Amerikalılar birçok konuda ciddi bir bölünmüşlük yaşıyor. Bunlardan biri de siyasi görüşlerini açıklama konusundaki farklı düşünceler ve kaygılar. CATO Enstitüsü adlı araştırma kuruluşunun “2017’de Amerika’da İfade Özgürlüğü ve Hoşgörünün Durumu” adlı anketi, günlerdir tartışılıyor. Çünkü anket sonuçları Amerikan toplumu içinde önemli konularda ayrışma olduğunu gösteriyor. Bu bölünmüşlük siyasi konularda daha da derinleşiyor.

CATO Enstitüsü adlı araştırma kuruluşuna göre, Amerikalılar’ın yüzde 71’i, birçoklarının karşı tarafın görüşlerinden farklı olabileceği düşüncesiyle veya önyargıya hedef olma kaygısıyla siyasi görüşlerini açıklamaktan, siyasi konulara girmekten kaçındığını gösteriyor. Araştırmaya katılanların %58’i, siyasi görüşlerini açıklamaktan ‘korktuklarını’ söylüyor.

Peki bu oran Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında farklı mı? Cumhuriyetçiler’in yüzde 73’ü, görüşlerini sakladıklarını itiraf etmiş. Bağımsızlarınsa %58’i açık konuşmaktan çekindiklerini söylemiş. CATO’nun anketine 2,300 kişi katılmış. Sonuçlar, Demokratlar’ın siyasi görüşleri konusunda kendilerini sansürlemekten hoşlanmadığını gösteriyor. Demokratlar’ın yüzde 53’ü ‘siyasi görüşlerimi saklama ihtiyacı duymuyorum’ demiş. Birçok Amerikalı, siyasi konularda açıkça konuşamamanın, ifade özgürlüğüne gölge düşürdüğünü, bu hakkı kısıtladığını kabul ediyor ve bundan kaygı duyuyor.

 

‘Nefret söylemlerine’ gelince, CATO’nun araştırmasına katılan Amerikalılar’ın çoğu bu konuda kesin çizgilerle belirlenmiş bir tanım olmadığı için bu tür konuşmaları engellemenin zor olduğunu düşünüyor. Ankete katılanların yüzde 40’ı federal hükümetin nefret söylemlerini yasaklamasını istiyor. Yüzde 59’lik bir kesimse ‘devlet nefret söylemine izin versin’ diye görüş belirtiyor. Ahlaki açıdan nefret söylemlerini ‘kabul edilebilir’ bulanların oranı yüzde 19. Yüzde 79 gibi yüksek bir oransa her türlyü nefret söyleminin ‘kabul edilemez’ olduğunu ve bu tür söylemlerin şiddet eylemi sayılması gerektiğini savunuyor.

Siyah Amerikalılar’ın yüzde 59’u, Latin kökenlilerin yüzde77’si, beyazların yüzde 87’si, bu görüşte. Siyahların üçte ikisi, ırkçı sözler söylemenin, ırkçı olmak kadar kötü olduğunu düşünürken, bu oran Latinler’de yüzde 61, beyazlardaysa sadece yüzde 34. Siyahların dörtte üçü, ‘nefret söyleminin bir şiddet eylemi olduğuna’ inanıyor. Buna inanan Latin kökenlilerin oranı yüzde 72, beyazların oranıysa yüzde 46.

Ben de Amerikalılar’ın gerçek siyasi görüşlerini en yakınlarından bile sakladığını düşünüyorum. Neden derseniz, hatırlayın geçen yıl 2016’daki başkanlık seçimlerinde kimse Donald Trump’ın kazanacağına ihtimal vermiyordu. Yalnızca bazı uzmanlar ‘gizli Trump hayranları’nın varlığına dikkati çekiyor ve seçimin kaderini onların belirleyeceğini söylüyordu. Ne oldu? Trump kazandı, kamuoyu yoklamaları ve uzmanların çoğu bu sonucu beklemiyordu. Bu yüzden bazı Amerikalılar’ın sandık başında tercih yaptığı ne kadar doğruysa bazılarının da kime oy verdikleri konusundaki gerçeği gizledikleri o kadar doğru.

Görev süresinin ilk yılında Trump’ın alışılagelmiş siyasi iç ve dış stratejilerin ne kadar dışında kaldığına ve halktan gördüğü destek oranının %30’ların üstüne çıkamadığına tanık oluyoruz. Bakalım Trump’ın icraatları Amerikalı seçmenin tercihini bir sonraki seçimde etkileyecek mi? Yaşayıp göreceğiz.