Cansu 2 yaşına geldiğinde her anne baba gibi biz de ‘artık çocuğumuz sosyalleşsin, kendi yaşıtlarıyla oynamaya başlasın, madem Amerika’da yaşıyoruz İngilizce’ye erken yaşta güzel bir başlangıç yapsın, biz de artık biraz nefes alalım’ diye anaokulu arayışına girmiştik. İnternet’te yaptığımız araştırmalar sonucunda yaşadığımız yerdeki anaokullarının ne kadar da pahalı olduğunun farkına varmamız pek de uzun sürmedi. Cansu daha küçük olduğu için amacımız haftada birkaç gün, yarım günlüğüne okula göndermeye karar verdik. Ve daha önce hiç duymadığımız, ‘cooperative nursery school’ şeklinde tanımlanan anaokulları olduğunu öğrendik.
‘Cooperative nursery school’ denen anaokullarını diğer anaokullarından ayıran en büyük özellik, bu okulların anne babalar tarafından yönetiliyor olması. Okulların yönetimini öğretmenlerin denetim ve gözetimindeki aileler üstleniyor. Başkanlar, başkan yardımcıları, sekreterler, mali işler sorumluları hep okula giden çocukların anne babaları. Kooperatif okullardaki diğer tüm işleri de aileler yürütüyor. Örneğin okulların alışveriş sorumlusu, fotoğrafçı, kütüphane görevlisi gönüllü aileler arasından seçiliyor. Buna ek olarak her anne ya da baba ayda bir ya da iki kez sınıfta öğretmene yardım etmek zorunda.
‘Okul öncesi eğitim konusunda hiçbir eğitimi olmayan anne babalar okulda böyle bir sorumluluğu nasıl üstlenebilir?’ diye sorabilirsiniz. Anne babaları okul öncesi eğitim ortamına hazırlamak için okul başlamadan önce herkes zorunlu eğitime tabi tutuluyor. Bu eğitimi okulun 2, 3, 4 ve 5 yaş gruplarının öğretmenleri veriyor. Başkalarının çocuklarıyla nasıl iletişim kurmalısınız? Çocukların kavga etmeye başladığı durumlarda olaya nasıl müdahale etmelisiniz? Okulların ‘oyun yoluyla eğitim’ felsefesini uygulamak için nelere dikkat etmelisiniz? Bu ve benzeri birçok konuda aileler bilgilendirilip eğitim yılına kadar hazır hale getiriliyor. Bu da yetmiyor, herkes acil durumlar karşısında hazırlıklı olmak için ilk yardım, kalp masajı ve sunni solunum kursuna gönderiliyor.
Okulu aileler idare etse ve sınıfta bizzat öğretmene destek verse de her gün eğitime katkıda bulunan anne babalar aslında çoğunlukla ‘ayak işlerine’ bakıyor. Örneğin tuvalet saati geldiğinde çocukları tuvalete götürmek, ellerini yıkatmak, çocukların atıştıracağı yiyecekleri evden getirip hazırlamak, bahçede oyuncakları toplamak, sınıfı temizlemek, sınıftaki oyuncakları yılda birkaç kez tepeden tırnağa dezenfekte etmek gibi. Ancak bir yandan da çocuğunuzun okul öncesi yaşlarında akranlarıyla iletişim kurduğunu görmek, sizden başka bir otoriteyle, yani öğretmenle olan bağını gün be gün gözlemlemek, sosyal bir yaratık haline geldiğini görmek anne babalara çok büyük haz veriyor. Bir de tabii kooperatif okulların en olumlu yanlarından biri aileler tarafından yönetilmelerinden ötürü okul ücretinin diğer okullara kıyasla büyük oranda düşük olması. Örneğin çocukları haftada iki ya da üç gün, üçer saatliğine okula giden aileler ayda bin ila bin 500 dolar civarında okul ücreti verirken bizim Cansu’nun okuluna verdiğimiz ücret ayda 300 dolardı. Temizlik yapmak, çocukları tuvalete taşımak, sanat saatinde tepeden tırnağa boyaya bulanmak, müzik saatinde çocuklarla birlikte dans edip şarkı söylemek her anne babanın hoşuna gitmeyebilir elbette.
Kooperatif okullar anne babalardan çok şey bekliyor. Okulda görevli olduğunuz günlerde zamanında sınıfta işbaşında olmakla başlıyor herşey. Biri bir aksaklığa sebep olduğunda işler sarpa sarmaya başlıyor. O nedenle üzerinizdeki sorumluluk çok büyük. Sadece kendinizin değil, başkalarının çocuklarının da sorumluluğunu almak, onlara kendi çocuğunuz gibi bakmak, sabırlı olmak, sinirlenmemek, her zaman güler yüzünüzü göstermek zorundasınız. Ama çocuğunuzun eğitiminde ilk ve son kez söz sahibi olabileceğiniz, sınıfa girip olan biten herşeyi yakından gözlemleyebileceğiniz bir ortamın değeri gerçekten paha biçilmez.
Kooperatif okullar anne babaların zamanını alıyor, orası kesin. Ama diğer ailelerle oluşturduğunuz yakın dostluklar, kendi çocuğunuzun gelişimini gözlemleme fırsatı başka okul ortamlarında kolay kolay bulunamayacak nimetler. Benim için Cansu’nun kooperatif okula gitmesinin en değerli yanlarından biri de bir anne olarak diğer anne babalardan ve çocuklardan çok şey öğrenmiş olmam. Cansu artık ilkokula gidiyor. Aradan iki yıl geçmiş olmasına rağmen eski okuldaki ailelerle hala iletişim içindeyiz. Kurduğumuz dostluklar daha uzun yıllar süreceğe benziyor. Cansu’nun bu okula gittiği yıllarda en çok aklıma gelen konulardan biri de ‘acaba Türkiye’de de böyle bir model oluşturulabilir mi?’ ‘Türk anne babalar imece usulünü Türkiye’deki anaokullarında da uygulayabilir mi?’ oldu. Ne dersiniz, Türkiye’deki anne babalar da böyle bir sorumluluğu almaya istekli midir?