Japonya’daki üçlü felaketin insani boyutları henüz tam ortaya çıkmadı. Enkaz altında kalanların hepsi çıkarılamadı, dalgalara kapılanların tamamı kıyıya vurmadı. Fukuşima’yı kontrol altına alma çabaları henüz başarıya ulaşmadı.
Japonya bu felaketler karşısında dirayetini kaybetmemeye çalışırken, piyasalar girdikleri panik halinden çıkma konusunda aynı beceriyi henüz gösterebilmiş değil.
Yatırımcıların bu panik hali Citigroup’un baş ekonomisti Willem Buiter’ı etkilemiş olmalı ki deneyimli uzman Bloomberg televizyonuna verdiği demeçte “Piyasalar korkak, hep en kötü senaryoları düşünüyor,” yorumunda bulundu.
G7 bakanları mali açıdan artan radyasyon seviyesi kadar “toksik” risk taşıyan Yen’deki sağlıksız yükselişi durdurmak üzere piyasalara ortak müdahale kararı aldılar. Belki bu önlem piyasaların “panik-ataklarını” atlatmasında etkili olabilir.
Bu arada serinkanlı görüşleri olanlar da yok değil. Örneğin IHS Global Insight’ın baş ekonomisti Nariman Behravesh, 16 Mart tarihinde yayınladığı değerlendirmeye Katrina fırtınası ve Kobe depreminden alınan dersleri de katarak bu tür felaketlerin ekonomi üzerindeki olumsuz etkisinin en fazla bir ya da iki çeyrek boyunca süreceğini açıkladı. Ekonomi uzmanı o yüzden de Japonya’nın büyüme hızı tahminini %0.5 oranında düşürdü. IHS Global Insight uzmanı, bu zorlu geçecek bir- iki çeyrek sonrasında ise yeniden imar çalışmalarıyla Japon ekonomisinin tekrar canlanacağı öngörüsünde de bulundu.
Bu serinkanlı yaklaşımın arkasında Sendai bölgesinin Japon endüstrisinin kalbi olmaması ve enerji kaynaklarının sadece %10 düzeyinde kayba uğraması olguları var.
Ulusal Avustralya Üniversitesi’nin Doğu Asya Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı Peter Drysdale de Sendai bölgesinin Japonya’nın milli gelirinin sadece %2’sini temsil ettiğini söyleyerek, Fukuşima reaktörüne su taşıyan helikopterler gibi yatırımcıların içine su serpmeye çalıştı.
Panik içindeki yatırımcıların içine su serpecek diğer faktörleri ise uzmanlar şöyle sıralıyor:
-Hani her işte bir hayır vardır derler ya, o hesap, Japonya’nın artık ekonomik liderlik sıralamasında ikinciliği Çin’e kaptırmış olması
– Japonya’da ilk zamanlarda görülecek yavaşlamanın enerji talebini azaltacağı
– Otomobil, çelik üretiminde Japonya’da görülen kesintilerin yaratacağı boşluğun başka üretici ülkeler tarafından rahatlıkla kapatılabilecek olması.
1995 yılındaki Kobe depreminde Japonya’nın kaybı 114 milyar Dolar’ı aşmıştı. Reuters haber ajansı da Sendai’deki felaketler zincirinin yol açacağı kaybı 200 Milyar dolar olarak telaffuz ediyor.
Elbette daha hiç kimse yaşanan can kaybının yol açtığı manevi hasarın boyutunu ölçecek ekonomik modele sahip olmadığı için bu noktada insanın yüreğine sadece tarifi zor bir ağırlık çöküyor.