Arizona eyaletindeki “Büyük Kanyon” parkı Amerika’nın en eski ulusal parkı. Plan, Las Vegas’dan otomobil kiralayıp günü birliğine 2,5 saat uzaklıktaki kanyona gitmek.
Yollar bomboş, hava serin, bulutlar beyaz, gökyüzü masmavi.
Amerika’nın uçsuz bucaksız yollarından geçerken küçük yerlerde durmaya, dükkanlarına lokantalarına uğramaya bayılırım. Dağın başında yol kenarında küçük bir lokanta.
Bomboş. Perdeler, masa örtüleri Pizza Mizza’yı hatırlattı bana. Garson hanım, ki Amerika’da küçük lokantaların yüzde 90’nında garsonlar kadındır, öğle yemeği servisine hazırlanıyor.
Kahvemizi beklerken bir grup geliyor. Garson hepsini tanıdığı için adlarıyla hitap edip tek tek ne istediklerini soruyor. Küçük yerlerde genç kalmamış. Fırsat bulan iş veya eğitim için büyük şehirlere kaçıyor. Geride sabit gelirle geçinmlek zorunda kalan emeklilerle, kaderlerini kabul etmiş yaşlılar kalmış.
Lokantadan ayrıldıktan sonra terk edilmiş bir eve rastlıyoruz. Büyük Kanyon, doğal özelliklerinin yanı sıra, binlerce yıldır “Kızılderili” dediğimiz Amerikan yerlilerine ev sahipliği yapmasıyla da ünlü. Arkeolojik buluntular, kanyonun erozyon ve aşınmaya dayanıklı sert duvarlarının yerliler tarafından barınak olarak kullanıldığını gösteriyor.
Şu anda Büyük Kanyon’un güney ucunda Hualapay ulusu yaşıyor. Yedi büyük aşiretten oluşan Hualapaylar 20-30 yıl öncesine kadar mevsim ve bulundukları bölgenin irtifası ve bitki örtüsüne göre farklı mekânlarda yaşıyormuş.
Mimar değilim ama mimar arkadaşlarla çay kahve içe içe ben de birşeyler öğrendim. Sol planda koni şeklindeki çalı yığını, sağdaki çamur çadırın iskeleti olmalı.
Bu da klasik bir Kızılderili çadırı. İngilizce “teepee” diye yazılıyor “tipi” diye okunuyor. Belki de Türkçe “tepe” yani “tepeli” sözcüğünden geliyor. Kızılderililerin Türk olduğunun başka bir kanıtı. Diğerleri maalesef yer isimleriyle sınırlı. Örneğin Alabama (ala bamye) ve Ohio (Oha ya!) eyaletleri ve tabii Niagara (ne yaygara) şelalesi. Yatak yorgan sırtlarında, çoluk çocuk, Bering Boğazı’ndan (köprü varken) gelen atalarımızın geçtikleri yerlere takdığı isimler bunlar.
Şaka bir tarafa, Amerikan yerlilerinin giysilerindeki kare ve üçgen motiflerine bakıp Navaholarla, Çerokilerle biz Türkler arasında akrabalık bağları kuran uzmanlarımız, üniversitelerde ders veren profesörlerimiz var. Benden duymuş olmayın.
Kapısı çok modern.
Kümbete benziyor. Belki de ağıl. Üstüne ne olduğunu yazmadıkları için anlamak zor.
Derinliği yer yer 1.5 kilometreyi aşan kanyonun iki milyar yılda oluştuğu tahmin ediliyor. Faili ise adını İspanyolca kızıl kelimesinden alan Colorado Nehri. Kızılırmak gibi. Yüz milyonlarca yıldır Kayalık dağlarının kar sularını Meksika körfezine taşıyan 2,330 kilometre uzunluğundaki nehir geçtiği yerleri yarıp kendine yol açmış. Nehrin mevcut güzergâhının en az 17 milyon yıllık olduğu tahmin ediliyor.
466 kilometre uzunluğunda ve 500 ile 2,500 metre genişliğinde olan kanyonun en derin yeri 1,600 metre.
Colorado nehri gibi dağ taş kıpkızıl…
Şu anda Büyük Kanyon’un güney ucunda Hualapay ulusu yaşıyor. Dillerinde “hwal/huala” çam (ponderosa: sarıçam) “pay” insan demekmiş. Yani “çam insanı.” Nedeni ise Büyük Kanyon’un güney tarafında yaşadıkları 160 km. uzunluğundaki alanın çamlık olması. Büyük Kanyon’un bu bölümü onlara ait. Maalesef ziyaret ettiğimiz bu park da. Çünkü giriş adam başına $35. Cam balkon $50. Ceryan hanıma “Sen birkaç saat arabada bekle, ben gördüklerimi sana anlatırım” dedim. Kabul etmedi. “Sen bekle ben gireyim!” dedi.
Çevreyi dolaştıktan sonra Kızılderililerin hediye eşya satan mağazasına uğradık. Türkiye’deki hısım akraba, eş dost Amerika’dan bez şapka hediyesi almaktan bıkmıştır farklı bir şey alalım diye. Güzel şeyler vardı ama altlarına bakınca hepsinin Çin malı olduğu fark ettik. Made in China. Kızılderili dükkanından Çin malı hediye göndermek ayıp olur diye birşey almadık. Onların bu vicdani muhakemeden, içine düştüğümüz ikilemden haberleri yok tabii.
Adı lâzım değil bir arkadaşım var. Ne zaman bir şey anlatsam beni bastırmak için hep “O ne ki” diye başlar ve atar da atar. Ben de hediyelik eşyaların Çin malı olduğundan şikayet ederken bir de parkın ortasında Çin lokantası görmeyeyim mi. Oyuncak ne ki.. Adam lokanta kurmuş.
Gözlerime inanamadım. Yüreğim fış etti. “Bunu yapmayacaktınız Kızılderili kardeşler!” dedim kendi kendime. Akrabalık arzusu kalmadı. Herkes geçinmek zorunda ama insaf yahu. Hem de take-out dedikleri cinsten. Oturacak yer bile yok. Paketleyip eline veriyorlar kanyona baka baka yiyorsun.
Acaba? Acaba, biz Orta Asya’dan geldik mesajı mı vermek istiyor Kızılderililer?
Büyük Kanyon, doğal özelliklerinin yanı sıra, binlerce yıldır “Kızılderili” dediğimiz Amerikan yerlilerine ev sahipliği yapmasıyla da ünlü. Arkeolojik buluntular, kanyonun erozyon ve aşınmaya dayanıklı sert duvarlarının yerliler tarafından barınak olarak kullanıldığını gösteriyor.
Bunlar biz turistler için dans eden Hualapaylar..
Dans duyduğumuza göre “kız isteme” dansıymış. Komşu aşiretlerden görücü geldiğinde gelin adayının ne kadar güzel dans ettiğini göstermesi gerekirmiş. Bizim “Gelin Hamamı” gibi ama hamamsız. En inanılmayacak hikayeleri anlatan anneme “Olur mu böyle şey anne!” dedigimde klasik cevabı “Öyle dediler!” dir.
Benimki de öyle oldu. Öyle dediler. Siz karar verin…
Dansı bu linkten de izleyebilirsiniz
Bir dahaki sefer uçak ve helikopter turları ve Büyük Kanyon’u keşfeden, kanyona bayrağımızı çeken Türkler.
Mehmet İlhan K.
One response to “Büyük Kanyon I (Grand Canyon)”
Mukemmel paylasim tesekkur ederim