Bir süre önce Wall Street Journal (WSJ) gazetesinde bir ilan gördüm. Gazetenin yiyecek/içecek bölümünde küçük bir ilan. Okuyucularını “Şarap Keşif Kulübü”ne üye olmaya davet ediyordu. Merak edip web sitesine girdim: http://bit.ly/fZr8s2
Baktım üyelik hediyesi olarak $ 69.00’a bir kasa çoğu yabancı şarap da gönderiyorlar. İçlerinde kaliteli Amerikan şaraplarının da bulunduğu 12 şişe şarap. İsteğinize bağlı olarak kırmızı, beyaz ya da karışık. Şişe başına 5 dolara Fransız Bordeaux şarap kelepir. Hemen üye oldum.
Çevrede hafta sonları sık sık şarap seminerleri yapılıyor. Süresi üç-dört saatle birkaç gün arasında değişen seminer-sohbet karışımı kurslarda, şarap dünyası, kültürü, çeşitleri, hangisinin hangi yemekle içileceği falan öğretiliyor meraklılara. Şarabı sevmekle birlikte, şarap kültürüyle büyümediğim ve yemeklerinde şarap içen bir aileden gelmediğim için bilgim ve deneyimim aldığım zevkle sınırlı. Seversem iyi şarap, sevmezsem kötü şarap.
Gençliğimizde, öğrencilik yıllarımızda rakıya, votkaya, kanyak’a ucuz bir alternatif idi. Alışkanlıklar değişmiyor. Zaten az önce sözünü ettiğim kursların yararından şüpheliyim. Tad, deneyimle kazanılan bir duygu. Nitekim püfür püfür sigara içtiğim yıllarda iki değişik marka arasındaki nikotin ve katran farkını on binlerce sigara tükettikten sonra ayırt edebilmeye başlamıştım. Bence şarap da öyle. Önemli olan pratik. Doldur kadehi.
Gel zaman git zaman şarapları unuttum. Ancak aradan uzun bir süre geçip de üyelik aidatını kredi kartımın aylık hesap özetinde görünce şaraplar aklıma geldi. Wall Street Journal sadece Amerika’nın değil tüm dünyanın en itibarlı, güvenli ve nüfuzlu gazetelerinden biri. Aldatacak değiller ya. Aradım. Telefona çıkan hanım bilgisayar kayıtlarını inceledikten sonra gönderdik dedi. Almadım dedim. Birkaç saniye sonra “göndermişiz ama şişelerden biri kargoda kırılınca geri göndermişler, sonra da öyle kalmış.” Gitti bizim şaraplar.
Hanıma vazgeçtiğimi, beni üyelikten çıkarmasını söyledim. Bir daha gönderecekler, bir daha kırılacak falan bu işin sonu yok. Tabii deyip 69 doları kredi kartıma geri yazdı. Çok çok da özür diledi.
Aradan bir hafta geçti ya da geçmedi. Akşam eve gittiğimizde kapının önünde büyükçe bir kutu duruyor.
İçeri taşıyıp açtım. İçinden tam 12 şişe şarap çıktı. Bir de özür mektubu. Paramı iade ettikleri yetmiyormuş gibi bir kasa da hediye şarap göndermişler.
Dinî bir internet sitesinde “Cennette, bal denizi, şarap denizi, süt denizi ve su denizi bulunmaktadır. Diğer nehirler bunlardan çıkacaktır. (Tirmizi, Büyük Hadis Külliyatı-5, s.409/10097 ) diye yazılıyor.
Amerika Cennet mi?
İki yıl önce aldığım iki gömleğin düğmeleri düşmek üzereydi. Yani ipi gevşemiş. Düğmeleri geri dikmeye üşendim ama resimlerini çekip şirkete göndermeye üşenmedim.
İki gün sonra aradılar. “Kanıt göndermenize gerek yoktu, hesabınıza baktık, sipariş listenizden gömlekleri bulup yenilerini gönderdik” dediler.
Cennette gömlek giyiliyor mu bilmiyorum, giyiliyorsa ihaleyi bu Orvis’e vermeli: http://www.orvis.com/
Hrıstiyan diye sorun çıkarsa muhakkak böylesine büyük bir pazarı kaybetmemek için Müslüman olup adını El Morviz’e çevirir.
Küçük teknemin Bora marka vantilatörü bozuldu. İki yıllık falan olmalı.
Lombozlar gerçi yetiyor ama rüzgârsız havalarda vantilatör çok iyi oluyor. Türk arkadaşlarım geldiğinde onlar beni uyarmadan kapatıyorum tabii. Cereyan yapar diye. Allah göstermesin hasta falan olurlar da benden bilirler. Ne kadar Amerika’da cereyan yok desem kimse inanmıyor. (Onlara inat teknenin adı CERYAN) Neyse en sonunda üç kademeli Bora vantilatörü çalışmaz oldu. Bence nazar değdi. Şirkete yazdım. Tabii Amerika’da cereyanla birlikte nazar da olmadığı için yalan söyledim “düğmesi bozuldu” dedim. Hemen cevap geldi.
Model (Bora) ve seri numarasını istemişlerdi. Yeni düğmeyi belki acıyıp bedava gönderirler diye bir de mani yazmıştım.
“Emekli olacağım, rota ya Samoa ya Bora Bora
Ama gidemeyeceğim göze geldi benim Bora..” diye.
Müşteri Hizmetlerinden Bayan S., vantilatörün hala garantisi olduğunu ve yenisini göndereceğini ama stokta bulunmadığı için 20 Nisan’dan önce kargoya veremeyeceğini söyledi. İnanamadım. Düğme değil tüm vantilatör. Yepisyeni.
Ayıptır söylemesi ama beyaz vantilatör kabine hiç gitmiyordu. Yüzümü kızartıp (esasında yüzsüzlük) Müşteri Hizmetlerinden S. Hanıma “Yenisi siyah olsa bir mahzuru var mı?” diye sordum. “Niye olsun ki? dedi. Yemin ediyorum.
Geçen hafta bir gün eve gittiğimde posta kutusunun üzerinde bir paket.
Tahmin edersiniz içinden ne çıktığını.
Cehennemde vantilatöre izin varsa (acaba?) ihalesini mutlaka bu şirkete vermeli.
http://www.caframo.com/marine/
Mehmet İlhan K.
7 responses to “Cehennem’de vantilatör var mı?”
antiemperyalistim evet ama antiamerikancı olmak şapşallık gibi geldi bana. bütün bunları okuyunca 🙂
bir de o güzelim malzemeler açıkhavadaki posta kutusunun üstünde sapasağlam duruyor ve sizi bekliyormuş ya.
işte en güzeli bu.
bizim buralarda bırakın açık havayı, bizim apartmanda dairemizin kapısının önüne bile bırakılmış olsa çoktan uçmuş olurdu sanırım o vantilatör. (tabii ki şaraplar da)
ahlak ve din arasında doğrudan bir ilişki yok mesele insanın kendisinde.
Yahya Bey,
Amerika’da da o paketin dışarda bir dakika kalmayacağı yerler var tabii. Muhtemelen kentlerin çoğunda. Ama küçük kentler ve kırsal bölgelerde posta ve kargo hizmetleri günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiğinden kimse yadırgamıyor.
Ayrıca posta idaresi federal bir kurum olduğundan postayla oynamak ağır suç.
Pes diyorum, ve tasi taragi satip oraya tasinmak gerek diyorum.. Çünkü yıllardır Cenevre’de oturuyorum ve ne yazdiysanız burasi 180 derece tersi.
Pahali mobilya aliyorsun, masanin uzerinde darbe var, sliding doors slide etmiyor; darbe degildir o agacin cinsindendir diyip, bir de firca atip geri gonderiyorlar burada. Hakkini korumak icin gidebilecegin biryer de yok. Niye Avrupa kicinin ustunde oturuyor niye Amerika Amerika oluyor anliyorsun…….
Tüketici haklarına saygı konusunda çok ilginç bir yazı. Fakat şarap konusu biraz farklı. Cennet’te şarap içilsin diye oraya konmadı. Takva sahiplerine vaat edilen cennette bozulmayan sütten ırmaklar, lezzeti değişmeyen şaraptan nehirler ve süzme baldan şelaleler vardır ki bu nimetler tarif edilirken ırmak ve deniz ifadelerinin kullanılması özellikle cennetteki bolluğu vurgulamaktadır. İnsanlar dünyada bu nimetleri hep sınırlı miktarlarda görürler. Kavanozlarda, kutularda, şişelerde ilaç gibi satın aldıkları bu ürünlerin cennette bir kaynak şeklinde karşılarına çıkması, bozulmadan, kirlenmeden, olabilecek en mükemmel lezzette kendilerine bol bol ikram edilmesi, heyecan verici bir nimet ve güzelliktir.
Cehennem’de vantilatör olup olmadığı sorusuna gelince. Bence vardır ama Cehennem ateşini körüklemek için vardır, günahkar kulları serinletmek için değil.
Akın Boztürk
GECEN GUN YENISINI ALDIM DIYE ESKI ELEKTRIK SUPURGEMI KAPININ ONUNE KOYDUM! 3 GUN DURDU ORADA! SONRA AKLIMA GELDI; USTUNE YAZDIM “CALISIYOR, ALABILIRSINIZ!” ON DAKIKA SONRA DISARI CIKTIM GIDIYORUM BAKTIM 3 GUNDUR ORADA DURAN SUPERGE COKDAN GITMIS!
BUNLAR MUSLUMAN DEGIL YA, AL DEMEDEN ALMIYORLAR!
IADELERE GELINCE; SEARS’DAN 3 TANE COP SEPETI ALDIM, 7 SENE GARANTILERI VARDI! 4 SENE SONRA DIP UCLARI DELINDI, ALIP GERI GOTURDUM, GOSTERDIM.. OZUR DILEDILER, HEM DE TENZILATLI SATISLARA GIRDIGI ICIN USTE 2 DOLAR DAHA VERDIM EVE 4 SEPET ILE DONDUM!!
BUNLAR MUSLUMAN DEGILLER YA, INSANA ITIMAT EDIP SOYLEDIGINE INANIYORLAR..
NEREDEYSE MILLET DIYECEK KI, ACABA DIN MI DEGISTIRSEK? ONA LUZUM YOK, SADECE GERCEK MUSLUMAN OLMAYI OGRENIN YETER!!
HERSEY AILEDE BASLAR.ARDINDAN CEVRE VE HEMEN ARDINDAN OKUL.UCUNUN ARASINDAKI TEZATLAR O KADAR COKTUR KI BIZDE YALPALAYIP DURURUZ.BUTUN BUNLAR ARASINDA PARALELLIK KURABILEN , HER BIRINDE AYNI OGRETIYI SUNABILEN BATI TOPLUMLARI COK DAHA KOLAY MUSLUMAN !!! OLABILIYORLAR.
BIZLER (SADECE TR DEGIL,TUM 3.DUNYA ULKELERI…) NE ZAMAN KI BU UC ETKIYI BIRBIRINE PARALEL HALDE YURUTMEYI BASARIR ISEK O ZAMAN MUSLUMAN OLABILIRIZ DIYE DUSUNUYORUM.
CEHENNEMDE VANTILATOR OLDUGUNA EMINIM,HEM DE TURK MALI 🙂
bu şarap bildiğimiz şarap değil, şarap arapçada içilebilecek nitelikteki sıvıları kasteder,,,,,,
– Takva sahiplerine va’dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını ‘parça parça koparan’ kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu? (47 Muhammed Suresi, 15)
Bu ayette çevrilen “şaraptan ırmaklar” kelimesinden yola çıkarak şarabın bir içecek olarak cennette olduğu ve dolayısıyla övüldüğü iddia edilmektedir. Fakat bu ayette geçen kelimenin karşılığı ve bunun anlamına bakıldığında hatanın nerede yapıldığı anlaşılacaktır. Ayetin orijinalinde de “şarap” kelimesi geçer ve Türkçe’ye direkt olarak “şarap” diye tercüme edilir. Fakat Arapça’daki “şarap” kelimesinin karşılığı ile Türkçe’deki “şarap” kelimesinin karşılığı aynı değildir. “Şarap” kelimesi Arapça “içmek” anlamına “şerebe” fiilinden türer. Şarap içilecek olan her şeydir. Fakat bu kelime Arapça’dan Türkçe’ye geçerken anlam kaymasına uğramış ve “içki” anlamında “şarap” olarak anlamlandırılmıştır. Kuran’da ise “şarap” ve “alkollü diğer içecekler” için “Hımır” kelimesi kullanılmaktadır. Kur’an’da da “alkollü içecek” (Türkçe’deki şarap) anlamında bu kelime kullanılmaktadır.