Kadri adlı bir arkadaşım (Sabri de diyoruz) yelkenli teknesinin yerini değiştirmek istiyordu. Planı, tekneyi, ırmak ağzındaki (Rhode River) Casa Rio marinasından alarak, yarımadanın diğer tarafında, Selby Körfezi’nde suyu daha derin başka bir marinaya götürmek. Suya indirmeden kıçına adını takacaktı ama zaman olmadı.
Sabah marinada buluştuk. Tekneyi suya indirecek kişiler de oradaydı. Fakat soldaki motorlu teknenin çok yakın olması vinçin girişini önledi.
Bir kamyonet gelip çekti.
İstatistiklere göre yaklaşık 300 milyon nüfuslu Amerika’da halkın yarısı denizin 50-60 km yakınında yaşıyor. Dolayısıyla milyonlarca deniz aracı var. 200-300 dolarlık kanolardan, 5-10 milyon dolarlık yatlara kadar. Toplam kayıtlı tekne sayısının 15 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bazıları mütevazi balıkçı tekneleri bazıları süper seksi sürat motorları.
Başkent Washington ve çevresindeki eyaletlere de bir milyondan fazla tekne kayıtlı.
Kış nedeniyle teknelerin önemli bir bölümü soğuklar bastırmadan karaya çekiliyor, ilkbaharda tekrar denize indiriliyor.
Bunun için Travelift adlı (hem ticari hem de tescilli adı) yürüyen vinçler kullanılıyor.
Marina fiyatları, büyük kentlere yakınlığına ve teknelerin boyuna göre değişiyor. Örneğin 11,5 metrelik bu teknenin Washington’a 50 km uzaklıktaki marinada, yıllık bağlama fiyatı $3,000. Sadece boy hesap ediliyor. Teknenin bağlandığı slipler genelde standard olduğu için metrekare hesabı yapılmıyor. Bazı marinalarda elektrik bedava bazılarında paralı. Kış ayları için ayda$ 200 kira ve tekneyi denizden çıkarıp indirmek için $350 lift ücreti alıyorlar.
Kadri Reis, teknesi suya indirilmeden önce demir destek yerlerini boyuyor. Çabuk kuruyan özel bir boya bu. Tekneyi karada dik tutan başı tahtalı demirler buralara yaslandığı için çıkarıp boyamak imkansız.
Yavaş yavaş suya iniyor.
Artık herşey hazır. Yelkenlerin durumunu bilmediğimiz için yelken açmamaya, motorla gitmeye karar verdik. Hava güzel olmakla birlikte soğuk. Yanımıza kazak, yelek, yağmurluk, eldiven vs. aldık. Tabii harita ve GPS de. Gerçi gideceğimiz yer 15 km. uzakta ama bölgede deniz çok sığdığı olduğu için harita şart. Kerteriz pusula, portatif GPS bağlantılı elektronik deniz haritası (chart plotter) hepsi çantalarda.
Tekne denize indiğinde bir de baktık salması dibe vurmak üzere. Irmak ağzında su seviyesi gel-git nedeniyle bir metreye yakın inip çıktığı için zamanı yanlış seçmişiz. Ya sabah çok erken indirecektik ya da öğleden sonra.
Neyse bir telaş, bir telaş, motoru çalıştırdık ve çıktık yola.
Irmak kıyısında zengin evleri.
Rotamız Mayo yakınlarından Selby-On-The-Bay’e. Denizin açık renkli bölgeri 2-3 metre derinlikte. Harita’nın sancak tarafı (yani siz karacılar için sağ tarafı) Chesapeake Körfezi’ne açılıyor. Körfez de, 300 km. güneyde, Norfolk yakınlarında, Atlas Okyanusu’na. İşimiz olmasaydı teknenin burnunu güneye vurup ver elini Akdeniz diyebilirdik.
Suyun üstüne dikilmiş kazıklara inşa edilmiş üstü sazla kaplı küçük kulübe. Ne için? Ördek avlamak için.
Chesapeake Körfezi’nde bunlardan binlerce var. İngilizcesi “duck blind.” Ama adına bakmayın kazlara ateş etmek de serbest.
Irmağın ağzından çıkınca hava bir soğudu, bir soğudu ki sormayın. Çantaları aradık kazakları çıkarmak için. Bir türlü bulamadık. Meğerse ikisini de telaştan arabada unutmuşuz. Kadri Reis bir yerden eski bir battaniye buldu. Yoksa donacak. Ben jimnastik yapmaya başladım.
Chart plotter’ı da unutmuşuz. Allahtan, Reis daha önce telefonuna (iPhone) elektronik harita yüklemiş. Küçük de olsa idare ediyor.
Yeni marinaya yerleşmeden önce teknenin atık su deposunu (tuvalet) boşaltıyoruz.
“Tekne” (adı) artık yeni evinde..
Kısa film:
Mehmet İlhan K.
8 responses to “Pîrî Reis’in torunları…”
Açikçasi bu serüven sanırım denizden uzakta yasahanların içindeki ozlemi sanki bir defa daha kıpırdattı. Ben denizi severim ama kıyıdan. Yine de sahile bir adim daha yaklaşmış hissediyorum kendimi.
Sayın Seymur,
Kıyıdan kıyıdan gitmek en maceralı olmasa da en emin yol..
abi o google earth haritadaki “turkey point island”ın türkiye ile bir ilgisi var mı? ya da ünye’yle:)
selamlar
Efendim,
Mayo’da oturanlara göre (Mayolular?) eskiden burunda hindi avlandığı için Hindi Burnu demişler. Biz Türkler arasında yaygın başka bir hikayeye göre ise, bir Osmanlı kaptanı bölgeden geçerken memleketini özlemiş ve parmağını işaret edip ” Buraya Türkiye Burnu diyelim!” demiş. Bizim tezimiz daha kuvvetli çünkü dikkat edersiniz Turkey Point Google haritasında büyük harfle yazılıyor. Küçük harfle yazılmış olsa tabii hindi burnu olurdu.
Takdiri siz aydın arkadaşlara bırakıyorum.
Bizde de Aynikola tarafına bir marina fena durmazdı. Modelini Turkey Point Island’dan alırdık. Selby Bay’daki Ünyeli dışında bu adanın ne Ünye ile, ne de Türkiye ile bir ilgisi olmasa gerek (Yahya kardeşim). Hindi’ye benzer bir tarafı da yok. (Yukarıdan bakıldığında Elephant Island aynı file benziyormuş ya. Bkz. Daniken; Tanrıların Arabaları)
Belki de ada hindisiyle meşhurdur, bizim horozu meşhur Denizli gibi heykelini bile dikmişlerdir.
Vay canına! Bu ada, Turkey Point Island aynı Connecticut’un havuzlu evlerine benziyor.
“Pool by pool, they form a river all the way to our house.” Bkz. The Swimmer-1968 by Frank Perry-Sydney Pollack, yahut: http://varilci.blogspot.com/2010/08/yuzucu.html
(Umarım bir başka blog adı burada reklamdan sayılmaz.)
Bazen diyorum Sayın Varilci Amerika’yı anlatsa da ben de Karadeniz’i. Türküleri, destanları, balıkçıları, dolmaparkları, sütunları, pinleri, ağılları, ermişleri, hocaları ve politikacılarıyla. Ve tabii güvercin ve çekirdekçileriyle..
Adını “Yeşil Yeşil Karadeniz” koyardım.
Beni, sıradan bir kültür emperyalizmi ürünü say. Rotayı Himalayalar’ın ayak basmamış doruklarına, Tibet’e çevirmiştim bir ara… Bu etkiden kendimi arındırmak istemişştim. Ne göreyim; adamlar çoktan halletmişler oraları da… Ha Dal-ay Lama, ha Richard Gere!