Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle Soğuk Savaş döneminin “iki kutuplu” dünyası da dağılmıştı, ama son zamanlarda birbiri ardına gelen ekonomik şoklar dünyayı yeniden iki kutuplu bir döneme itiyor. Ama bu kez kutupları ayrıştıran farklı siyasi ideolojiler değil, ülkelerin gelişme rotaları. Bir yanda AB ve Amerika liderliğinde inişe geçen gelişmiş ülkeler diğer yanda beklenmedik çıkışlar yapan gelişmekte olan ülkeler. Bir kutup borçları, diğer kutup ısınan ekonomileri dizginlemeye çalışıyor. AB ve Amerika borç krizlerini aşmaya çalışırken, Brezilya, Çin, Hindistan’ın başını çektiği ülkeler kalkınma hedeflerine doğru koşar adımlarla yol alıyor. (2023 için kendisine daha yüksek bir çıta koyan Türkiye de dahil bu yarışa, elbette.)
Bu trendi yakından inceleyen McKinsey Küresel Enstitüsü son raporunda gelecek 10 yılda yapılacak yatırımlara tek bir adres veriyor: Yükselen ekonomiler…
Halen tüm dünyadaki tüm mali varlıkların %79’u gelişmiş ülke kaynaklı ama bu oranın gelişmekte olan ülke ekonomileri lehine değişmeye başlayacağına kesin gözüyle bakılıyor. McKinsey’e göre yükselen ekonomilerin küresel mali varlıklardaki yani hisse senedi, tahvil ve kredilerdeki payı 2020’de %36’ya çıkacak. Basit bir örnek vermek gerekirse, Çin geçen yıl halka arz edilen şirketler aracılığıyla 2010’da 125 milyar Dolar topladı, Amerika’da bu rakam 35 milyar Dolar’da kaldı.
Ama McKinsey’e göre finansal gücün batıdan doğuya akmasında hala bazı sosyal, psikolojik, ekonomik ve sosyolojik engeller var. Asya krizinde paralarını kaybedenlerin yoğurdu üfleyerek yiyecekleri kesin. Gelişmiş ülkelerdeki demografik yapı yaşlıların hegemonyasına geçerken, bu kesimin riskli borsa yatırımlarından kaçıp, devlet tahvillerinde kalması ya da paralarını bankalarda saklaması da beklenen bir eğilim.
Bunlar elbette önemli engeller ancak McKinsey burada başka bir unsura daha dikkat çekiyor. Bu da yükselen ekonomilerin artık gelişmiş ekonomilere göre daha az kırılgan yatırım olanakları sundukları…
Neden mi? Çünkü bu ülkeler daha fazla doğrudan yatırım çekiyor. Yatırımcılar yükselen ekonomilerde değerli kağıt almak yerine, fabrika ya da şirket satın alıyor. Buna karşın gelişmiş ülkelerde yatırımlar daha kırılgan olan mali varlıklara yöneliyor.
McKinsey’in ayrıntılı raporunda gelecek 10 yıldaki yatırımlara adres gösterdiği yükselen ekonomilere, daha istikrarlı bir yatırım iklimi yaratma konusunda bazı tavsiyeleri de var. Bunlar da sermaye piyasalarına ilişkin kuralların biraz daha sıkılaştırılması, halka açık şirketlerde, azınlıktaki hissedarların haklarını daha iyi koruyacak uygulamaların ve şeffaflığın sağlanması, kurumsal yatırımcılığı artıracak şekilde yeni teşvikler çıkarılması olarak sıralanıyor.
Yükselen ekonomilerin McKinsey raporunda öngörüldüğü gibi gelecek 10 yılda yatırımların güçlü kutbu olmaması için şimdilik hiçbir neden yok gibi görünüyor.