COVID-19 ve korona hastalığı artık grip gibi hayatımızın bir parçası oldu. Yaklaşık iki yıldır listebaşı haber olan bu konuda hala yalan bilgiler yayılıyor ve hala bu haberleri ciddiye alanlar var. Üstelik bunlar arasında hastalık yüzünden yakınlarını kaybetmiş olanlar ve kendileri de uzun süre virüs yüzünden hastanede kalmış olanlar da mevcut. Bunu anlamakta zorlanıyorum. Bütün dünya bu kadar tehlikeli bir virüsle karşı karşıyayken, milyonlarca kişi hayatını kaybetmiş, milyonlarcası tedaviden sonra bile sağlığına tam olarak kavuşamamışken neyin iddiası bu diye soruyorum. Aşılarınızı yaptırın. Amerika’da birinci, ikinci aşıları olduk. Üçüncü aşımı geçen hafta yaptırdım. En azından virüs alsam da hastalığı hafif geçirmeyi umuyorum. Aşı olmayanlar düşünsün demekten de kendimi alamıyorum. Federal hükümet çalışanlarının yüzde 90’dan fazlası aşı olmuş durumda. Özel sektörde 100’den fazla çalışanı olan işyerleri için aşı zorunluluğu 4 Ocak’ta yürürlüğe girecek. İşverenler aşı olmamakta direnen çalışanlarını işten çıkarabilecek. Ya da bu işçilerin her hafta korona testi yaptırmaları gerekecek. Şu anda Amerika’da 200 milyon kişi en az bir aşı yaptırmış durumda. Nüfusun yüzde 59’u tam aşılanmış durumda.
Neden aşı olalım?
Neden COVID olmaktan korunsak iyi olur? Çünkü hem hastalık öldürebiliyor, hem de uzun covid denilen bir tehlike var. Korona geçirip iyileşenlerin yüzde 50’si, uzun dönemli yan etkilerden kurtulamıyor. Uzmanlar birçoğu kalıcı olan bu etkilere COVID sonrası çoklu organ sorunu diyorlar. COVID sonrası yan etki semptomları öksürük, nefes darlığı, yorgunluk, baş ağrısı, çarpıntı, göğüs ağrısı, eklem ağrısı, fiziksel kısıtlanmalar, depresyon ve uykusuzluk. Uzun COVID semptomlarıysa kas ve baş ağrısı, kalp çarpıntısı, düzensiz kalp atışı, tat ya da doku kaybı, hafıza kaybı, konsantrasyon ve uyku sorunları, ciltte lekeler, saç kaybı. Organ hasarına gelince COVID-19 ilk olarak akciğerleri etkileyen bir hastalık olsa da, virüs akciğerlerin yanısıra kalp, beyin ve karaciğer gibi başka organlara da zarar verebiliyor.
Yeni aşı araştırması
Geçtiğimiz günlerde Kaiser Aile Vakfı adlı sağlık kuruluşunun yaptığı araştırmanın sonuçları gündemdeydi. Araştırmaya göre her 10 Amerikalı’dan 8’i, korona virüsü ve COVID-19 hastalığı hakkında en az bir yanlış bilgiye inanıyor. Yine araştırmaya göre halkın yüzde 38’i federal hükümetin ölüm oranlarını abarttığını, yüzde 18’i aşı yüzünden ölümler meydana geldiğini ve hükümetin bunları gizlediğini düşünüyor. Yüzde 17’lik bir kesim hamile kadınların aşılanmaması gerektiğine inanıyor. Özetle medyanın bir bölümünde ve özellikle sosyal medyada devam eden bir yanlış bilgilendirme kampanyası var ve ne yazık nüfusun önemli bir bölümü, eğitimli bir bölümü üstelik, bu haberlere inanmayı tercih ediyor. 25 Kasım’daki Şükran Günü ve 25 Aralık’taki Noel sırasında Amerika’da seyahat edenelerin sayısı çok artacağı için korona vakalarının da artması bekleniyor. Geçen yıl bu aylara göre Amerika’da durum daha iyi olsa da günde 100 binin üstünde korona vakası görüldüğü bir gerçek. Geçen yıl sonbaharda günde 160 bin vaka görülüyordu.Uzmanlar şimdi 2022 yazına kadar COVID-19’un control altına alınacağı tahmininde bulunuyor.
Aşı konusunda partizanlık yaygın
Araştırmaya göre, aşıya muhalefet, siyasi görüşlere, partizanlığa göre artıyor. Aşı olan Demokratlar’ın sayısı Cumhuriyetçiler’den fazla. Aşıyla ilgili yanıltıcı bilgilere inananların büyük bölümü Cumhuriyetçi Partili. Aşı yaptırmayan kesimin yüzde 64’ü, yanlış yönlendirmelere inanıyor veya aşının yararından kuşku duyuyor. Aşılanmış olanların sadece yüzde 19’u aşıya muhalefet kampanyasının doğru olabileceğine inanıyor. Cumhuriyetçiler’in yüzde 46’sı, şimdiye kadar çıkan en az 4 veya daha fazla yalan habere inandıklarını söylüyor. Bu oran Demokratlar arasında sadece yüzde 14. Bu kişilerin inandıkları haber kaynakları da farklılık gösteriyor. Yerel medyanın, televizyonların haberlerine inananların yüzde 20’den azı, en az 4 haberin doğruluğunu sorguladıklarını söylüyor.
Dikkatler ekonomiye mi çevriliyor?
Amerika’da COVID-19 günde ortalama bin can alırken Amerikalılar’ın dikkati hızla artan tüketici fiyatlarına ve mal bulma sıkıntısına mı çevriliyor? Bu sorunun yanıtı ‘evet’. Reuters/Ipsos araştırmasına göre, Cumhuriyetçiler’in güçlü olduğu eyaletlerde olduğu kadar Demokrat eğilimli bölgelerde cep yakan fiyatlar seçmeni ciddi şekilde etkiliyor. Elbette bu da bundan sonraki seçimlerde Cumhuriyetçiler’e oy kazandırabilir. Ekim ayında Amerikalılar’ın yalnızca yüzde 12’si koronavirüs dahil sağlık konularının ülkenin öncelikli konularından biri olduğunu söylüyordu. Oysa daha önceki aylarda bu oran hep yüzde 20’nin üstündeydi. Demokrat, Cumhuriyetçi ve bağımsız, bütün siyasi gruplara göre, yanı nüfusun üçte ikisine göre, şu anda halkın en çok kaygı duyduğu konu enflasyonda görülen hızlı artış. Ayrıca pandemi sonrası iş piyasası da dikkatle izleniyor. Anketler Amerikalılar’ın yüzde 73’ünün yönetimin ve siyasi liderlerin ekonomik büyümeye ve iş piyasasına yoğunlaşmasını istediklerini gösteriyor.
Siyasi tablo değişiyor mu?
Geçen yıl Kasım ayında seçmenlerin yüzde 61’i başkanlık seçiminde tercihlerini adayların koronayla mücadele stratejisine göre yapacaklarını söylüyordu. Bunu söyleyen seçmenlerin yüzde 46’sı Donald Trump’a, yüzde 52’si Joe Biden’a oy verdi. Bu seçmenler Biden’ın koronayla mücadelede Trump’tan daha etkili olacağına inandıklarını söylemişti. Joe Biden Başkan olarak Beyaz Saray’da görevi devraldığı zaman halktan yüzde 55 oranında destek görüyordu. O zamandan buyana Biden’ın halktan gördüğü destek yüzde 40’lara geriledi. Son anketlere göre Biden’ın halktan gördüğü destek oranı yüzde 44. Ocak ayına göre destek oranında yüzde 11’lik bir düşüş görülüyor. Halkın yüzde 51’i Biden’ın icraatını onaylamıyor. Bu oran da Ocak ayından buyana yüzde 19 artmış durumda. Columbia Üniversitesi uzmanı Donald Green, bu durumun birçok Demokrat’ı rahatsız ettiğini ve ara saçimlerde Cumhuriyetçiler’e karşı ciddi bir kayba uğramaları ihtimalini arttırdığını söylüyor.
Değişen dünyamız
Hayatımız değişti tümüyle. Normale dönmeye çalışırken bocalıyoruz. Çok korktuk, çok bunaldık, çok üzüldük, çok umutlandık ama bir türlü koronavirüsten kurtulamadık. Kurtulmak için ne mi yapmalıyız? Elbette hijyene dikkat etmeli, maske kullanmalı, çok kalabalık ortamlardan kaçınmalı, aşılarımızı yaptırmalı ve çevremizdekilere de bunları yapmalarını tavsiye etmeliyiz. Çok uzun gibi görünse de aslında hayat çok kısa ve her gün yaşanmaya değer. Korona olsa da olmasa da çünkü o da artık hayatın bir gerçeği. Belki her yıl korona aşısı olacağız grip aşısı gibi. Maskeler belki artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olacak. Daha küçük gruplar halinde toplanmaya alışacağız büyük ihtimalle. Ne olursa olsun, ne yapmak zorunda kalırsak kalalım, her anın tadını çıkarmaya bakmamız gerek. Herşey her zaman istediğimiz, hayal ettiğimiz gibi gitmeyebilir ama umut hep vardır ve olacak da. Bugün adı koronadır, yarın başka bir şey. Yaşadığımız sürece hayatta herşeyle karşılaşabiliriz. Her günümüzün, her anımızın kıymetini bilelim ve sahip olduklarımız için ne kadar şanslı olduğumuzu unutmayalım.