Türk filmleri Avrupa’dan sonra Amerika’da da ses getiriyor. Son günlerde Seperation adlı İran filminin Altın Küre’de Oscar’a aday olması da yabancı filmlere ilginin arttığını gösteriyor. Altın Küre adaylığından sonra Seperation (Ayrılık) adlı filmi Washington’daki sinemalarda gören görene. Evet biraz karamsar, ağır ve yavaş bir dram ama belki de bu yüzden macera filmlerinden bıkan Amerikalı sinemaseverlere iyi geliyor. Geçtiğimiz günlerde Utah eyaletinin Sundance kentinde her yıl yapılan Sundance Film Festivali’nden de güzel bir haber geldi. “Can” adlı Türk filmi jüri özel ödülü aldı. “Can”ı daha görmedim ama onda da ilginç ama karamsar bir öykü olduğunu biliyorum. Çocuğu olmayan bir çift uzun zorluklardan sonra bir çocuk evlat ediniyor ancak çocuk büyütme sorumluluğu, anne karakterinin çocuğa düşkünlüğünün karı-koca arasında soğukluk yaratması üzerine üzerindeki yükü kaldıramayan erkek evi terkediyor, karısı İstanbul’da tanımadığı bir çocukla tek başına kalıyor. İstanbul geçim sıkıntısı olan çocuklu bir kadın için zorun da ötesinde bir mega kent. Kadın da zor durumda ve bunalımda. Çocuk da ayrı bir hikaye. Film vizyona girince gerisini görürsünüz diyerek yönetmen ve oyunculara geçiyorum.
Yapımcılığını Defne Film Prodüksiyon ve Efekt Yapım’ın ortaklaşa yaptığı, Raşit Çelikezer’in yönettiği, baş rollerde Selen Uçer, Serdar Orçin, Yusuf Berkan Demirbağ ve Erkan Avcı’nın oynadığı ‘Can’ filminin yönetmeni Raşit Çelikezer Sundance’de ödülü alırken yaptığı konuşmada, filmin küçük bir çocuğun zor günlerini anlatan bir hikaye olduğunu söyledi ve ödülü kızı Defne ile birlikte “geleceğin yaratıcıları” olarak nitelediği tüm çocuklara ithaf etti. “Can”, üç kıtada daha bir çok festival katılacak, 16 Mart 2012’de de Türkiye’de vizyona girecek.
Sundance Film Festivali’ni neden izlediğimi merak edenler için kısaca anlatayım. Festivali ünlü Amerikalı oyuncu-yönetmen Robert Redford başlattı ve yıllardır yönetiyor.
Her yıl paradan çok sanat düşünülerek yapılan birçok yerli ve yabancı film katılıyor festivale. Robert Redford benim 1974 yılında “Great Gatsby” filmiyle ilk kez gördüğüm ve sonradan yaptığı filmlerle de hayran olduğum bir aktör. “The Horse Whisperer” filminden belki hatırlarsınız, atlarla konuşan bir çiftçi rolünde adından yine çok söz ettirmişti. Benim gibi hayranları için elbette Sundance’de Türk filmlerini ve sanatçılarını da ağırlaması ve ödüllendirmesi sevindirici bir olay. “Can” ekibini yürekten kutluyorum. 16 Mart’ta gösterime girince “Can”ı kaçırmayın derim.
vallahi hülya abla bu tür şeyleri kaçırmamaya özen gösteriyorum. flm konusunda fetih 1453 için nasıl bilet bulacagımı düşünüyorum. kime sorsam gidecegim diyor. fakat film konusunda gelecege daiir degişik düşüncelerim var. hayatımın evrelerinden 4-5 film çıkarmayı planlıyorum.
eger evdeki hesap çarşıya uyarsa ve uyduracagım. her açıdan rekor ve oscarlık olsun istiyorum.
ve birinin adını şimdiden buldum. GELİŞEN FORMAT. bir tane daha TANRININ ÖGRENCİSİ. digerlerinide zamanla oluşturacagım. ve bu zamanları içine alacak olan evremde sizlerinde yani amerikanın sesininde işlenecegini hatırlatmak isterim… bakalım yönetmen gerçekleri nasıl işleyipte gün ışıgına çıkaracak yıllar sonra… unutmadan filmden önce kitapları sürülecek piyasaya….
saygı ve sevgilerimle.
Umarım hayallerinizi gerçekleştirirsiniz. “Can Mart’ta Türkiye’de gösterilecekmiş. İzleyebilirseniz düşüncelerinizi yazın lütfen. Son yıllarda Türk filmlerinin Avrupa’da ve Amerika’da ilgi görmesi çok güzel bir gelişme. Dilerim daha da iyi filmler yapılır. Yorumlarınızı her zaman bekliyorum. Teşekkürler.