“Motosikletli Kız nerede” diye soranlara yanıtım: (Kızmayın ama) Türkiye’deydim! Ülkeden çok uzaklarda olunca, orada yapılması gerekenler listesi öyle uzuyor ki çok kısa süreli gelişlerde eşi dostu mu göreceksin, biriken işleri mi halledeceksin, kalpleri kırmadan kimi sevdiklerini listenin dışında mı bırakmaya çalışacaksın, çıkamıyorsun içinden… Zor kararlar ve yorucu geçen günler oluyor o sayılı günler. Yine de o sürede gözlemler biriktirdim, sürekli değişen Türkiye hakkındaki vizyonumu tazeledim ve geldim.
Bundan sonraki motor paylaşımlarına geçmeden bu konudaki fikirlerimi sizle paylaşmak istedim.
Bir kere Türkiye’deki trafik daha da çılgın hale gelmiş. Eskiden (en azından ben İstanbul’da yaşarken) “Hafta içi Anadolu yakasına geçelim. Akşam köprüde trafik olmaz” dediğimiz günler belli ki zor anımsanacak kadar gerilerde kalmış. Bir Çarşamba gecesi Anadolu yakasından Avrupa yakasına seyahatim 3 saati geçince eski bayramları anar gibi andım o eski günleri. “Gecenin 12’sinde köprüde bu kadar insanın işi ne?” sorusunun yanıtını ise pek tabii alamadım. Sanırım sabahları çok erken işe başladıkları için erken saatte yatmayı tercih eden Amerikalıların arasında yaşaya yaşaya, geceleri sokakta tek tük insanın gezdiği Washington’da dolana dolana, algım da değişmiş. Gerisinde kalmışım hızla gelişen (kalabalıklaşan desek şuna) Türkiye’nin.
Motosikletçilere, İstanbul’da motosiklete binmekte ısrarcı oldukları için bir kez daha hak verdim. O trafikte kazanılacak 15-20 dakikanın bile değeri, paha biçilmezdir eminim. Ancak objektifliğimi de yitirmedim hani. Trafikte bazen motorcuların bile birbirlerine anlayış göstermediklerini, arabaları sağdan soldan makaslarken arkadan gelebilecek motorcuları, olası tehlikeleri düşünmedikleri için kaç kez yüreğimi ağzıma getirdiklerini söylemeden geçemeyeceğim. Bazen 4 tekerli araçlardan beklediğimiz saygı ve yol hakkını, iki tekerci sürücülere gösteriyor muyuz diye elimizi vicdanımıza koymamız lazım.
Türkiye’de en büyük sorunlarımızdan biri aslında yoldaki kalabalık, yetersiz yol ya da kalabalık kavşaklar vs. değil. Sorun, trafikte kimsenin “kendime yapılmasını istemediğimi başkasına yapmayayım” yaklaşımıyla hareket etmemesinde. Şikayet edip dururken “Acaba ben de bir kez olsun bir araca yol verdim mi? Bir yaya yoldan geçerken gazı kestim mi? Gereksiz yere korna çalmamak için özen gösterdim mi?” diye sormaz hale geldikçe, toplumsal bir buhrana dönüşen trafik daha da büyük bir sorun haline gelerek her geçen gün eziyor bizi.
Amerika’da her yöne “DUR” tabelasının olduğu bir kavşakta gelen dört arabanın da mutlaka durup, sakin bir şekilde bir diğerinin, hatta diğer üçünün de geçmesine izin vermesi neredeyse her gün görebileceğiniz bir manzarayken Türkiye’de elektronik denetleme sisteminin olmadığı ışıklarda karşıdan karşıya geçerken dua eder hale gelmemiz iç acıtıcı.
Zaman zaman Amerikalılar bir espri yaparlar: “Amerika’da her şeyin bir cezası vardır” diye. Ancak Amerika yollarında geçirdiğim yıllar bana, burada insanların genel kurallara belki ceza korkusuyla uymasına rağmen, trafiğe ve yayaya saygılı her hareketlerini her zaman da korku güdüsüyle yapmadıklarını görecek kadar şans verdi. Tabii buradaki trafiği anlatmak için, neden böyle işlediğini aktarabilmek için uzunca yazmak lazım. Zaten yazıların arasında anlatıyorum hep ve anlatmaya devam edeceğim. Ama mantığı en kolay şöyle anlayabilirsiniz. Türkiye’de trafikte aniden önümüze girene, sağdan soldan aniden çıkana ya da dar bir sokakta karşımıza çıkan araca selektör yapar ve “Dur, geçiş hakkı benim!” ya da “Ne yapıyorsun kardeşim!” demiş oluruz ya, Amerika’da selektör hep “Sen geç” anlamına gelir… Belki toplumsal yaşamı kolaylaştıranlar da bazen en küçük detaylardır işte böyle…
Yeni yazılarla buluşmaya devam edeceğiz. Amerika maceraları için Motosikletli Kız’ı takip etmeye devam edin 😉
3 responses to “Trafik Canavarı Dediğin…”
scooter sana yakışmıyor acilen chopper tarzına geçin derim
artı İstanbul trafiği hakkında yurtdışında yaşayıp arada sırada gelenlerin yaptığı yorum
sayısı 100 000 000 u aşmıştır 🙂 çok sıkıcı…
iyi çalışmalar, hayırlı günler
Aslında sadece yurdışında yaşayıp gelmiş biri olarak trafiği eleştirmedim; aksi, başka ülkelerde nasıl oluyor biraz fikir vereyim istedim. Bizim gösteremediğimiz anlayış ve kanıksadığımız durum aslında ne kadar “işlevsiz” ve “yorucu” onu anlatmak istedim…
Katkınız için teşekkür ederim. Bu arada maxi scooter’ların hastasıyım. Bir süre daha scootercıyım 😉
selin hanım. yazıyı dikkatle okudum. malumki bazı gördüklerimizden ve yaşadıklarımızdan iyi veya kötü şeyler ögreniyoruuz başka yerleri görmek kadar güzel bir şey yoktur dünyada. istanbul çok güzel bir yer fakat çokta kötü yerleri var. son zamanlarda diger işlerimin yogunlugu nedeni ile bloga katılamıyorum. sizi ihmal etmem gibi tatsızlık organize degil. geliş güzel zamanın kısıtlı olmasından kaynaklanıyor. veda yazısı gbi bir şey okudum gördüm. bence başka bir konu başlıgı ile devam etseniz bence daha güzel ve verimli olur.
selin bloga katıldım. okuduklarıma göre yazdıklarım gerçekleşti. kendinize iyi bakın. başka bir konuda buluşmak dilegi ile.. saglıcakla kalın ve kolay gelsin.