Amerika’da Çalışmak
Amerika’ya göç eden herkes içinde yeni umutlarla bu ülkeye ayak basıyor. Kimi iyi bir okul bitirmek, kimi iş hayatında başarılı bir yere gelmek, kimiyse çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak için Amerika’nın yolunu tutuyor. Geliş nedeni ne olursa olsun, bu yeni topraklar binbir fırsat kapısı ve hayatlarında açacakları yeni, bembeyaz bir sayfayla göçmenlere kucak açıyor. Önceki yazılarımda bu umutların solmadan yeşermesi, beyaz sayfaların tükenmeden çoğalması için neler yapılması gerektiğine değindim. Amerika’ya hazırlıklı ve donanımlı gelinmesinin önemini hatırlattım. Bu yazımdaysa Amerika’ya çalışmak için gelenlere bazı önemli hatırlatmalar yapmak istiyorum.
Amerika dünyada en fazla beyin göçü çeken ülke. Sadece Türkiye’den değil, dünyanın heryerinden alanında en iyi eğitimi almış, en kaliteli ve en donanımlı profesyoneller, Amerika’ya çalışmak için geliyor. Mühendisler, doktorlar, bilimadamları, araştırmacılar ve sanatçılar, fırsatlar ülkesi Amerika’da bir yandan kariyerlerini geliştirirken, diğer yandan da aileleri için en iyi imkanları sağlamaya çalışıyorlar. Kuşkusuz, dünyanın heryerinden aldığı bu beyin ordusu Amerika’nın daha rekabetçi, daha dinamik ve daha refah bir ülke olmasında en önemli etken. Bu nedenledir ki, Amerika belki de kaynaklarının çok ötesinde göç akınına maruz kaldığı halde, yıllardır -hatta yüzyıllardır- benimsediği göçmenlik politikasında önemli bir değişiklik yapmadı. Elbette yıllar içinde göçmenler için uygulanan kural ve kanunlar ufak tefek değişikliklere maruz kaldı. Ancak göçmenlerin kurduğu bir ülke olan Amerika, kapılarını hala bu ülkede şanslarını denemek isteyenler için açık tutmayı sürdürüyor. Her ne kadar, göç veren ülkelerde bu eleştirilse de –ve onlar için bu durum bir kayıp olarak görünse de- bence Amerika’nın bu politikası, insanlık ve dünya için alkışlanacak bir durum. Amerika gibi bir ülkenin kapılarını kapatması ve daha fazla göçmen kabul etmeme kararı alması, dünya nüfusunun geri kalanı için hiç hayırlı olmaz diye düşünüyorum. Nihayetinde, küreselleşen dünyada Amerika’daki ilerleme ve gelişmeler dünyanın heryerine en hızlı şekilde ulaşıyor. Ayrıca, bu ülkede yetişip kendi ülkelerine bilgiyi ve tecrübeyi taşıyan birçok değerli bilimadamı da var. Elbette bu benim şahsi görüşüm ve tartışmaya açık. Diğer yandan, bu tartışmanın sadece bir boyutu. Bir başka boyutuysa çalışmak için Amerika’ya gelen bu kişilerin nasıl ve hangi kriterlerle kabul edildiği.
H-1B Başvuruları ve Kota Uygulaması
Amerika her yıl belli sayıda çalışma vizesi dağıtıyor. H-1B adıyla verilen bu vize, Amerika’da belirli bir süre çalışma izni sağlıyor. Vize sahibinin bu sürenin bitiminde ülkesine geri dönmesi bekleniyor. Eğer çalışan ve işveren birbirlerinden memnun ise, ya H-1B’nin süresi uzatılarak ya da süresiz çalışma ve oturma izni veren Yeşil Karta başvurarak çalışanın Amerika’da kalması sağlanabiliyor. Elbette bu sürecin birçok hukuki kuralı var. Yazımda bu ayrıntılara girmek istemiyorum. Ancak genel olarak, H-1B vizesiyle Amerika’ya gelen kalifiye elemanların, bu ülkede süresiz olarak yaşama izinlerinin olmadığı, ayrıca Yeşil Kartlılara oranla birçok yasal haktan da mahrum oldukları biliniyor. Örneğin, çalışma vizesiyle bu ülkede bulunanların eşleri hiç bir şekilde iş hayatına giremiyor, çalışamıyor. Hatta bazı eyaletlerde eşlerin ehliyet almaları bile zorlaştırılıyor. Tabi bu durum, birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Ailenin Amerika’da yaşam standatı buna göre düşüyor, çocukların okul hayatıdan, günlük işlerin yapımına birçok şey sorun olmaya başlıyor.
Diğer bir konuysa, bu vizeye konulan kota. Amerika Göçmenlik Dairesi her yıl belli sayıda çalışma vizesi izni veriyor. Yani bir kota uyguluyor. Bu kota dolduğunda, hiçbir kalifiye elemana o yıl için H-1B vizesi verilmiyor. Geçmiş yıllarda, bu kotanın açıklandığı gün dolduğunu düşünürsek, çalışanların ve işverenlerin düştüğü zor durumu anlamak çok güç değil. Düşünün ki, bir kişi bütün planlarını Amerika’da anlaştığı şirket için çalışmak üzere yapıyor ve daha vizeye bile başvuramadan red yanıtı alıyor. Ya da Amerika’da bulunan bir kişi, vize yenilemek üzere başvuruda bulunamıyor ve ailesiyle birlikte ülkeyi terketmek zorunda kalıyor. Ancak ne yazık ki, bu da Amerika’nın uygulayageldiği politikalardan biri. Nasıl ki, Yeşil Kart için birçok kural ve uygulama sözkonusu, H-1B için konulan kurallar da bunlar. Bu arada, vizenin genel kurallarından bahsederken bir parantez açarak şunu da belirtmek istiyorum: Yukarıda örnek olarak yazdıklarımdan H-1B’nin, sadece “çok kalifiye” diyebileceğimiz mühendis, doktor ve bilimadamlarına verildiği gibi yanlış bir izlenim ortaya çıkmasın. Bu kişilere öncelik verilmekle birlikte, çalışma vizesi aslında “alanında ustalaşmış” herkese verilebiliyor. Örneğin, ben Amerika’da çalışma vizesiyle bulunan Türk kuaför ve turizmcilerin, hatta başka sektörlerden kişilerin bulunduğunu biliyorum. Yalnızca işverenin, bu kişiye gerçekten ihtiyacı olduğunu ve sözkonusu kişi dışında Amerika’da bu işi yapabilecek başka birini bulamadığını bir şekilde “ispat” etmesi gerekiyor. Genellikle de bu işi avukatlar yapıyor. Çünkü bu birçok kuralı olan hukuki bir süreç. Diyebilirim ki, H-1B vizesi göçmenlik avukatlarının sürece en fazla dahil olduğu vizelerin başında geliyor.
Umarım tüm bu hukuki ve genel bilgiler Amerika’ya çalışmak için gelenlere genel görünümü vermek açısından yardımcı olmuştur. Unutmayın, Amerika’nın kapıları açık ama sadece gerek görüldüğü zaman ve süreç içinde. Sizin yapabileceğiniz ise bu zaman ve süreci iyi kollamak ve kurallara uymak.
Yine her yazımda olduğu gibi son bir not düşerek bu yazımı bitirmek istiyorum. Amerika Göçmenlik Dairesi, bu yılki H-1B vizesi için kotayı açıkladı ve başvuru sürecini başlattı. Ve elbette bana da bu yazıyı yazmak kaldı 🙂
Kotayla ilgili açıklama ve VOA sayfalarındaki haberi aşağıdaki linklerde bulabilirsiniz:
http://www.voanews.com/turkish/news/Amerika-Calisma-Vizesi-Icin-Basvurulari-Baslatti-119137489.html
Yeni bir yazıda yeni bir konuyla yeniden görüşmek üzere,
Özge Övün Sert