Hafta sonu Pittsburgh’da geçti.
320 bin nüfuslu kent Allegheny ve Monongahela nehirlerinin birleştiği noktada bulunuyor. İki akarsu Pittsburg’dan itibaren Ohio olarak biliniyor ve Mississipi’ye katılıp Allegheny dağlarının eriyen karlarını Meksika Körfezi’ne taşıyor.
Bir zamanlar “çelik şehri” olarak bilinen Pittsburgh, demir çelik fabrikaları ithal mallarıyla rekabet edemeyip kapanınca kendine yeni bir kimlik edinmeye çalışmış. Başarmış da. 80’li yıllardan bu yana ağır sanayi kentinden sanat, eğitim, sağlık, kültür ve mali merkeze dönüşmüş.
Ziyaretin amacı hem kenti görmek hem de “Üç Nehir Festivali”ni izlemek. 10 günlük festivale küçüklü büyüklü onlarca grup ve ses sanatçısıyla yüzlerce usta el sanatçısı katılıyor.
Fakat festivale geçmeden önce kentte bir tur atalım..
Yüzlerce köprüden bazıları..
Çarşı ve eski binalar.
Hoş bir duvar resmi
PNC bankasına ait gökdelenin duvarında yeşil reklâm panosu. Gerçekten “yeşil.” Değişik cins otlardan düzenlenmiş.
II. Dünya savaşından kalma anfibik gemiler. Nehrin iki yakası arasında yolcu taşıyor.
Yandan çarklı (ve arkadan motorlu) nehir gemileri. Kıyıdan halat aldığında kumarhane oluyor.
Bu üç hanım kız kardeş mi çıkaramadım.
Nehir kıyısı. Solda nehrin kuzey yakasında teleferik-incline.
En küçük teleferik yolcusu.
Segway’ciler ders alıyor.
Genç müzisyenler
Sihirbaz benim için ateş yutma numarası yaptı.
Akşam vakti Heinz Stadyumu
Bir dahaki sefere sanat ve el ürünleri festivali, Hula-hup şov ve göbek atma dersleri.
Mehmet İlhan K.