İklim değişikliği, çağımızın en büyük sorunlarından biri. Sıcaklıkların artması buzulların erimesi, buzulların erimesiyse deniz seviyesinin yükselmesi ve kıyıların sular altında kalması anlamına geliyor. Nevada Üniversitesi liderliğinde Antarktika’da yapılan yeni bir araştırmaysa iklim değişikliğinin etkisinin ne kadar ciddi olduğunu kanıtlamayı amaçlıyor.
Antarktika kıyıları boyunca uzanan dev buzullar, buz örtüsünün okyanusa karışmasını engelliyor. Ancak iklim değişikliği sonucu hava sıcaklığı yükseldikçe buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor ve dünyanın dört bir yanında kıyı kesimler sular altında kalmaya başlıyor.
Nevada Üniversitesi’nden su bilimleri profesörü Scott Tyler, Antarktika’nın batısında, Almanya’nın yüzölçümünden daha geniş bir alana yayılan Ross Buzulu’nun altındaki durumu gözlemlemek için bir çalışma yürütüyor. Uzmanın amacı, buzul kütlelerini takip edecek bir ön uyarı sistemi oluşturmak.
Profesör Tyler’a göre eğer deniz seviyesi çok kısa süre içinde bir ya da iki metre daha yükselirse, havaalanları ve kanalizyon arıtma tesisleri gibi kent altyapılarının temel öğelerinde çok büyük aksaklıklar yaşanmaya başlanır.
Profesör Tyler ve ekibi, buzullardaki erimeleri fiber optik kablolara bağlı sensörlerle ölçüyor. Kablolar, Ross Buzulu’nda açılan bir delikten okyanusun altına sarkıtılıyor. Fiber optik kabloyla birlikte okyanusun dibine ışık huzmeleri de gönderiliyor.
Yüzeye çıkan ışık huzmelerinde yapılan incelemeler sayesinde buzul ve deniz altındaki sıcaklık, her 10 santimetrede bir ölçülüyor.
Profesör Scott Tyler, New York Üniversitesi’nden bir okyanus bilimleri uzmanı ve Ohio Eyalet Üniversitesi’nden bir buzul bilimi uzmanıyla birlikte Ross Buzulu üzerinde kamp kurmuş. Ekibin planı, buzun içinde 200 metre derinliğinde bir delik açmak ve fiber optik kabloyu buzulun içinden denizin 700 metre dibine indirmek.
Profesör Tyler, Antarktika ikliminin son derece çetin olmasınden ötürü çok hızlı çalışmaları gerektiğini söylüyor. Ross Buzulu üzerinde hava sıcaklığı, ortalama eksi 23 Santigrad derece.
Uzman, ekibin fiber optik kabloyu buzulun içinde açtıkları 50 milimetre kalınlığındaki delikten okyanusa ulaştırmaları için sadece 20 dakikaları olduğunu söylüyor. Ekip, açılan delik donup kapanmaya başlamadan önce, etrafı çelik tüple kaplı insan saçı kalınlığındaki fiber optik kabloyu denize indirmeyi başarmış.
Denize indirilen fiber optik kablo yüzeydeki aygıtlara bağlanır bağlanmaz deniz altından görüntüleri yeryüzüne iletmeye başlamış. Profesör Tyler, rüzgar ve güneş enerjisiyle çalışan sistemin 14 ay boyunca denizin dibinden gelen verileri topladığını söylüyor. İlk birkaç ay boyunca günde sekiz kez veri toplanmış. Kış mevsimi geldiğindeyse enerji tasarrufu yapmak amacıyla veri toplama işlemi günde bire indirilmiş. Uzmanlar, uydu modemleri aracılığıyla toplanan verileri Amerika’daki ofislerinden takip etmiş. Profesör Tyler, oldukça yavaş işleyen bu süreci, Mars yüzeyinde gezinen araçlardan toplanan verilerin değerlendirilmesine benzetiyor.
Fonları Ulusal Bilim Vakfı tarafından karşılanan proje, buzul kütlelerindeki değişikliklerin uydular aracılığıyla uzaydan izlenmesinin de mümkün olduğunu, ancak fiber optik teknolojisiyle buzullardaki değişikliklerin an be an izlenebilmesinin daha büyük avantaj sağladığını kanıtlıyor.