Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Al Noor Camii önünde yas tutan iki kadın REUTERS/Jorge Silva

Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Al Noor ve Linwood camilerine Cuma namazı sırasında düzenlenen silahlı saldırıların Facebook üzerinden canlı yayınlanması ve görüntülerin kısa sürede çoğaltılarak sosyal medyada hızla yayılması, sosyal medyanın toplumsal olaylar karşısındaki sorumluluğunu bir kez daha tartışmaya açtı.

Saldırganın kafasındaki kasta taktığı kamerayla çektiği ve Facebook üzerinden canlı yayınladığı 17 dakikalık orijinal saldırı görüntüleri, Facebook’a göre platformdan kaldırılmadan önce yaklaşık 4 bin kez izlendi. Saldırganın ayrıca beyaz ırkın üstünlüğünü savunduğu 74 sayfalık bir manifestosunu yasadışı içerikli yayın yapan, hiçbir kural ya da denetim geçerli olmadığı için internetin en karanlık köşelerinden biri olarak kabul edilen messageboard sitesi 8chan’de yayınladığı öğrenilmişti.

REUTERS/Dado Ruvic

Facebook’tan hafta başında yapılan açıklamada canlı yayın sırasında 200’den az kullanıcının görüntüleri canlı izlediği, ancak hiç kimsenin o anda yayına ilişkin olarak Facebook’a uyarıda bulunmadığı bildirildi. Canlı yayının sona ermesinden 12 dakika sonra Facebook’a ilk uyarının yapıldığı, ancak bu süre zarfında görüntülerin internet üzerinde çoktan çoğaltılmaya başladığı öğrenildi. Görüntülerin çoğaltılan kopyalarının bir dosya paylaşım sitesi aracılığıyla Nazi propagandasından pornoya ve alternatif sağ içeriğe kadar, birçok sosyal medya platformunda yasaklı olan konularda mesajların paylaşıldığı 8chan’e yüklenmesi ve saldırganın Cuma günkü saldırının haberini de yine 8chan üzerinden daha önceden vermesi, tüm dikkatleri, internetin karanlık yüzüne bir kez daha çevirdi.

Facebook, Pazar günü yaptığı açıklamadaysa, Christchurch’teki toplu silahlı saldırının tüm video kayıtlarının dolaşımdan kaldırılması için mücadele edildiğini ve Yeni Zelanda polisiyle işbirliği yaparak yürütülen soruşturmaya katkıda bulunduklarını belirtmişti. Facebook 24 saat içinde saldırıya ilişkin bir buçuk milyon video görüntüsünün platformdan kaldırıldığını, bunun 1,2 milyonunun platforma yüklenme işlemi sırasında engellendiğini kaydetmişti.

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, Christchurch’teki saldırılardan sonra Müslüman liderlerle biraraya geldi

Şiddet içerikli görüntülerin ve ırkçı söylemlerin sosyal medya üzerinden tüm internete adeta bir virüs gibi kontrolsüz bir şekilde yayılması ve teknoloji firmalarının yapay zeka bazlı sistemlerinin bu yayılmanın önünü almayı başaramaması, Facebook, YouTube ve Twitter gibi devleri bir kez daha eleştiri oklarının hedefi haline getirdi. Örneğin Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, Facebook ve diğer online platformlarını, nefret söylemi ve şiddetin yayılmasını kontrol altına alacak daha güçlü yöntemler geliştirmek için yeterince çaba sarfetmemekle suçladı. Öyle görünüyor ki Başbakan Ardern, Facebook ve diğer sosyal medya firmalarını sadece sözlü şekilde eleştirmekle kalmayacak. Ardern, hükümetinin, sosyal medyanın terör saldırısının boyutunu büyütmekte oynadığı rolü mercek altına alacağını kaydetti. Kutuplaştırıcı fikir ve dilin onyıllardır varolduğunun altını çizen Ardern, bu söylemleri yayan araçlarınsa yeni olduğunu vurguladı, ancak bu gerçeği kabullenip köşeye çekilmek gibi bir niyeti olmadığını söyledi. Sosyal medya ağlarının ”postacı değil, yayıncı” olduğunu ifade eden Ardern, bu sözleriyle, kar peşinde koşan sosyal medya firmalarının sorumluluktan kaçamayacağını açıkça dile getiriyor.

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern (David Lintott / AFP)