Küreselleşme ile birlikte yeni teknoloji ve ürünlere erişim her zamankinden daha kolay hale gelince ülkelerin rekabet gücü arayışı da en hızlı ve en ucuz üretim sürecinden çok beyin gücüne odaklandı. Zira, önümüzdeki yıllarda ülkelerin kaderlerini belirleyecek unsur işgücünün çokluğu ya da azlığı değil, beyin gücünün varlığı ya da yokluğu olacak. Yani ne kadar çok yaratıcı olunursa, ne kadar çok ürün geliştirilirse ülkelerin rekabet şansı da o kadar artmış olacak.
Hangi ülke içinden birkaç Steve Jobs çıkarmayı ya da IPhone/IPad gibi çığır açacak yeni ürünleri icat edecek modern zaman mucitlerini istemez ki…
Bu yenilik arayışı Amerika’dan, Avrupa’ya, Asya’dan Afrika’ya her kıtaya salgın gibi yayılıyor. Yıllarca bilim ve teknolojiye öncülük eden Amerika, bu liderliğini korumak için yaratıcılığa sımsıkı sarılıyor. Kısa pantolonlarıyla sokaklarda haylazlık yapması beklenen 11-12 yaşlarındaki çocuklar, Beyaz Saray’a davet edilip, elleri ceplerinde, geliştirdikleri projeleri, fikir ve icatlarını büyük bir güvenle Başkan Obama’ya anlatıyor.
Başkan Yardımcısı Joe Biden da bu gençlerden feyz alarak teknoloji ve bilimde Amerika’nın liderlik konumuna hiç bir ülkenin erişemeyeceğini, hele hele hür düşünceyi yasaklayan Çin gibi baskıcı ülkelerin asla yaratıcı olamayacağını söylüyor.
Türkiye de rekabet gücünün artık yalnızca genç ve dinamik nüfus, ucuz işgücü ve coğrafi avantaja dayandırılamayacağının farkında. Bu yüzden de Türk üniversiteleri beyin göçü için bir cazibe merkezi olmayı umuyor, ülke dışındaki Türk akademisyenleri, araştırmacıları tersine beyin göçüyle Türkiye’ye yeniden çekmeyi umuyor.
Ama aynı zamanda Türkiye’deki mevcut beyin gücünü iyi değerlendirmek, yeni teknolojilere kaynak yaratmak da gerekiyor. Son zamanlarda Türkiye’de parası olanla-projesi olanı buluşturan, bir anlamda bu iki güç odağı arasında çöpçatanlık yapan süreç başladı ama belki daha fazlası gerekiyor… Mesela bu projelere küresel alanda da “doğru eşi” seçecek süreçler gerekiyor.
Aslında bu tür bir sürece gösterilecek örneklerden biri Amerika’nın Sesi’nden Barış Ornarlı’nın geçen haftaki haberinde yer alıyor.
Ornarlı’nın haberine göre, New York merkezli TürkTechNet (TTN) çiçeği burnunda Türk teknoloji şirketlerini Amerikalı yatırımcılarla buluşturmak üzere bir program başlatmış durumda.
New York Başkonsolosluğu’nun da desteklediği program çerçevesinde New York’a gelmeye hak kazanan Türk teknoloji guruları 21-24 Mayıs tarihleri arasında tam bir eğitim kampına alınacak. Kampta katılımcılara, ürünlerine finansman bulma yolları öğretilecek ardından da Amerikalı yatırımcılara geliştirdikleri ürün veya teknolojileri anlatma fırsatı verilecek. Bu sunumlar sonrasında ürünü beğenilen Türk teknoloji firmaları istedikleri sermayeye ulaşmış olacaklar. Üstelik bu tür bir fırsat için tek para ödemeleri de gerekmiyor. Yolculuk dahil bir haftalık tüm konaklama masrafları TürkTechNet tarafından karşılanıyor.
TürkTechNet’ın eğitim kampı için başvurular 30 Mart günü sona eriyor. Türkiye’de çiçeği burnunda teknoloji şirketi olanlar ve kendilerine bu konuda güvenenler için başvuru koşulları ile ilgili linki’ veriyor, bu tür fırsatların sayıca çok daha fazlalaşmasını diliyorum.