Pamuk İpliği…

Posted February 26th, 2013 at 12:02 pm (UTC-5)
3 comments

 

Doğan ve Filiz İnal (Filiz İnal yazının yazıldığı şu sıralarda yoğun bakımdaki mücadelesini sürdürüyor)

Bir okur/arkadaşım (Nily) bir gün sosyal medya üzerinden bir haberi paylaştı benimle ve “Selin, haberin olsun” dedi. Belli ki olan bitene dikkatimi çekmek istiyordu. Türkiye’den uzaktayken her ne kadar habercilik gereği her gün gündemi takip etsek de bazen bir şeyler kaçabiliyor işte aradan böyle. Amerika’da Başkan Obama’nın ikinci kabinesinin detayları, göçmenlik reformu, ekonomide olan bitenler diye Washington’dan günlük yayınlarımızı yaparken, bu yaşananlardan haberim olmamıştı gerçekten. Neredeyse hepinizin “Ah, ben bu acı öyküyü biliyorum” diyeceğiniz bir şeyden bahsediyorum aslında. İstanbul’da yaşanan bir şeyden, hani haberlere de “İsviçre’nin İstanbul Konsolosu Florian Köppel’in eşi Andrea Köppel’in, Doğan İnal’ın kullandığı motosiklete arkadan çarpıp kaçtığı” manşetiyle yansıyan olaydan bahsediyorum. İnal’ın eşi Filiz İnal, kazada ağır yara aldığından hala yoğun bakımda. Hatta bu yazı yazıldığı sıralarda yoğun bakımdaki 20’nci gününde… Olayı ya da detayları bilmeyenler için ben tekrar etmeyeyim, sizlerle basında birçok yerde yer alan yazılardan birkaçının bağlantısını vereyim. Olayın İsviçre basınına kadar yansıdığını da hatırlatayım. Görmediniz, duymadınızsa lütfen bu yazılara vakit ayırın:

Konsoloslukta Alkışlı Protesto

İsviçre Konsolosluğu’na Motosikletli Protesto

Motosikletçilerden Köppel’e Protesto

Türkiye’deki motorcu camiasıyla yazılarım aracılığıyla doğmuş bir tanışıklığımız, arkadaşlığımız var. Ancak ne Doğan ne de Filiz İnal’ı bütün bu olanları duyana kadar tanımıyordum. Bir televizyon kanalında Doğan İnal’la yapılan röportajı YouTube’dan izlerken gözlerindeki dehşeti, çare arayışını, bir neden arayışını görmemek ya da biricik eşi Filiz için çırpınışına içiniz burkulmadan tanık olmak mümkün değildi. İşte bir motosikletçi dost sayesinde dikkatime sunulan bu konuda yazı yazmaya başlamam da böyle oldu.


“Bu Resmen Cinayete Teşebbüs”


Doğan ve Filiz İnal

Sosyal medya aracılığıyla ulaştığım Doğan İnal’ın kendi ağzından kaza sonrası süreci dinledim. Aradaki saat farkı nedeniyle oldukça geç saatte aradığım halde sabırla bana olan biteni anlattı. “Daha geç de arasanız ayakta olurdum” dedi. Nasıl uyusun ki zaten? Biricik eşi yoğun bakımda, üstelik de acı içindeyken? Doğan İnal, bu yaşanan acı tecrübeden sosyal bir kıpırdanma, hareketlenme yaratmak istediğini anlattı bana. “Başka Filiz’lerin, Doğan’ların canı yanmasın” demek istiyordu aslında. İnsanlar bu olayı sadece “Ah, vah”larla takip edip, unutup gitmesin. Yarın olmasa bile öbür gün, bir diğer gün, kısacası bir “yakın gelecekte” trafikteki sorumsuzluğa, dikkatsizliğe, acımasızlığa bir son verilsin diye durup dinlenmeden çalışacağını anlattı bana. “Trafikte birisine arkadan çarpıp kaçmak bir kaza gibi görülsün istemem. Bu çok saçma olur. Bu resmen cinayete teşebbüs” diyerek aktardı görüşlerini.


Doğan İnal, şimdilerde “Filiz İnal İçin Trafik Terörüne İsyan” isimli etkinlik sayfasında, Facebook’ta eşinin son durumunu onu merak edenlere, ilgilenenlere duyuruyor. Sayfa, motosikletçilerin konsolosluk önündeki protesto gösterisi için açtıkları etkinliğin sayfası aslında. Şimdi Filiz İnal için birlikte dua edilen, çözüm arayışlarının paylaşıldığı, bir destek platformuna dönüşmüş durumda. Hatta son göz attığımda bir de imza kampanyası başlatmışlardı. Bu sadece Doğan-Fliz çiftiyle ilgili bir kampanya değil. Hatta hiç değil! Trafikte sizin de değiştirmek istediğiniz bir konuda söz sahibi olmanızı sağlayabilecek bir adım. Katılmak isterseniz adresi: Çarpıp Kaçmak Bir Kaza Değil, Bilinçli Olarak Bir İnsanın Yaşamına Kast Etmektir


Yargıya taşınan bu konuya adil bir çözüm bulunmasını beklemekten başka bir şey yapılamaz gibi gözükse de birer motosikletçi olarak bu trajediyi daha çok insana duyurabilir, benzerlerinin yaşanmaması için vicdanlarda bir kıvılcım yaratabiliriz her birimiz. Tabii bütün bunlardan önemlisi ve daha anlamlısı Filiz İnal’ın eşi, sevgilisi, motosiklet arkadaşı, can yoldaşı kocasına yeniden, sağlam, ayakları üstünde kavuşabilmesi için dua edebiliriz.


Acı bir örnek olsa da birçoklarına ders verebilecek bir yanı olduğunu yadsımamak lazım bu yaşananların. Biliyorum bu satırları okuyanların çoğu motosiklet sürücüsü, artçısı ya da en azından motosikletçi bir tanıdığı, sevdiği, yakını olanlar… Ama ya otomobil sürücüleri de varsa? Olduğuna eminim. İşte bundan sonraki satırlar onlar için:


Trafiğe Çıkanlara Açık Çağrı! (Özellikle Dört Tekerlilere)


Biz motorcular biraz uçuk kaçığızdır evet. Çünkü, biliyorum, bazen Türkiye’de trafiğe iki teker üstünde çıkmak için aklımızı peynir ekmekle yediğimizi düşündüğünüz olur. O kadar da değiliz aslında! Sadece bu tutku için risk almaya hazırız. Ama hayatımızı bir aceleci, bir sabırsız, bir saygısız, bir dikkatsiz sürücü yüzünden asfalta dökecek kadar da çılgın değiliz. Tek istediğimiz diğer araç sürücüleriyle aynı haklara sahip olmak, şeritte bir motorlu araç olarak muamele görmek, itilmemek, kenara sürüklenmemek, korna ve selektörlerle taciz edilmemek. Diyeceksiniz ki şimdi “Sanki tüm bunlar otomobilimizi sürerken bizim de başımıza gelmiyor!” Hah, işte o noktada ben de diyeceğim ki size:


Geliyor tabii! Bütün bunlar sizin de başınıza geliyor. Sizin de hayatınız tehlikeye giriyor. Ama son çıkan güvenlik teknolojileri, yan airbagler (hava yastıkları) vs derken ölümle yaşam arasında en azından bir korumanız, en azından bir kaportanız oluyor. Peki ya biz motorcular? Bizi koruyan bir kaporta da yok, öyle hava yastıkları falan da. Ölümle yaşam arasında bir tek kaskımız ve üzerimizdeki korumalı kıyafetler var bizim elimizde. Üstelik o kasklar da, ne kadar pahalı, son model, son derece güvenlikli olsalar da boyun kırıklarını, beyne gelebilecek hasarları engellemiyor bazen. Hem bu meret, öyle frene bastığında araba gibi durmuyor. Kayıyor, sürükleniyor, son model ABS’li motorlar bile kötü sonuçları engellemek için yeterli olmayabiliyor bazen.


Filiz İnal’ın başına gelen de bunu gösteriyor. Kaska rağmen kafatasının aldığı darbe nedeniyle mücadelesine hala yoğun bakımda devam ediyor. Eşinin “Filiz gözlerini açtı. ‘Beni duyuyor musun?’ dediğimde elimi sıktı” diye anlattığı o anları, o anların yarattığı sevinci ve ağırlığı gelin siz düşünün artık!


Pamuk İpliğine Bağlı Yaşam


Dönelim tekrar trafikteki diğer sürücülere seslenişimize:


İşte böyle. Motorda bir ufak çukur, bir ufak taş, bir savrulma otomobilde olabileceğinden çok daha hızlı ölümü ve ağır sakatlanmaları beraberinde getirebilir. O yüzden belki kafanız bir şeye attığından, ya da sırf bir televizyon dizisi ya da programına, bir maça yetişmek için aceleniz olduğundan kenara savurmaya çalıştığınız, rahatsız ettiğiniz, canını tehlikeye attığınız motorcuyla hayat arasındaki iplik bu kadar incedir işte. Bir pamuk ipliğidir hatta; başka bir şey değil!


O motorcunun sizin bir yakınınız olduğunu düşünün… Bir sevdiğinizin canı acısa yüreğinizin ne kadar yanacağını tahayyül edin sonra! Peki ya ölüm, o sevdiğinizi sizden alsa? Ya da sevdiğiniz, bir tek kelime bile söyleyemeden yoğun bakımda, tam da karşınızda yatsa! Doğan ve Filiz İnal’ın aşkını düşünün sonra! Bu acıyı yaşayan ne ilk motor tutkunu onlar, ne de son olacaklar. Kazaları tamamen engellemek mümkün değil ama azaltmak elimizde. Vicdanımızı devreye sokmak ve trafikte her araca eşit durmak, sabretmek, sorumlu, alkolsüz, dikkatli araç kullanmak, kısacası “örnek” olmak ve değişimin adımlarını atmak elimizde!


Amerika’da Kazalar Neden Oluyor?


Amerika’daki motor kazaları istatistiklerine bakınca aslında buradaki motorcuların da üç aşağı beş yukarı benzer dertlerden muzdarip olduğunu görmemek mümkün değil. Fakat yaklaşık 4 yıldır Amerika’da motor kullanan bir motosiklet tutkunu olarak tekrar etmeden geçemeyeceğim bir şey var: Amerikan yollarında arabaların tacizine uğrama olasılığınız çok çok düşük! “Hiç yok” diyemem. Eyaletten eyalete farklılık gösterebileceğini de inkar edemem ancak binlerce kilometrelik maceralarım sırasında bir kez bile kornayla taciz edilmediğimi, şeritten dışarıya itilmediğimi çok rahatlıkla söyleyebilirim.


Ama size Amerika’da motosiklet kazalarının temel nedenlerini (yetkililerin ağzından) anlatabilirim:


–      Kötü hava koşulları


–      Dönüş sinyallerin eksik ya da yanlış kullanılması


–      Hız sınırlamalarına uyulmaması


–      İki motorcunun aynı şeritte, yan yana seyretmesi


–      Ters yöne girme


–      Yol koşullarının kötü olması


–      Tecrübesiz motosiklet sürücüleri


Liste böyle gidiyor. Fakat dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum. Genelde motor sürücülerinin “kendilerinden” kaynaklanan hatalardan bahsediliyor. Türkiye’de ise bütün bu etkenler kazalara yol açtığı gibi; bir yandan da diğer sürücülerin motosikletçilere yaptırdığı kazalar var. Amerika’daki listede en son madde “Kasıtlı olarak saldırgan davranan diğer sürücüler” şeklinde! Demek ki yok değil, ama listede tuttuğu yer dikkati çekiyor!


Araştırmalar Amerika’da artan motosiklet kazalarının altında bir neden daha yattığına dikkati çekiyor. Artan benzin fiyatları! Birçok eyaletten gelen bilgiler benzin fiyatlarından etkilenmek istemeyen otomobil sürücülerinin motosiklet aldığını ancak hiç tecrübe kazanmadan ya da eksik eğitimle yollara çıkarak kaza yaptıklarını gösteriyor. Kimi eyaletler ise güzel havalardan şikayetçi! Sürüş sezonu ne kadar uzun olursa, yoldaki motorcu sayısı, sürüş süresi ve pek tabii beraberinde kaza olasılığı da o kadar artıyor zira!


Uzun lafın kısası, motorcu dünyanın her yerinde az çok benzer risklerle karşı karşıya. Ancak trafikteki akış, sabır, saygı farklılık gösteriyor. İşte bu noktada da diğer sürücülerin ufacık hataları bile bir motorcu için hayatla ölüm arasındaki ince çizgiyi belirleyen yegane faktör olabiliyor. Bu yazıyı okuyan herkesten Motosikletli Kız olarak ricam:


Bir kez daha düşünün. Bir kez daha yutkunun. Bir gün içinizdeki trafik canavarının dönüp sizi ısırmaması için biraz daha anlayışlı olun lütfen. En azından deneyin! Bugünden başlayarak hem de!

3 responses to “Pamuk İpliği…”

  1. ıcah liamsi namarhak says:

    selin hanım çok uzundu fakat yinede hatırına okudum. edebiyatınıza hayrana kaldım. bazen muhakeme ve sorgulama ile edebiyatınızın üzerine felsefe sosu ilave etmeyi ihmal etmiyorsunuz. yazınıza bir şeyde ben ekleyeyim. aman dikkat blogcu selinimizden kaza haberi bizi çok üzer. bizi lütfen üzmeyiniz.

    bundan dört yıl önce gariban motorumla ilerlerken bir an dikkatsizligimde önde giden araçlara ani frene basmak zorunda kalmış. bende frene bastım ve asfalta yapıştım.kaskın kemerini takmadıgım için kafamdan fırladı gitti. kafam sürünmedide üç veya dört kez asfalta degdi ve zıpladı. ayaga kalktım kafamı kontrol ettim bir şey yok şuurumda yerinde fakat sol köprücük kemigi kırılmış. hastaneye gittik. korse taktılar ve üç ay yatakta robek gibi yatmak zorunda kaldım. sonunda iyileştim iyileşmesine fakat kilo alarak. o kiloyu vermek bir hayli zor oldu. fakat başardım.

    son olarak inal çiftine geçmiş olsun dileklerimi gönderirken sabır ve acil şifalar temennimide onlara gönderiyorum. çabuk iyileşinki baharın rüzgarına kapılın.

    saygı ve sevgilerimle.. kendine iyi bak…

    not: hayatın inasını nerelere götürecegini bilmek olanak dışı kalıyor. fakat dünyanın her yerinden baglanabilecegimiz güzel bloklarınızla hayatıma renk katıyorsunuz. teşekür.

    • Motosikletli Kız says:

      Hatrıma okuduğunuz için teşekkür ederim 🙂 Geçirdiğiniz kaza hiç de küçümsenir bir kaza değilmiş. Ucuz bile atlatmış sayılırsınız. Motorda kazaların hiç şakası yok, haklısınız. O yüzden maksimum dikkat en temel unsurlardan biri… Yorumunuz için teşekkürler…

  2. Cloud says:

    Bu olay İsviçre’de bir Türk tarafından yapılsaydı acaba başına neler gelirdi. Böyle bir olayda diplomatik dokunulmazlık filan işlemez kardeşim. Anlaşılan o ki konsolosun karısı, “burası Türkiye” olayını iyi kavramış ve çarptıktan sonra kaçmış. Kendi ülkesinde olsaydı acaba yine kaçar mıydı? Asıl düşündürücü olan bu işte. Belki de bu İsviçreli kadının böyle düşünerek kaçmasının sebebi hepimiziz, yani bizler kendi ülkemizde trafik kurallarını hiçe sayarak kullandığımız için bir yabancıya da böyle örnek olmuşuz demek ki… Tüm bunların ışığında değerlendirmek lazım. Ayrıca ailenin de olayın peşini net bir sonuç alana kadar bırakmamasını dilerim.
    Yazık. Ama yazıklanmakla da ele bir şey geçmiyor tıpkı Doğan bey’in yaptığı gibi bir şeyler yapmak gerekiyor.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

MOTOSİKLETLİ KIZIN ÖZÜ


Merhaba,

Motosikletli Kız ben. Ya da ismimi bilmek isteyenler için, kısaca Selin… Yıllardır hem haber editörü olarak medyanın tozunu yutuyorum hem de iki teker üstünde yolların. Şimdilerde Amerika'da, televizyon habercisi olarak devam ediyorum macerama...

Her İstanbul mağduru gibi trafikten kurtulmak için bir helikopter almanın (!) en iyi alternatifinin ne olacağını düşündüğüm o günlerde aldım ilk motorumu.

11 yılda 4 motor, binlerce kilometre yol ve her aklıma düştüğünde yüzümde hınzır bir gülümsemeye yol açan milyon anıdan sonra hayalini kurduğum yollarda, Amerika’dayım. Rüzgarın bile farklı estiği dev kıtadaki uzun, upuzun yollarda…

Ağrı kesicim, heyecanım, kafam bozuk olduğunda derin bir nefesle düşüncesini içime çekmeye çalıştığım motorumla. Bir o kadar bildiğiniz ve bir o kadar bilmek isteyeceğiniz şeyi biriktirdim eteğimde. Paylaşmaya hazırım. Tüm rüzgar tutkunlarına, iki teker aşıklarına, motosiklet delilerine açık davet:

Gelin birlikte kaybolalım rüzgarın içinde…

motosikletlikiz@gmail.com

Sağlıklı Sürüş İçin Bilmeniz Gerekenler (1)

VİDEOLU YAZILAR :)

Amerika Yollarında (2)

Motorda Kolları Dinlendirmek

Amerika Yollarında (1)

Amerika Yollarında (3)

Motosikletli Kız Amerika'daki Fuarda

Reflektörleri Taktım, Sizin İçin Test Ettim ;)

İnterkom Almadan Bunu İzlemelisiniz

2014 The Washıngton Auto Show

Kask Hayat Kurtarabilir!

Motorda Dertler Nasıl Unutulur?

Motorla Amerika'da (2011'den Kalanlar)

Binlerce Motor Yollara Dökülürse!

Burada Sizin Yazı ve Fotoğraflarınız da Var!

Sizin Köşeniz

Bu Blogda Neler VAR Neler YOK?

*Bu blogun yazarının gözünde hiçbir motor (marka, cins, tür, yıl, renk, güç açısından) bir diğerinden üstün değil (Kabul edin her motor sahibine güzel gelir)

*Bu blogda Amerika VAR, Türkiye VAR. Bu ikisinden herhangi birinin yerden yere vurulmasına yer YOK.

*Bu blogda izlenimlere, araştırmaya ve zaman zaman şahsi fikirlere ve öykülere yer VAR. Dolayısıyla hiçbir fikre, yoruma katılmamak YOK.

*Bu blogda her türlü olumlu katkıya yer VAR. Motor tutkunlarının birbirini kırıp dökmesine izin YOK.

*Bu bloga her türlü eleştiriyi yöneltmeye hakkınız VAR. Ama ara sıra da olsa yapıcı olmayı unutmak YOK.

Not: Blog kuralları her an değişebilir. İtiraza yer YOK:)