Bütün Türkiye’nin, yurtdışında yaşayan Türkler’in ve Türkler’i seven herkesin başı sağ olsun. Soma’da yaşanan büyük acının tesellisi yok, evet ‘ateş düştüğü yeri yakar’ en çok, ama bu acı hepimizin yüreğini dağladı. Soma halkının neler yaşadığını tahmin etmek bile zor. Görüntüler, cenazeler, ailelerin acıları, feryatlar acının bir bölümünü yansıtıyor ama ya evlerde, dört duvar arasında neler yaşanıyor? İşte bunu tahmin etmek çok zor. Geçim sıkıntısının daralttığı yüreklere bu kez de babalarını, kardeşlerini, eşlerini, oğullarını, komşularını, dostlarını, arkadaşlarını kaybetmenin acısı düştü. İki oğlunu madende kaybeden babanın feryadı, ‘babam beni çok severdi, beni şimdi kim sevecek’ diye hıçkıran küçük kızın gözyaşları unutulacak gibi değil. Ambulans kirlenmesin diye çizmelerini çıkarmak isteyen yaralı madenci, ‘burada madenden başka iş yok ki’ diye gerçeği dile getiren gençler, ‘bir hafta sonra çocuğumun sünneti vardı’ diye hayıflanan eşini kaybetmiş acılı anne, ona bebeğini babasız doğurtacak kaderi kabullenmek zorunda kalan anne adayı, hangi birini sayayım? 301 ölümü kabullenmek kolay değil. Koşulların iyileştirileceği, hayatını kaybeden madencilerin geride bıraktıklarını maaş bağlanacağı, yakınların iş bulunacağı, soruşturmanın doğru düzgün yürütüleceği yolundaki sözler umarım tutulur. Acıları unutturmaz ama en azından hayatı devam ettirir.
Ben şöyle bir gelecek hayal ediyorum: Soma’daki madeni işleten şirket ve de hükümet, hayatını kaybeden madencilerin ailelerine yüklü tazminatlar ödesin, sivil toplum örgütleri ve iş çevreleri madencilerin geride kalan çocuklarını bedava okutsun, gençlere madenden başka iş sahaları açsın, onları işe yerleştirsin, madenci ailelerine TOKİ’den daireler bağışlansın, konut kredisi açmak yetmez, onu ödeyecek durumda değiller çünkü ve bunlar biran önce yapılsın, lafta kalmasın, yıllar sürmesin. En önemlisi, Soma’da ve Türkiye’deki bütün madenlerde gerekli güvenlik önlemleri alınsın, yaşam odaları yapılsın ve sayıları arttırılsın, maskelerin hepsi kontrol edilsin, madencilikle ve güvenlikle ilgili bütün konularda madencilere gerekli eğitim verilsin, tatbikat yaptırılsın, Madenciler de insanca çalışıp insanca yaşayabilsin. Para değil insan odaklı bir işi, hayatı olsun herkesin. TMMOB’den Can Doğan’ın söylediği gibi, ‘Kömür karası günler yaşanmasın bir daha’, Maden İş Sendikası Ege Bölge Başkanı Tamer Küçükgençay’ın dediği gibi, ‘Maden kazası kader olmamalı’.
Amerika’daki tepkileri özetlemek gerekirse, Başkan Obama Cumhurbaşkanı Gül’e telefon etti, Soma’da ölenlere başsağlığı diledi. ABD Dışişleri Bakanlığı Türk halkının acılarını paylaştığını bildirdi. Amerikan Kongresi’ndeki Türk Dostluk Grubu ortak başkanları da Washington’daki Türk Büyükelçisi Serdar Kılıç’a bir mektup göndererek Türkiye’nin acısını paylaştı. Mektupta Temsilciler Meclisi üyeleri Virginia milletvekili Gerald Connelly, Ed Whitfield, Steve Cohen ve Virginia Foxx’un imzası var. Amerikalı milletvekilleri, mektupta şöyle diyor: “Soma’daki trajik maden kazasıyla ilgili olarak Amerika-Türkiye İlişkileri ve Amerikalı Türklerle ilgili Kongre Dostluk Grubu adına Türkiye’nin dostları olarak başsağlığı diliyor, acınızı paylaşıyoruz. Ölenlerin aileleri için dua ediyor ve yaralıların biran önce iyileşmesini diliyoruz. Bu ulusal yas döneminde Amerika’nın çok eski bir dostu ve müttefiki olan Türkiye’nin yanındayız.”
Amerika’daki Türk dernekleri karınca kararınca yardım kampanyaları yürütüyor, Washington ve New York başta olmak üzere birçok kentte Türkler biraraya geldi, elele verdi. Soma kazası duyulur duyulmaz, Washington’daki Türk Politika Merkezi (Turkish Policy Center) üyeleri Beyaz Saray’ın önünde gece bir anma töreni yaptı, yere mumlarla SOMA yazdı.
Ben Amerika’daki ve Türkiye’deki özel sektörü, işadamlarını, sivil toplum örgütlerini yardıma çağırıyorum. İmkanlarınız geniş, Soma’da ölen madencilerin aileleri, çocukları için ne olur birşeyler yapın. ‘Acı çekmek onların kaderi olmasın’.
Bu kez içimden başka bir konuda iki satır olsun yazmak gelmedi. O yüzden ben de ‘Soma’ dedim. Okuduğunuz için teşekkür ederim.