‘Yeni Ekonomi’ blog’u için yazdığım ilk yazıya “gerçek hayattan alınma” bir Amerikan rüyasıyla başlıyorum. Sonraki yazılarda o rüyanın bazen insanın üzerinde bıraktığı karabasan etkisinden nasıl olsa bahsederim (bknz. emlak krizi ve Büyük Resesyon). Ama açılışı, sonu mutlu biten ‘esaslı bir hikaye’ ile yapayım.
Zaten hikaye iyi biliniyor: Kendisine gençlik iksiri arayan America Online (AOL) cevval blogcuların omuzlarında yükselen Huffington Post sitesini 315 milyon Dolar’a satın aldı. Az bilinen, sitenin kurucu ortağı, yani esas kız Arianna Huffington’ın yükseliş öyküsü.
O yüzden herkes sitenin başarısının sırrını, Huffington Post’un geleceğini sorgularken ben biraz Arianna’dan bahsedeyim dedim. Çünkü Arianna’nın bir sonraki hamlesi ne olur diye merak ediyorum. Ne de olsa Huffington, Washington’daki kulislerde hızlı yükselişi kadar çabuk rota değişikliği ile de tanınıyor. Hatta Washington Post’tan Dana Milbank’ın yalancısıyım, ona göre, Arianna’nın Washington’daki dedikoducular arasındaki kod adı: “Ikarus’tan Sonra En Hızlı Yükselen Yunan.”
Bu modern zaman Ikarus’luğu nasıl oluyormuş diye merak edenlere kısa bir özet geçeyim:
Şimdi bizim Arianna (her gün tweet’lerini okuduğuma göre artık tanış sayılırız) halis bir Yunan insanı. Yani ‘isminin öz Yunan haliyle’ Arianna Stassinopoulos.
Bugün büyük başarılara imza atan Arianna 16 yaşındayken gittiği İngiltere’den liberal görüşleri, Cambridge diploması ve bir de kalp kırıklığıyla ayrıldı.
Yıllar sonra bile hayatımın aşkı demekten kendini alıkoymadığı gazeteci Bernard Levin, Arianna’ya hayalindeki ‘Big Fat Greek Wedding’i çok görmüş, o da buna katlanamayıp çeyiz sandığını aldığı gibi Amerika’nın yolunu tutmuştu. (Sene 1980 ya, tek bir bavulla sınırlı değil yolcular kıtalararası uçuşlarda…)
Arianna yerleştiği California’da altın değil ama aradığını buldu ve petrol zengini Michael Huffington’la tanıştıktan bir sene sonra gönlündeki Yunan düğününe kavuştu.
Zengin ve muhafazakar Michael, 1992’de başarılı bir Cumhuriyetçi kampanya sonrasında Temsilciler Meclisi’ne girince, Arianna eşinin bir sonraki adımı senatörlük olsun istedi. Michael için güzel bir kampanya yaptılar, ama Ermeni- Amerikalıların da çok sevdiği Dianne Feinstein kaptırmadı koltuğunu Huffington’a.
Siyasetteki başarısızlık sanki evliliğe de yansıdı ve çift bir süre sonra ayrıldı. Sonra da işin aslı anlaşıldı: Michael Huffington biseksüel olduğunu açıkladı. Arianna bu sefer bavulu koltuğunun altına alıp başka bir ülkenin yolunu tutmak yerine aktif siyaset yapmaya karar verdi.
Zaten eski kocasına seçim kazandıran kampanyanın arkasındaki kilit isim o olduğuna göre, seçim yarışına pekala o da California’dan kendi adına girebilirdi. Ama kampanya yapmakla aday olmak arasındaki açık arayı tam görmeyince Arianna kariyerinde ilk kez irtifa kaybetti ve seçimlerden yenik çıktı.
Ben Arianna’yı bu maceralarından çok sonra 1990’lı yılların ortasında Amerika’daki televizyon programlarında tanıdım. O zamanlar şimdiki gibi liberal filan değil sıkı bir muhafazakardı. (Bense o sıralarda onun görüşlerinden çok aksanına takıntılıydım. Hala da öyleyim.)
Bazı Amerikalıların söyledikleri bir laf vardır, derler ki : “Gençken vicdanı olan herkes Demokrat, yaşlıyken aklı olan herkes Cumhuriyetçi olur.”
Ama Arianna işte Cumhuriyetçilerin bu sözünün tam aksini yaptı.
Yaşı ilerleyince liberal kanada geçti. AOL’ye 350 milyon Dolarlık satış yaptığına ve bu satıştan da kendisine 100 milyon Dolar kaldığına göre kimse aklı olmadığını iddia edemez.
Ama rivayet o ki, 2005 yılında Huffington Post’la liberal saflara geçen Arianna tekrar bir ‘eksen kayması’ yaşayabilir.
Zaten eski Huffington Post meraklıları Arianna’nın AOL satışından çok önce para hırsıyla sitenin siyasi içeriğini boşaltıp magazin ağırlıklı hale getirdiğini bas bas bağırıyor.
Kimileri de “AOL’le yaptığı evlilik ona Huffington’la yaptığı evlilik gibi artık liberal olma şansı bırakmaz, Arianna tekrar koyu bir Cumhuriyetçi olur,” görüşünü savunuyor.
Arianna bütün bunlara ne mi diyor?
Siz bu yazıyı okurken twitter profilindeki resmini değiştirmediyse o şimdilik her şeyi saçıyla beraber kulak arkası yapıyor.
Zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış ya, ben de şimdi ilk yazıyı böyle ziyan ettim. Ama aslında bir sonraki yazıya da zemin hazırlamış oldum. Çünkü bir sonraki yazı ‘İçerik Tarlaları’, 21. Yüzyıl derebeyleri ve serfleriyle ilgili. Belki farkında değilsiniz ama şu anda siz de pekala bir serf olabilirsiniz…Bir sonraki yazıyı okuyun, karar verin…