Bir önceki yazıda, adet bu ya, bir yılın özetini yapmaya çalışmış, yazı uzun gelince ikinci altı ayı bir sonraki yazıya bırakmıştım. Şimdi sözümü yerine getiriyor, bıraktığım yerden devam ediyorum.
Yılın ikinci yarısı, artan hava sıcaklıklarına rağmen Avrupa’da belirli bir ferahlığı da beraberinde getirdi.
Yunan hükümetinin Haziran ayında açıkladığı 40 milyar dolarlık yeni paketi Temmuz’da parlamentodan geçince, Atina hükümeti, dört gözle beklediği 12 milyar Euro’luk yardım dilimi için onay aldı.
Bu arada Yunanistan için 109 milyar Euro’luk ikinci bir yardım dilimi için de onay çıktı.
Ama aynı dönemde borç krizinin İspanya ve İtalya’ya da yayılabileceği kaygısı ferahlama duygusunun çok uzun soluklu olamayabileceğinin işareti sayıldı.
Temmuz ayının sıcak günleri Washington’un ateşli borç limitini yükseltme tartışmalarını hararet kattı. Haftalardır çözüm arayışında olan Demokratlar ve Cumhuriyetçiler bir türlü orta yolu bulamıyordu. Başkan Obama ise Amerika’nın borçlanma sınırını yükseltmeyerek yükümlülüklerini yerine getirmesinin sorumsuzluk olacağını anlatma telaşındaydı.
Temmuz ayının son dakikalarında Kongre liderleri nihayet uzlaşma formülü üzerinde anlaştı. Uzlaşma formülü borçlanma tavanını 2,1 trilyon Dolar yükseltirken, federal bütçe açıklarının gelecek 10 yıl içinde 2,5 trilyon Dolar azaltılmasını öngörüyordu. Kesintilerin nerelerden yapılacağını belirleme işi ise 6 Cumhuriyetçi ile 6 Demokrat senatörden oluşan Süper Komite’ye bırakıldı.
Ağustos ayında, Standard & Poor’s derecelendirme kuruluşu, borçlanma tavanının yükseltilmesi sırasında politikacıların devlet harcamalarını kısma konusunda yetersiz kaldığını ve siyasi sürecin tıkandığını söyleyerek Amerika’nın notunu kırdı. Karar tüm dünyada yankı bulurken, derecelendirme kuruluşu durum düzelmezse AA+’ya düşürdüğü notu bir kez daha indirebileceğini açıkladı.
Amerika Merkez Bankası (FED) de Ağustos ayında yaptığı açıklamada ülke ekonomisi için karamsar bir tablo çizdi. Ekonominin hala zayıf olduğunu söyleyen banka yetkilileri, bu yüzden 2013 ortalarına kadar faiz oranlarını düşük tutulacağını açıkladılar. Böylelikle banka, faizleri daha ne kadar düşük tutacağını ilk kez tarih vererek açıklamış oldu.
Ağustos ayında Avrupa ise sıkıntılı günler yaşamaya devam etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Euro krizinin yayılmayı sürdürdüğünü açıkladı. İspanya ve İtalya rekor düzeyde yüksek faiz oranlarıyla borç alabilirken, Almanya, rekor düzeyde düşük faizle para topladı.
Avrupa Merkez Bankası, İtalya ve İspanya’nın borçlanma maliyetini aşağı çekmek ve krizin daha da yayılmasını önlemek için iki ülkenin tahvillerini satın alacağını açıkladı.
Bu arada altın Ağustos ayında altın günlerini yaşadı ve rekor fiyatlardan işlem gördü. 23 Ağustos günü altını fiyatı ons başına 1911 Dolar 46 sentle zirve yaptı.
Amerika, 11 Eylül saldırılarının 10. Yıldönümünde kurbanları bir kez daha anarken, IMF’nin çiçeği burnunda yeni başkanı Christine Lagarde, dünya ekonomisinin yeni bir tehlikeli döneme girdiği uyarısında bulundu. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun sonbahar toplantıları sırasında konuşan Lagarde, yavaşlayan küresel ekonomiyi canlandırmak ve Avrupa’nın borç krizini çözmek için ortak hareket edilmesini de istedi.
17 Eylül’de ilk işgalciler, eylemlerini Wall Street’te başlattı. İşgal hareketi daha sonra başkent Washington olmak üzere birçok kente yayılacaktı.
Bu arada İtalya da, 50 milyar Euro’luk acil önlem paketini kabul etse de Standard& Poors’un hışmından kurtulamadı ve notu A+’dan A’ya düşürüldü.
Ekim ayı boyunca Avrupalı liderler borç krizine çözüm arayışlarını sürdürdüler. Amerika’dan gelen Apple şirketinin kurucusu Steve Jobs’un öldüğü haberi ise bir anda tüm dünyada yankılanacaktı.
Kasım ayında Avrupa’daki ekonomik kriz Yunanistan’dan gelen yeni bir haberle tekrar doruk noktasına çıktı. Başbakan Yorgo Papandreu, AB kurtarma paketinin Ocak ayında referanduma sunulacağını açıkladı. Aynı ay, Avrupalı liderlerin referandum yapılması halinde, yardım paketinin iptal edileceğini duyurması üzerine, Yunanistan Başbakanı istifa etti. Uzun süren pazarlıklar sonrasında teknokrat Lukas Papadimos liderliğinde yeni hükümet kuruldu.
İtalya’da da ekonomik kriz siyasette ağır taşları yerinden oynattı. İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano parlamentoda yapılan bütçe oylamasının ardından Başbakan Silvio Berlusconi’nin istifa edeceğini açıkladı. Berlusconi, parlamentodaki bütçe oylamasını kazansa da milletvekillerinin çoğunluğunun desteğini kaybetti. Berlusconi, bu gelişme sonrasında istifasını açıkladı, İtalya’da da Yunanistan’da olduğu gibi bir teknokrat Mario
Monti işbaşına geçti.
Amerika’da ise Süper Komite Şükran Günü öncesine kadar gelecek 10 yılda hangi devlet harcamalarından kesinti yapılacağını belirlemek için hummalı çalışmalarını sürdürdü. Ancak bu konuda sonuca ulaşılamadı.
Amerika, Aralık ayına, son iki yılın en düşük işsizlik rakamlarıyla girerken uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s Euro Bölgesi’nin 17 üyesinden 15’ini, kredi notunu düşürmekle tehdit etti. Kredi notunun düşürülmesi muhtemel ülkeler arasında Avrupa Birliği’nin en büyük ekonomileri Almanya ve Fransa da yer alıyordu.
Aralık ayı aynı zamanda AB’yi önemli bir dönüm noktasına getirdi. AB 9 Aralık Cuma günü Almanya ile Fransa tarafından gündeme getirilen planı kabul etti. İngiltere hariç, 26 AB ülkesinin kabul ettiği anlaşma ile üyeler gelecek dönemde bütçe konusunda birliğin sıkı kurallarına boyun eğmeyi kabul ettiler.
Özetle 2011 ekonomik açıdan çalkantılı bir yıl oldu, 2012’nin de en az bu kadar çalkantılı geçmesi muhtemel…
Yine de hoş geldin 2012!