Beni hiç böyle görmediniz! Artık çok daha “net”, “parlak”, “iyi” göreceksiniz! Neden mi? Aylar önce aldığım ama bir fırsat yaratıp motosikletime takamadığım “reflektörlü” şeritleri sizin için takıp bir de üstüne test ettim de ondan 🙂 Farı yiyince “ışıldağa” dönen sevgili Burgman’ımla sizin için yine bir “videolu rapor” hazırladım. Bu kez konu mankenleri bir Burgman 650 ile bir de Burgman 400.
Trafikte “görünürlük” önemini yeterince vurgulayamayacağımız kadar ciddi bir konu. Görünür olmanın ve kendinizi görünür kılmanın çeşitli yolları var.
Bunun için bazı sürüş tekniklerine başvurabilirsiniz (Bunu da ilerleyen bir yazıda ele alacağız) ya da motorunuzu “reflektörlü şeritler”le görünür yapabilir veyahut da üstünüze reflektörlü yelek, ceket giyerek ya da bir kemer takarak gece karanlığında diğer sürücülerin sizi daha iyi görmesini sağlayabilirsiniz.Buyrun, kısa raporumu izleyin 😉
Bu konu için bazı Amerikalı Burgman’lı arkadaşlarım da kendi “reflektör” projelerinden örnekler sundular. Fikir vermesi, teşvik etmesi umuduyla, huzurunuzda 😉 Special thanks to Chris 😉 (İlk fotoğrafın sahibi Chris’e ayrıca teşekkür etmem gerekiyordu, anlayışınız için teşekkürler 😉 )
Siz de “reflektör” projelerinizi, fotoğraflarınızı motosikletlikiz@gmail.com adresine yollayabilirsiniz. Burada yerlerini alırlar 😉
13 responses to “Beni Hiç Böyle Görmediniz!”
çok ama çok faydalı görünürlük için…bizlerde Türkide gece gündüz reflektif yeleklerimizi kullanıyoruz…ve aynı şekilde motosikletine de reflektif şeritler takanlar çoğunlukta….bence ihmal edilmemesi gerekli….paylaşım için teşekkürler….emeğine sağlık….selamlar…
Sizin reflektörlü yelekle fotoğraflarınızı görmüştüm. Haklısınız. O kadatr küçük bir ayrıntı ama o kadar önemli ki! Desteğiniz için teşekkürler! 🙂
konu hakkında internetten kopyala yapıştır yapmak istedim fakat uygun bişi bulumadım. reflektörler ve uygulama sıradışı bir şey. güvenlik açısından harika bir düşünce ve önlem. gece bunun daha çok işe yarayacagını düşünüyorum ve öyle sanırım. motosikletinizle yaptıgınız uygluma ile konu biraz daha aydınlatılmış gibi olmuş. amerikadaki reflektör çeşitliliginin türkiyedede var oldugunu düşünüyorum. genelde böyle gençliginin baharını yaşayan gençlerde görüyorum bu çılgınlıgı. hatta ışık düzenegi bile icat edip motosikletini renklendiriyorlar.
benim anlamadıgım bir konu var. madem bu güvenlik için gerekli ve olması mantıklı ise neden faprika çıkışı bunları yapmıyorlar mantıgım almıyor. hem daha güzel dizayn edilmiş ve harika bir şeklide yapabilirler. her şeyi yap bu ayrıntıya gelince tassarruf denecek kadar degiller. insan düşüncesi soruyor ve sorguluyor. bu genelde benim saksım içinde geçerli bir ayrıntı oluyor.
bu konuyada bu kadar eşlik edebilecegim. degişik konuları işlemeniz ve bizlerin takip edebilmesi gilegi ile.
bana bu imkanı veren amerikanın sesi ve selinine çok teşekür ediyorum. kurumsal ve mesleki hayatınızda size başarılar dilerim. saygı ve sevgilerimle
not= arama motorlarının görsel linki ile çok sıradışı örnekleri gördüm. onların içinden bazılarını seçerek düşüncenizin nasıl süzülebildigini görmek isterim. akıl ve mantıgın matosikletleri hakkında nasıl bir felsefe sergileyeceksiniz. çooookkkk meeeraaakkkk edddiiiiyyoorummm.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Bloğu hiç yalnız bırakmadığınız için de… Motorlara fabrika çıkışı daha çok reflektör yerleştirseler gerçekten çok iyi olurdu fakat sektör bunlara da ayrı bir kazanç kapısı olarak baktığından sanırım reflektör sorumluluğu sürücüye bırakılıyor! Amerika’da örneğin bir bisiklet aldığınızda selesinden neredeyse fren koluna kadar herşeyi yenilemeniz gerekebiliyor. Fabrika çıkışı en kalitesiz parçalarla geliyorlar çünkü! Tabii 5-6 bin dolarlık bir bisiklet almadıysanız! 🙂 Ama aslında küçük masraflarla, belki 40-50 TL’yi geçmeden LED ışıklar, reflektörlü şeritler almak mümkün. Yani kendimizi korumayı biraz da kendimiz bilmeliyiz motorcular olarak 😉
Sevgili Selin yine faydalı ve çok önemli bir konuyu dile getirmişsin , görünen motosikletlisi bol olması dileğimle başarılar…
Görün, görünün diyelim 😉
Selin , emeğine teşekkür ederiz..
Motosiklet severler için hayati bir konuya değinmişsin..
Motosiklet ve sürücünün görünürlüğü..
Nedense motosiklet ve sürücülerin taşıdığı renkler çoğunlukla siyah lacivert ve gri gibi görünürlüğü bilhassa günesin etkisinin azaldığı ve kaybolduğu saatlerde görünmez olan reklerdir..
Oysa zaten hacmen küçük ve görünürlüğü az olan biz motosikletlilerin dikkat çeken ve görünür renkler taşımamız gerekir..Eğer motosikletimiz görünür renkler de değilse muhakkak sizin anlattığınız gibi reflektör yardımı ile görünür hale getirmek gerekir..
Benim Motosikletim kırmızı ve oldukkça dikkat çeken bir renk Buna rağmen fazladan kedigözü ve reflektör bantlarla takviye yaptım.,Fakat koruma giysilerimin gri olması ,benim görünürlüğümü ön plana çıkartmamı gerektiriyor..Bu nedenle sürüş sırasında kendi görünürlüğümü arttırabilmem için hiç üşenmem ve muhakkak reflekte yeleğimi takarım..
Bu reflekte yelek Türkiyede oto sürücülerine motosikletli polis çağrışımı yaptığı için iki kat daha görünür oluyorum..
Resim koya bilme imkanı olsa görsel yönü ile de göstermek isterdim..
Sevgilerle
Ahmet Erşen
Trafikte tıpkı sizin de söylediğiniz gibi “elimizde olan ve olmayanlar” var. Motosikletimizin renginden koruma kıyafetlerimizin seçimine, reflektörlerin bol ve etkili kullanımına kadar birçok şey “yapabileceklerimiz” sınıfında. Siz gerçekten bilinçli bir motorcu olarak elinizden gelenleri yapanlardansınız. Yani “en doğrusunu” yapanlardan. Ama bazen bu tedbirlerimize rağmen diğer sürücülerin hatalarının kurbanı olabiliyoruz. Onu bile “en aza indirmenin” yolları var. Üstelik bu reflekte yelekle polis sanılma işi de can kurtarabilir! Yol canavalrının sizi sağa sola iteklemesinden kurtarabilir! 🙂
Görünür olmaya devam edin 😉 Sevgiler…
Motosikletim varken aynen videodaki gibi o plaka üstüne ve bir de topcase’in arka kısmına bolca yapıştırmıştım o reflektörlerden. Ayrıca o bisikletliler için olan cırtlı bandajlardan bacağın çizme üstü bölümüne takıyordum. Gerçekten görünürlük için işe yarar şeyler. Gerçi Türkiye’de kafanıza avize takıp dolaşsanız size çarpan araç ben motosikleti görmedim savunması yapıyor bu da ayrı konu tabii. Bir arkadaş, Türkiye’de motosikletle trafiğe çıktığınızda yoldaki herkes zır deli dişe düşünerek kullanın derdi, aslında otomobille bile bunu fark ediyorum…
Amerika’da yollar Türkiye’deki kadar ışıklı değil. Belki ışıklandırılamayacak kadar büyük ve uzun yollar olduğundan? 🙂 Bu tip yollarda zifiri karanlıkta ilerlerken yanınızda bir ateş böceği taşımak bile işe yarayabilir! Bırakın reflektörü! 🙂 O yüzden siz de mümkün olan tüm reflektör imkanlarından yararlanarak çok iyi yapmışsınız zamanında. O Türkiye’deki trafik meselesine gelince… Doğru! Kendinizden başka kimseye güvenmemekte fayda var! Hatta çoğu zaman kendinize de! Trafikte paranoya can kurtarır kanımca! Teşekkürler 😉
Bu arada amerika gibi bir ülkede yolların Türkiye’deki kadar ışıklı olmaması şaşırtıcı ama bizim tasarruf konusundaki durumumuzu da gösteriyor sanki bu… Yine de böyle yolları olan bir ülkede (yani Türkiye’de) tasarrufu bu konuda yapmak hiç hayırlı olmayabilir, ki bu haliyle bile aslında pek çok yol müthiş tehlike arz ediyor. Şu ara istanbul’da özellikle kuryeler başta olmak üzere motosikletlerde müthiş bir ekstra ışıklandırma, (topcase’in çevresini, motosikletin altını ışıklandırma gibi) gözlemliyorum, pek çok kurye yollarda canını verdi ekmek parası uğruna bu sanırım başta kuryeler olmak üzere yavaş yavaş her türden motorcuyu bilinçlendirmeye başladı bu konuda… ben de teşekkür ederim, önemli bir konu bu değindiğiniz, sık sık hatırlatılması lazım hepimize…Selamlar!
Evet, reflektör güzel şey. Geceleri kaza belayı savuşturmamıza yardımcı oluyor… Veya hiç olmazsa bizi buna inandırarak içimizi rahatlatıyor. Aşırıya da kaçmadığınız için sizin motorda da güzel durmuş.
Konuyla tamamen alakasız yazmak istemediğim için yukardaki biraz zoraki oldu. Asıl merak ettiğim, neden aynı markanın aynı modelinden iki tane aldığınız. Tür aynı, tarz aynı, marka bile aynı. “Bir de çopır, enduro, uzun yol motoru, kros deneyim” veya hiç olmazsa “bir de Piaggio’nun tadına bakıyım” falan derdim ben olsam. Bir yerlerde iki Burgman’ı karşılaştırırsanız ilgiyle okuyacağımdır.
Sakın eleştiriyorum falan sanmayın, benimkisi merak sadece. Keyif sizin köy sizin, isterseniz dünyadaki bütün Burgman’ları alabilirsiniz tabii ki.
🙂 Güzel soru aslında. Biraz “olaylar öyle geliştiğinden” oldu aslında. Çok özetle: Amerika’ya gelir gelmez İstanbul’da bıraktığım motorumu çok özlediğimden hemen aynısını aramaya başladım. Çok seviyordum ve çok memnundum, belki de ondan ilk önce onu almak istedim. 650’nin trafikte çok hantal olduğu yorumları yapılıyordu. Ben de nedense inanıyordum! O yüzden 400 aldım yine. Hem de Türkiye’deki motorumun aynı rengi ve yılında!:) Amerika’daki trafiğim “rahatlığını” görmem ise çok uzun sürmedi. Haliyle “Ah acaba 650 olsa daha iyi değil mi” der oldum. Bir akşam çılgınca bir fikirler gördüğüm ilanın sahibini aradım. İki gün içinde parayı ayarlayıp motoru aldım. Diğeri de kaldı mı elimde? Satılmayı beklerken iki kişilik gezi çeteleri kurmamızda çok yardımı oldu 🙂 Kısaca öyküsü bu… Merak etmekte haklısınız. 650’yi alış öyküm biraz “çetrefilli”. Bir yazıda anlatacağım mutlaka 🙂