“Leylek” Sözcüğüne de İnternet Yasağı!

Posted April 29th, 2011 at 3:17 pm (UTC-5)
9 comments

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet servis sağlayıcılara ve hosting firmalarına bazı kelimelerin yasaklandığını haber verdi.
Bildirime göre, bu sözcükleri içeren alan adı tahsis edilemeyecek, kullanılamayacak, mevcut olanlara erişim de kapatılacak. Yasaklanan kelimeler arasında Türkçe sözcüklerin İngilizce yazılış şekilleri de var. Örneğin  “kic” da yasak.

Yasaklı sözcüklerden bazıları;
Amet, animal, hayvan, baldır, baldiz (baldan tatlı diye mi?), beat, buyutucu, büyütücü, ciplak, citir, escort, etek, fire, gay (İngilizce eşcinsel) gey, girl, (İngilizce kız), got ( Türkçesi malûm, İngilizcesi to get – almak fiilinin geçmiş zamanı ), hatun, Haydar, hikaye, itiraf,  liseli, (kolejli serbest) memiş, nefes, pic (piç), sarisin, (esmer ok) seks, sex, sicak, sisman, pişman, teen (İngilizce reşit olmayan kız), unyelu, yasak, yerli malı.
Özetle, İnternet’te kadın, çıplaklık, (nude, nudity, nudism, nudist, nudist spy, nudist voyeur) ve cinsiyetle ilgili her şey yasak.
Nüfusun yarısı erkek, yarısı kadın değilmiş gibi.
Sanki biz Türkler yoktan var olduk.
Bizleri leylek getirdi.  Devlet içindeki derin aseksüel unsurlar belki  “leylek” sözcüğünü de yasaklarlar çağrışım yapmasın diye..
İletişim Başkanlığı, söz konusu kelimeleri barındıran içeriklerin çıkarılmasını ve ilgili alan adlarının hizmetine son verilmesini istiyor. Özetle daire, üstündeki yetkililer ve dolayısıyla hükümet, hoşlanmadığı, inançlarına aykırı bulduğu konu, tercih ve yaşam tarzlarıyla ilgilenmemizi istemiyor. İstememekle kalmıyor, yasaklıyor ve yasağa uymayanlara cezai yaptırımlar getiriyor.
Devletin gözünde erkek internet kullanıcısı:
(Temsili resim)

Dünya’da İnternet’in en özgür olduğu ülkeler en ahlâksız ülkeler mi?
Araştırmalar bu sorunun cevabının evet olmadığını, hatta  İnternet ve iletişim yasağıyla yolsuzluk oranı arasında doğrudan ilişki olduğunu  gösteriyor.
Başka bir deyişle ifade özgürlüğüne uygulanan kısıtlamalarla yolsuzluk kol kola gidiyor.

Gördüğünüz gibi Türkiye  yarı özgür ülkeler arasında. Komşularımız da  Tunus, Güney Afrika, Mısır ve Malezya gibi anti-demokratik ülkeler.

Amerika’nın Sesi Radyosu, bazı web sitelerine erişim engellendiği için proxy kullanıyor. Yani siteye, başka adla ve başka bağlantıdan girilmesini sağlıyor.Örneğin Özbekistan’da Özbek servisinin sitesine girmek yasak. Adrese  “http://www.voanews.com/uzbek/news/” yazdığınızda boş bir ekran ve uyarı çıkıyormuş. Bosh sahifa….
Ancak  adrese “ eshik.org”  (bildiğimiz eşik) ya da  “yangilik.com” (yenilik) yazdığınızda  karşınıza Özbek servisinin sayfası çıkıyor.

 

 

Bu bölüme istediğiniz web sitesinin adresini yazabilir ve İnternet polisinden korkmadan  web kainatını dolaşabilirsiniz.

Özbek hükümeti “eshik.org”u kapatırsa, bu işi yapan Kanada şirketi hemen “beshik.org” diye başka bir site açıyor. Beşiki kapatırsa “kesish.org.”
Aynı şekilde  yangılık.com’u kullanmak da mümkün.

 

 

Sansürü delmek için çeşitli bağımsız kuruluşlar tarafından milyonlarca dolar harcanarak hazırlanmış başka programlar da var.
Bilgi için:

//blogs.voanews.com/turkish/milhan/2011/03/11/sansur/

9 responses to ““Leylek” Sözcüğüne de İnternet Yasağı!”

  1. Hakki Ocal says:

    Mehmet bey.. Her zamanki gibi, konunun özüne girişinize hayran oldum. (Hakkaniyet ölçüleri içinde, aynı kurumda calıştığımızı ama bu beğenimin bununla ilgili olmadığını belirtmeliyim.)

    Bu kararın geri alınacağına eminim; çünkü uygulanamayan karar almak, hiç bir yönetimin arzu edebileceği bir şey değildir.

    IP-tabanlı iletişim, dünyanın iletişimde geleceğidir; çünkü sonuc itibariyle şalterini tamamen çekmedikce İnternet’te yüzde 100 yasak mümkün değildir. Türkiye’de işbaşındaki ve işbaşına gelmek icin ciddi aday olan siyasal heyetlerin bu iki gerceği bildiğini zannediyorum.

    Yine de böyle kararlar alınması ve zaman zaman YouTube’un nerede ise bir yıl kapalı kalmasının, bürokratik veya adalet mekanizmaları tarafından siyasal erk’e dayatılan arkaik düşünce ürünlerinin can çekişmesi olduğu kanısındayım.

    Bizi yeniden düşünmeye sevkettiginiz icin minnettarım.

    Sevgiyle..

  2. Youtube’un Türkiye’de yasaklı olduğu dönemde, sitedeki bir videodan bahseden Başbakan Erdoğan’a gazeteciler “Ama o siteye yasaklı” diyerek, hem bir mağduriyeti hem de orta yerde duran saçmalığı ifade etmişlerdi. Sn. Başbakan “O siteye giriş için başka yöntemler var, bilmiyor musunuz?” diyerek, durumu daha da vahim bir hale getirmişti. Gerçekten de o dönemde yasaklı Youtube’un yasağı net’i kullananların ekseriyetince delinmişti. Ama kendi blog’undan bir Yunan’nın “Atatürk’e hakaret” ettiği gerekçesiyle Türkiye’deki tüm blokların erişimi engellenmişti.Bir buçuk ay sonra hiçbir açıklama yapılmadan engelleme kaldırıldı.

    Tutarlı olmayan bu gibi tavırlar nasıl yorumlayacağız? Bilişim suçlarını hukuk sistemine yeni sokan Türkiye, sanal alemde bazı sözcükleri neden yasaklar, bu kararı geri almaya gerek duyar mı, bilmiyorum.

    Servis sağlayıcılarına bir “uyarı” niteliğinde olan bu beyanat, bence kontrolü elde tutma çabasıdır. Yani ipin ucunu kaçırmama eğilimidir… Hakkı Bey’in deyişine bir gönderme yaparsak; siyasi erkin dayattığı bir zihniyettir, bir zihniyetin egemen kılınma çabasıdır. (Burada dayatılan değil, “dayatan” siyasi erktir diye düşünüyorum.)

    Her uygulamada olduğu gibi, burada da kararlar tedrici uygulanır. Tepki gelince uygulama durdurulur ama tümüyle vazgeçilmez. Bir süre sonra yeniden gündemde getirilir yahut derece derece uygulamaya sokulur. Teknik olarak Internet’i tümüyle yasaklamadan bazı sözcüklere yasak getirilemese de, bir süreliğine bazı domainler’e göz dağı verileceği aşikardır.

    Eski bir tahlilde ifade edildiği gibi, bizim gibi ülkelerde yöneticilerin ideali “gücünü” kullanmamak amacıyla göstermesidir.

  3. hasan altan says:

    yasak yok arkadaşlar nerden çıkartıyorsunuz bilmiyorum. Bildiğiniz ttnet aile şifresi dediğimiz sistem artık ücretsiz olarak verilecek. Kayıt tutulmayacak. Kelime filtresi yok. isteyen gerçek habere baksın… http://www.btk.gov.tr/Etkinlikler/Ulusal_Etkinlikler/basin-toplantilari/2011/bt05052011.htm

  4. Karadenizli says:

    Sayın Altan’ın dediği gibi “yasak yok”, öz denetim (self regulation) var. Öz’ünü denetleyemeyenlere küçük bir “uyarı” ya da göz dağı… İran’ın ardı sıra dört nala gidiyoruz vesselam!

  5. milhan says:

    Sayın Altan,
    Örnek gösterdiğiniz ülkelerdeki koşulları bilmediğim için yorumda bulunamayacağım.
    Ama İnternet’in anavatanı ABD’de, İnternet için özel bir yasak yok. Mevcut yasalar İnternet’i de kapsadığı için gerek duyulmamış. Zaten yasak da sadece çocuk pornosuyla ilgili. Türkiye’de de benzeri yasalar var.
    ABD’de çocukların hangi sitelere girip giremeyeceğine aileleri karar veriyor, temsilcileri değil. Piyasada bu amaçla yazılmış özel programlar var. İsteyen anne baba alıp bilgisayarına yükleyebiliyor. Bu kişisel tercih ve temel hak ve özgürlüklerle ilgili. Benim değer yargılarım sizinkinden farklı olabileceği için, çocuklarıma uygulayacağım İnternet kuralları da farkı olabilir.
    Yazınızın başında “Çocuklar nerden çıktı bu yasak?” diye soruyorsunuz, peşinden de kısıtlamaları anlatıyorsunuz.
    “Aile Profili” olarak nitelediğiniz kategoriyi ise kavram olarak bile anlayamadım. Çocukları ayırırsak aileyi oluşturan kişiler yetişkinler değil mi? Vatandaşın hangi siteye girip giremeyeceğimize siz mi hakemlik yapacaksınız? Kriter sizin değer yargılarınız mı olacak? Bizim için İnternet’te neyin iyi neyin kötü, neyin açık neyin kapalı, neyin günah neyin sevap olduğuna siz mi karar vereceksiniz?
    Yurt İçi, Yurt Dışı profili nedir? İnternet’in yurt içisi yurt dışısı mı kaldı?
    Sizin sakıncalı bulduğunuz sitelere girmek sonuçta mecburi değil. Bu seçme özgürlüğümüzü neden elimizden almak istiyorsunuz?
    Karadenizli’nin dediği gibi bu biraz aba altınndan değnek göstermeye benziyor.
    Saygılarımla,
    Mehmet İlhan.
    (Sn. Hasan Altan AK Parti Kastamonu Milletvekilidir)

  6. Rezzan Kazimbekir says:

    Burada yasaklari getiren de dayatan da, arkaik dusunce sahipleri de siyasi erk in ta kendisidir. Umudum ve dilegim, can cekisenin de siyasi erk olmasi. Zaten bu tur cilgin karar ve projeler, sonradan aa pardon deyip geri alinsa bile, sona yaklasildiginin isaretleri olmali. Bir yandan Kaddafi’yi elestirip bir yandan da ayni kural ve kanunlarin getirilmesi baska nasil yorumlanir bilmem.
    Saygilarimla.

  7. Hakki Ocal says:

    @Unyeli Ahmet: Sn Basbakan’in YouTube yasagini delme yontemleri konusundaki aciklamasi da gostriyor ki, bu kisitlayici yasaklarin hukumetle ilgisi yoktur ve AKP yonetimi–muhafazakar olmayan–bir cok insanin da oyunu almasinin onun ozgurlukcu tutumuna bagli oldugunu bilmektedir.

    Benim kuramim su: Ne Internet yasasi, ne bu TIB, BIT’ler, ne yonetmelikleri ve ne de yonetmelik bile olmayan keyfi kararlari ile burokrasinin tutum ve davranislari AKP’nin siyasal programinda yer almayan seylerdir. Gercekten, bakin secim bildirgelerine, bakin hukumet programlarina.. Yok boyle seyler AKP’nin gundeminde. Peki AKP doneminde onun bakanlarinin imzasi onun milletvekillerinin oylari ile bu kisitlayici kararlar nasil aliniyor? Mecvut vesayetci sistemin zorlamasi ile.. Ortaliga bir aileyi ve cocuklari koruma kavrami atiyorlar; basin konuyu oyle bir kopurtuyor ki sonunda hepimiz butun Turk cocuklarini korkunc tehlikeler bekledigi vehmine kapiliyoruz. AKP’nin muhafazakar kadrosu bu kadar “acik tehlike” karsisinda siyasal mesrebinin geregini yapmak zorunda kaliyor.

    Benim sahsen tek guvencem ayni kadronun Turkiye’yi AB uyeliginin gerektirdigi siyasal ve hukuki reformlara kavusturacak olmasidir.

    O zaman bu yasalar, yonetmelikler, yonetmelik bilme olmayan kararlar birer birer ulusal veya uluslararasi mahkemeler tarafindan yapanlarin eline verilecektir, umudundayim.

  8. Sayın Öcal’ın “Yasakların hükümetle ilgisi yoktur” deyişi ve ardından “Onun bakanlarının imzası onun milletvekillerinin oyları ile bu kısıtlayıcı kararlar nasıl alınıyor?” diye eklemesi, daha önce işaret ettiğim “orta yerde duran saçmalığı” gösteriyor. Hiçbir hükümet, “yasaklar” ve “zamlar” konusunu programına almaz. Belki de, “Bizimle ilgisi yok!” demeleri daha çok işlerine geliyor. Sekiz yıl önce olsaydı bu gücü de kendilerinde bulamayacaklardı, ama şimdi başladıkları noktada değiller. Sistemle (galiba siz buna “vesayetçi” sıfatını da ekliyorsunuz) fazla uzlaşmazlıkları olduğunu sanmıyorum. Sadece makyajını beğenmiyorlar. Görüntüde İran’a doğru “dört nala gidiliyor” gibi görünse de, “öz” farklıdır. Derece derece uygulamaya koyulanlar şimdilik “ılımlılık” kavramıyla açıklanan makyajlardır. Sn. Öcal’a katıldığım nokta, bu konuda belki AB üyeliğinin gerektirdiği siyasal ve hukuki reformlar “güvence” olabilir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *