Herşeyin dijitalleştiği, Britannica ansiklopedisinin bile baskıdan internete geçtiği, e-kitap sayısının giderek arttığı günümüzde yeni çıkan kitaplar gözümüzden kaçabiliyor. Tabii eğer dijitalleşmemişse! Bu yüzden Türkiye’yle Amerika arasında güzel bir köprü olan bir çalışmayı okumadıysanız okuyun diye dikkatinize getirmek istedim bugün. Çünkü olay Washington kaynaklı. Şimdi gelin birlikte belki de çoğunuzun henüz doğmamış olduğu 1980’li yılların başlarına dönelim. 1982’de yılında Washington Post gazetesinde ABD’li gazeteci Clarence Streit’i tanıtan bir yazı çıktı. Streit’le yapılan bir söyleşiye dayanan yazıda, Streit’in genç bir gazeteci olarak Kurtuluş Savaşı yıllarında Türkiye’ye gittiği ve Atatürk’le konuştuğu da anlatılıyordu. O günlerde ben de eşimle birlikte evine gidip Clarence Streit’le tanıştık ve anlattıklarından çok etkilendik.
Sonra 2009’da Princeton Üniversitesi Atatürk Kürsüsü Başkanı Osmanlı Tarihi Profesörü Heath Lowry, Washington’daki Türk Büyükelçiliği’nde Streit’le ilgili bir konuşma yaptı. 3 Mart 1921’de Mustafa Kemal Paşa ile Ankara Garı’nın karşısındaki konutunda söyleşi yapan Amerikalı gazeteci Clarence Streit’ın yayınlanmamış anılarını tanıttı, Streit’in Anadolu gezisini anlatırken Amerikalı gazetecinin çektiği 300 fotoğraftan örnekler gösterdi. Streit, Türkiye’den Amerika’ya döndüğü zaman Anadolu notlarını “The Unknown Turks”, “Bilinmeyen Türkler” adıyla yayınlatmak istemiş ama yayıncı bulamamış. Heath Lowry, 2009’da, Washington’daki Türk Büyükelçiliği’ndeki konuşmasında Clarence Streit’e verdiği sözü tutarak, notlarını kitap olarak yayınlayacağını söylemişti, sözünü tuttu.
Streit ile 1983’te deneyimli gazeteci 87 yaşındayken tanıştığını anlatan Lowry, “1925’te Türkiye’den ayrılmış ve bir daha da gelmemiş. Ben tanıştığımda hâlâ bu kitabı düşünüyordu. Bana rica etti. ‘Ölmeden önce bu kitabın hem Türkçe hem de İngilizce yayınlanmasını görmek istiyorum’ dedi. Bana önce yazdığı nüshaları verdi. Birtakım işler araya girdi. 25 senenin sonunda o notlar kitabı oluşturdu. Bu kitap Anadolu’nun gerçek yüzünü gösteriyor” diyor. Lowry, neden 25 yıl beklediğini de şöyle anlatıyor: “Bir gün, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy beni büyükelçilikteki 10 Kasım anma toplantısına davet etti. Orada bir konuşma yapmamı istedi. Ben başkalarının söylediklerini tekrarlamak istemediğim için ‘yeni bir şey varsa o zaman konuşurum’ dedim. Ama Şensoy israr edince aklıma Streit’in yazdıkları geldi. ‘Onlardan birşeyler çıkarabilirim’ dedim. Sonra fotoğraflar nerede diye araştırdım ve onları Kongre Kütüphanesi’nde buldum. O zaman bunun bir kitap olacağını düşündüm. Çünkü resimlerle bambaşka bir tablo ortaya çıktı. Yani bir 10 Kasım konuşması bir kitaba dönüştü.”
Princeton Üniversitesi Atatürk Kürsüsü Başkanı olan Tarih Profesörü Heath Lowry, bir süredir Bahçeşehir Üniversitesi’nde ders veriyor. Kitap da Bahçeşehir Üniversitesi tarafından yayınlandı. Alın okuyun derim. Çünkü Amerikalı gazetecinin gözüyle Kurtuluş Savaşı tarihine ve Mustafa Kemal Atatürk’e bakmak çok ilginç. Heath Lowry, 1920’lerde Philadelphia Public Ledger Gazetesi’nin muhabiri olan Clarence Streit’le 1983’de Washington’da tanışmış ve notları ondan almış. Amerikalı gazeteci Clarence Streit, 90 yıl önce, 1921 yılında, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk kuvvetlerinin karargahı Ankara’ya gidip Mustafa Kemal’le tanıştıktan sonra, “Tarih, Mustafa Kemal Paşa’yı yeni Türk devletinin kurucusu olarak tanıyacak” diye yazmış. Streit, “Böyle insanlara çok az rastlanır. Kendine güvenli, idealist, kültürlü, doğuştan lider.. Uğruna can verilebilecek bir lider… Onunla konuştum ve halkının ona neden güvendiğini anladım,” demiş.
Kitapta, Streit’in 1921’de İstanbul’a geldiğini belirten Lowry şunları anlatıyor: “Ben Ankara’ya gitmek istiyorum dediğinde herkes kendisine deli gözüyle bakıyor. İmkansız diyorlar. Ama o yola çıkıyor. Amerikan Harp Gemisi’yle Samsun’a kadar gidiyor. Orada Mustafa Kemal’e bir telgraf çekilerek Streit’in Ankara’ya gelip kendisiyle görüşmek istediği iletiliyor. Mustafa Kemal ‘gelsin’ diyor. Ama ‘gelsin’ demek kolay. Savaş yılları. Zor şartlar altında tercümanıyla birlikte yola koyuluyor. Çorum’a kadar bir kamyonetle geliyor. Orada iki gece Ceritmüminli diye bir köyde kalıyor. Köylülere yeni durum karşısında neler düşündüklerini soruyor. Bu nokta önemli çünkü bu zamana kadar halkın ne düşündüğü konusunda hiçbir bilgimiz olmadı. O, köylülerle beklentileri, Mustafa Kemal hakkında düşündüklerini konuşuyor. İki ayda Anadolu’da şehirlerde ve köylerde yaşayan insanların anlattıklarını yazıyor. Nereye gitse çok enteresan bir tablo karşısına çıkıyor. Sonrasında Çorum’dan bir yayla arabasıyla altı gün altı gece süren bir seyahatle Ankara’nın Yahşihan ilçesine varıyor.
Bir Amerikan savaş gemisi ile İstanbul’dan Samsun’a geçen Streit, Osmanlıca basın kartı ve Azerbaycanlı bir mihmandarla Merzifon, Yozgat’tan sonra kağnılar ve trenle zor bir yolculuktan sonra Ankara’ya ulaşıyor. 17 gün süren bir yolculuktan sonra, Streit 6 Şubat 1921’de o zamanlar nüfusu 25 bin olan Ankara’da üç hafta kalmış ve 3 Mart 1921 günü Mustafa Kemal’le tanışmış. Mustafa Kemal, Fransızca bilen Streit’in 19 yazılı sorusuna dokuz sayfa Fransızca cevap hazırlamış, sonra da iki saat süren söyleşi gerçekleşmiş. Clarence Streit, Mustafa Kemal’den çok etkilenmiş, onun hakkında şunları yazmış: “Beni Türk konukseverliğiyle karşıladı. 2 saat boyunca rahatça Fransızca konuştu. 40 yaşındaydı ama daha genç gösteriyordu. Geniş alnı, ağız ve çene yapısıyla bir savaşçının hatlarına sahipti ama onu gözlüklü ve kalpaksız gördüğünüzde bir profesör izlenimi veriyordu. Yaşam biçimi ve liderliğinde gösterişten, kendini beğenmişlikten eser yoktu.”
Mustafa Kemal, Streit’a, dinle siyaseti karıştırmadıklarını, “Türkler’in fanatik olmadığını” anlattıktan sonra, Amerika’dan dostluk ve maddi yardım beklediklerini söylemiş. Bundan altı yıl sonra, Amerika’yla Türkiye arasında diplomatik ilişki kurulmuş. Amerikalı gazeteci, Ekim 1923’te Türk Kuvvetleri İstanbul’a girdiğinde Türkiye’ye dönmüş, kutlamaları izlemiş, ancak Mustafa Kemal’le bir daha karşılaşmamış.
Mustafa Kemal Atatürk 1923’te ve 1927’de iki kere TIME Dergisi’ne kapak oldu. Amerikalı gazeteci Clarence Streit de, 1950’de TIME’ın kapağında yer aldı.
1986’da 90 yaşında ölen Missouri doğumlu Clarence Kirschmann Streit, aynı zamanda Amerika-Avrupa yakınlaşmasında önemli rol oynayan bir aktivistti. 1929’da dünyadaki tüm demokrasileri Amerikan tarzı federal bir birlik içinde birleştirecek iddialı bir projenin savunuculuğunu yapıyordu. Streit, NATO’nun siyasi bir birlik haline gelmesi için çalışan Atlantik Birliği Komitesi’nin kurucusuydu. Bu örgüt bugün de Streit Konseyi olarak faaliyet gösteriyor.
Kitapta 1921 döneminde Anadolu’ya ait daha önce hiç yayınlanmamış fotoğraflar, Mustafa Kemal ile yine aynı tarihlerde yapılmış bir söyleşi ve özel fotoğrafları yer alıyor. Clarence K. Streit’ın notları ve fotoğraflarından yola çıkılarak yayıma hazırlanan kitap, Heath W. Lowry imzasıyla Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları’ndan çıktı. Lowry tarafından gözden geçirilmiş, hazırlanmış ve notlandırılmış haliyle Streit’ın kitabı az bilinen konulara fotoğraflar aracılığıyla ışık tutuyor.
hülya abla yazınızı çok begendim. emeginize teşekür ediyorum. zorluklara ragmen bu buluşma gerçekleşmiş ve geride birçok belge ve resim bırakmış. atatürk olaganüstü bir kişi ve buna şahit olunmuş.
dünyada koruması olmayarak işlerini ve hayatını sürdürebilen tek lider. halkına o kadar güveniyorduki çogu zaman koruması olmaksızın hayatına devam edebiliyordu. anadolu nun hiçbir bireyi ona karşı bir olumsuzluk asla düşünmemiştir. istsinalarda asi azınlıkları başka devletlerin kullanması ile ilgili bir konu ve onlarda hiçbir zaman atatürke yaklaşma imkanı bulamadılar.
doguşundan ölümüne kadar olan zaman ve süreçlerde egitimi askerligi samsuna çıkışı kongreleri ,kurtuluş savaşının her cephesi ve devrimleri ile osmanlının küllerinden ve yoktan bir devlet kurabilmeyi ve kabul edilebilir boyutlara taşımayı başaran eşsiz bir lider atatürk.
fakat özellikle günümüzde her türlü saldıraya ve terbiyesilige maruz kalıyor. atatürkün gençlige hitabesini bu ayet degilki degiştirilebilir diyen ileri zekalı kişi türk olmadıgı için bunu rahatlıkla telefuz ederek şov haline dönüştürebiliyor. günümüzün milli egitim bakanın düşüncelerinin temelinde neler oldugunu herkes biliyor. ve cemaat muamması. çeşitli kentlerede ve yaşadıgım bölgede atatürke hakeretlerin ve iftiralarının haddi hesabı yok. bunu o cemmatteki vicdanlı kişiler rahatlıkla deşifre edebiliyorlar. işte bu manzaralara kadar geldik. bunlar buz dagının görünen kısmı görünemyeni daha büyük ve organize olmaktadır.
atatürk olmasaydı bunu yapanlar rahat bir şekilde cumhuriyeti ve nimetlerini yaşayamayacaktı
bunu anlamakta zorluk çekiyorlar. dogruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar. özgürlüklerini kime borçlu oldugunu bilmeyenlerin her türlü hayasızlıgı yapmaları daha sürecek gibi görünüyor.
varsayılım amerika amerikanın kurucusu washington a karşı hayasızca ve hakarete maruz bırakılsa buna amerikan yasalarının yapacagı ile atatürke saldıranlara karşı yapılacak olanlar aynı oldugunda adalet vardır. buna amerikan yasaları asla göz yummayacagı gibi gereken cezayıda verecektir. fakat bu bugün ülkemizde atatürke ve cumhuiyete karşı alanen yapılıyor.
konuyu uzatmadan toparlayalım. bu düşünce ve ifade özgürlü bile ükemizde bir suç sayılabiliyor. anlayana anlatmaya çalışmakta büyük bir cesaret işidir. yaşasın özgürlükler.
bana bu imaknı veren amerikanın sesi ve hülya ablasına çok teşekür ediyorum. kurumsal ve mesleki hayatınızda size başarılar dilerim. saygı ve sevgilerimle
not:amerikada washinton un degeri ve önemi neyse türkiyede atatürkün degeri ve önemi aynı ve paralel bir gerçektir. degerlerine sahip çıkmayanların uydurma degerleri ortaya çıkar..
ATATÜRK’ÜN SÖZLERİ
● Bütün ümidim gençliktedir.
● Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyet’i biz kurduk, O’nu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz.
● Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir.
● Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.
● Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
● Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet’e sahip çıkmak, Çanakkale’yi, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir.
● Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz… Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.
● Öğretmenler! Cumhuriyet sizden düşünceleri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.
● “…bu ulusa ve ülkeye hizmet görevi bitmeyecektir.”
● Türk Milleti yeni bir iman ve kesin bir milli azim ile yeni bir devlet kurmuştur bu devletin dayandığı esaslar “Tam Bağımsızlık” ve “Kayıtsız Şartsız Milli Egemenlikten ibarettir. Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu Milli Egemenliktir. Milletin Kayıtsız Şartsız Egemenliğidir…
● Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!
● Biz büyük bir inkılap yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük.
● Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.
● Ne mutlu Türküm diyene!
● Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.
● Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız.
● Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
● “Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk’ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! .. Bu belli. Fakat zekânı unut! .. Daima çalışkan ol…”
● Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneği kazanmamıştır.
● “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir…”
● “Cumhuriyeti kuranlar onu korumaya da muktedir olmalıdır.”
● Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği cumhuriyete inananlara, onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek lazımdır.
● Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur.
● Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de, sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz.
● İstiklal, istikbal, hürriyet, herşey adaletle kaimdir!
● Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
● Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.
● Öğretmenler! Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister. Yeni nesli bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.
● Öğretmen, yıllar sonra ödülünü alır.
● Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir.
● Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruat.
● Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahlûk için tabii bir halettir, fakat insanda yorgunluğu yenebilecek mânevi bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.
● Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
● Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.
● Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.
● Öyle istiyorum ki, Türk Dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar, bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.
● Okul, genç beyinlere insanlığa saygıyı, millet ve ülkeye sevgiyi, bağımsızlık onurunu öğretir.
● Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.
● Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.
● Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar.
● Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.
● Birçok güçlükler ve engeller karşısında bulunduğumuzu biliyoruz. Bunların hepsini inceleme ile, gayret ve iman ile ve millet aşkının sarsılmaz kuvvetiyle birer birer çözüp sonuçlandıracağız. O millet aşkı ki, her şeye rağmen içimizde sönmez bir kuvvet, dayanıklılık ve ateş kaynağıdır.
● Bizim milletimiz vatanı için, özgürlüğü ve egemenliği için özverili bir halktır; bunu kanıtladı. Milletimiz, yaptığı devrimlerin kıskanç savunucusudur da. Benliğinde bu erdemler yerleşmiş bir milleti, yürümekte olduğu doğru yoldan hiçbir kimse, hiçbir kuvvet alıkoyamaz.
● Arkadaşlar! Devrimimiz Türkiye’nin yüzyıllar için mutluluğunu üstlenmiştir. Bize düşen onu kavrayarak ve takdir ederek çalışmaktır.
● Adımlarını, attığımız uygarlık ve yenilik adımlarına uydurmak istemeyenler ne talihsizdirler! Bu gibiler hâlâ milleti aldatacaklarını ümit ediyorlarsa bu ümitleri, kendilerinin zarara uğramalarından başka bir sonuç vermeyeceğine şimdiden emin olabilirler.
● Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.
● Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.
● Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.
● Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.
● Yurtta sulh, cihanda sulh.
● Türk milletinin istidadı ve kati kararı medeniyet yolunda durmadan, yılmadan ilerlemektir.
● Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir.
● Yeni kuşak, en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır.
● Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.
● Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.
● Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
● Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.
● Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.
● Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.
● Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.
● Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
● Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
● Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.
● Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.
● Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.
● Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.
● Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.
● İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
● Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
● Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.
● Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.
● Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.
● Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.
● Hiçbir zafer amaç değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük bir amacı elde etmek için belli başlı bir vasıtadır.
● Zafer, bir fikrin istihsâline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet (değer) ifade eder. Bir fikrin istihsâline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir.
● Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem (dünya) doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına bir zafer, boşa gitmiş bir gayret olur.
● Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.
● Basın milletin müşterek sesidir. Başlıbaşına bir kuvvet, bir okul, bir öncüdür.
● Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.
● Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.
● Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır. Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir.
● Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.
● Tarih bir milletin kanını, varlığını hiçbir zaman inkar edemez.
● Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz.
● Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.
● Biz barış istiyoruz dediğimiz zaman tam bağımsızlık dediğimizi herkesin anlaması gerekir.
● Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
● Tüketici yaşamak iyi değildir. Üretici olalım.
● Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.
● Memleket mutlaka modern medeni ve yeni olacaktır. Bizim için bu hayat davasıdır.
● Yeni Türkiye Devleti temellerini süngüyle değil, süngünün de dayandığı ekonomi ile kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktır.
● Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
● Devrim yasası, eldeki yasaların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki akımı boğmadıkça, başladığımız devrim ve yenilik bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki dönemlerde de böyle olacaktır.
● Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana gelir.
● Toplumdaki başarısızlığın sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ihmal ve kusurdan doğmaktadır.
● Bu memleket dünyanın beklemediği, asla umut etmediği ayrıcalıklı bir varoluşa sahne oldu. Bu sahne en az 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik doğanın rüzgarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk doğanın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı; Onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, Doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu… Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
● Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir.
● Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun ve bütün mana ve biçimiyle uygar bir toplum haline değiştirmektir.
● Bütün dünya bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum.
● Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.
● Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.
● Bombasırtı olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve Dünya savaş tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir olaydır. Karşılıklı siperler arası 8 metre, yani ölüm kesin. Birinci siperdekilerin hepsi kurtulmamacasına düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerlerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğuk kanlılıkla biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur’ an-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse Kelime-i şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale savaşlarını kazandıran bu yüksek ruhtur.
● Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur.
● Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz.
● Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.
● Zafer, “Zafer benimdir” diyebilenindir. Başarı ise, “Başaracağım” diye başlayarak sonunda “Başardım” diyebilenindir.
● Egemenlik verilmez, alınır.
● Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı varolmalarının yegane koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.
● Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur.
● Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.
● Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
● Bu millete çok şey öğretebildim ama onlara uşak olmayı bir türlü öğretemedim.
● Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.
● “Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir… Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir… Türk milletinin tarihi bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır…”
● “Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.”
● “Türk’ün haysiyeti, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.”
● “Türk milleti güzel her şeyi her medeni şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktır ki, her şeyin üstünde taktir ettiği bir şey varsa o da kahramanlıktır.”
● “Bizim milletimiz, vatanı için, hürriyeti ve egemenliği için fedakar bir halktır.”
● “Türk esirlik kabul etmeyen bir millettir.”
● “Bizim başka milletlerden hiç bir eksiğimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, Yüksek amaçlar uğrunda ölmesini biliriz.”
● “Büyük şeyleri büyük milletler yapar.”
● “Türk milletinin son yıllarda gösterdiği harikaların yaptığı siyasi ve sosyal inkılapların gerçek sahibi kendisidir. Milletimizde bu kabiliyet ve tekamül var olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuvvet ve kudret yeterli olamazdı.”
● “Bu millet kılı kıpırdamadan dava uğruna canını vermeye razı olmasaydı ben hiç birşey yapamazdım.”
● “Giriştiğimiz büyük işlerde, milletimizin yüksek kabiliyet ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız olmuştur.”
● “Türk kuvvet ve zekasının yenmediği ve yenemeyeceği güçlük yoktur.”
● “Benim hayatta yegane fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir.”
● “Gerektiğinde vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir.”
● İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!
● “Bir milletin başarısı, mutlaka bütün milli güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür. Bu nedenle bilelim ki, elde ettiğimiz başarı, milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak, ayni esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim.”
● “Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır.”
● “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.”
● “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
ATATÜRK’ÜN TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABESİ
NUTUK (Söylev) – Ankara, 20 Ekim 1927
Mustafa Kemal Atatürk tarafından 20 Ekim 1927 tarihinde Nutuk’un sonunda Türk Gençliği’ne yönelik yaptığı konuşmadır (Seslenişi). Nutuk, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı anlattığı 15 – 20 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Partisi 2. Kongresinde otuz altı buçuk saat süren tarihi konuşmasıdır.
Türk Gençliğine Bıraktığımız Kutsal Armağan
Saygıdeğer baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir dönemin öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım
Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.
Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK – 20 Ekim 1927
saygı ve sevgilerimle.
not:bir amerikalıya göre washington neyi ifade ediyorsa. bir türke göre atatürkte onu ifade ediyor. washinton un amerika kazandırdıkları degerlerle atatürk ün türkiye kazandırdıkları aşagı yukarı aynı özelliklere sahiptir. güneşi olmayanlar mum ışıgına mahkumdur..
Yazdıklarınıza katılıyorum. Bu kadar araştırma yaptığınız için sizin de elinize sağlık. Haklısınız lider olmak kolay değil. Washington-Atatürk benzetmesi de çok doğru. Bu benzetmeyi bazı Amerikalı tarihçiler de yapıyor. Öğreneceğimiz çok şey var!
hülya abla gerçekten güzel bir yazı elinize kolunuza saglık. bilinmeyenleri ögrenme olanagı bulabilmek çok bir şey. atatürk sıradışı bir liderdi. dünyada koruma olmadan hayatını sürdürebilen tek lider olabilme özelligini taşımaktaydı. yazınız için tekrar teşekür ederim.
sonraki yazılarınız merakla bekleyecegim. bakalım daha neler neler ögrenecegiz sizden.
degişik ve verimli konuları aktarmaya devam edeceksiniz gibi görünüyor. bekleyelim görelim.
saygı ve sevgilerimle
not: türk ve amerikan ilişkilerini çok büyük önemi ve degeri oldugunu belirtmek isterim. tarihleri boyunca birbirine karşı savaşmayan ender toplumlara bir örnek diyebiliriz.
Beğendiğinize her zamanki gibi çok memnun oldum. Sizlere ilginç geleceğini umduğum konular seçiyorum. Hem Streit’le tanıştığım, hem de daha önceki yıllarda Heath Lowry’yle birkaç kez söyleşi yaptığım için benim için de keyifli oldu yazmak. Tabii Atatürk’le ilgili olması da güzel bir olay. Kurtuluş Savaşı’nın nasıl kazanıldığını hiç unutmamak gerek. O kadar zor koşullarda savaş kazanmak insana imkansız gibi geliyor. Mustafa Kemal de imkansızı yapmış bir lider. Bunu bütün dünya kabul ediyor. Yorumunuz için teşekkürler.
Great goods from you, man. I have take into account your stuff previous to and you are just extremely wonderful. I actually like what you have received here, really like what you’re saying and the way in which through which you say it. You’re making it enjoyable and you still care for to keep it wise. I cant wait to learn much more from you. That is actually a tremendous website.
Thanks for your nice words. I am happy you liked the posts. More stories are coming your way!
I’ve been surfing online more than 3 hours as of late, but I by no means discovered any fascinating article like yours. It’s lovely worth sufficient for me. Personally, if all website owners and bloggers made excellent content as you did, the net shall be a lot more helpful than ever before.
Thanks for your kind words and sharing your comments. It means a lot.Hope you come back more often.