Ne Olacak Ekonominin Durumu?
2012 başkanlık seçimi yaklaşırken Amerikalı seçmenin kafasında en büyük soru işareti 5. yılına girecek olan ekonomik krizin durumu. Hatırlayacağınız gibi Amerikan ekonomisinde 2007 yılında emlak sektörüyle başlayan kriz kısa zamanda bütün ekonomiyi etkiledi. Krizin başlangıcı, verilen emlak kredilerinde geri dönüşün büyük oranda düşmesi, yani kredi alanların geri ödemeleri yapamamalarıyla ortaya çıktı. Sub-prime mortagage adı verilen yüksek riskli kredilerin çok büyük oranlarda verilmesi, bütün mortgage sistemini alt üst etti. Bankalar, verdikleri kredilerin çoğunluğunu geri alamayınca mali kriz patladı. Hemen hemen bütün para ve kredi akışı durdu. Hızla yaşanan bu gelişmeler uluslararası mali piyasaları da etkiledi. Amerika’da mortgage sektörüne yatırım yapan büyük yabancı yatırımcılar patlak veren krizden en fazla etkilenenlerden oldu. Onun da ötesinde, başta Uzak Doğu ve Avrupa borsaları olmak üzere tüm finans piyasaları, Amerika’da yaşanan kredi krizinden bir şekilde olumsuz etkilendi.
Amerika Merkez Bankası FED, alınacak acil önlemler için Aralık 2007’de ilk toplantısını yaptı ve faiz oranlarını ciddi şekilde aşağıya çekme kararı aldı. Ancak bu açıklama piyasaları rahatlatmaya yetmedi. Hatta bazı uzmanlar, FED’in krize yanıt olarak temel faiz oranlarını düşürme politikasının, Amerika’da önlenemeyecek bir enflasyon sıkıntısı başlatabileceği uyarısında bulundu. Krizin hemen ardından, Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan istifa etti, yerine Ben Bernanke geçti. Ancak kriz öylesine derin boyutlara ulaştı ki, bu noktada FED’in yapabileceği çok da fazla bir şey kalmamıştı.
Bankaların elinde kredisi ödenememiş, sayısız hacizli ev kaldı. Bu 2002-2006 yılları arasında balon gibi şişen ev fiyatlarının hızla düşmesine yol açtı. Fiyatların düşmesi, normalde krizden etkilenmeyecek bir çok aileyi de etkiledi. Amerikalılar, evlerinin değerlerinden 2-3 kat fazla kredi borçlarıyla karşı karşıya kaldı. Bu durum, iflas ve haciz yolunu seçen orta direk Amerikalıların sayısını arttırdı.
Emlak ve kredi piyasasının bu derece alt üst olması, kısa sürede ekonominin diğer alanlarına da yayıldı. Üretim azaldı, sanayi ve hizmet sektörü etkilendi. Tüketiciler harcamalarını kesti ve işten çıkarmalar yaşanmaya başladı. Bir kısırdöngü şeklinde, daha fazla insan işini kaybettikçe, daha az tüketici harcaması yapıldı ve daha çok iş kaybı yaşandı, ekonomi gittikçe dar boğaza sürüklendi. Çin’in rekabet gücünü arttırmak için yürüttüğü para politikası ve diğer uzak doğu ülkeleriyle iş gücünün ucuz olduğu Hindistan’a kaptırılan işler, Amerikalılar arasında işsizliği daha da körükleyen nedenler oldu. Bu durum, Amerikan ekonomisindeki üretkenliği de düşürdüğü için, ekonomistler ve uzmanlar arasında asıl tartışma konusu olan “Amerika rekabet gücünü kaybediyor mu?” sorusu daha ciddi şekilde sorulur oldu.
Kredi krizinin en büyük suçlusu olarak görülen ve aynı zamanda da mağduru olan Wall Street, ardarda patlayan skandallar ve çöküntülerle sarsıldı. Krizin başlancıgından tam bir yıl sonra, Eylül 2008’de Wall Street’te ilk büyük kreditörün çöküşü yaşandı. Ülkenin dördüncü büyük yatırım bankası olan Lehman Brothers iflas ettiğini açıkladı. Bu iflasın ardından, Amerikan hükümeti diğer büyük finans kurumlarının çökmemesi için büyük bir kurtarma paketi hazırladı. Başta Fannie Mae ve Freddie Mac olmak üzere krizden etkilenen büyük finans kurumlarına milyarlarca dolar kaynak aktarıldı. Obama’nın ilk dönemine gelen bu olaylar, hem yeni başkanı hem de Amerikalıları zor bir dönemle karşı karşıya bıraktı. Bu dönemde, ülkenin bütçe açığının tavan yapması da bir başka ekonomik sorun olarak ortaya çıktı.
2012’de tüm bu sorunlar nasıl çözülecek, halk bunların çözümü için Beyaz Saray biletini kime verecek göreceğiz. Ancak şurası kesin, Avrupa’daki krizle birlikte Amerika’nın ve Batının ekonomideki umutları bir başka bahara kaldı. En azından önümüzdeki bahar kimse dişe dokunur bir düzelme beklemiyor. Bu arada da, başta Türkiye olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin “ekonomik baharı” devam ediyor.