Geride bıraktığımız 2020, gerçekten de inanılmaz bir yıl oldu birçok açıdan. Dünyayı saran korona salgını hayatımızı tümüyle değiştirdi. Evlere kapandık, maske ve eldivene alıştık.
Sevdiklerimize sarılamadan, kutlamalar yapamadan, hatta kaybettiklerimizi bile usulüyle toprağa veremeden garip bir yıl geçirdik. Tarihe geçecek bir yıldı tam anlamıyla.
Tarihe geçecek olması korona gölgesinde yapılan başkanlık ve kongre seçimlerinde de ortaya çıktı. Kampanyalar alışılagelmişin dışındaydı, seçimler de öyle.
Washington’daki PEW Araştırma Merkezi 2020’yi değerlendiren bir araştırma yayınladı. PEW, 2020’nin şaşırtıcı olayları listesi olarak yayınladı sonuçları. Sonuçlar Amerika’da siyasi ve sosyal bölünmenin derinleştiğini, dünya ülkelerinin Amerika hakkındaki görüşlerinin kötüleştiğini, medyaya güvenin özellikle Cumhuriyetçi muhafazakar kesimde azaldığını gösteriyor. Tabii uluslararası boyutta olan sonuçlar da var. Bunlardan bazılarını gözden geçirelim. Bakalım şaşırtıcı bulacak mısınız?
1- Koronayı ciddiye alma açısından Demokratlar önde. Demokratlar’ın yüzde 84’ü COVID’i ciddi bir sağlık tehdidi olarak görürken Cumhuriyetçiler’in sadece yüzde 43’ü koronanın ciddi bir halk sağlığı tehdidi olduğuna inanıyor.
2- Korona salgını uluslararası seyahat sektörüne ağır bir darbe vurdu. Nisan ayında dünya nüfusunun dokuzda biri,yani yüzde 91’i sınırları kapatılmış, dış seyahatin yasaklandığı bir ülkede yaşıyordu.
3- 1930’lardaki “Büyük Buhran” adı verilen ciddi ekonomik krizden buyana ilk kez milyonlarca genç okullarını, işlerini kaybedip ailelerinin yanına döndü, onlarla birlikte yaşamaya başladı. Ekonomi o kadar kötüye gitti ki, işsizlik hızla arttı. 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 57’si 2020yi baba evinde geçirdi. Kimi işlerini kaybettiği ve kiralarını ödeyemediği için, kimi işlerini kaybeden anne babalarına destek olmak için, kimi de okullarda yurtlar kapandığı, okuldaki kafeterya, kütüphane çalışanı olarak yaptıkları işlerden çıkarıldıkları için baba evine dönmeye mecbur kaldı.
4- İngiltere yıl sonunda Avrupa Birliği’nden ayrıldı. Buna rağmen İngiltere’de Avrupa Birliği’ne destek şaşılacak oranda arttı, yüzde 60’a yükseldi. Oysa İngilizler daha önce yapılan referandumda Avrupa Birliği’nden çıkma yönünde oy kullanmıştı.
5- Çin’e karşı olumsuz görüşler Amerika dahil birçok ülkede 2020’de hızla arttı, yüzde 61’e yükseldi. Birçok ülke özellikle korona salgınıyla ilgili olarak doğru politikalar izlemediği ve gerekli önlemleri zamanında almadığı için Çin’e karşı tepki gösterdi.
6- Amerika’da Ağustos ayında seçmenlerin yüzde 83’ü yani her 10 seçmenden 8’i, başkanlık seçimlerini kimin kazanacağının çok önemli olduğuna inandığını açıkladı. Bu şimdiye kadar seçim öncesi yapılan anketlerde çıkan sonucun iki katı. Başkanlık seçimlerini 81 milyon oy alan Demokrat Joe Biden kazanırken, görevdeki Cumhuriyetçi başkan Donald Trump 75 milyon oyla seçimi kaybetti.
7- Amerika’da siyasi kutuplaşma benzersiz bir şekilde arttı, Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki uçurum daha da derinleşti. Ağustos ayında Cumhuriyetçiler’in yüzde 87’si, Demokratlar’ın da yüzde 6’sı Trump’ın yaptıklarına destek veriyordu. Özetle iki parti arasındaki destek oranında yüzde 81 fark vardı. Demokrat Barack Obama’yla Cumhuriyetçi George W. Bush arasındaki fark, sadece 9’du. Obama’ya destek yüzde 67 iken Bush’a destek yüzde 58’di.
8- Pandeminin getirdiği ekonomik şok herkesi derinden etkiledi. Ağustos’ta her 10 Amerikalı’dan 4’ü ya işini kaybetmişti, ya da ailesinden, yakın çevresinden birilerinin işlerini kaybettiğine tanık olmuştu. Bu oran yüzde 42’ydi.
9- Amerikalılar’ın yüzde 54’ü COVID geçiren veya virüs yüzünden ölen en az bir kişiyi tanıdıklarını söyledi. Nisan’da yüzde 15, Ağustos’ta yüzde 39 olan bu oran, Kasım ayında yüzde 54’e çıktı. Her 10 siyah Amerikalı’dan 7’si yaklaşık yüzde 71’i ailesinden birinin hastalandığına ya da öldüğüne tanık olmuştu. Bu oran Latin kökenliler arasında yüzde 61, beyaz Amerikalılar arasında yüzde 49, Asya kökenliler arasındaysa yüzde 48’di.
10- Amerikalılar’ın büyük çoğunluğu, yaklaşık yüzde 86’sı korona salgınının ders alınacak bir olay olduğuna inanırken yüzde 35’i tanrının yolladığı bir felaket olduğunu düşünüyor.
11- 2020’de Amerika hakkında olumsuz düşünenlerin oranı rekor düzeyde arttı. Özellikle 2017’de Trump başkan olduktan sonra Amerika’nın dış politikasıyla ilgili olarak artan eleştiriler, 2020’de zirve yaptı. İngiltere’de halkın yüzde 41’i Amerika hakkında olumlu görüş belirtti. Toplam 13 ülkede görüşü sorulanların sadece yüzde 15’i Amerika’nın COVID’le mücadelede başarılı olduğunu söyledi. Bu kişilerin Dünya Sağlık Örgütü’ne verdikleri olumlu puan oranı yüzde 64, Avrupa Birliği destek oranı yüzde 57, Çin’e destek yüzde 37, kendi ülkelerinin koronayla mücadelesine gösterdikleri destekse yüzde 74’tü.
12- 2020’de Amerika’da sosyal bölünme de siyasi kutuplaşma kadar ciddi boyutlara çıktı. Ekim ayında yapılan araştırmaya göre kayıtlı her 10 seçmenden sekizi yüzde 80 oranında Biden’a destek verirken Trump’ı destekeleyenlerin oranı yüzde 77 idi. Bu kişiler sadece siyasi açıdan değil, Amerikan değerlerine ve temel ilkelerine verilen önemle ilgili tutumları açısından da iki parti ve aday hakkında son derece farklı düşünüyor ve bir diğerinin seçilmesi durumunda ülkenin hem siyasi hem de sosyal yapısının ciddi zarar göreceğini savunuyordu.
13- Trump’ın medya karşıtı söylemleri 2020’de zirve yaptı. Cumhuriyetçiler’in yüzde 69’u medyanın halkı düşünmediğine, yüzde 60’ı profesyonel davranmadığına, yüzde 58’i Amerika’yı çok eleştirdiğine, yüzde 56’sı demokrasiye zarar verdiğine inandığını söyledi. Demokratlar’ınsa yüzde 60’tan fazlası medyanın iyi bir iş yaptığını düşünüyordu.
2021’e umutlu girdik elbette. Aşı haberleri içimizi açarken, yönetim değişikliğinin neler getireceğini konuşmaya başladık. Ekonomik kaygılar ne ölçüde geçecek sorusunu sorarak, beklemeye geçtik. 2021’in geçen yılın enkazını kaldıracağımız, üzüntülerini geride bırakacağımız, sağlık ve ekonomiyle ilgili umutlarımızın yeşerdiği bir yıl olmasını umuyoruz.