Gökkuşağı

Dikkat! Sosyal İlişkilerimiz Sağlığımızı Etkiliyor

Sağlığımızla sosyal ilişkilerimiz arasında nasıl bir ilişki var? Ne kadar mutlu olduğumuz, nasıl bir çevrede, nasıl sosyal ilişkiler içinde yaşadığımıza göre değişiyor mu? Birçoğunuza göre bu konu önemli görünmüyorsa eğer, bu yazıyı mutlaka okuyun. Washington’daki Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün yeni araştırmasına göre, aile üyeleriyle, yakınlarıyla, arkadaşlarıyla, komşularıyla sevgi, saygı, mutluluk dolu ilişkileri olan kişiler daha sağlıklı yaşıyor. Özetle sosyal ilişkilerimiz, psikolojimizi olduğu gibi fiziksel sağlığımızı da güçlendiriyor.

Bugüne kadar yapılan araştırmalar, güçlü sosyal ilişkileri olan kişilerin daha uzun yaşadığını doğruluyor. Yalnızlık, sosyal hayattan uzak kalma alışkanlığıysa sağlığı bozuyor, bağışıklık sistemini zayıflatıyor ve depresyona neden olarak erken ölüm riskini arttırıyor.

Foto: AP

En çok incelenen sosyal bağların başında evlilik kurumu geliyor. Araştırmalar evli çiftlerin daha sağlıklı olduğunu ve daha uzun yaşadığını gösteriyor. Ayrıca eşlerin birlikte spor yapmak, alkol ve sigara tüketmemek, grip aşısı yaptırmak gibi sağlıklı alışkanlıklar geliştirmeleri de yaşam süresini uzatıyor.

Ulusal Sağlık Enstitüsü NIH tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, çiftler arasındaki ilişkinin gidişatı stress hormonunu değiştiriyor, ilişkinin iyi veya kötü gitmesi, vücudun kimyasını bozuyor ya da güçlendiriyor. Çiftler arasında vücudun kimyasını en çok altüst eden tartışma konularıysa para, eşlerin aileleri ve iletişim eksiklik veya bozukluğu. Tabii tartışmanın dozu ve süresi de vücudumuzun kimyasal ve biyolojik dengesini etkiliyor.

NIH uzmanlarına göre, tartışmanın ağır bir yemekten sonra yapılması, aşırı kilolu eşler arasında yapılması, tartışılan konunun zorluğu, öfke kontrolu gibi etkenler de metabolizmaya zarar veren unsurlar. Çok tartışan ve tartışmalardan kolay sonuç alamayan, öfkeli veya depresyon içindeki çiftlerin sağlığı bozuluyor, obezite çanları çalıyor, bağışıklık sistemleri zayıflıyor. Bu da kalp krizi riskini arttırıyor.

Michigan Üniversitesi’nde NIH fonlarıyla yapılan araştırmaya 2,200 evli çift katılıdı. Bu çiftlerin yaşları 57-85 arasındaydı. İyi bir evliliği olan çiftlerde daha az kalp hastalığı görüldüğü  belirlendi. Özellikle kötü bir evlilik yaşayan kadınlarda kalp krizi riskinin çok büyük olduğu görüldü.

Evliliğin dışında akrabalarımız, dostlarımız, komşularımız, iş arkadaşlarımızla olan ilişkilerimiz de sağlığımız üzerinde etkili oluyor. Pittsburgh’daki Carnegie Mellon Üniversitesi’nden psikiyatri uzmanı doctor Sheldon Cohen, 30 yıldır bu konuyu araştırıyor. Geçenlerde 200 sağlıklı gönüllü denekle çalışmış Cohen ve bu denekleri bir hafta incelemiş. Önce grip virüsü vermiş bu gönüllülere ve bir hafta sonunda çok iyi sosyal ilişkileri olan kişilerin virüse rağmen grip olmadığını veya grip olsalar da çabuk atlattıklarını görmüş. Hayata daha olumlu bakan, daha iyimser ve ılımlı karakterli denekler, hiç hastalanmamış bile. Özetle araştırmacılar artık sosyal ilişkilerle sağlık arasında doğrudan bir bağ olduğuna daha çok inanıyor ve araştırmalar da bunu kanıtlıyor.

Peki madem sosyal ilişkiler, mutluluk sağlığımız üzerinde bu kadar etkili, o halde hangi ülkelerde halk daha mutlu ve daha sağlıklı? Bunun için Birleşmiş Milletler’e bakıyoruz, kuruluş geçtiğimiz günlerde 2017 Mutluluk Raporu’nu yayınladı. Buna göre dünyadaki en mutlu ilk üç ülke Norveç, Danimarka ve İzlanda. Türkiye geçen yıl 78. sırada yer aldığı raporda bu yıl 9 sıra birden yükselerek 69’uncu oldu.

Peki Amerika listenin neresinde? Amerika’da kişi başına düşen gelirin artmasına rağmen Amerikalılar mutsuz ve BM sıralamasında 14’üncü sırada. 155 ülke arasında en mutsuz insanlar, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yaşıyor. İç savaşın devam ettiği ve milyonlarca insanın evlerini terk etmek zorunda kaldığı Suriye de raporda 152. sırada.

Bundan nasıl bir sonuç çıkarsak? Sağlıklı ve uzun bir ömür için evde ve dışarda sosyal ilişkilerinizi iyi tutun, olumlu ve mutlu bir hayat yaşayın. Kolay gelsin!

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ‘Kadın Olmak’

Mart ayı Amerika’da ‘Kadın Ayı’ olarak kutlanıyor. Ben de sadece 8 Mart’ta ve yalnızca Mart ayında değil, yıl boyunca kadına saygı ve sevgi gösterilmesi çağrısında bulunarak merak eden okurlar için bazı rakamlar vermek istiyorum. İşte size Dünya Kadınlar Günü’nde Amerika’dan bazı istatistikler.
ABD’de kadınlar işgücünün yaklaşık yarısını oluşturuyor. Kadın haklarını savunan dernekler, bu kez 8 Mart’ta kadınların bir gün için işi bırakması çağrısında bulundu. Bu çağrı nelere mal olabilir sizce?
Amerika’da çalışan kadınlar bir günlüğüne çalışmasa, ekonomi sallanır, deyim yerindeyse. Çalışan kadınların Amerikan gayrisafi milli hasılasına katkısı yılda 7 trilyon 600 milyar dolar. Bu açıdan bakıldığında Amerikalı kadınların işi bir gün bırakması gayrisafi milli hasıla açısından Amerika için 21 milyar dolar kayıp anlamına gelir.

Üstelik Amerikan İlerleme Merkezi’nin 2010 yılındaki nüfus sayımına dayanarak verdiği rakamlara göre, tek sorun bu değil. Kadınlar iişgücü içinde o kadar çeşitli işler yapıyorlar ki bu sektörlerden bir gün için bile olsa çekilmeleri, hayatı felç eder. ABD’de kreşler ve çocuk yuvalarında çalışanların yüzde 94’ü, kreşlerde ve okul öncesi eğitimde öğretmenlerin yüzde 97’si, sağlık görevelilerinin 88’I ve hastabakıcıların yüzde 90’ı kadın. Bu sektörlerde ne kadar büyük bir karışıklık yaşanacağını düşünün, kadınlar işbaşı yapmazsa. Özetle kadınlar işgücünün vazgeçilmez bir parçası.
Elbette çoğu kadının da evde çalıştığını, çocuk baktığını, evişi yaptığını da gözardı etmemek gerek. Ekonomist Nancy Folbre’ye göre, ev bütçesine parasal katkıda bulunmayan bu kadınlar aslında aile bütçesi üzerindeki çok büyük yükleri üstleniyor. Çünkü bu işler başkalarına verilse, aile bütçesinin büyük bölümü çocuk bakıcılarına ve temizlik işçilerine gideceği için büyük bir masraf ortaya çıkacak. Folbre bu işlerin de tanınması ve paraya çevrilmesi gerektiğini savunuyor, ev kadınlarına maaş önerisi getiriyor. McKinsey Küresel Enstitüsü’ne göre, ev kadınlarının gayrisafi milli hasılaya katkısı yılda 10 trilyon dolar değerinde. Bu, gayrisafi milli hasılanın yüzde 13’ü demek.

Amerika’da işgücü son yıllarda ciddi bir değişiklik geçirdi. Ekonominin her zaman değerli ve vazgeçilmez bir parçası olan kadınlar işgücüne giderek daha büyük oranlarda katılmaya başladı, hatta evi geçindirir hale geldi. Çalışma Bakanlığı’na göre, 2015 yılında annelerin yüzde 42’si ailelerde evi geçindiren kişiydi. Çocuklu kadınların yüzde 22,4’ü aile bütçesine katkıda bulunan eş rolündeydi ve aile bütçesine yüzde 25 ile yüzde 49 oranında katkıda bulunuyordu.

ABD’de kadın sağlığıyla ilgili birkaç istatistik daha getireyim gündeme.

*18 yaşın üstündeki kadınların %13’ü sağlıksız

*Sigara içen kadın oranı %13,6

*Alkol kullanım oranı %17,4

*Spor yapan kadın oranı %45,8

*Obez kadın oranı %38,5

*Yüksek tansiyonu olan kadın oranı %33,4

*Kadınlar arasında en yüksek ölüm nedeni kalp hastalıkları, kanser ve kronik solunum rahatsızlıkları.

Bütün dünya kadınlarına selam olsun!