Suriye’den yaklaşık 1,5 milyon mülteci kabul eden Türkiye, Kobani’deki IŞİD saldırıları üzerine 200 bin Suriyeli’ye daha kucak açmış son haftalarda. Sığınmacıların büyük bölümü güneydeki kamplarda barınırken bir bölümü de yakınları olduğunu söyledikleri için büyük kentlere akın etmiş. Bunun ne demek olduğunu tahmin etmek zor, yerinde görmek gerek.
Türkiye’nin mega kenti İstanbul’da örneğin, adım başında Suriyeli sığınmacı çocuklar sarıyor etrafınızı. Onları görmezden gelmek, yok saymak mümkün değil. Gruplar halinde dolaşıyorlar ve özellikle de dillerini konuştukları için olsa gerek, Arap turistlerin peşine düşüyorlar. Aslında herkes nasibini bol bol alıyor para ve yemek için yalvarmalarından.
İstanbul’daki tablo insanın içini acıtıyor. Diyelim ki Taksim’deki bir Simit Sarayı’nda bir orta Türk kahvesi ya da demli bir çay içip bir arkadaşınızla kısa bir sohbet için mola verdiniz. Ama yapamıyorsunuz işte. Bir anda kocaman kara gözlü, çıplak ayaklı 4 en fazla 5 yaşlarında sığınmacı çocuklar uğruyor masanıza. Hepsi sıska, hepsi aç, hepsinin üstünde onları yağmur serinliğinden korumaya yetmeyecek incecik giysiler var. Masanıza yapışıp kalıyorlar, arada başka masaları da yoklamayı ihmal etmedikleri gözünüzden kaçmıyor. Her yudum boğazınızda düğümleniyor, her lokma yutkunmanızı engelliyor. Sonunda arkadaşınız daha fazla dayanamıyor, “gelin” diyor çocuklara ve karınlarını doyuruyor. Ya da bir başkası yapıyor aynı şeyi, ama sorun ya da çözüm bu değil elbet. Dilencilik yapan bu çocukların toplumun istenmeyen bir kesimi haline gelmesini önlemek gerekiyor. İstanbul’da konuştuğumuz sade vatandaş, Suriyeli sığınmacılar hakkında farklı duygular içinde. “Ortamı mahvettiler, sokakta rahat yürüyemez olduk” diyen de var, “Onlar da zavallı ne yapsınlar” diyen de. Hükümetin bu konudaki tutumunu eleştirenler de.
Türkiye yeni ders yılında kayıtlı sığınmacıların çocuklarını ilk ve orta dereceli okullara özel öğrenci olarak yerleştirme ve burslu okutma kararı aldı. Milli Eğitim Bakanlığı ayrıca Suriyeli öğrenciler için Türkçe kusları da açıyor. Çocukları sokaktan kurtarmak için önemli bir uygulama. Daha önce de YÖK üniversiteli Suriyeliler için benzer bir karar almıştı.
Türkiye, Amerika’nın ve Avrupa’nın bitmeyen eleştirilerinden de rahatsız görünüyor. Kendileri Suriyeli sığınmacılara yardım etmedikleri, Birleşmiş Milletler ve diğer ülkeler de Türkiyeye maddi yardım yapmadığı halde mülteci sayısı her geçen gün artan Türkiye’ye karşı duyarsız bir tutum izlediği eleştirisi var Türk halkından ve yetkililerinden de. En son Başbakan Ahmet Davutoğlu bir kez daha “Avrupa’nın 3 yılda kabul ettiğini biz üç günde ülkemize aldık, Avrupa’nın bizi eleştirmeye hakkı yok” dedi.
Türkiye’nin çok ciddi bir Suriyeli mülteci sorunu var ve dünya da bunu daha iyi anlamak ve değerlendirmek zorunda. Siz ne dersiniz?
hülya hanım. güzel bir konu ve begendim. suriyeli çocukların bakışları beni çok etkiledi suriyedeki iç savaş nedeni ile 2 milyon kadar mülteciyi misafir etmek zorunda kaldık. bu drama yardım edecekler çok kısıtlı ve kimsenin umrunda bile degil. bugün her kentte suriyeliler var. ya ucıza çalışıyorlar ya dilencilik yapıyorlar yada hırsızlık yapıyorlar. mültecilik gerçekten iyi olmayan bir hikaye olarak karşımıza çıkıyor. çocuklar ise peri masalları gibi masum ve çaresizlik için yaşamaya çalışıyor. umarım bu konuda bir çözüm yolu bulunur. çünkü her şey paraya bakıyor ve yardım denince büyük devletlerin hepsi kayboluyor. demekki çokta iyi degil bunların durumu. ne diyelim taksit taksit bazen paralar geliyor. fakat bu çok az ve asıl sorunu çözmede yeterli degil ve bir ilerleme ise ufukta görünmüyor.
evet hülya hanım bu sefer kısa oldu. bloglara başladıgınız günden beri iyi bir performans ile katkıda bulundum. yolarımızın kesişmesiyle tanıdık oluverdik.neyse yani. konuları özlemle bekleyecegim. emeginzie teşekür ederek size kolay gelsin. kendinize iyi bakın. saygılarımla.
not= anıl efendiden sürekli bilgi alıyorum. haber mailleri arada bir geliyor ve bende neler yaptıgını biliyorum. tahminime göre bu yaşta dünyayı gezenlerden biri muhakkak anıl dır.
Bloğumu ve yayınlarımızı izlediğiniz için çok teşekkür ederiz. Yorumlarınız bizim için çok değerli. Yazmaya devam edin lütfen.
Not: Oğlumu çok özlüyorum ama dünyayı gezmekten mutlu. Herşey gönlünce olsun diyorum.