2 Mart, Amerika’nın en sevilen çocuk kitapları yazarının 108‘inci doğum günüydü. Bu yazar, kısaca Dr. Seuss olarak bilinen, 2 Mart 1094‘te doğan ve 1991 yılında hayatını kaybeden Theodore Seuss Geisel.
Dr. Seuss, bir yazar olduğu kadar aynı zamanda bir çizer de. 46 çocuk kitabı yazan Dr. Seuss, en çok kendi hayal ürünü olan ve eşi benzeri bulunmayan karaklerlerle, kendi uydurduğu kelimelerle ve kitaplarında kullandığı özel kafiyelerle tanınıyor. Film versiyonları da çekilen Lorax, Şapkadaki Kedi gibi eserleri Türk okurlar da duymuş olabilirler. Dr. Seuss’un hayal gücünden çıkan bazı karakterler Who’lar, Wocket’lar, Grinch’ler, Sneech’ler, Oobleck’ler.. Hikayelerin hemen hemen hepsi yüksek tempoda ritmik öğeler, yüksek sesle okurken insanın dilini dolayan kelimeler içeriyor.
Peki Dr. Seuss’u bu kadar özel kılan nedir? Öncelikle Dr. Seuss’un karakterlerinin son derece orijinal olması, yazarı da bu kadar özel kılıyor. Kitaplardaki karakterlere dair çizimler, resimler ve illüstrasyonlar da daha önce eşi benzeri görülmemiş tarzda. Yani bir kitapçıya girdiğinizde raflardaki Dr. Seuss kitaplarını epey öteden hemen tanıyabiliyorsunuz. Dr. Seuss’un bir diğer özelliğiyse kitaplarındaki o ince felsefe… çevreye dair verdiği mesajlar.. Ancak yazar bu mesajları öyle bir şekilde veriyor ki, kesinlikle didaktik bir çocuk kitabı okuduğunuzu hissetmiyorsunuz. Örneğin yazar, Horton Hears a Who adlı eserinde kulağına bir toz parçası kaçan Horton adlı bir fili anlatır. Horton, toz parçasının içinden gelen sesler duymaya başlar. Toz parçasının aslında kendi başına bir gezegen olduğu anlaşılır. Hikayede sık sık tekrarlanan ‘a person’s a person, no matter how small’ ‘her ne kadar küçük olsa da insan insandır’ deyişi kitabın ana felsefesini de aktarıyor: toplumda herkesin özel bir yeri vardır, ne kadar önemsiz ya da küçük görünürlerse görünsünler..
Amerika’nın bu en popüler çocuk kitabı yazarının doğum günü de okullarda bir hafta boyunca festival havasında kutlanıyor. Bir hafta boyunca İngilizce derslerinde okutulan kitaplar hep Dr. Seuss kitapları oluyor. Ama kitap okutmanın yanısıra okullar bu haftayı hem öğrenciler hem de öğretmenler için çok daha eğlenceli hale getiriyor. O hafta için okuldan eve bir yazı geliyor, yazıda haftanın hangi günü çocukların nasıl giyineceği yazılı. Örneğin haftanın bir günü çocuklar okula pijamalarıyla gidiyor. Bunu ilk okuduğumda gözlerime inanamamıştım. Amerika’daki okullarda üniforma, önlük, beyaz soket çorap, siyah pabuç gibi bizim çocukluğumuzdan alışık olduğumuz kıyafet kısıtlamaları yok, herkes ne isterse onu giyiyor okula giderken. Ama pijamayla okula gitmenin de biraz fazla olacağını düşündüğüm sırada bir de baktım ki öğretmenler de okula pijamalarla gelmiş! Bir başka gün herkes okula ‘Cat in the Hat’ kitabından esinlenerek başında birbirinden renkli ve ilginç şapkalarla gidiyor. Bir diğer gün de rengarenk çoraplarla gidiliyor okula…
Yani Amerika’da okula gitmeyi zevkli, neşeli, sevinçli hale getirmek için elinden geleni yapıyor okul yönetimleri. İşte Dr. Seuss gibi çok sevilen bir yazarın doğum gününe denk gelen haftayı festivale çevirmek de bu aktivitelerden biri. Çocuklar da pijamalarla yataktan fırlayıp sınıfa gitmek için can atıyor tabii 🙂