Türklerin Amerikan yerlileriyle bir yerden akraba oldukları iddiası üzerine yapılan tarihi çalışmalar, geliştirilen bilimsel teoriler ve şehir efsaneleri (ki eskiden ben bunlara “geyikler” demeyi tercih ederdim ama bu şehir efsaneleri lafı daha fiyakalı göründü gözüme) henüz bir sonuca bağlanmış değil. Ancak yine de eski Türk filmlerinin “Amca, size kanım kaynadı, baba diyebilir miyim” sendromuyla hareket eden Türkler, Kızılderili “hısımlarıyla” bir vesileyle bağ kurmak istiyor ve işe ticaretten başlamayı umuyor.
Aslında bu haberi zaten Kasım ayında duymuşunuzdur, Amerikan Kongresi Kasım ayında gündemine aldığı bir yasa tasarısı ile Amerikan yerli kabilelerine Türk şirketleriyle federal hükümetin onayına gerek kalmadan ticaret yapma imkanı sunuyor. Tasarı Temsilciler Meclisi Doğal Kaynaklar Komisyonu’ndan geçti. Ama diğer aşamalar tamamlanmadığından daha yasalaşmadı. Kongre üyeleri, seçim telaşından fırsat bulabilirse ve de Türk aleyhtarı lobileri karşılarına alabilirse tasarı kısa süre içinde yasalaşabilir. Bu durumda Türk şirketleri ile yerli kabileler, araya federal hükümeti katmadan pekala iş yapabilir.
“Federal hükümetin devrede olmaması yerli kabilelerle iş yapacak olan Türk şirketlere ne tür avantaj ve dezavantajlar sunuyor?” Bu soruya yanıt vermeden önce hatırlatma babında, biraz daha detay vereyim…Tasarı, yasalaşırsa Türk şirketleri, sayıları altıya kadar çıkabilecek yerli kabileyle İçişleri Bakanlığı’nın onayı gerekmeden doğrudan ticari ilişkiye girebilecek. Kabile yönetmelikleri çerçevesinde hazırlanacak anlaşmalar sonrasında Türk şirketleri kiraladıkları arazilerde hem yatırım yapabilecek hem de şirket kurabilecek.
Peki bu arazi kira sözleşmelerinde ne tür şartlar var, işte bu soruyu Washington’daki çok-isim kombinasyonlu (Butzel Long Tighe Patton LLC) hukuk şirketi avukatlarından Efe Poturoğlu’na sordum.
Sözleşmeler için altı şart bulunduğunu söyleyen Poturoğlu, bu şartları hemencecik sıraladı.
– Kira anlaşmalarına tasarı yasalaştıktan sonra en geç bir sene içinde girilebilecek.
– Arazi anlaşmalarının mineral kaynakların bulunması ve çıkartılması alanında yapılması yasak. Sınırlama, federal hükümetin yerli kabilelere ait arazilerdeki doğal kaynakları korumak istemesinden kaynaklanıyor.
– Karşı tarafın mutlaka kabile olması gerekiyor, kişilerle anlaşma yapılamıyor.
– Kira anlaşmalarının ABD İçişleri Bakanlığı tarafından onaylanacak kabile yönetmelikleri çerçevesinde yapılması gerekiyor.
– Kira sözleşmelerinin süresi en fazla 25 yıl olarak belirleniyor. Ancak istisna olarak kira anlaşmalarının içerisine iki kez daha uzatılması seçeneği eklenebilecek. Bu durumda kira sözleşmelerinin süresi 75 yıla uzatılabiliyor.
Bu tasarının avantajı federal hükümetin aradan çıkarılması ve dolayısıyla bürokrasiden, masraflardan ve zaman kaybından tasarruf sağlanması. Ticaretle uğraşan her kesimin sıkıntısı değil midir, zaten bunlar…
Ancak işin içinde federal hükümet olmayınca anlaşmalar yerli kabilelerin hukuk ve mahkemelerine tabii oluyor. Çünkü Temsilciler Meclisi Doğal Kaynaklar Komisyonu’ndan geçen tasarı taraflar arasına doğabilecek anlaşmazlıklarda yerli kabilelerin mahkemelerini yetkili kılıyor. Yani bir Türk şirketi ile iş yaptığı yerli kabile arasında anlaşmazlık çıkarsa, Amerikan federal ve eyalet mahkemeleri konuya müdahil olmuyor.
Yerli kabilelerle iş yapan Amerikan şirketleri bunun bir dezavantaj olabileceğini düşündükleri anda kira sözleşmelerine anlaşmazlıkların arabuluculuk ve tahkim kararıyla çözülmesi şartını koymuşlar.
Avukat Efe Poturoğlu da Türk şirketlerine aynı tavsiyede bulunuyor ve yapılacak kira sözleşmelerine bu tür maddeler eklemeleri gerektiğini söylüyor.
Poturoğlu, ayrıca sözleşmelere girilmeden önce belirlenecek altı kabilenin yönetmeliklerinin çok iyi incelenmesi önerisinde de bulunuyor. Başta da söylediğim gibi tasarı daha yasalaşmadı, ama erkenden hazırlık yapmanın, biraz ders çalışmanın hiçbir sakıncası yok.