Amerika’daki mali krizin tetikleyicisi konut fiyatlarındaki aşırı şişkinlik ve bankaların konut kredilerini tahvile çevirip yatırımcılara satabilme şanları nedeniyle hak etmeyenlere bile çok yüksek konut kredisi açması olmuştu.
Balon olarak tanımlanan bu aşırı şişkinlik patlayınca da Amerika, tüm dünyayı da etkileyen küresel mali krizin sıfır noktası olmuştu.
Ancak artık konut piyasasında son zamanlarda görülmeye başlanan düzelme devam ediyor. Son açıklanan S&P Case-Shiller Endeksi’ne göre de Ocak ayında ev fiyatları %8,1 oranında arttı. Endeks ülkenin en büyük 20 kentindeki ev fiyatlarını takip ediyor. Açıklanan son veriler de ev fiyatlarının 2006 yılı Haziran’ından bu yana ilk kez bu kadar artış gösterdiğine işaret ediyor.
Endeksteki artış, konut krizinden en fazla etkilenen yerlerin son dönemde görülen artıştan da payını aldığını gösteriyor. Örneğin Arizona eyaletinin Phoenix kentinde ev fiyatları %23 oranında artmış. San Francisco’da %17. Las Vegas, Detroit, Miami ve Atlanta da ev fiyatlarının en fazla yükseldiği kentler. Bu şehirler krizde en fazla zarar gören yerler olmuştu.
Uzmanlar son dönemde ev fiyatlarında görülen artışı birkaç faktöre bağlıyor. Bunlar konut kredi faizlerinin rekor düzeyde düşük olması, satışa çıkarılan ev sayısının az olması ve işsizliğin azalması.
Konut piyasasının canlanması da yeni inşaatların başlatılması ve yeni istihdam sahalarının açılması anlamına geliyor.
Düşük kredi faizleri özellikle yatırım amacıyla konut alanların sayısını artırmış. Alımların %25’i bireysel ve kurumsal yatırımcılarla, yabancılar tarafından yapılmış.
Bu arada artan konut fiyatlarının Amerikan halkının moralini yükselttiği, kendine güvenini artırdığını da ortaya çıkıyor. CNBC tarafından yapılan yeni bir kamuoyu yoklamasında da bu, rakamlara dökülüyor. Evlerinin değerinin gelecek yıl artacağına inananların oranı 9 puan artarak %33’e yükselmiş. Bu son altı yıldır görülen en yüksek oran. Ancak hala krizden önceki seviyeye gelinmiş değil. 2007 yılı Mart ayında yapılan yoklamada evlerinin değerinin artacağına inananların sayısı %48 düzeyindeydi.
Aynı iyimserlik borsalar için de geçerli. Yine aynı kamuoyu yoklamasına katılanların %40’ı, borsaya yatırım için zamanın uygun olduğu görüşünde. Bu oran Kasım ayında %31 düzeyindeydi. Bu konuda kararsız olanların, yani borsa da yatırım yapmanın iyi mi yoksa kötü mü olduğuna karar veremeyenlerin oranı ise hala %21.
Ancak kamuoyu yoklaması önemli bir farkı da ortaya koyuyor. Amerikalılar, konut sektörü ve borsaya güven konusunda iyimser bir tablo sergilerken, genel ekonomik gidişat konusunda oldukça karamsar.
Kasım ayında ekonominin şimdiki durumundan ve gelecekten kaygı duyanlar %56 iken Mart ayında bu oran %65’e çıkmış durumda. Bunda da maaş artışı beklentisi olmaması ve enflasyonun etkili olduğu sanılıyor.
Araştırmanın bir diğer ilginç yanı da Amerikan halkının yatırım için en iyi alternatifin altın olduğunu düşünmesi. Katılımcıların %35’i altın derken, %27’si konut, %21’i ise borsaları en iyi yatırım aracı olarak görüyor.
Bu arada bütçe açıklarının sadece harcama kesintisiyle kapatılmasını isteyenlerin oranı da artmış görünüyor. Kasım ayında bu yana buna destek verenler 12 puan artarak %28’ e çıkmış. Sadece vergi artışlarıyla açıkların kapatılmasını isteyenlerse %4 oranında. İkisinin karışımından yana olanlar Kasım ayında %67 iken bu oran Mart ayında %55’e düşmüş.
Ancak bununla birlikte 1 Mart günü başlayan otomatik harcama kesintilerinin ekonomiye zarar vereceğini düşünenlerin oranı da, azımsanmayacak kadar yüksek: %40. Etkisi olmaz diyenler ise %27 düzeyinde.
Amerikan halkının ekonominin genel gidişatı hakkındaki düşünceleri tüketici güven endeksine yansıyor. Ülke ekonomisinin üçte ikisi de tüketim harcamalarına dayandığından halkın güveni azaldığında tüketim azalıyor. Tüketim azalınca da ekonomi yeniden yavaşlıyor. Bu da Amerikalıların deyimiyle bir anlamda, “self-fulfilling prophecy” oluyor. Yani Amerikalılar ekonominin iyi olduğuna güveniyorlarsa, tüketimi artırıp gerçekten de ekonominin düzelmesine katkıda bulunuyorlar. Kötü olduğuna inanıyorlarsa harcamalarını kısıyorlar, bu da ekonomiyi yavaşlatıyor.
İşte bu nedenle de bu tür kamuoyu yoklamaları ekonomik gidişatın yönü hakkında güvenilir bir yol haritası sayılabiliyor.