GÖZÜMÜN ELMASI

Posted April 15th, 2011 at 11:22 am (UTC-5)
Leave a comment

İngilizce “gözümün bebeği”  teriminin tam karşılığı  “apple of my eye”  yani bebeği değil de elması. Gözümün elması. Değerli taş değil, bildiğimiz elma. Değerli olmasından ziyade gözbebeğinin şeklinden ötürü olmalı.
Amerikan Apple şirketini bilirsiniz.  O da Amerika’nın gözbebeği şirketlerinden biri. Yani “Amerika’nın Elması.”  İlk bilgisayarını 1976 yılında imal eden şirket,  o zamandan beri birbirinden gelişmiş teknoloji ürünleriyle dünyanın en tanınan isimlerinden biri haline gelmiş durumda. Apple artık klasik bilgisayarları kadar mp3 çalarları (iPod), cep tefonları (iPhone) ve tablet bilgisayarlarıyla (iPad) ünlü.  Apple 1998 yılından itibaren ürünlerin başına “i” harfi koyuyor ki bu iki anlama geliyormuş. Birincisi İnternet ikincisi “ben”, benim gibi.
Ben de yıllarca direndikten sonra paraya kıyıp kendime bir iPod touch almaya karar verdim.

iPod touch telefon değil. Mp3 diye bilinen dijital formatta müzik dinlemek için yapılmış. Ancak  eski modellerin aksine yenilerinde mikrofon ve kamera olduğundan internete bağlandığında iPhone gibi çalışıyor ve telefon için yazılmış binlerce programı kullanabiliyor.
Dezavantajı bu amaçla kullanılabilmesi için internet bağlantısının şart olması. Avantajı ise (çoook önemli) telefon gibi aylık ödemesi olmaması. Sıfır.
Apple şirketinin bu civarda 12 mağazası var.  Bize an yakını Annapolis’deki büyük kapalı çarşıda. Türkiye’deki meşhur AVM’ler gibi. Cihazı oradan satın aldım.

http://www.apple.com/retail/annapolis/


Vitrindeki MacBook Air’e dikkatinizi çekerim. Öyle hafif ki havada duruyor sanki.
Neyse bir süre kullandıktan sonra küçük beynim karıştı, özellikle şarkı türkü indirmede kullanılan iTunes programı ve iPod’ı bilgisayarla senkronize etme işini bir türlü beceremedim.
Birkaç gün sonra elektronik mesaj geldi Apple mağazasından. Servisimizi, iPod’u beğendiniz mi diye.  “Hayır. Aldığıma da alacağıma da pişman oldum” diye cevap yazdım.
İki saat sonra aradılar, özür dilediler ve sorunun teknik değil de beyinsel olduğunu anlamış olacaklar ki “mağazada kursumuz var isterseniz katılın” dediler. İsteksiz bir şekilde kaça diye sordum “ücretsiz” dediler.
Bedava lafını duyunca birden heveslendim. Ceryan hanım da.
Pazar günleri saat 15:00’de imiş kurs.
Gittik ki içersi tıkış tıkış. Apple mağazalarının  içi hep böyle oluyor.

Ben bile bayıldım..

Bu arada kurs başlamış bile. Gördüğünüz gibi yaş ortalaması  50+. Tek istisnası  solda, hocayı dikkatle dinleyen  genç ve güzel hanım.  Evinde Ceryan hanım diye bilinir

Bir saatten fazla sürdü kurs. Ceryan hanımı not tutuyor görünce hoşuma gitti. İnşallah sonunda “imtihan” yoktur diye düşünürken kurs bitti. Amerika’da okullarda dayak  yok ama yeni kuşak bundan haberdar olmayabilir . Genç öğretmenimiz  hepimize teşekkür etti. Ben,  Samsun Maarif Koleji’nde okuduğum yıllarda  olduğu gibi  sağa sola bakmaktan fazla bir şey öğrenemediğim için bütün umut Ceryan hanımın defterinde.
Eve gider gitmez o bilgisayarın başına geçti. “Ver bakalım şu defteri” dedim.  “Gerek yok deftere” dedi.
Niye gerek yokmuş anlayamadım.
“Seni tekrar kursa yazdırttım!” demesin mi?..

Siz Pazar öğleden sonra  keyif yaparken ber tekrar kursa gideceğim.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *