Bu yazıyı “hem okurum hem dinlerim” diyenler aşağıdaki medya oynatıcıya tıklayarak hikayeyi “şahsımdan” dinleyebilirler 🙂
Bir laf vardır ya “görünüşe aldanma” diye. Hayatta birçok şey için geçerli bu aslında. Mesela sincapları düşünün… “Nerden çıktı şimdi sincaplar” demeyin. Az sonra konuyu oraya bağlayacağım, biraz sabredin 🙂
Bir motosikletlinin önüne herşey çıkabilir. Bir önceki yazıda “dört ayaklı” bir tehlikeden (Bazı okurlar iki ayaklı olanların da altını çizmişti o yüzden vurguluyorum. Mesaj kaygısı yok yani 🙂 ) bahsetmiştim mesela. Bir yavru ayıyla olan kısa karşılaşmamdan. Tamam her gün karşımıza bir yavru ayı çıkmaz. Ama tehlike değişik şekilllerde çıkabilir önümüze. Bazen çok da masum birşey görünümünde de olabilir. Mesela şirin mi şirin bir sincap şeklinde 🙂
Bazen motorcular “önlerine çıkan ve atlatmayı başardıkları” şeylerle övünürler ya. Öyle “böbürlene böbürlene” karşıma çıkan yavru ayıyı anlattığım günlerden birinde dinlediğim bir hikaye sayesinde deyim yerindeyse “bir yaşıma daha girmiştim”. İsterim ki siz de eksik kalmayın; bu hikayeyi aynen bana anlatıldığı şekilde dinleyin ve şaşkınlığıma ortak olun 🙂
Şimdi kafanızda Amerika’da bir kasaba yolu canlandırın önce… (İçinizden
“Nereden bileyim Amerika’da kasaba yolu nasıl olur” diyenler olduğuna eminim. Size söyleyebileceğim tek şey: Şöyle genelde sağı solu doğa manzaralı, muhtemelen asfalt ve hız sınırının çok düşük olduğu keyifli bir yol canlandırın işte zihninizde 🙂 )
Teksas ile Dallas arası seyahat ederken “iki dakika bir kasaba yoluna gireyim de yoğun trafiğin yorgunluğunu atayım üstümden” diyen bir motosikletçi canlandırın kafanızda şimdi de… Hah işte tam öyle 🙂 Hikaye işte tam da burada başlıyor. Kaskının camını şöyle bir kaldırıp taşra havasını içine çekmeye başlayan motosikletli pek bir keyifli yol alıyor… Ama o da ne? Karşıdan gelen bir araba tam kahramanımızın yanından geçerken onun arkasından da birşey yola fırlıyor. Sevimli mi sevimli bir sincap.
Tabii iki teker üstünde yol alırken önünüze bir sincap fırlayınca sevimliliğini düşünemiyorsunuz haliyle. Amerikalı motosikletli her dünya vatandaşının yapacağı şeyi düşünüyor saniyeler içinde tabii; yani fren yapmayı! Ama fren yapacak mesafe kalmadığını da o saniyede fark ediyor. İşte o anda olan oluyor. Teksas güneşinde pırıl pırıl parlayan siyah cruiser motosikletiyle (kendi tanımlaması, ben onun yalancısıyım 🙂 ) sincap arasında birkaç santim kala olmayacak şey oluyor ve sincap motosikletçinin üzerine sıçrıyor.
Kahramanımızın “Neyse ki ezmedim” düşüncesiyle yaşadığı sevinç de sadece saniyeler sürüyor tabii. Sincap “tısss”layarak (Ya da hırlayarak veyahut da gırlayarak) üstünde kısa kollu tişörtü ve yazlık eldivenleri ile motorunu kullanan kahramanımızı ısırmaya başlıyor. Can havliyle sol elini uzatıp sincabın kuyruğunu kavrıyor ama nafile. Bir türlü üstünden çekip atamıyor kızgın sincabı. Bunu anlatırkenki benzetmesi çok komikti söylemem lazım “Resmen ölüm timi gibi sincaptı” diyor kendisi 🙂
Mücadele sürerken sol elini bir türlü sincaptan kurtaramayan kahramanımız şaşkınlığın etkisiyle olsa gerek sağ eliyle de açıyor da açıyor gazı. Motor yolda bir sağ bir sol yalpalarken artık yediği ısırıklardan çığlık da atmaya başlıyor. Düşünün şimdi: Bir cruiser’ın üstünde deri pantolonu ve deri yazlık eldivenleriyle bir sürücü; üstünde hırlayarak onu ısıran bir sincap ve giderek hızlanan bir motosiklet!
Yakın dövüş ustası sincabın maharetleri kahramanımızın üstünü başını yırtıp onu ısırmakla kalmış sanıyorsanız
yanılıyorsunuz. Şaşkın ve bezgin motosikletli canını kurtarmaya çalışırken sincap bu kez açık vizörden kahramanımızın kapalı kaskının içine giriyor. Şimdi düşünün: Artık iyice hızlanmış şık bir Valkyrie cruiser, üstünde üstü başı yırtık bir sürücü, kolları kan revan, üstelik dayanamayıp çığlıklar atmaya da başlamış ve kaskının hemen yanından sarkan bir sincap kuyruğu… Benim diyen yönetmen çekse “Hadi canım” deriz değil mi? 🙂
Benim burada birkaç paragrafta gözünüzde canlandırmaya çalıştığım şey aslında çok kısa bir sürede gerçekleşiyor
tabii. Ve bu kısa sürenin sonuna doğru kahramanımız bu kez ısırılmış parmaklarıyla sincabı kaskının içinden sökmeyi ve kenardaki çimlerin üstüne göndermeyi başarıyor.
Bu olaydan çıkardığı dersi de şöyle özetliyor: Merak etmeyin sincaplar kendilerini korumayı iyi biliyor. Hem de çok iyi!
Bu hikaye nereden mi geldi aklıma? Geçen gün Youtube’da eski bir reklamı gördüm de ordan. Amerika’da televizyonlarda uzun süre yayınlanan iki reklamın videolarını Youtube’dan aldım. İlki bir araba sigortası şirketinin ikincisi ise tanıdık bildik bir lastik üreticisinin… İki reklam da çok komik ve ikisi de arabaymış motormuş dinlemeden doğanın bize hazırlayabileceği sürprizleri güldürerek hatırlatıyor. (Dikkat, yazı videolardan sonra da devam ediyor 🙂 )
Kıssadan Hisse
Demek ki neymiş?
1. Yollar binbir tehlikeyle doluymuş, hep uyanık olmak lazımmış.
2. Uzmanların dediği gibi: Motosikletçiler birçok spor dalında olduğundan daha hızlı karar alan ve daha çok şartı süratle değerlendirerek harekete geçmesi gereken “özel bir grup insan”mış. Bu gerçek bir yana; bu “özelliğimizin” farkında olup bir yandan da yakın dövüş taktikleri geliştirmemiz de de sakınca olmazmış hani 🙂
Bir sonraki yazıya kadar sizden şöyle aklınızın kenarına köşesine saklanmış yol hikayelerinizi istesem çok şey mi istemiş olurum yani? Olmam, olmam 🙂
Hemen aşağıdaki Comment/Yorum butonu katkılarınızı bekliyor 🙂
12 responses to “Motor Üstünde Yakın Dövüş :)”
O vatandaşın yerine kendimi koydum bir an, bu gece uyuyabilirsem çok iyi!!!
Bu aynı açık vizörden içeri giren defalarca sokma işlemini çok kısa sürede başarabilen eşekarısı misali bir şey olmuş…….
O da korkunç bir durumdur 🙁 Motor üstünde vizörü açarken düşünmek lazım demek ki iki kere 🙂
selin merhaba
galiba biraz abartı var ama olmayacak işte değil 🙂 eğlenceli bir yazı olmuş 🙂
istanbulda ve diğer yollarda benim karşıma köpek kedi bol miktarda üzerine süren araba ve iki ayaklılar 🙂
Tabi bunun yanında köy yollarında tavşan hatta onu kovalayan tilki aynı anda karşına çıkabiliyor ama bu kadar agresif ve ninja vari sincap karşıma çıksa hemen durup karşınıda japonların verdiği selamdan verirdim büyük olasılıkla 🙂 ona usta diye hitap ettikten sonra yola devam edebilirmiyim diye iznimi almadan motorsikletime binmezdim 🙂
sevgiler
sinan
🙂 Gerçekten Japon selamını hak ediyormuş sincap, haklısınız 🙂 Sanıyorum o yoldan geçenleri de “Dikkat yakın dövüş ustası sincap çıkabilir” diye uyarmak lazım 🙂
avrupada gezi yaparkende galiba hayvan çıkma sıkıntısı türkiyeden daha fazla galiba..bizim orda büyük baş çıktımı tam duruyorsun ama ordda bir kedi köpek için düşebiliyorsun..kaplumbağaya ezip yaralananlar çok mesela..
Ben biraz daha ve tehlikelisini atlattım. İzmir den Karaburun ilçesine giderken yol üzerinde harika manzaralar vardır. Linkinden fotoları görebilirsiniz. http://www.scooter.web.tr/forumlar/34-scooter-ile-ilgili-etkinlikler-geziler-organizasyonlar-/5687-zmirden-karaburuna-nasl-gidilir-nereden-gecilir.html#5687
Düşük megapikselli bir makina ile fotoğraflamıştım. , fotoğraf makinasının son yolculuğuydu. Karaburun girişinde makinayı düşürdüm. iki – üç kilometre ilerde farkettim. Geriye döndüğümde üzerinden geçen araba sayısı kimbilir kaç taneydi. Hafıza kartına birşey olmamasına sevindim. Uzatmıyalım. Dönüş yolunda Forum yönetiminden arkadaşım Ahmet Erşen’i Çeşmede ziyarete gitmeye karar verdim. Ortalama 60-70 km hızla dönüş yolunda ilerlyordum. İleride koyun sürüsü gördüm yolda karşıya geçiyordu. Yavaşlarken İleriden Abartmıyayım scooterimin yarısı iriliğinde iki köpek üzerime doğru havlayarak gelmeye başladı. Bir tanesi duramayarak scooterime çarptı, ben bir yana scooterim bir yana savrulduk. Hava soğuktu kalın giyinmem (yağmurluk ve korumalı giysiler) beni büyük bir kazadan korudu yerde altı veya yedi defa döndüğümü hatırlıyorum durduğumda bir süre yerimden kalkamadım. Çoban arkadaş koştu ambulans çağırmayı teklif etti. Olayın şokunu atmak on beş dakika kadar sürdü. Kazada sol dizimin altı berelenmişti. Yağmurluğum parçalanmış kot pantolonum yırtılmıştı. Diz altında travma oluşmuştu. Motorumun sol kısmında hasar vardı fakat yürür durumdaydı. Kendimi toparlayıp 40 km lik yolculuktan sonra Çeşme’ye vardım. Direk hastaneye gittim Ortopedi uzmanına göründüm gereken tedaviden sonra arkadaşımın yanına gittim. Bir günün macerasıda bu. Kısacası şehir dışında her türlü sürprize hazır olmak lazım.
Aslında korkunç ama bir o kadar ucuz atlatılmış bir kaza. Doğa motosikletçilere karşı sürprizlerle dolu, hiçbirini küçümsememek lazım.
Paylaşımınız için çok teşekkürler.
Bizim buralarda trafik sıkışık olduğunda emniyet şeridini kullanmak pek bir risklidir. Yine trafiğin sıkışık olduğu bir akşam en soldan (bariyerlerle arabaların arası) vakit kaybetmeyeyim diye gidiyorum. Epey yol aldıktan sonra tam hizamdan bana doğru gelen bir şey farkettim. Biraz daha yakınlaşınca yavru bir köpek olduğunu anladım. Hızlıca birbirimize yaklaşıyoruz… Yan yana nasıl geçtiğimizi eminim ne yavru köpek ne de ben anladım. 🙂
Ucuz atlatmışşınız. Her ikiniz de! 🙂 Paylaşımınız için teşekkürler 😉
Az önce eve gelirken üzücü bir olayla karşılaştım. Sahil yolunun ortasında duran bir martı vardı. Yola oturmuş gibiydi, yalnız biraz ilerledikten sonra anladım olayı muhtemelen bir araç çarpmıştı.
Hemen geriye döndüm, (saat 02, yollar boş) martının bir bacağı yerinden kopmuş yanında duruyordu. Ne yapacağımı bilemedim, sadece onu alıp yolun kenarındaki çimenliğe koydum. Hiçbir tepki göstermedi, çok masum bakıyordu. Havada uçuşan martıların sesini duydukça gitmek istiyordu. Artık uçamayacağını hatta kısa bir süre sonra yaşamayacağını bilmek üzücü!.. Ah be martıcık niye yola kondun…
Çok üzücü. Martıları çoook severim. Gözümde canlandırmak bile içimi parçalamaya yetti 🙁 Keşke olmasaymış ve keşke siz de tanık olmak zorunda kalmasaymışsınız 🙁
Tesekkur ederim.