Amerika’daki son istihdam raporuna göre Temmuz ayında 209 bin yeni iş sahası açıldı. Bu rakam, daha önceki üç aya göre düşük ama malum madalyonun her zaman bir de diğer yüzüne bakmasını bilenler, son altı ayın bilançosuna bakıyor ve bu dönem içerisinde istihdam piyasasına her ay 200 binin üzerinde ek iş yaratıldığına dikkati çekiyorlar. 200 bin eşiği, mali krizden bu yana uzmanların ekonominin tam anlamıyla düze çıkması ve işsizliğin kriz öncesi dönemdeki seviyesine dönmesi için gerekli gördüğü seviyeydi.
Son altı ayda da bakiyeye bakıldığında 1 milyon 500 bin kişiye iş sahası açılmış. Bu, 2006 yılından beri Amerikan ekonomisinin altı aylık dönem için tanık olduğu en iyi dönem. Unutmamak gerekiyor ki 2008 mali krizi sonrasındaki iki yıllık dönemde yaklaşık 9 milyon Amerikalı işinden oldu. İmalat ve inşaat sektörlerinde çalışanlar da en fazla darbeyi yiyenlerdi. Ancak her iki sektörün de son altı aylık dönemde güçlü bir çıkış yaptıkları gözden kaçmıyor.
Bir de dikkatlerden kaçmaması gereken özellikle büyük tartışmalara ve Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki bütçe savaşlarına rağmen federal hükümetin de işe alımları yeniden hızlandırmış olması. Üstelik bu alımlar sadece federal hükümetle de kısıtlı değil eyalet yönetimleri de yeni eleman arayışında.
Uzun zamandır ekonomistler, işe alımlardaki yükseliş trendinden hoşnut olsalar da; niteliksel olarak hala eksik kalan bir yana dikkati çekiyorlardı, bu da yeni açılan iş sahalarının düşük ücretli işler olmasıydı. Ancak işte bu eksiklik de son dönemde giderilmiş oldu. Zira son alımlar daha çok orta sınıfa hitap eden işler.
Merkez Bankası Başkanı Janet Yellen de aynı konuya daha önce vurgu yapmış ve insanlara daha fazla yüksek ücret maaş ödeyen iş sahalarının arttığını görmek istediğini söylemişti. Yellen, özetle maaşların enflasyonun gerisinde kalmaması gerektiğini vurgulamıştı. Merkez Bankası Başkanı’nın bu öngörüsü ya da isteği diyelim henüz yerine gelmiş değil. Bu yüzden de banka her ne kadar varlık alımlarını düzenli olarak azaltmaya devam etse de, temel faiz oranlarına hala dokunmuş değil. Ekonomistlerin genel beklentisi faizlerdeki yukarıya doğru oynamanın gelecek bahara ya da yaza kaldığı yönünde.
Merkez Bankası faiz konusunu ağırdan alsa da hem işsizlik hem de ekonominin genel gidişatının Kasım ayında yapılacak ara seçimlerde ana tema olması bekleniyor. Seçmenler büyük ihtimalle Senato’nun üçte birini, Temsilciler Meclisi’nin de tamamını değiştirmek için kullanacakları oylarda 2006 yılından beri yakalarından düşmeyen işsizliği veya işsizlik korkusunu ortadan kaldıracağına inandıkları adaylara meyledecekler. İşte o döneme kadar eğer daha fazla istihdam alanı açılır, üstelik bu yeni işler de daha dolgun ücretler sağlarsa seçmenler, bu olumlu gelişmede hangi partiye “kredi” veriyorlarsa o yönde oy kullanabilirler….