Başkan Barack Obama, 2008 seçimlerinde adayken, mali krizin tetiklediği durum karşısında kararlı bir tutum sergilemiş ve başkan seçilirse sorunlara net çözümler bulacağı vaadinde bulunmuştu.
Obama o seçimde başkan seçildi ve seçilir seçilmez de iki teşvik paketi, bir dizi kararname ile ekonomiyi canlandırmaya, işsizliği azaltmaya, küçük işletmelere nefes aldırmaya çalıştı. Ancak aradan geçen dört yıla rağmen ekonomi ne dolu dizgin hız aldı, ne de işsizlik o eski parlak günlerdeki arzulanan seviyeye düştü.
Avrupalılarla kıyaslandığında hala daha iyi durumda olsalar da Amerikalılar hala mali krizin yarattığı şoku, hayatlarında yol açtığı değişiklikleri algılamakta, kabullenmekte zorluk çekiyor.
O yüzden de Kasım ayındaki seçimlerde ne Suriye krizi, ne de İran’ın nükleer programları seçmen için belirleyici nitelik taşıyor. Zaten adaylar da seçim konuşmalarında, reklam kampanyalarında varsa yoksa ekonomi konusunu öne çıkarıyor.
Cumhuriyetçiler, Obama’yı ekonomi yönetiminde başarısızlıkla suçlarken, Obama da “devraldığı enkazı” en iyi biçimde yönettiğini söylüyor.
Cumhuriyetçi Başkan Adayı Mitt Romney’nin kendisine başkan yardımcısı adayı olarak seçtiği Paul Ryan da ekonominin bu seçimlerde ne kadar önemli olduğunu ortaya koyan bir diğer gösterge.
Paul Ryan, son dönemde özellikle bütçe tartışmalarının, borçlanma tavanının yükseltilmesiyle ilgili siyasi kavganın hep odağında oldu ve Cumhuriyetçi idealleri, hedefleri savundu. Ryan, en çok da Mart ayında yayınlanan “2013 Bütçe Planı – Refaha Giden Yol” ile gündeme oturdu. O dönemde Mitt Romney, Ryan’ın planına tam da gönülden destek vermemiş, kendi çizgisini savunmuştu.
Ancak Ryan, Başkan Obama’nın politika ve hedeflerine tam 12’den isabet aldığı için bu kritik dönemeçte Romney açısından vazgeçilmez bir isim oldu.
Peki Paul Ryan’ın planı ne?
Cumhuriyetçi politikacı sağlık sigorta sistemi, vergiler, sosyal güvenlik ağı, devletin ekonomideki yeri ve kamu harcamaları dahil beş temel konuda Obama’yı eleştiriyor ve kesin çözüm getireceğine inandığı “serbest piyasa ekonomisine” dayalı formüller sunuyor.
Örneğin, devlet bütçesinin artık kontrolden çıktığını ve hükümetin fütursuzca para harcadığını söyleyen Ryan çözüm olarak, kamu harcamalarının ekonomik büyümeyle orantılı biçimde yapılmasını; eğer harcamalarda artış zorunlu ise bunun başka yerlerden kesilerek karşılanmasını istiyor.
Devletin ekonomideki rolü ise Ryan’a göre ekonomiyi ve bireyleri olumsuz etkiliyor. Ryan, getirilen gereksiz yasal düzenlemelerin aşırı bir bürokrasi yarattığını bu yüzden de özel sektörün hareket alanını daralttığını söylüyor. Bu eleştirinin temelinde Obama yönetiminin mali kriz sonrasına yasalaştırdığı finans ve sağlık reform tasarıları var. Ryan, özellikle de sağlık reformunu yürürlükten kaldırmayı hedefliyor.
Başkan Yardımcısı Adayı, vergiler konusunda ise Obama’nın “yüksek ve karmaşık vergi” politikasına karşı çıkıyor ve basit bir formül öneriyor: “Bireyler için gelir düzeylerine göre, %10 veya %25 oranında vergi. Şirketler içinse %35 yerine %25 sabit oran.”
Ryan sosyal güvenlik sisteminde federal devletin eyaletlere belirli bir fon vermesini öneriyor ve bu fona bir tavan koyarak, eyaletleri sosyal yardımları asgaride tutmaya teşvik ediyor. Bu arada örneğin gıda yardımı alanların, aynı zamanda meslek eğitimi almasını zorunlu kılmak istiyor.
Yaşlılara verilen sağlık sigortasında ise kontrolü devletten alıp, özel sektöre bırakıyor ve rekabetin bu alandaki hizmeti artıracağını, maliyetleri de aşağı çekeceğini söylüyor.
Başkan yardımcısı adayı Ryan ve başkan adayı Romney, Obama’nın dört yıllık icraatlarına alternatif olarak sundukları bu planın halkın aklını ve kalbini çelmeye yetmesini umuyor.
Mali kriz sonrasında daha hesaplı yaşamayı öğrenen Amerikalıların da oylarını “en ekonomik” şekilde kullanmaları bekleniyor.