IMF mi? Strauss-Kahn mı? Tecavüz mü?

Posted May 15th, 2011 at 10:32 pm (UTC-5)
Leave a comment

IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın bir otel görevlisine cinsel tecavüz girişiminde bulunduğu iddiasıyla New York havaalanında gözaltına alınması okyanusun iki yakasında şok dalgalarına yol açtı.

Fransızlar 2012 başkanlık seçimlerinde Sosyalist Parti’den aday olması beklenen Strauss-Kahn’ın, suçsuzluğu kanıtlansa dahi, artık bu yarışta yer almayacağını düşünmeye başladılar bile.

Bir kısım Fransızlar buna ulusal bir utanç konusu olarak bakarken, bir kısmı da Strauss-Kahn’a bir tuzak kurulmuş olabileceğine işaret ediyor.

Hatta bazıları Amerikalıların püriten ahlakçılıklarıyla bu işi biraz abartmış olabileceklerini bu yüzden de –kendi aralarında “şampanya sosyalisti” diye adlandırsalar da — Strauss-Kahn’ı hemen damgalamamak, siyasi kariyerini de yargısız infazla ipe çekmemek gerektiğini söylüyor.

Tartışma kısa süre sonra Fransa ile Amerika arasında kültürel bir “pot is calling the kettle black” yani “tencere dibin kara seninki benden kara” yarışmasına dönüşürse şaşırmamak gerek.

İşin doğrusu Fransız basını politikacıların özel hayatına karışmamak konusunda yıllardır net bir çizgiyi takip ediyor. (Konu taciz ve tecavüz olunca elbette durum farklı.) Buna karşın Amerikan basını politikacıların özel hayatını hallaç pamuğu gibi atmaya bayılıyor.

Bu yüzden de gün olmuyor ki gazeteler yeni bir skandalla çalkalanmasın. Hatta öyle ki, bazen kimin hangi skandala karıştığını bile akılda tutmak zor.

Ama yine de Bill Clinton’ı Monica Lewinsky ile ilişkisi; bu yüzden de onu koltuğundan etmeye çalışan dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingrich’in tam da o sıralarda bir Kongre çalışanı ile aynı durumda olduğunun ortaya çıkması seks skandallarına verilebilecek en “esaslısından” bir-iki örnek.

Aslında örnekleri daha da çoğaltmak mümkün: Havaalanı tuvaletlerinde uygunsuz davranışlara giren politikacılar, dağa yürüyüşe gidiyorum diyip de günlerce sevgilisiyle ortadan kaybolan eyalet yöneticileri, sevgilisi cinayete kurban gittiği için yok yere töhmet altında kalan Kongre üyeleri, evlilik dışı ilişkisi ortaya çıkınca sevgilisinin kocasına sus payı olarak usulsüz ödemeler yapan Senatörler…

Ne ararsanız var!

Skandallar sadece politikacılarla da sınırlı değil. Özel sektördeki yöneticiler de sık sık gazetelere malzeme oluyor. Şirketler yöneticilerinin, çoğunlukla da erkek çalışanlarının karıştığı seks skandalları yüzünden milyarlarca dolarlık tazminat davalarını kaybediyor.

Hatta bazen bu skandallar “Ay inanmıyorum!!” dedirtecek iddiaları bile içeriyor.

Mesela alın size, New York’taki bir hedge fonunu hedef alan seks skandalı… S.A.C. adlı fon için çalışan Çin asıllı Andrew Tong, patronu Jing Tiang’ın, kendisine zorla kadınlık hormonu verdiğini ve yine zorla kadın kıyafetleri giydirdiğini söyleyerek 2007 yılında cinsel taciz davası açmıştı. Davacı, patronunun kendisine agresif erkek davranışlarından sıyrılıp “daha itaatkar, daha dikkatli bir çalışan” olması için kadınlık hormon verdiğini iddia ediyordu.

Bundan daha tuhaf seks skandalı olur mu? Olmaz. Umarım da olmaz.

Peki Amerika’da neden bu kadar seks skandalı oluyor?

Amerika’da daha çok olmuyor, sadece Amerika’da tacize uğradığını düşünenler, bunu dile getirdiklerinde utandırılmayacaklarına, kendilerini daha da güç durumlara koymayacaklarına inandıkları için ortaya çıkabiliyor. Yani Amerika’da buzdağının görünen ucu neyse, buzdağının boyu da o… Yani en azından ona yakın…

Tacizin her türü yasak. Yasaklar konusunda da zorunlu bir “bilinçlendirme” çabası var.

Yasalar gereği her şirket, her federal daire yeni işe başlayan herkese “cinsel tacizi önleme” eğitimi veriyor.
Bu eğitim seminerlerinde çalışanlar hangi söz ve eylemlerin cinsel taciz olarak addedildiğini, başlarına böyle bir durum geldiğinde ne yapmaları gerektiğini öğreniyor. Yöneticiler de aynı eğitime tabi… Ama onlarınki biraz daha detaylı, mesela onlara çalışanlarından biri bu tür bir şikayetle kendisine geldiğinde atması gereken adımlar da öğretiliyor.

Hatta “Geçmiş zaman, ben o dersi aldım ama unutmuşum” bahanesine kimse sığınmasın diye, belirli aralıklarla da bu eğitimler tekrarlatılıyor.

Şirketler sadece bu eğitimle de yetinmiyor, bir de üstüne “cinsel taciz” sigortası alıyorlar. Böylelikle başlarına olmadık davalar açıldığında kurumun geleceğini tehlikeye atmaktan kurtuluyorlar.

Şimdi Fransızlar başı daha önce iki kez daha seks skandalı nedeniyle derde giren Dominique Strauss-Kahn yüzünden Amerikalıların püriten ahlakçılığına burun kıvırabilirler. Ama Fransa’daki cinsel tacizi önleme yasasının kapsam bakımından Amerikan yasalarından biraz daha dar olduğu söylenebilir. Fransız yasası sadece “amir ile memur” ya da “işveren ile işçi” arasındaki tacizi tanıyor, “aynı mevkide çalışanlar arasındaki” tacize değinmiyor. Dolayısıyla mağdurları koruma bakımından Amerikan yasasının gerisinde kalıyor.

Türkiye’de de yeni Borçlar Kanunu da patronları cinsel tacizi önlemekle yükümlü kılıyor. Ama şirketler bu konuda nasıl bir bilinçlendirme çalışması izliyor, merak ettim doğrusu — en az Dominique Strauss-Kahn’ın durumunu merak ettiğim kadar?

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Melek Çağlar

Melek, meslek yaşamına yazılı basında başladı. Haftalık Barometre gazetesinde muhabir ve Management-Marketing sayfa editörü olarak çalıştıktan sonra 1990’lı yılların başında aynı gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı.

Meslek yaşamına kısa bir ara verip İngiliz Kraliyet bursuyla City University London’da gazetecilik eğitimi aldı. 1994 yılında Amerika’ya yerleşmeden önce Hürriyet gazetesinde çalıştı. Meslek yaşamına halen Internet, radyo ve televizyon yayıncılığı yapan Amerika’nın Sesi’nde devam ediyor.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Melek, yüksek lisans derecesini 2002 yılında tamamladığı George Washington Üniversitesi MBA programından aldı.

YENİ EKONOMİ HAKKINDA

Washington'da alınan siyasi kararları, New York'ta piyasalara yön veren hareketleri ve 50 eyalette sıradan insanların yaşadığı ekonomik gerçekleri ‘Yeni Ekonomi’ farklı bir bakış açısıyla okuyucularına sunuyor.

Yeni girişim ve girişimciler, hız kazanan trend'ler, uzman değerlendirmeleri, araştırmalar, sayısal veriler, kısacası Amerikan ekonomisinin performansına dair tüm sağlıklı bilgiler ‘Yeni Ekonomi’de.

‘Yeni Ekonomi’, ilgi duyanların takip etmekten sıkılmayacağı yeni ekonomik normların ‘yol haritasını’ çıkarıyor.

Yahoo! Ekonomi

Archives