntem çerçevesinde izler, çözümler ve yaptığı anlık planlamalar dahilinde karar alır. Bu süreç onun zihninde her an tekrarlanmaktadır. Bunu yapabilmek için ileri bakmayı ve olacakları önceden hesaplamayı öğrenir; ve daha başka burada sayılamayacak bir çok beceriyi uygulama çabası içine girer. Artık, her gün geçtiği o yollar aynı yollar değildir. Hatta bir daha aynı yoldan hiç geçmeyecektir çünkü “İnsan aynı nehirde iki kez yıkanamaz”. Sanatın temel becerilerini alışkanlık haline getirmeye başladığında sürüşü de daha güvenli, zevkli ve estetik bir hal almaya başlar. Şimdi, her gün motosiklet sürerken aslında sadece motosiklet sürmeyen, gerçekte bu zihin gücü ile devinen birinin düşünce tarzında meydana gelen değişiklikleri ve bu yeni düşünme biçiminin, bu kişinin yaşamının diğer yönlerine nasıl yansıdığını bir düşünün? Bu soruyu, bu sanatın takipçilerine bir sorun.

    Neden-sonuç ilişkileri. Fizik kuralları. Konum, hız ve zaman algısı. İleri bakma, öngörme ve izlenecek çizgileri zihninde canlandırma. İçinde bulunulan ortamı ve koşulları zamana bağlı olarak gerçekçi bir biçimde değerlendirme. Tüm bu becerilerin, kişisel özellikleriniz ve yetenekleriniz ile işlenmesi, sizin kişisel sanatınızı, üslubunuzu ortaya çıkarır. Teknik önemlidir, ancak sanatı sanat yapan, o tekniğin nasıl icra edildiğidir. İlerledikçe çizgiler incelmeye, ayrıntılar belirginleşmeye ve artmaya başlar. Bu, “bilinçsiz yetersizlikten”, “bilinçsiz yeterliliğe” uzanan bir süreçtir ve aradaki basamakların geçilmesi çalışmaya bağlıdır. Yaratıcılık, tekniğin unutulduğu – içselleştirildiği – yerde ortaya çıkar. Artık doğru veya yanlış kaygısı yoktur. Çünkü doğru zaten alışkanlık haline gelmiştir. İyi bir sanatçı olunduğunda artık, çok küçük ayrıntılarda gizli olan güzelliğin, farklı ve kişisel ifadelerinin peşine düşülür.

    Motosiklet özgürlüğün ve başkaldırının simgesi olarak görülmüştür hep. Özgürlüğün simgesi olan bu makine, onu sürecek, onunla bütünleşerek insan-motosiklet halinde yeni bir özne haline gelecek olan kişiye sınırsız özgürlük ve kural tanımazlık bahşetmek yerine nasıl olur da sürüş için ondan sistematik bir eğitime girmesini ve bu öğretiye hep bağlı kalmasını ister? Bu özgürlükle nasıl bağdaşır?

    Sanatçılar için de aynı şey düşünülür: “Onlar ‘bohem’ ve başına buyruk insanlardır, yaratıcılıkları da buradan gelir.” Size bir şey söyleyeyim: Bu sadece romantik bir palavradır! Tanıdığım usta sanatçıların hepsi de bu genel geçer inanışların aksine, inanılmayacak ölçüde disiplinli ve alçak gönüllü insanlardır. Serseriliğin bilindik anlamıyla uzaktan yakından alakaları yoktur. Belli bir alanda ustalaşmanın ve bu alana hakim olmanın arkasında, ortalama yaşam süren bir insanın havsalasının alamayacağı oranda dehşetli bir çalışma vardır. Bu hakimiyetin hakkını verebilmiş olanlar, istedikleri kadar serseri, istedikleri kadar özgür ve yaratıcıdırlar. Caz müziği de, klasik müziğe göre özgürlük olarak algılanır hep. Yakından tanıma şansına sahip olduğum usta bir caz sanatçısının, yaptığımız bir atölye çalışması sırasında ağzından dökülen şu sözler her şeyi özetliyor: “Disiplininiz varsa özgür olabilirsiniz!”

    Motosiklet sanatı, bu yola giren herkes için büyük bir fırsat sunuyor: Hem bir sanatçının hem de bir bilim insanının bakış açısına bir kapı aralıyor. Kendinizi bir sanatçı ve aynı anda bir mühendis gibi hissetmeye başlarsanız, paniklemeyin! Doğru yoldasınız. Bu sanat, Dünyayı altınızda hareket ettirecek ve yeniden, yeniden şekillendirecektir! İleri bakın!

    BİRAAAAAAAAAAZZZZZZZZZZ UUUUUUUUUZZZZZZZZZZUUUUUUUUNNNNNNNNN FAKAT OKUMAYA DEGER… HER SATRINA BİR DÜŞÜNCE DÖŞENMİŞ. ADAMIN BİRİ FELSEFESİNİ FENA HALDE ÖTTÜRMÜŞ….HEYYY MİLLET SATIRLARI ÇOGALTALIMM…. RENKLENELİM.
    Yazan :
    Mahmut SÖZER
    ART Motoakademi

    bana bu imkanı veren amerikanın sesi ve selinine çok teşekür ediyorum. kurumsal ve mesleki hayatınızda size başarılar dilerim. saygı ve sevgilerimle

    • Motosikletli Kız says:

      ART Motoakademi’den aldığınız bu yazı gerçekten okunmaya değer. Bunu bulup, çıkarıp, paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Motosiklete binme sanatı kişiye özgüdür ve genel-geçer kuralların dışında bir tarzı, bir yaklaşımı vardır her sürücünün. Katılıyorum…

  4. Selin sana bir video yolladım izledinmi ?buzağı kurtaran bmw liyi ?motorla giderken durup kaplumbağa alıp kenara koyduğum cok olmustur dolu yağarken bile ama buzağı icin motordan in su kanalına gir buzağı yavrusunu yukarı cek motora bindir sahibini ara teslim et yemin ederim o kadar mutlu ettiki beni kelimeler kifayetsiz gözyaslarım konusur..

  • cok fazla yürekli ve duyarlı olmak lazım Selin

  • sercan2667 says:

    Bayanların istanbulda motosiklet kullanırken rahat olmaları gerektiğini gösteren bir video başlık biraz uzun oldu ama anladınız sanırım
    http://www.youtube.com/watch?v=dP7qhhfaMgU

  • Merhaba Selincik simdi sana baska bir video yolluyorum 🙂
    dog save man from bull 🙂

    http://www.youtube.com/watch?v=Dxt8F0VSmBY

  • sercan2667 says:

    Baktım konu linklere doğru kaymış bende hemen yere düştüğümüz anda kasktaki ve beyindeki sürtünme derecesi testini buldum yine uzun bir başlık olduğunu belirteyim 🙂
    http://www.youtube.com/watch?v=6KDZI7xxZxM&feature=related
    http://www.youtube.com/watch?v=gSxjFt8nI34&feature=related
    Hani deriz ya bizim yaşadıklarımızı araba süren kişi de yaşasa keşke :)güzel video
    http://www.youtube.com/watch?v=9DD99mtI3Po&feature=results_main&playnext=1&list=PLEF4E83C84068328E
    Virajı dönerken böle olacam diye çok korkuyorum ((: Mullholand Yolu Bizim Meşhur Lanetli Virajlarımız
    http://www.youtube.com/watch?v=ZWNAJ3uG9i0&NR=1
    http://www.youtube.com/watch?v=rlMbFlPzS24&feature=fvwrel

  • sercan2667 says:

    Linklerin hepsini izlemiş olman sevindirici..

  • Leave a Reply

    Your email address will not be published. Required fields are marked *

    MOTOSİKLETLİ KIZIN ÖZÜ


    Merhaba,

    Motosikletli Kız ben. Ya da ismimi bilmek isteyenler için, kısaca Selin… Yıllardır hem haber editörü olarak medyanın tozunu yutuyorum hem de iki teker üstünde yolların. Şimdilerde Amerika'da, televizyon habercisi olarak devam ediyorum macerama...

    Her İstanbul mağduru gibi trafikten kurtulmak için bir helikopter almanın (!) en iyi alternatifinin ne olacağını düşündüğüm o günlerde aldım ilk motorumu.

    11 yılda 4 motor, binlerce kilometre yol ve her aklıma düştüğünde yüzümde hınzır bir gülümsemeye yol açan milyon anıdan sonra hayalini kurduğum yollarda, Amerika’dayım. Rüzgarın bile farklı estiği dev kıtadaki uzun, upuzun yollarda…

    Ağrı kesicim, heyecanım, kafam bozuk olduğunda derin bir nefesle düşüncesini içime çekmeye çalıştığım motorumla. Bir o kadar bildiğiniz ve bir o kadar bilmek isteyeceğiniz şeyi biriktirdim eteğimde. Paylaşmaya hazırım. Tüm rüzgar tutkunlarına, iki teker aşıklarına, motosiklet delilerine açık davet:

    Gelin birlikte kaybolalım rüzgarın içinde…

    motosikletlikiz@gmail.com

    Sağlıklı Sürüş İçin Bilmeniz Gerekenler (1)

    VİDEOLU YAZILAR :)

    Amerika Yollarında (2)

    Motorda Kolları Dinlendirmek

    Amerika Yollarında (1)

    Amerika Yollarında (3)

    Motosikletli Kız Amerika'daki Fuarda

    Reflektörleri Taktım, Sizin İçin Test Ettim ;)

    İnterkom Almadan Bunu İzlemelisiniz

    2014 The Washıngton Auto Show

    Kask Hayat Kurtarabilir!

    Motorda Dertler Nasıl Unutulur?

    Motorla Amerika'da (2011'den Kalanlar)

    Binlerce Motor Yollara Dökülürse!

    Burada Sizin Yazı ve Fotoğraflarınız da Var!

    Sizin Köşeniz

    Bu Blogda Neler VAR Neler YOK?

    *Bu blogun yazarının gözünde hiçbir motor (marka, cins, tür, yıl, renk, güç açısından) bir diğerinden üstün değil (Kabul edin her motor sahibine güzel gelir)

    *Bu blogda Amerika VAR, Türkiye VAR. Bu ikisinden herhangi birinin yerden yere vurulmasına yer YOK.

    *Bu blogda izlenimlere, araştırmaya ve zaman zaman şahsi fikirlere ve öykülere yer VAR. Dolayısıyla hiçbir fikre, yoruma katılmamak YOK.

    *Bu blogda her türlü olumlu katkıya yer VAR. Motor tutkunlarının birbirini kırıp dökmesine izin YOK.

    *Bu bloga her türlü eleştiriyi yöneltmeye hakkınız VAR. Ama ara sıra da olsa yapıcı olmayı unutmak YOK.

    Not: Blog kuralları her an değişebilir. İtiraza yer YOK:)