Büyük Kanyon I (Grand Canyon)

Posted March 30th, 2011 at 5:10 pm (UTC-5)
1 comment

Arizona eyaletindeki “Büyük Kanyon” parkı Amerika’nın en eski ulusal parkı. Plan, Las Vegas’dan otomobil kiralayıp günü birliğine 2,5 saat uzaklıktaki kanyona gitmek.
Yollar bomboş, hava serin, bulutlar beyaz, gökyüzü masmavi.

Amerika’nın uçsuz bucaksız yollarından geçerken  küçük yerlerde durmaya, dükkanlarına lokantalarına uğramaya bayılırım.  Dağın başında yol kenarında küçük bir lokanta. Read the rest of this entry »

Washington’a geldi bahar..

Posted March 26th, 2011 at 4:47 pm (UTC-5)
2 comments

Başkent Washington’u  “Kiraz Festivali” nedeniyle yüz binlerce kişi ziyaret ediyor.

Potomac

 

Read the rest of this entry »

Bill Pecoslu ama Pekos Bill değil..

Posted March 24th, 2011 at 1:36 pm (UTC-5)
Leave a comment

(Bir önceki hikâyenin devamı)
Amerikan folklorunun efsanevi kovboyu Pekos Bill, takma adını Pecos nehrinden alıyor.
Yolum oralara düşmüşken çocukluk kahramanımı da bir soruşturayım dedim.  Yol kenarındaki bu lokantada hem Pecoslularla sohbet eder hem de kahvaltı  yaparım diye düşündüm.

Read the rest of this entry »

¿Entiende el inglés? Pecos Bill? No?

Posted March 21st, 2011 at 8:24 pm (UTC-5)
1 comment

(Üç zaman önce)

Türkiye’de  1950’li yılların başlarında yayınlanan Pekos Bill dergisi renkleri, kaliteli  baskısı ve  güzel çevirisiyle  biz çocukların  en sevdiği resimli dergiydi. Türkiye’de  yayınlanmış  ilk çizgi roman bile olabilir.  İtalya’dan ithal  olduğunu sandığım derginin birkaç sayısını hayal meyal hatırlıyorum.  O zamanlar  kısaca tommiks-teksas dediğimiz çizgi roman dergileri  daha çıkmamıştı.  Çıktıklarında  onlara kıyasla çok daha pahalı olduğundan tutunamadı Pekos Bill dergisi.
Santa Fe çevresinde dolaşırken  çocukluk kahramanımı  bir soruşturayım dedim.

Bill, takma adını Arizona eyaletinin  Pecos nehrinden alıyor.  Amerikan folklörünün efsanevi kovboyu, tabiri caiz ise vahşi batının ölümsüz kahramanı,  Amerika’nın ilk Süpermen’i. Pekos Bill de Süpermen gibi silah kullanmaz, suçluları kemendiyle yakalar.
Amerika’da ilk kez 1923 yılında Edward O’Reilly adlı bir yazar  söz etmiş Pecos Bill’den.
(Resimleri büyütmek icin üstüne iki kez tıklamanız şart. Çünkü teknik servis  “IT Support”  bir defada yapmayı  beceremiyor) Read the rest of this entry »

Amerika Vietnam’da neden yenildi?

Posted March 17th, 2011 at 3:05 pm (UTC-5)
Leave a comment

20 yıl süren Vietnam savaşında 58,175 Amerikan askeri öldü. Kuzey ve Güney Vietnam’da ise 2 milyondan fazla asker ve sivil hayatını kaybetti.  Amerika’nın komünist birliklerin gizlenmesini önlemek için ormanlar ve tarım alanlarına yaprak dökücü zehirli ilaçlar püskürtmesi on binlerce kişinin hastalanmasına ve yüz binlerce hektar alanın kullanılamaz haline gelmesine sebep oldu.
Şimdi olduğu gibi Amerika o zamanlar da Dünya’nın en güçlü askeri ülkesiydi.

Savaş boyunca Amerikan savaş uçakları Vietnam, Kamboçya ve Laos’da, 113,716 yere toplam 6,727,084 ton bomba attı. Yanlış okumadınız. 6 milyon 727 bin küsur ton. İkinci Dünya Savaşı sırasında müttefik ülkelerin Avrupa ülkelerine yağdırdığı toplam bomba miktarı ise 2,700,00 ton. Read the rest of this entry »

“Lolan Güzeli” Asyalı mı Avrupalı mı?

Posted March 16th, 2011 at 12:24 pm (UTC-5)
13 comments

Çin hükümeti, Orta Asya’nın binlerce yıllık tarihine ışık tutması mümkün iki mumyayı ani bir kararla Amerika’daki sergiden geri çekti. 18 Şubat’ta, Philadelphia’daki Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji müzesinde açılan “İpek Yolunun Gizemleri” adlı sergi 28 Mart’a kadar devam edecekti. Ancak Çinliler, daha önce başka Amerikan kentlerinde milyonlarca kişinin gözlerini üzerinden ayıramadığı, serginin gözbebeği iki mumyayı, bilinmeyen nedenlerle geri çekmeye karar verdi.

Doğal mumyalardan biri Lolan Güzeli diğeri ise bir bebek. Çin, Yingpanlı Erkek diye bilinen mumyanın da sadece giysilerini göndermiş.  Doğaldan kasıt, cesetlerin binlerce yıl çölün kuru havasında kendi kendine korunmuş olmaları.

Tarım Havzasına Taklamakan Çölü civarındaki mezarlıklar 1934 yılında bulunmasına rağmen ancak 2005 yılında kazılabilmiş. En eskisi 4 bin yıllık 167 mezarda 30 mumya ve binden fazla eser çıkarılmış. Read the rest of this entry »

Türk bayrağı önünde Aziz Patrick Günü

Posted March 13th, 2011 at 8:14 pm (UTC-5)
Leave a comment

Philadelphia’da  bugün Aziz Patrick onuruna geçit resmi vardi. Tesadüfen rastladım.  Gerçi Aziz Patrick Günü 17 Mart’ta kutlanıyor ama yaşamasını çok seven İrlandalilar eğlenmeye bugünden başlayalım diye düşünmüs olabilirler.  Aziz Patrick’siz İrlanda düşünülemeyeceği gibi içkisiz  Aziz Patrick günü de düşünülemez. Resmi renk ise yeşil..
(Resimleri büyük boy görebilmek için üstüne ayrı ayrı  iki kez tıklamanız gerekiyor)

Read the rest of this entry »

Sansür nasıl delinir

Posted March 11th, 2011 at 5:07 pm (UTC-5)
1 comment

AİHM, İnternet Sansürü’nde Türkiye’yi Sorguya Aldı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Ahmet Yıldırım ve Yaman Akdeniz’in internet sansürüne karşı yaptıkları başvuruyu incelemeye aldı; Türkiye’ye yanıt vermesi için 9 Haziran’a kadar süre tanındı.

Cyber-Rights.Org.TR sitesinin önceki gün (7 Mart) yaptığı yazılı açıklamaya göre, Denizli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.06.2009 tarih 2009/377 sayılı kararıyla engellenen Google Sites ve Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 26.06.2009 tarih 2009/45 sayılı kararıyla engellenen Last.Fm siteleri ile ilgili başvuru dosyalarının 31 Ocak’taki AİHM kararıyla birleştirildiğini belirtti.

Mahkeme, Türkiye’ye bu sorulara yanıt vermesi için 9 Haziran tarihine kadar süre tanırken, Cyber-Rights.Org.TR sitesi de başvurulara müdahil olma isteği bulunan sivil toplum örgütlerin görüşlerini 24 Nisan tarihine kadar AİHM’e göndermesi gerektiğini belirtti.

http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/128450-aihm-internet-sansurunde-turkiyeyi-sorguya-aldi

(Türkiye’nin ilk siyasi mizah dergisi Diyojen’den. Teodor Kasap (1842-1907) tarafından 1869 yılında yayınlanır. Diyojen’de ilk karikatür 23 Kasım 1871 tarihinde basılır.) Read the rest of this entry »

Hamas? Hangi Hamas

Posted March 10th, 2011 at 6:00 pm (UTC-5)
15 comments

Geçenlerde kafeteryadan kahve almak için asansöre bindim.  Asansörde birlikte birkaç kez denize açıldığım Amerikalı bir arkadaşa rastladım. “Mehmet n’aber?” dedi. “İyilik, yuvarlanıp gidiyoruz işte.” dedim.

“Ortadoğu’da ne olup bitiyor?” diye sordu.  Türkiye Amerika’da Ortadoğu ülkesi sayıldığından, bizi, Araplar, Acemler konusunda çok bilgili sanıyorlar. Hani şu TV’ye çıkıp şöyle olursa böyle olur, böyle olursa şöyle olur deyip ahkâm kesen bilmişlerden.  Laf olsun diye   “Yeni bir şey yok” dedim.

-Hamas’tan haber var mı?

-Ne haberi?

-Yani ne yapıyorlar?

-Nerden bileyim ki?

-Ben seni Hamas uzmanı olarak biliyorum.

-Niye Hamas uzmanı olayım? Şaka yapıyorsun.

-Hayır. Hayır. Ciddiyim. Teknende Hamas hakkında bir kitap görmüştüm.

-Benim HAMAS kitabım yok. Hiç de olmadı.  Zaten olsaydı teknede değil evde olurdu.

-Gördüm yahu. Kitaplıktaydı. Adı “HAMAS Rehberi” idi. Ben de almak istedim ama bir türlü bulamadım.
Arkadaşımın ısrarı karşısında yavaş yavaş kaygılanmaya başladım. Çünkü Amerika HAMAS’ı terörist örgüt sayıyor. Övmek hatta adından söz etmek insanın başına iş açabilir. Daha da kötüsü federal suç sayılması bile mümkün.
Değil HAMAS rehberi, HAMAS’la ilgili hiçbir kitabım olmamasına rağmen korkmaya başladım. Küçük teknenim çevresinin Amerikan Kıyı Koruma gemileriyle kuşatıldığını,  helikopterlerden tekneye halatla deniz komandoları indiğini, iskelede vurucu timler konuşlandırıldığını, başıma çuval geçirildiğini, özel uçaklarla işkence için başka ülkelere götürüldüğümü, Guantanamo’daki gibi turuncu mahkûm elbiseleri giydirildiğimi görür gibi oldum.
Arkadaşıma tekrar hata yaptığını ve HAMAS kitabım olmadığını söyledim ve “Israr etmekten vazgeç ” dedim. “Tamam, tamam ama niye gizlediğini anlamıyorum. Sonuçta HAMAS kitabı okumak suç değil.” dedi.

Biliyorum ama niye kendimi tehlikeye atayım demek geçti içimden.
Laf aramızda hiçbir şeyi inkâr ettiğim falan yok. Çünkü HAMAS kitabım cidden yok. Ama bir yandan da merak ediyorum ne gördü de HAMAS kitabı sandı acaba diye. Yalan söylemiyor ya. Mesainin sonunu zor getirdim. Eve giderken marinaya uğradım.  Dar ahşap iskelenin ıslak ve kaygan döşemesinde buz gibi denize düşmeyi göze alıp tekneye atladım. Kilidi açıp kabine inince  bir de ne göreyim. Arkadaşımın dediği gibi rafta HAMAS kitabı var. Çocuk doğru söylemiş.

Bu kitabı aldığımı nasıl olur da hatırlamam.  Arkadaşımın dediği gibi üstünde HAMAS rehberi yazıyor.  Ne zaman satın aldım acaba? Hafıza kaybına mı uğruyorum? Alzheimer’s hastalığının ön belirtileri mi? Beynim mi sulandı?
Marina çalışanlarından beni sevmeyen biri,  başımı derde sokmak için kitabı gizlice tekneye koymuş olabilir mi?  Bazı eyaletlerde polislerin lüks otomobil ve teknelere el koymak amacıyla içine esrar koyduklarını sonra da karakolun zimmetine geçirdiklerini duymuştum. Belki de öyle bir durum söz konusu. Ben HAMAS üyesiyim diye tutuklanınca tekneye el koyacaklar.

Ama dur bakayım..


Vay anasını, kitap Hamas rehberi değil, Bahama adaları yani Bahamas  rehberi.  Bahama adaları hakkında. “2009 BAHAMAS Rehberi”

Rahat bir nefes aldım. Verilmiş sadakam varmış. Üstümden nasıl bir yük kalktı anlatamam.

And in English:

I took the elevator down to the cafeteria to get a cup of coffee.  On the elevator I bumped into a friend who has gone sailing with me several times. (I have a little pocket cruiser.)  He said “Mehmet what’s up?” “I said “Not much.” He said “What’s going on in the Middle East?” Since I am from Middle East he thinks I know more than he does, as though the authorities in the region call us every night to let us know what they are up to. I said “same ol’ same ol’.”

-What about Hamas? He said
-What about it?
-What they are up to?
– How should I know?

-Well I thought you were an expert on Hamas.

-What makes me an expert on Hamas? You must be kidding…
-No. No. I am serious. I saw a book on your boat on Hamas.
-I don’t have a book on Hamas. Never did. Even if I did, it would be at home not in the boat.

-Come on. I saw it on the bookshelf. It said “Guide to Hamas.” I wanted to buy one but I couldn’t find it.

At this moment I started getting concerned. Hamas is considered a terrorist orgaization by the US government and praising it or even mentioning its name can mean trouble or in extreme case a federal offense. Even though I don’t have a guide book on Hamas and for that matter any book on Hamas, I started thinking about being surrounded by Coast Guard frigates, Navy SEALs rappelling from helicopters, SWAT teams on  the dock, hood on my head, night flights, renditions, orange jumpsuits.
I said to my friend “You must be mistaken. I do not have a book on HAMAS and please stop insisting that I do…” He said “OK, OK but I don’t know why you are hiding it. It is not a crime you know.”  Maybe it is maybe not. I am not going to take chances.
Between you and me I really wasn’t denying it. I just didn’t have it.  But I wanted to know what made him so strongly believe that I did. I barely made it to the end of the shift. On the way home I stopped by the marina. Risking falling in to freezing water from the icy docks I unlocked the hatch and got inside the cabin.

And there it was. My friend was right after all.


How could I not know that I had this book?  It does say “Guide to HAMAS” doesn’t it? I am confused. When did I purchase this book?  Am I getting forgetful? Is this an early sign of Alzheimer’s?
Or did someone from the yard secretly plant it there to get rid of me? In some states I heard that cops would plant dope in expensive cars and boats and then impound them for their station. Maybe they will impound my boat if I am implicated in a HAMAS conspiracy.

But wait…

It is not a Guide to HAMAS… The book is about the Bahamas.

It is the “2009 Guide to the BAHAMAS.”

Wow! What a relief….

Dünyanın En Şanslı İnsanı

Posted March 5th, 2011 at 7:40 pm (UTC-5)
4 comments

(New Mexico, Los Alamos. Geçen ay.)

Amerika’da nükleer silah teknolojisi üzerinde hala araştırma yapan iki dev merkez var. Biri California eyaletindeki Lawrence Livermore,  diğeri ise New Mexico’daki Los Alamos. Yolumun üzerindeyken Los Alamos’a  uğrayayım dedim.
Kıraç, çıplak ve delik deşik dağların fiziki yapısı tesisteki  gizli araştırmaların niyet ve niteliğini yansıtır gibi.
(
Fotoğrafların büyüğünü görmek için üstüne  iki kez tıklamanız gerekiyor. Güvenlik içinmiş)


9 bin kişinin çalıştığı bu çok hassas tesise davetiyesiz girmek zor. Belki de imkânsız.
Benim gibi meraklı ama saf insan çok olmalı ki, sorguya çekilmeden çekip gitmemiz için ayrı bir çıkış yolu yapmışlar.
(Not: Gizli çekim) Read the rest of this entry »