“This is awesome. Awesome! Look Mom. Isn’t she awesome?” (Altyazı geçemiyorsak parantez içi çeviri imkanımız var ama değil mi 😉 Çevirisi: Harika birşey bu. Harika! Anne baksana. Bu (kız) harika değil mi?)
Günlerden bir gün. Washington’da bir süper marketin park yerindeyim. Alışveriş sonrası elimdeki poşetleri Burgy’min bagajına yerleştirirken bir yandan da kulağıma küçük bir çocuğun bu çığlıkları çalınıyor. Üstüme alınmıyorum tabii. Çünkü o an “harika” olduğumu düşünecek bir halde değilim. Marketten poşet poşet alışveriş yapmış, onları emektar motorumun hacmiyle beni her daim şaşırtan ve gururlandıran (!) bagajına tıkıştırmaya çalışıyorum çünkü 🙂 Harikalığı bırakın bir kenara, o poşetleri birer birer motora tıkalarken vahşi bile görünüyor olabilirim! 🙂 Burgman’ların bagaj hacmini bilmeyenler için söyleyeyim: Bagaj çok büyük! İki kask, iki ceket almışlığı vardır. Hatta 400’lük motorumun Yunanistan’dan gelirken şişe şişe ada şarabı, kalamata zeytin kavanozu, çikolatalar ve hediyelerle dolmuşluğu ve çatlamamışlığı olmuştur! 🙂 650’nin bagajı da hiç geri kalmaz ondan. 8-9 alışveriş poşetini, giderek ustalaşan tekniğimle bagaja sığdırmışlığım vardır hani 🙂
İşte o gün de öyle bir ruh halinde Burgy’min sınırlarını zorluyordum. Bir yandan da kulağıma heyecanla ufak çığlıklar atan bu küçük çocuğun sesi geliyordu. İçimden “Etrafta çok ilginç ve harika birşey olacak ki çocuk bu kadar mutlu oldu” diyordum bir yandan da. Sonra bir “Excuse me” duydum (Çevirisi: Afedersiniz?) üstüme alınmayacaktım ama o kadar yakınımdan geldi ki ses artık kayıtsız kalamadım. Kafamı kaldırdığımda taş çatlasın 35’lerinde olan bir kadınla göz göze geldim. Gözüm bir taraftan da hemen yanında duran ve ağzı kulaklarında sırıtan küçük erkek çocuğuna kaydı. O an kafamda “Yoksa? Bu çocuk bu çığlıkları bana mı atıyordu? Aman Allah’ım neler oluyor? Harika olacak ne yaptım? Poşetleri sıkıştırma şeklim küçücük bir çocuğun takdirini kazanacak kadar mı gelişmiş yoksa?” gibi şimdi düşündüğümde çok da anlamlı gelmeyen sorular gezinmeye başlamıştı 🙂
“Yeeees?” dedim kadına (Çevirisi: Efendiiiim?) şöyle uzata uzata, sorar bakışlarla 🙂 Hikayenin geri kalanını sizi çeviri parantezlerini okumakla uğraştırmamak için toptan Türkçe anlatacağım. Bu kıyağımı unutmayın 🙂 (Hikayenin kahramanları: Kimliği Belirsiz Kadın, Küçük Çocuk ve Motosikletli Kız Selin)
Kimliği Belirsiz Kadın: Merhaba. Deminden beri sizi izliyoruz. Oğlum size birşeyler sormak istiyor, mümkün mü?
Motosikletli Kız: (Giderek kıllanıyorum bu işten. Ama nezaketi elden bırakamam) Tabii…
Kimliği Belirsiz Kadın: Oğlum yerinde duramıyor. Çok heyecanlandı. Motosikletlere çok meraklı. Motosikletinize ve size bayıldı (diyor gülümseyerek)
Motosikletli Kız: (Nihayet ayılıyorum çocuğun o “Harika, harika” diye bağrıştığı şeyin “ben ve Burgy’m” olduğuna. Ağzım kulaklarıma varıyor benim de. Motorumdan bahsetme fırsatım olacak ya:) ) Aaaaaa… Demek öyle. Kaç yaşında oğlunuz?
Kimliği Belirsiz Kadın: 4 buçuk!
Motosikletli Kız: Wow! (Bu sefer ben şoktayım. Bu çocuk ne zaman motosiklet tutkunu olmuş yahu? 🙂 ) Peki ne sormak istiyorsun bakalım? (diye eğiliyorum çocuğa doğru. Pek ciddi bir soru beklemiyorum, itiraf etmeliyim)
Küçük Çocuk: Kaç CC acaba bu?
Motosikletli Kız: (“Hah, şaşırttı mı bacak kadar çocuk seni işte” diyorum kızarak kendime. Çocuk bu işi biliyor azizim! 🙂 ) 650 CC’lik bir motor bu. Sen nasıl motorları seviyorsun?
Küçük Çocuk: Bütün motorları seviyorum. Bu beyaz olduğu için çok hoşuma gitti. Çok ses yapıyor mu? (diye sorarak beni bir kez daha afallatıyor…)
Motosikletli Kız: Bu çok sessiz. Hatta tatlı bir sesi var. Ben bayılıyorum. Duymak ister misin? (diyorum, çünkü ilgisi çok hoşuma gidiyor. Çalıştırıyorum motoru… )
Küçük Çocuk: Wow! Süper bişi bu! (diyor gözleri pırıl pırıl)
Motosikletli Kız: Sen daha yüksek sesli motorları mı daha çok seviyorsun, bunları mı yoksa (diye soruyorum, Amerika’da her köşe başında görebileceğiniz Harley’leri kastederek!)
Küçük Çocuk: Ben büyüyünce Harley alacağım. Ama buna da bayıldım!
(A-ha! İşte bir Burgman fan’ı daha yarattım. Kendimle gurur duyuyorum! 🙂 ) Peki, o zaman beraber turlarız motorlarımızla (diyorum. Çocuk işte. Sanki bu gerçekten olabilirmiş, yıllar sonra birbirimizi yine görebilirmişiz gibi gülümsüyor)
Küçük Çocuk: Duydun mu anne? Beraber turlayacağız (diyor annesinin elini çekiştirerek. Sonra bana dönüp) Siz hareket edene kadar burada bekleyip sizi izleyebilir miyim? (diye soruyor. Nezaketi beni utandırıyor iyice. Amerikan bebeleri pek kibar olabiliyorlar canım 🙂 )
Motosikletli Kız: Tabii (diyorum ve son poşetleri de bagaja tıkalayıp, kask eldiven vs işlerini hallederek motoru hareket ettiriyorum)
Ben park alanından yavaş yavaş çıkarken küçük çocuğun yerinde zıpladığını görüyorum. O kadar mutlu, o kadar hevesli ki… Motora pür dikkat bakıyor. Bir yandan da hoplayıp zıplıyor. Ben de birden bin kişilik bir seyirci grubunun önündeymişim gibi havaya giriyorum. İyice bir dik oturuyorum koltuğa. Sağ elim kıpırdanıyor. Gazı açıyorum usulca. Burgy’min o tatlı hırıldanışı dolduruyor havayı. Sol elimle bir selam verip uzaklaşıyorum küçük çocukla annesinden…
Neden bilmem içim sevinçle doluyor. Gururlanıyorum falan sanki özel bir şey yapmışım gibi. Biliyorum ki o küçük çocuğun motor aşkı mutlu eden şey beni. İki teker üstünde olduğum için beni bu kadar takdir etmesi onurlandırıyor beni! “İyi ki yapmışım” diyorum kendime “İyi ki bir motosikletli kız olmuşum”…
Amerika dolaylarından sevgiler… 😉
3 responses to “İyi ki Motosikletli Kız Olmuşum!…”
Haha, insanın motosiklet tutkusu böyle böyle pekişiyor işte. Ben de motosikletime ve bana ilgi gösterilmesinden hoşnut olmuşumdur hep, hani bazısı bundan yakınır ya. Aksine aslında birilerinin size ve yaptığınız işe imreniyor oluşu sizi o işe ya da hobiye daha çok sarılmaya teşvik gibi bir şey aslında. Ne mutlu bizlere ki motosikletle tanışmışız, motosikletli çocuklar ve kızlar olmuşuz.
Selamlar!
Çok güzel özetlediniz siz de. İnsanın gerçekten hoşuna gidiyor 🙂 Ne mutlu bize… 🙂
Bizim burada genellikle çocuklar korumalarımızın sağlamlılığını test ediyorlardı.Dizimize ,kolumuza falan vururlar 🙂