Nisan, Amerika’da “Caz Ayı” ve Gökkuşağı’nda bu kez konumuz müzik. Hem de caz. Hem de güzel bir işbirliği. Üniversiteler arası bir işbirliği bu. Burada bir parantez açalım. Caz bugünlerde Ahmet Ertegün’ün caza katkılarının anılması için bir dizi program düzenleyen Washington Büyükelçiliği sayesinde çok gündemde. Ahmet Ertegün kimdir? 1923’te Türkiye’de doğan Ahmet Ertegün, eski büyükelçi Münir Ertegün’ün oğlu. Ahmet Ertegün babasının 1935 yılında Washington’a büyükelçi olarak atanması üzerine Amerika’ya geldi. Felsefe eğitimi gördü, babasını 1945 yılında kaybetti, ailesinin Türkiye’ye dönmesinden sonra ağabeyi Nesuhi ile Amerika’da kaldı. Ertegün kardeşler ilk kez 1940 yılında Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği rezidansında (ki Washington’un en güzel binalarından biridir ve Türkiye’ye aittir) siyah ve beyaz müzisyenlerin birlikte sahneye çıktığı bir konser düzenledi. O yıllarda Amerika’da ırkçılık çok yaygındı ve sert çizgilerle ayrılmıştı toplum ve siyah sanatçılar konser verecek yer bulmakta zorlanıyordu. İşte böyle bir dönemde gerçekleşti konser ve bir güneyli senatör, Büyükelçi Ertegün’e bir mektup göndererek, “Herkes bu siyahların ne olduğunu ve nasıl muamele edilmesi gerektiğini biliyor ama siz bunları ön kapınızdan sürekli içeri alıyorsunuz. Bu garip bir durum değil mi?” diye sordu. Büyükelçi Ertegün senatöre şu yanıtı verdi: “Evet, biz her zaman dostlarımızı ön kapıdan alırız, siz de gelirseniz kabulümüzsünüz ama arka kapıdan alır, ağırlarız.”
Öykümüze dönelim yine. Ertegün kardeşler, 1947 yılında borç aldıkları 10 bin dolarla Atlantic Records adlı plak şirketini kurdu ve ilk plaklarını çıkardı. Ahmet Ertegün, Ray Charles, Aretha Franklin, Miles Davis, Stevie Wonder, Frank Zappa, Rolling Stones, Bee Gees, Led Zeppelin, Bette Midler gibi sanatçıların üne kavuşmasında büyük rol oynadı. Atlantic Plak şirketi dünyanın en büyük plak şirketlerinden biri haline geldi. Eartha Kitt’in yorumladığı “Üsküdar’a Gider İken” şarkısının Amerika’da ve dünyada tanınmasında Ahmet Ertegün’ün katkısı büyük oldu. Grammy’ler dahil birçok müzik ödülü kazanan Ahmet Ertegün, genç sanatçı Norah Jones’un parlamasında da büyük rol oynadı. Son yıllarında megastar Tarkan’ın İngilizce albüm çıkarması için çalışan Ahmet Ertegün’ün ömrü buna yetmedi. Birkaç deneme yapıldığını duyduk ama Ertegün’ün, zaman zaman New York’a gelerek İngilizce dersleri aldığı söylenen Tarkan’ın henüz buna hazır olmadığını düşündüğü konuşuldu müzik çevrelerinde.
29 Ekim 2006’da New York’ta bir Rolling Stones konseri sırasında ayağı kayıp düşerek başını vuran Ahmet Ertegün 14 Aralık 2006’da hayata veda etti, Türkiye’de toprağa verildi. Ahmet Ertegün’le ilk kez Washington’da Maryland eyaletinden Kongre’ye aday olan ancak seçimi kaybeden Osman (Oz) Bengür için düzenlenen bir toplantıda tanıştım, uzun uzun konuşma fırsatı buldum. Hatta o akşam bir de çekim yaptık. Kongre’ye mutlaka bir Türk’ün girmesi gerektiğine yürekten inanıyordu, Oz Bengür’ün kampanyasına da büyük katkılarda bulunduğu söyleniyordu. Günün birinde bunun da gerçekleştiğini göreceğiz herhalde ama biraz daha zaman var gibi.
Gelelim caza gönül vermiş genç sanatçıya. Müzisyen Emre Kartari 35 yaşında, davul çalıyor, beste yapıyor. Bugüne kadar üç albüm çıkaran ve dördüncüsü üzerinde çalışan Kartari, caza doğu ezgileri eklemeyi seviyor. En büyük hayali de Türkiye’yle Amerika arasında bir caz köprüsü oluşturmak. Bunun ilk adımını attığı için çok mutlu. New York ve Virginia’da müzik eğitimi alan Emre Kartari, Hacettepe Üniversitesi’nde konser ve ders vermeleri için profesörlerini ikna etmeyi başarmış. Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği ve Richmond’daki Virginia Commonwealth Üniversitesi VCU’nun da yardımıyla Kartari sayesinde geçtiğimiz haftalarda Hacettepe’de güzel bir caz konseri gerçekleşmiş. Konserde saksafoncu Skip Gailes, trampetçi Rex Richardson, piyanist Bob Hallahan, gitarist Adam Larrabee, basçı Mike Richmond, perkusyoncu Tim Collins ve baterist Howard Curtis, Emre Kartari’yle birlikte çalmış. VCU Caz Çalışmaları Enstitüsü eski başkanı olan Doug Richards, “Ben Seni Sevdiğimi Dünyalara Bildirdim” adlı Karadeniz (Trabzon) türküsünü Hacettepe’nin çiçeği burnunda Senfoni Orkestrası için uyarlamış ve ortaya güzel bir parça çıkmış. Konserde kanun virtüözü Ahmet Baran da çalmış.
Bu konseri gündeme taşıdığı için Amerika’nın Sesi’nin “Jazz Beat” bloğunun yazarı Diaa Bekheet’e gönülden teşekkürler. Amerika’ya gelmeden önce ders verdiğim ve öğrencilerimle zamanın öğrenci olaylarına rağmen unutulmaz günler geçirdiğim Hacettepe Üniversitesi’nin özel bir konserle adından söz ettirmesi gerçekten çok güzel. Konserden “Ben Seni Sevdiğimi Dünyalara Bildirdim”i – ya da Trabzon şivesiyle “Ben Seni Sevduğumi da Dünyalara Bildirdum”-u (anonim) caz yorumuyla dinlemek için çok beklemeden tıklayın. Güzel dakikalar geçireceğinize kuşkum yok. Beğenip beğenmediğinizi yazarsanız sevinirim.
Çok güzel bir yazı olmuş. Türküleri hatta çalışmanın tamamını dinlemek için teşvik edici.
Sevgili Arda Balkan, beğendiğinize inanın çok sevindim. Görüşünüzü paylaştığınız için teşekkürler. Türkiye’de caz dinleyicisi yok deniyor ama sevenler de yıllardır seviyor, değil mi? Bence her tür müziğin dinleyicisi var ve bu tür çalışmalar sayesinde ortaya çok hoş parçalar çıkıyor. Üstelik Türkiye’nin tanıtımı da yapılmış oluyor. Düşünün bu kadar ünlü müzisyen Türkiye’ye gidiyor, bir üniversite senfoni orkestrasıyla çalışıyor, anonim bir türküyü öğrenip ona caz bestesi yapıyor, konser veriyor, bütün bu süre içinde Türkiye’yi, Türkler’i tanıyor. Ve seviyor tabii. Türkiye’yi görüp de sevmeyen Amerikalı’ya rastlamadım. Bence milyonlar harcasanız bu kadar yararlı bir tanıtım yapamazsınız. Blog yeni başladı biliyorsunuz. Önerilerinize açığım. Gökkuşağı’nda özellikle görmek istediğiniz konular varsa lütfen yazın. Sevgiyle.
Sevgili Polat,
Bence iyi müzik her zaman her yerde dinlenir. Bizde iyi müziği anlayanların sayısı biraz daha az sadece. Bundan yıllar önce Kudsi Erguner’ in neyzen olarak bulunduğu “Tasavvuftan Flamenkoya” başlıklı bir konseri izlemiştim televizyonda, elbette herkesin uykuda olduğu bir 1 Ocak sabahı yayınlanmıştı ve ben mest olmuştum. Blog’ unuzun başarılı ve “okunur” olmasını diliyorum, size öneride bulunacak kadar yetkin görmüyorum kendimi, kaliteden ödün vermeyin yeter. Başarılı çalışmalarınızın devamı dileğiyle, vesselâm.
Yerden göğe kadar haklısınız. Sözünü ettiğiniz konser herkesin izleyebileceği bir saatte yayınlansaydı kuşkusuz çok ilgi görürdü. Ne yazık çeşitli konularda kalitenin üvey evlat muamelesi gördüğü bir dönemde yaşıyoruz. Bu da geçer diyelim! Yazdıklarınız aklıma başka bir çalışmayı getirdi. Sözünü etmeden geçmeyeyim. Geçenlerde California’da yaşayan besteci-gitarist Mesut Özgen’in “Troubadour” albümünden bir Aşık Veysel yorumu dinledim. “Uzun İnce Bir Yoldayım” ve çok güzel geldi. Size söz, yakında bu albümle ilgili bir yazım olacak ve bu güzel parçayı dinleteceğim. Umarım beğenirsiniz. Bloğun okunması ve ilgi görmesi sizin gibi okurların ilgisine ve görüşlerini yazmasına bağlı. Tabii arkadaşlarınıza reklamını yaparsanız makbule geçer! Önerilerinizi yazmaktan çekinmeyin lütfen, okurlarımın hangi konularla ilgilendiğini bilmek beni de doğru yönlendirir. İçten teşekkürler.
İnşallah herşey gönlünüzce olsun. Blog’ unuzun tanıtımı için ben de reklâm katkısında bulunmaya çalışacağım. İşe Facebook hesabımda URL paylaşarak başlıyorum. Türkiye’ den kucak dolusu sevgi ve selâm.
İlginiz ve reklamınız için çok teşekkürler. Konu önerilerinizi yine de bekliyorum. Washington’dan en iyi dilekler. Güzel bir bahar olsun hepimiz için!
Hülya Hanım,
Sözünü ettiğiniz konserde ben de vardım ve şimdi bile düşündüğümde ne iyi etmişim de tembellik etmeyip gitmişim diyorum. Zannetmiyorum ki bu tarz bir harmanı Ankara’da bir daha izleme şansımız olsun.
Elbette yıllardır türkülerimiz değişik tarzlarda yeniden düzenleniyor ancak bu seferki düzenleme gerçekten bambaşka olmuştu, Doug Richards renkli karakterini kompozisyonuna da yansıtan bir besteci ve maestro gerçekten. Tüm bu çılgın kompozisyonun içine ahenkle yedirilen kanun sesi de ayrı bir tat katmıştı..
Bir de Caz Bölümü açıldığından beri Ankara’daki caz sahnesine öyle büyük bir hareketlilik geldi ki bunun bölümün açılışıyla ve Emre Kartarı’nın çabalarıyla paralel olduğunu farketmemek mümkün değil. Artık daha fazla caz programına yer veren restoran görüyoruz, daha çok mekan kapılarını caz müziğe açıyor, yeni yeni müzisyenler solistler görüyoruz bu müziğe gönül veren..
Memur şehri Ankara değişiyor mu ne? 🙂
Esma Hanım, mesajınızı okuyunca “keşke konsere ben de katılabilseydim!” dedim. Ben kısacık bir bölümünü dinledim ve gerçekten çok beğendim. Değerli sanatçılar ve genç yetenekler çok güzel işler başarıyor. Emre Kartari’yi yürekten kutluyorum ben de. Cazın yeniden popüler hale gelmesi de güzel tabii. Haklısınız Ankara tam bir memur kenti ama ben Ankara bir aşığı olarak çok eski yıllarını hatırlıyorum başkentin, her Cuma akşamı annem babam bizi Senfoni Orkestrası’nın konserlerine götürürdü. Evlerde Türk Sanat Müziği eserlerinin, türkülerin yanında caz dinlenirdi, Oda Tiyatrosu’na gidilirdi en az ayda bir. Yıllar önce caza meraklı bir dinleyici kitlesi vardı Ankara’da ve caz çalan, sözleyen çok değerli sanatçılar da. Birçoğu sonraları pop şarkılarıyla adlarını duyurdu. Caza ilginin yeniden canlanmasını ben gençlerin eski gruplara, bestelere, sanatçılara ilgisinin artmasına benzetiyorum. Örneğin Amerika’da da gençler arasında Beatles grubuna ilgi son yıllarda hızla arttı. Eski albümlerin yeni versiyonları çıkarıldı. Eski şarkıları yeni sanatçılar repertuarlarına aldı, albümlerine kattı. Türkiye’de de böyle bir geeçmişi anma, hatırlama isteği görülüyor. Eskiden orada ders vermiş bir öğretim görevlisi olarak Hacettepe Üniversitesi’nin Caz Bölümü’nün açılmasına çok sevinenlerden biriyim. Emeği geçenlerin eline sağlık! Blogla ilgili görüşlerinizi her zaman bekliyorum. Üşenmeyin yazın lütfen!
Merhaba,
Ben Hacettepe Universitesi Caz bolumunu bu yil kazanan cok sansli 10 kisiden biriyim.
Emre kartari, yani cok degerli hocam tarafindan bu zamana kadar gerceklestirilen butun faaliyetlere katildim, yeri geldiginde de icinde bulundum.
ilk olarak bizlere 10 hafta boyunca caz dogaclama, caz teori ve caz armoni gibi dersler veren, haftanin bir ya da bazen iki gunu profesyonel anlamda sahne deneyimini tattiran ve de sadece onu dinlerken bile bir cok sey ogreten sevgili Skip Gailes hocamizla tanistik. Bizimle gecirdigi bu kisa surecte hayatimizda muzige ve sanata dair yeni bir bakis acisi olusturdu. Bunu destekler nitelikte Hacettepe Caz Festivali kapsaminda Amerikan Buyuk Elciligi’nin ve VCU’nun da yardimlariyla gelen butun muzisyenler ve ayni zamada hocalarimiz (Rex Richardson, Bob Hallahan, Adam Larrabee, Mike Richmond,Tim Collins, Howard Curtis ve Doug Richards) gunler suren workshop’lar verdiler ve enstrumanlarimiza gore bizlerle ozel dersler yaptilar. Sahnede onlarla calma firsatina eristik.
Doug Richards’in duzenledigi ‘‘ben seni sevdigimi dunyalara bildirdim’’ adli turkumuz dinleyiciye sunuldugunda oradaydim. Bu cok sevilen Karadeniz turkusunun batili bir caz muzisyeni tarafindan boylesine coskulu ve dinamik bir sekilde yorumlanmasi beni derinden etkliedi. O gece tam anlamiyla bir kultur patlamasi yasandi. BIr taraftan Karadenizin ezgileri diger taraftan cazin ritmi, armonisi ve calan muzisyenleri, seviyelerini soylememe gerek yok.
Gecen donem festival haftasi ve onun disindaki diger konserlerle birlikte hocam Emre Kartari, Skip Gailes, Howard Curtis ve diger butun muzisyenler goz ardi edilemeyecek kadar onemli basarilara imza attilar. bu donem de geride biraktigimiz donemi aratmayan bir hizda ilerliyor. Skip Gailes, Howard Curtis ve Mike Richmond belli zaman araliklariyla Ankara’da konser vermek ve bizlere workshoplar vermek amaciyla geliyorlar ve onumuzdeki haftalarda, festival kapsaminda adi gecen diger muzisyenlerin de gelmesi muhtemel.
Ankara’da caz adina son bir yil icerisinde cok onemli calismalar yapildi ve hak ettigi degeri veren insanlari gorunce cok mutlu oluyoruz. Umarim daha fazla kisi on yargilarini kirip kulaklarini acabilir ve o zaman Ankara’da da Turkiye’de de bir cok sey degismeye devam eder.
Emre Kartari, Skip Gailes, Howard Curtis ve diger butun hocalarima , yaziniz icin de sizlere tesekkurlerimi sunuyorum.
Sevgiler, Yunus Muti.
Merhaba Sevgili Yunus, öncelikle kutlarım Hacettepe Üniversitesi gibi saygın bir okulun Caz Bölümü’nü kazandığın için. Dilerim çok başarılı olursun. Hacettepe Caz Festivali’nde birbirinden güzel konserler verilimiş olması ve caza ilginin artması son derece güzel bir gelişme. Ankara’da bu tür etkinliklerin artan bir ilgi görmesi de ayrıca çok olumlu. Haklısın sevdiğimiz bir Karadeniz türküsünün caz versiyonu çok hoş olmuş, kanun da ayrı bir güzellik katmış. Emre Kartari de kuşkusuz Hacettepe Üniversitesi’yle Amerika’da’ki üniversitesi arasında sağlam bir müzik köprüsü kurmayı başardığı için övülmeye değer bir işi gerçekleştirmiş. Eminim sizin gibi güzel sanatlara, müziğe, caza gönül vermiş gençler sayesinde Ankara çok daha güzel etkinliklere sahne olacaktır. Bir başkent olarak buna layık olduğunu düşünüyorum. Genelde büyük konserler, festivaller hep İstanbul’da oluyor. Bence Ankara’nın da sesini duyurmasının zamanı çoktan geldi! İlerde sizin de başarılı bir müzisyen olduğunuzu görmek umuduyla sevgiler.
Merhabalar,
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı bünyesinde bu yıl açılmış olan Caz Anasanat dalı bölümünde davul öğrencisi olarak okuyorum. Sizlere festival öncesi ve festival zamanı sırasında bölüm olarak neler yaptığımızı yazmaya çalışacağım.
Öncelikle yazıma bölümün kurucusu ve benim için çok değerli biri, çok değerli hocam Emre Kartarı ile başlamak istiyorum. Kendisinin bizim ve bölüm için yaptıklarını burada kısaca anlatacağım. Bölümün kuruluşundan, bölümümüzün ders programlarının hazırlanmasına kadar, bizlere bu müziği öğretmeye çalışmasının yanı sıra, bölümün bütün işleriyle, sorunlarıyla tek başına uğraşan, bütün enerjisini ve zamanını bizlere veren ve festivalimizin oluşması için 1 yıldan daha fazla süredir bu festival haftası için çalışan, emek veren hocama tekrardan teşekkür ediyorum. Bu yıl derslerimize VCU caz bölümünde hocalık yapan George “Skip” Gailes hocamızla başladık. Kendisiyle caz doğaçlama, caz teori ve caz armonisi üzerine 2.5 ay (10 hafta) kadar süren bir eğitim süreci yaşadık. Bu 2.5 ay içerisinde her günün en az 12 saatini okulda ders yaparak ve jam session gecelerinde beraber çalarak gerek dinleyerek, gerekse birlikte bu müziği paylaşarak çok keyifli ve yararlı bir şekilde geçirdik. Skip hoca derslerimizde bize bu müziğin nerden geldiğini, bu müziğin köklerini, bir caz müzisyeninin nasıl olması gerektiğini, nasıl bir disiplinde çalışması gerektiğini, nasıl bir karakterde olması gerektiğini 40 yıllık koca bir ömrü bu müziğe vermiş biri olarak canlı olarak bize gösterdi. Kısacası bölüm olarak festival öncesi çok yoğun bir çalışma dönemi yaşadık. Festivalimizin oluşmasında Amerikan Büyükelçiliğinin, Virginia Commonwealth University (VCU) caz bölümünün çok değerli hocalarının ve tabi ki bütün bunları tek bir çatı altında toplayan Emre Kartarı bu festivali bizlere yaşattı. Festival haftasında Amerika’dan ve Avrupa’dan gelen çok değerli müzisyenlerle özel dersler ve workshoplar yaptık. Gündüzleri okulda workshop ve dersler oldu, akşamları bölüm öğrencileri ve bu değerli hocalarımızla beraber çaldık, tam anlamıyla 7/24 caz müziğini yaşadık. Festivalde çok değerli müzisyenler Howard Curtis, Bob Hallahan, Adam Larrabee, Mike Richmond, Doug Richards, Tim Collins, Rex Richardson yer aldı. “Ben seni sevduğumi dünyalara bildirdum” adlı Karadeniz türküsünü Doug Richards hocamız senfoni orkestrası ve bu değerli 7 müzisyen için düzenleyip yeniden yazdı ve harika bir eser çıkarmış oldu. Festivale gelemeyenler için http://www.youtube.com/watch?v=iGy6qjTnxJE Doug Richards’ın yazdığı eseri bu linkten dinleyip izleyebilirsiniz. Ayrıca festival bittikten 1 ay sonra çalışma süresi bitip ülkesine dönen Skip hocam, Amerika’da ki işi müsait oldukça, tatillerde birkaç kez Ankara’ya bizler için çalışmaya geldi. Desteğini her zaman bizlere gösterdi.
Yazıma benim için önemli biri hakkında sözlerimide de ekleyip bitirmek istiyorum. Bu festivalden sonra Howard Curtis hocam bizler için, kendi imkanlarıyla her ay gelmeye başladı ve burada bizimle özel ders yapıp çaldı. İlerleyen zamanlarda da tekrardan gelecek, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bize bu fırsatı sunduğu için Howard ve Emre hocama çok teşekkür ediyorum. Son olarak Mayıs ayının sonlarına doğru Amerika’dan çok değerli iki müzisyen gelecek, Bob Hallahan ve John D’Earth.
Bizlere bu fırsatı sunan çok değerli Emre, Skip ve Howard hocama ve diğer tüm değerli müzisyen ve hocalarıma teşekkür ediyorum. Sizlere de bölümümüz hakkında yazdığınız bu yazı için tekrardan çok teşekkür ediyorum.
Saygı ve Sevgilerimle…
İsmail Köseoğlu
Merhaba İsmail, yorumun için çok teşekkürler. Ben 1974-80 yılları arasında Hacettepe Hazırlık Okulu’nda İngilizce dersi verdim. Önce Hacettepe Tıp’ta, ardından Beytepe Kampüsü’nde çeşitli bölümlerde çok sayıda öğrencim oldu. Bu yüzden okulunuzla gönül bağım var ve Caz Anasanat Bölümü’nün açılmasına da gerçekten çok sevindim. Dilerim bu bölüm birçok değerli müzisyen kazandırır Türkiye’ye Sizler de o yoldasınız zaten. Çok şanslısınız, son derece kıymetli müzisyenlerden, ustalardan ders alıyorsunuz. Size gönülden başarılar diliyorum. Bu blogda sık sık müzik konusuna yer vereceğim. Lütfen izleyin ve görüşlerinizi yazın.
Selamlar
Ben Hacettepe Caz bölümünde piyano öğrencisi olarak okuyorum. Emre Kartari gibi değerli bir müzisyenin hocam olmasını çok büyük bir şans olarak görüyorum. Bölüm ve bizler adına çok büyük sanatsal çalışmalar ve fikirler üretti.
İlk dönem 2,5 ay süresince bizlerle caz adına öğrenmemiz gereken bir çok şeyi öğreten sevgili skip gailes hocamızla çalıştık. Bu süreçte bizlerde müzik adına köklü değişimler yarattı ve tecrübe kazandırdı. Sonrasında ise Emre Kartari önderliğinde Amerikan Büyük Elçiliği ve VCU’nun yardımıyla hayatımın en güzel haftasını geçirdiğim Hacettepe Caz Festivali oldu. O hafta gelen müzisyenleri belirteyim Rex Richardson, Bob Hallahan, Adam Larrabee, Mike Richmond,Tim Collins, Howard Curtis ve Doug Richards bu değerli müzisyenler bizlerle özel olarak çalıştılar ve workshoplar verdiler.Doug Richards bu festivale özel olarak ‘ben seni sevdiğimi dünyalara bildirdim’ adlı Karadeniz türküsünü senfoni orkestrası ve gelen 7 müzisyen için yeniden düzenledi.Ortaya çıkan müziğin enerjisi çok yüksekti ve çok kültürlülüğü yansıtıyordu.Caz müziği ile türkü’nün lirik bir senteziydi.
Hacettepe Caz ilk gün ki enerjisi gibi yaratıcı ve yenilikçi bir form da ilerlemekte. Bana bu güzel ortamı yaşatan çok değerli hocalarıma sonsuz teşekkürler…
Umut Tosunlar,sevgiler…
I?ll immediately clutch your rss as I can not to find your email subscription link or e-newsletter service. Do you have any? Please let me recognize so that I could subscribe. Thanks.
Please check http://www.amerikaninsesi.com for more information.
Wow, amazing blog format! How long have you ever been blogging for? you made running a blog glance easy. The full look of your site is wonderful, let alone the content material!
Bloğu beğendiğinize sevindim. İçerik ve görüntü hakkındaki güzel sözleriniz için de çok teşekkür ederim. Daha sık yazmak için cesaret verdiniz bana. Yorumlarınızı her zaman beklerim.
Güzel Paylaşım Teşekkürler..
Beğendiğinize sevindim. Ben teşekkür ederim.
tebrik ederim.gercekten güzel ve gercekleri göz önüne seren bi yazi olmus
Çok teşekkürler güzel sözleriniz için. Her zaman yorumlarınızı beklerim.
Mahsuru yoksa facebook sayfamda paylaşmak istiyorum ?? harika ötesiii
Tabii kaynak belirterek yazıyı paylaşabilirsiniz.İlginize teşekkür ederim. Her zaman yorumlarınızı bekliyorum. Sevgiyle.
It’s really a nice and useful piece of information. I’m
glad that you just shаred thiѕ
uѕeful information with us. Please keep us up to date like thiѕ.
Thаnκs for sharing.
Mу page – güzel sözler etkileyici
Thank you very much for your comment. I am glad you liked the article. Please keep coming back.
Çok güzel bir yazı olmuş
Çok teşekkür ederim. Beğendiğinize sevindim. Yorumlarınızı her zaman beklerim. Mutlu yıllar!