Türkiye yine bir depremin acılarını yaşıyor. Van ve Erciş’teki yıkım ve can kaybı hepimizi çok üzdü, üzüyor. Ailelerini, yakınlarını, düzenlerini kaybedenlere büyük geçmiş olsun. Enkaz altından çıkarılan 14 günlük Azra bebeğin babası kurtarılamamış, bugün haberlerdeydi. Ona da ne yazık babasız geçireceği bir yaşam miras kaldı depremden. Bölgeden görüntüler çok acı verici. Çok sayıda öğretmen öldü. Şu an 575 ölü, üç bine yakın yaralı var. Van depremi herkesin yüreğini dağladı geçti. 6 bine yakın binaya oturulamaz raporu verildiği açıklandı. Kar yağışı, aşırı soğuk, çadırda ve dışarda yaşam mücadelesi verenlerin işini daha da zorlaştırıyor. Kalbimiz onlarla…
Bu deprem yine Türkiye’deki deprem yönetmeliği uygulamasındaki uygulanmazlığı gündeme taşıdı. Birçok uzmanla konuştuk Van depreminden sonra. TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun, Erciş’ten yaptığımız telefon bağlantısında ciddi bir çadır sıkıntısı olduğunu gündeme getirdi ve depreme dayanıksız bina yapımının devam etmesinin sadece Van ve yöresi için değil, bütün Türkiye için çok ciddi bir sorun olduğunu söyledi. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Deprem Araştırmaları Merkezi’nin kurucusu ve eski başkanı Polat Gülkan, “sorumluluk herkesin” dedi ve herşeyden yönetmeliği sorumlu tutmanın doğru olmadığını vurguladı. ODTÜ’den emekli olan Profesör Gülkan Çankaya Üniversitesi’nde ders veriyor ve şu sıralar İtalya’nın Pavia kentinde bir üniversitede misafir profesör olarak bulunuyor. “Parmağı ona buna uzatmak yerine hepimiz üzerimize düşeni yapmalı, oyunu kuralına göre oynamalıyız” diyen Polat Gülkan, herkesi göreve çağırdı.
Amerika’nın Indiana eyaletinin West Lafayette kentindeki Purdue üniversitesi’nin dünyaca ünlü deprem uzmanı Profesör Mete Sözen ise konuyu başka bir boyuta taşıdı ve “Korkarım İstanbul için geç kaldık” uyarısında bulundu. İstanbul’u çok sevdiğini söyleyen Sözen, Türkiye’deki mühendislik bilgisi ve teknolojisinin dünyanın diğer ülkelerindekine eşit olduğunu vurguladı, ancak deprem yönetemeliğinin uygulanmamasının ciddi bir sorun yarattığını bildirdi. Profesör Sözen İstanbul’da gördüğü bazı örneklere de değindi ve ” Mesela bir garajda rahat araba kullanmak için sütunu çıkarıyorlar ve garaj çöküyor. Böyle şeyler maalesef yapılıyor. Fakat bu bilgisizlikten ileri geliyor ve sanırım ki bu zamanla değişecek” dedi.
Profesör Mete Sözen, İstanbul’da bir depremin yaklaştığını düşünüyor ve “bunu yanlız ben söylemiyorum, dünyanın çeşitli araştırma merkezlerinde uzmanlar hep böyle düşünüyor” diyor. Profesör Sözen’e göre, “İstanbul’un tarihine bakarsanız her 20 yılda bir yıkıcı deprem olmuş. Son deprem 1894’te oldu. Bir yıkıcı depremin eli kulağında. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalardan biliyoruz ki İstanbul’un birçok semtinde, mesela Zeytinburnu’nda, Küçük Çekmece’de ve Bakırköy’de binaların, abartmıyorum, yüzde 80’i, depreme karşı dayanıklı değil. Yani bir deprem olursa yüzde 80’i çökmeyecek binaların, belki yüzde 20’si çökecek ama yine de müthiş bir felaket olacak. Onun için bu felaketi mümkün olduğu kadar bertaraf etmek lazım. Belki yavaş yavaş binaları yıkıp yenilerini yapmak düşünülebilir. Ama korkuyorum, artık zamanımız yok bunun için. Bunu sadece ben söylemiyorum, bütün bilimadamları söylüyor. Onun için benim seçeneğim, bir nevi “kurtarıcı şehir” ya da uydu kent yapmak İstanbul’un yakınında bir yerde. Başbakan Erdoğan’ın önerdiği çılgın projelerden biri de bu ve ben muhakkak ki ona katılırım. Bu “kurtarıcı” kentte depreme dayanıklı binalar olmalı, bunalar yapılırken çevreye özen gösterilmeli ve bu iş çabuk yapılmalı.”
Profesör Mete Sözen 2008 yılında bir grup uzmanla birlikte İstanbul için bir “kurtarıcı kent” projesi hazırladı. Bu projeyle ilgili videoyu sayfanın sağ üst köşesinde izleyebilirsiniz.
Profesör Sözen ve diğer birçok Türk ve yabancı uzmana göre İstanbul önümüzdeki 30 yıl içinde ciddi bir deprem risikiyle karşı karşıya. Şiddetli bir deprem olursa-ki dileriz olmaz- 120 bin kişinin hayatını kaybetmesi, binaların yüzde 80’inin etkilenmesi, yüzde 20’sinin yıkılması sözkonusu. Bu Türkiye’ye 60 milyar dolarlık bir yük demek. İstanbul’da bir deprem olursa köprüler, yollar, hastaneler, okullar, evler, işyerleri yıkılacağı ulaşım ve iletişim etkileneceği için felaketin boyutunun büyük olması kaçınılmaz. Videoda da göreceğiniz gibi, Profesör Mete Sözen bir model kent öneriyor İstanbul için. Karadeniz kıyısında tamamiyle depreme dayanaklı binalardan oluşacak bir “koruyucu kent” ya da “uydu kent”. Mete Sözen, “ve bu iş biran önce yapılmalı çünkü korkarım zaten geç kaldık” diyor.
Profesör Sözen’le yaptığımız söyleşi de aşağıdaki medya oynatıcıdan izleyebilirsiniz.
Dünyanın en güzel kentlerinden biri olan İstanbul’da bir deprem olacağını sadece düşünmek bile dehşet verici. Her köşesi ayrı bir hikaye anlatan, tarih boyunca şarkılara, türkülere, şiirlere, öykülere, romanlara konu olan canım İstanbul’un ve içinde yaşayanların kılına bile zarar gelmesin. Bunun için ne yapılması gerekiyorsa uzmanların önerdiği gibi en kısa zamanda yapılsın ki sonradan çok büyük acılar yaşanmasın. Şanssız bir coğrafyada bulunmasının bedeli çok ağır olmasın İstanbul’un ve bütün Türkiye’nin. Zararın neresinden dönülse kardır!
17 Ağustos Depremi
hülya abla yazıyı okudum konugunuz ile yaptıgınız sohbet gayet güzel her ikinizede teşekür ederim. konunun başlıgı istanbul depremi korkutuyor ise son derece korkutucu. buradaki olası bir deprem türkiye için büyük bir facia olur. bunun altından kalkamayız. gölcük depreminde cep telefonlarına konulan deprem vergisi o günden bu yan 50 milyar toplandıgını istatistikler ifade ediyor. 50 milyar dolar az para degil.
türkiyenin can damarı ve kalbi ve beyni olan bir kentin olası depremle yerle bir olması ile türkiyenin duple yollara kavuşmasını kıyaslamak gerekir. bir yandan ülkemize en büyük darbe vuracak istanbul depremine toplanan deprem vergilerinin ıslaha yönelik harcanmayışı ile bir yandan oy ugruna iktidar ugruna ve koltuk ugruna duble yollara harcanan parayı.
yani her ikisini bütün açılardan teraziye koyalım. sonuç olarak istanbulun ıslahı daha agır basacaktır. yapılan duble yollar bizi kurtarmaz ama bir istanbul depremi bizi kaç yıl geriye götürür bilinmez.
bu insanın düşünebildigi olumlamalar. gerisi allaha kalmış bir gerçek.
benim babam inşaat taşöreni ve ben yıllardır onun yanında her açıdan yetişmiş bir kişiyim.allahımıza şükürler olsun. ekonomik geçim olarak inşaat sektörü bize ekmek kapısı olan bir sektör. işlerimizde iyidir.
bir inşaata başlanacagı zaman önce bir mimari planı çıkartılır. daha sonra bu mimari plana göre statik yani demir ve beton donatısı inaşat mühendisinin vicdanına göre öngörülen oranla statik planı çıkartılır.
plan belediyeden onay aldıgı zaman bir yapı denetim firması ile iş sahibi bir anlaşma yapar. bundan sonra babam gibi inşaat taşörenlerinin eline gelir. ve onlar planı icra ederler.
benimde teknik olarak ekleyeceklerim var. bir inşata gelecek demir nevrüllü yani yivli olamalı. ve teknigin istedigi sertlik oranında olmalı.basit haddanelerin ürettigi ve içeriginin ne oldugu belli olmayan demirler inaşaatta kullanılmamalı. ve malesef bunları inşaatlarda kullanıyorlar. demir geldigi zaman işin uzmanı olan bir soguk demirci ile çalışmak gerekir. inşaata gelen demiri plana göre ve önceliklerine göre demir bagından çalmadan monte etmelidir. ve bunu gerçekten görevini layıkı ile yapan yapı denetime onaylatmalı varsa eksikliklerini gidermeli. demir konusunu sonlandırırken devletimizin teknigin istedigi gibi demir üretemeyen haddanecilere ise neden ve nasıl göz yumdugunu ise bilmiyorum. burada mantıgım yatersiz ve çaresiz kalmaktadır.
gelelim betona türkiyede son yıllarda çok güzel beton firmaları oluştu.
inşaat betonu planın öngrdügü c20-c25-c30 gibi standartlarda olmaktadır.
planın öngördügü kalıp ölçülerine gelen bu beton katı ve vibratör dedigimiz sıklaştırıcı ile yerleştirilmeli. ve kullanılan betonun çimentosu portland olmalı digerlerinin modası artık geçti. portland revaçta.
yani bir binanın akıbeti mimar,mühendis,müteaahit,belediye,yapı denetim, taşören, ve usta nın vicdanı ile belirlendiginin altını çizmek isterim.
bu sıralamanın en güzel çalışmasını ise herkesin tatmin oldugu fiat istikrarı belirlemekte. bu ihlal edildiginde sıralamnın hepsi işi gelişine göre kabullenip. her türlü uygulamayı başı boş bırakıyorlar.
bizim devletimiz inşşatta herkesin tatmin olacagı fiat istikrarını saglayarak yönetmeligi en uygun şekilde yaptırması gerekirken. devlet bunu yapmadıgı gibi. kendi işlerinde ihalerlede iskontoyu kim çok yaparsa işi ona veriyor. işte balık baştan kokar .diye sanırım buna denir.yani benim demek istedigim fiat istikrarına acımayacaksınki. deprem oldugunda aglamayacaksın. en basit mantıgı bile uygulayamıyoruz.
saygı ve sevgilerimle.
not: yaptıgımız yatırımların. yapamadıgımız yatırımlardan dolayı hepsini silip süpüreceginin faslı allaha kaldı.
Haklısınız, korkmamak elde değil. Bırakın İstanbul’u Türkiye’nin hiçbir yerinde deprem olmasını da insanların ölmesini de, binaların yıkılmasını da istemiyoruz. Ama can ve mal kaybını, acıları önlemek için önlem almanın şart olduğunu da artık anlamak gerek. Verdiğiniz bilgiler çok yararlı, ben de yararlandım. Uzmanlara soru sorarken isime yarayacak. Teşekkür ederim. Bütün Türkiye’ye geçmiş olsun!
hulya hanım yazıyı okudum konugunuzla yaptıgınız soylesıde cok guzeldı.verdıgı bılgıler cok yararlı.turkıyenın hıc bır yerınde deprem olmasın dılegım ne kadar gercekcı bılemıyorum yaşadıgımız bu evrende deprem kacınılmaz dır. 1997 depremını bızzat canlı olarak yaşadım o zamanlarda kacak yapı ınsaat muhendısın ınsafına kalmış.koltuk ugruna yapılan kentleşme gunlerce yapılan yanlışları tartısırlar sonuc yıne aynı.bunun örnegını vanda yapılan ınsaatlardan gorduk..buna kalıcı bır cozum bulunmadıgı surece kabeye gıtıp yalvarsak bu deprem olacak. her şeyden önce boyle bır duyarlı konuyu işledıgın ıcın sıze sonsuz tesekkurler hulya hanım ıyıkı varsınız
Muhammet Bey, yazıyı ve söyleşiyi beğendiğinize çok sevindim. Çok uzun zamandır ilginizi canlı tutabilmek beni mutlu etti. Güzel sözleriniz için sağolun. Siz de iyi ki varsınız! Çok haklısınız artık deprem konusunda daha ciddi tedbirler alınmalı. Çok sıkı önlemler alınmalı ve uygulanmalı. Herkes evinde, işyerinde, okulunda, hastanesinde binanın bir sarsıntıda hemen yıkılabileceği korkusuyla yaşamamalı. Türkiye’nin fay hatları üzerinde olması da tabii büyük şanssızlık. Ama uzmanlar uyarıyor önümüzdeki 20-30 yıl içinde büyük bir deprem yaşanabileceği konusunda. İnşallah olmaz ama olduğu zaman depreme dayanıklı bina sayısı, olmayanların sayısından çok olmalı artık ve daha az can kaybedilmeli. Yorumlarınızı her zaman bekliyorum. Sevgiyle.
I am a long time in the past I read your blog and has long been stating that you are an incredible author
Thanks for the nice words. Keep reading!
I’m a lengthy time back I study your blog and has extended been declaring that you’re an incredible writer
Thanks a lot for the kind words. It is always good to hear from readers.
well, you’ve got a point
I very much hope that there won’t be an earthquake in Istanbul or anywhere else for that matter.
Gorgeous essay, got the pleasure of studying
Thanks for your kind comments. I am glad you liked the topics. Please keep coming back!
Fantastic website. Lots of helpful information here. I am sending it to some pals ans additionally sharing in delicious. And of course, thanks to your sweat!
Thanks for visiting and commenting! Please keep coming back.
İstanbul’da deprem olmaması en büyük dileğimiz. Ama bilimsel gerçeklerle umut ve dilekler birbirini her zaman tutmayabiliyor.