Kadına karşı şiddet artık bitsin! Yeter! Bunu sürekli duyuyoruz ama uygulamada çok fazla ilerleme olduğunu söylemek mümkün değil. Hergün sadece Türkiye’de değil, Amerika’da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde kadınlar şiddet yüzünden ölüyor.
TBMM’nin Kararı
Olumlu bir gelişme haberi geldi Türkiye’den. Türkiye, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni, imzalayan ülkeler arasında sözleşmeyi parlamentosunda ilk onaylayan ülke oldu. TBMM Genel Kurulu, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü”nde, Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni yasalaştırdı. Tasarı görüşülürken CHP Grubu’nun görüşlerini dile getiren Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, bunun Türkiye için çok önemli bir sözleşme olduğunu söyledi. Türkiye’nin, AİHM’de kadına yönelik şiddetle ilgili olarak mahkumiyet kararı alan tek ülke olduğunu hatırlatan Bilgehan, sözleşmenin, ülkelere çok önemli sorumluluklar yüklediğini bildirdi.
Anadolu Ajansı’nın haberine göre, Gülsün Bilgehan, ilk kez kadına yönelik şiddetle ilgili bu kadar geniş kapsamlı uluslararası bir sözleşme çıkarıldığına dikkati çekerek, Türkiye’nin bunu kabul etmesinin, Avrupa Konseyi’nde olumlu izlenim yaratacağını belirtti. Bilgehan, sözleşmenin yürürlüğe girmesi için Türkiye’nin onaylamasından sonra 9 ülkenin daha onayı gerektiğini vurguladı. BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan da, kadına yönelik her türlü şiddetin önüne geçilmesi umuduyla tasarıyı onayladıklarını söyledi ve “Umuyor ve diliyoruz ki bu yasayla din, dil, ırk ayrımı yapılmaksızın, hiçbir kadına fiziksel, ruhsal, cinsel şiddet olmasın” dedi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır da kadını korumayı amaçlayan her konuda, Meclis’in birlikte hareket etmesi gerektiğini kaydetti. Kadına yönelik şiddetin, sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın sorunu olduğunu belirten Şandır, kadına karşı şiddetle mücadele, aile içi şiddetle ilgili olarak TBMM’de komisyon kurulmasını, sözleşmenin iç hukuktaki yansımalarının hızla tamamlanmasını istedi. AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli de, tasarı üzerindeki uzlaşmadan memnunluk duyduğunu belirtti. Canikli, Türkiye’nin, sözleşmenin hazırlanmasında, sonuçlandırılmasında öncülük eden 13 ülkeden biri olduğunu belirterek, “Bu sözleşmeyle Türkiye, önemli bir yükün altına giriyor” diye konuştu. Konuşmaların ardından tasarı, 1 çekimser oya karşı 246 oyla kabul edilerek yasalaştı.
Sözleşme ne getiriyor?
11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalan sözleşme, “Kadına yönelik şiddet”, “aile içi şiddet”, “Kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, “kadın” kavramlarını tanımlıyor. Sözleşmeyi imzalayan ülkeler, düzenli aralıklarla her türlü şiddet eylemi hakkında istatistiki veri toplayacak, şiddet biçiminin yaygınlığını ve eğilimlerini değerlendirmek üzere anketler yapacak, şiddeti önlemek için gerekli yasal önlemleri alacak. Sözleşme, taraflara, kadın erkek eşitliği, kalıplaştırılmamış toplumsal cinsiyet rolleri, kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişisel bütünlük hakkı gibi konulara ilişkin öğretim malzemelerinin, resmi müfredat içerisine ve eğitimin her seviyesine eklenmesi için gerekli adımları atma yükümlülüğü getiriyor.
Sözleşmeye imza koyan ülkeler, cinsel suç faillerinin tekrar suç işlemesini engelleyen tedavi programlarını oluşturulması için önlem alacak. Şiddet mağdurlarına, yasal ve psikolojik danışmanlık, mali yardım, konut, eğitim, öğretim ve iş bulma desteği sağlanacak. Sözleşme, taraflara, zorla gerçekleştirilen evlilikler, psikolojik şiddet, taciz, fiziksel şiddet, tecavüz dahil olmak üzere cinsel şiddet, zorla kürtaj ve kısırlaştırma, kadın sünneti, sözde namus adına işlenen suçların cezalandırılmasına yönelik gerekli hukuki ve diğer önlemleri alması konusunda yükümlülük getiriyor.
Sözleşme, uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyor. Sözleşmede, devlet kurumlarının ve görevlilerinin kadına karşı şiddet uygulanmamasını sağlaması, kadına karşı ve aile içi şiddetin önlenmesi, cezalandırılması, ulusal düzeyde veri toplanması ve eşgüdümden sorumlu bir resmi kurumun tespit edilmesine yönelik düzenlemeler de bulunuyor. Sözleşmenin uygulanmasını izlemek üzere bir uluslararası izleme mekanizması (Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele Uzmanlar Grubu-GREVIO) oluşturulacak, ulusal düzeyde toplanan veriler bu mekanizma ile paylaşılacak.
Rakamlarla Kadına Karşı Şiddet
Türkiye’de kadına yönelik şiddet olayları son yıllarda artış gösterdi. 2002 yılı kayıtlarına 66 olarak geçen kadın cinayet sayısı, 2007 yılında 1011’e çıktı. Kadın cinayetlerinde en büyük ortak özellik öldürenlerin erkekler olması.
İçişleri Bakanlığı Emniyet ve Jandarma teşkilatlarının istatistiklerine göre; 2001–2004 yılları arasında; 21.268 kadın aile efradına kötü muamele, 10.148 kadın kaçırma, 3.800 kadın müstehcen hareket, 3.366 kadın ırza geçme, 1803 kadın evlenme vaadiyle aldatılarak kızlık bozma, 1.371 kadın fuhuşa teşvik suçlarının mağduru olarak kayıtlara geçti.
“Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet” araştırmasının gösterdiği gibi, her 3 kadından 1’i fiziksel şiddete maruz kalıyor. Şiddete uğrayan kadınların dörtte üçü eşi tarafından şiddet görüyor. Cinayet sonucu ölen kadınların çoğu eşi tarafından öldürülüyor. Mor Çatı Dayanışma Merkezi’ne Ocak ayından bu yana başvuruda bulunan 1244 kadının her 2 tanesinden birisi sığınak talep ediyor. Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı’nın hazırladığı “2006 Yılı Faaliyet Raporu”na göre, Türkiye’de sadece kayıtlara geçmiş 72 bin 643 kadına yönelik şiddet içerikli saldırı bilgisi var. Bu kadınlardan 842’si saldırılar neticesinde öldürüldü, yaralanan kadın sayısı 9 bin 317 oldu. 2001-2006 yılları arasında namus adına bin 806 cinayetin işlendi, aynı dönemde 5 bin 375 kadının da intihar etti. Türkiye, uluslararası raporlara göre kadın erkek eşitliğinde 128 ülke arasında 121’nci sırada yer alıyor. Kadınların tamamına yakını hayatlarında en az bir kez cinsiyet temelli ayrımcılığa uğruyor. Parlamento’da kadın milletvekili oranı % 9, çalışma yaşamına katılan kadın oranı % 24, namus cinayetlerinin %100’ü kadınlara yönelik.
Tecavüze uğrayanların % 50’si 18 yaş altında ve bunlardan % 10’u erkek çocuk gerisi ise kız çocuk. Her 4 kız çocuktan biri cinsel şiddete uğruyor. Daha çok 7–9 yaş arası çocuklar cinsel şiddete hedef oluyor. 5–10 yaş arası çocukların % 55’i, 10–16 yaş arası çocukların % 40’ı ensest mağduru. Cinsel saldırganların % 75’i tanıdık biri. Ensest olaylarında faillerin % 50’si öz baba, sırasıyla da amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılar. Acil yardım hattını arayan kadınlardan % 57’si fiziksel şiddete, % 46,9’u cinsel şiddete, % 14,6’sı enseste ve % 8,6’sı tecavüze maruz kalıyor.
Bianet’in haberine göre Türkiye’de resmi rakamlar, son yedi ayda 226 kadının öldürüldüğünü, 478 kadının tecavüze, 722 kadının tacize uğradığını gösteriyor. 6 bin 423 kadın ise aile içi şiddet nedeniyle hastaneye başvurmuş. Verilere göre kadına yönelik cinsel saldırı suçlarında son beş yılda %30 artış meydana gelmiş.
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı verilerine göre, 2010’un ilk yedi ayında Türkiye’de 226 kadın cinayete kurban gitti. Cinayet işleyen erkeklerin yüzde 45’i polise verdikleri ifadede, “aldatıldıklarını” iddia etti. Güvenlik güçlerinin kayıtlarına aynı dönemde 478 kadın tecavüze, 722 kadın tacize uğradı; 6 bin 423 kadın aile içi şiddete maruz kaldığı için hastaneye başvurdu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana geldi. Buna göre 2006’da 528, 2007’de 473, 2008’de 577 ve 2009’da 652 kadın tecavüze uğradı. 2006’da 489, 2007’de 540, 2008’de 589, 2009’da 624 cinsel taciz olayı yaşandı. 2005-2010 yılları arasında, 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıdan mağdur oldu. Mağdur kadınların yüzde 40’ı şikâyetçi olmadı. Kadınların korktukları için şikâyetçi olamadıkları istatistiklere geçti.
Türk toplumunun yüzde 51’ini kadınlar, %25’ini 15-49 yaş grubu kadınlar oluşturuyor. 6 ve daha yukarı yaştaki 100 kadından 25’i okur yazar değil. 100 kadından 14’ü ilkokulu bitirememiş. 100 kadından 58’i ilkokul mezunu. Kadın nüfusun sadece %12’lik bir kesimi ortaokul ve daha üstü eğitim almış. Her yıl 600 bin ile 800 bin arasında kız çocuğu zorunlu eğitim yaşına gelmelerine karşın okula gidemiyor. Türkiye’de kadının işgücüne katılım oranı 1998’de %35 civarındayken günümüzde bu oran %27’e düşmüş. Erken yaş evliliği yapmış olan kadınların çoğunluğu tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Seçme ve seçilme hakkını 1934’te elde eden Türk kadını parlementoda ancak %4 oranında temsil ediliyor. Bu oran Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasındaki en düşük oran. 1998 yılında Güney ve Güney-Doğu Anadolu’da yaşayan kadınların % 58’i ev-içi şiddete maruz kalmış. Yüksek ve orta gelirli kadınların % 23’ ü kocaları tarafından taciz edilmiş veya dayak yemiş. Ev-içi şiddetin kurbanlarından % 86.1’ı kadınlar. Kadınların % 39.2, 15 -19 yaşları arasındaki genç kadınların da % 63’ ü dayağı haklı görüyor. Kız çocuklarının erken yaşlarda evlenmeleri ve özellikle akraba evliliği yapmaları ülkemizde bebek ve anne ölümlerinin sayısını artırıcı bir etken. Güneydoğu ve Karadeniz bölgeleri ile kırsal alanlarındaki ekonomik ve sosyal az gelişmişlik kadın ve kadının sorununu ağırlaştırıyor.
Bu dehşet verici rakamlar, Türkiye’deki istatistiklere, BM, UNICEF ve Avrupa Komisyonu raporlarına dayanıyor. Ne kadar üzücü değil mi? Ben bir arkadaşımı kocasının kurşunları yüzünden kaybettim. Acısını hala yüreğimde taşıyorum. Ve baba, oğul, yeğen, amca, dayı, bütün erkeklere sesleniyorum buradan, ne olur kızınıza, karınıza, kardeşinize, annenize şiddet uygulamayın. Nedeni ne olursa olsun, adını ne koyarsanız koyun, ihanet, töre, yalan belki ama yargılayıp cezalandıran siz olmayın çünkü hiçbir şey cinayeti haklı gösteremez, göstermemeli. Bırakın öfkeleri, nefretleri, şiddetleri bir yana, çevremize saygıyla, sevgiyle yaklaşalım, değer verelim.
hülya abla yazıyı baştan aşagı okudum. ilginç tespitlere rasladıgımı söyleyebilirim. alınan önlemler ve uygulamlar çok degerli. yapılması düşünülenlerde çok güzel. istatistikleri inceledim.
devlet çok güzel bir istatistik yapmış. fakat burada istatistik yaparken unuttukları bir şey var.
hiçbir bayan normal koşullarda kocasına,babasına,amcasına,dayısına,kardeşine vs gibi yakınına normalin dışında bir davranış biçimini asla sergilemez. az düzeydeki istisnalarında kültür bozuklukları ile gerçekleştigini düşünüyorum.
devlet bir olay oldugunda ilgili tarafların sosyo-ekonomik durumlarını inceletmeyi unutmuş. bunu bir polis yapacak degil. bunu akademisyen veya uzman yapacaktır. bütün bu olayların arkasındaki temel neden sosyo-ekonomik bozukluktan kaynaklanıyor. ve tek sorumlusuda devlettir. devlet istatistik verileri bunu çok güzel örtbas etmiş. ekonomik durumu iyi olmayan ve ekonomik özgürlügü olmayan bayanların yaşamaya mahkum edildikleri koşulların onları nasıl etkilediklerini ve terbiyesi ve egitimi çok berbat olan erkekler tarafından nelere maruz bırakıldıklarının ayrıntılarını buradaki özgür basın çatır çatır yazmaktadır. tek suçlu devlet.
devletimizin asil varlıgı. devlet istatistik ve emniyet ve jandarmadan gelen bilgileri iyi degerlendirip bunun önlemlerini çok çok önceden ve onlara maddi ve manevi kaynak aktararak yapabilir. bunların sayısı fazlada degil. bunları asil devletimiz koruyup kollayabilir.
bugünkü devlet mekanizmasını işleten hükümet ve ilgili sisyasi düşünce bu konuda sınıfta kalmıştır. ilgili bakanlıklarının bunu önleyemedigi ve sonuçlara ortak oldugu kesindir. bunların yaptıklarına hep susmayı ve görmezden gelmeyi. ülkemizin bayanları için yapmadım ve yapmayacagım. gerçekleri onların suratında patlatmayı ve eleştirmeyi uygun buldum.
bayanlar ve kadınlar. bir erkegi dünyaya getiren. annelik yapan,kardeşlik yapan,hanımlık yapan erkegin var olma nedeni ve en büyük dayanagıdır. her başarının arkasında bir kadın vardır diye boşuna dememişler. dünyada bayanların en iyi ve layık yaşatıldıgı ülke japonyadır.
umarım bu başarıyı ülkemiz yakalayabilir. amerikanın istatistiklerini bilmiyorum hülya abla.
bana bu imkanı veren amerikanın sesi ve hülya ablasına çok teşekür ediyorum. kurumsal ve mesleki hayatınızda size başarılar dilerim.
not: bütün erkekleri postalamaya kalksanız hepsinin gidecegi en güzel adres bir bayandır. belki bir annedir, belki bir kızkardeştir, belki bir hanımdır, belki bir kız arkadaştır,belki bir haladır, belki bir teyzedir, belki bir babanın kızıdır,
Özellikle notunuzu beğendim. Çok haklısınız. Keşke herkes sizin gibi bu konuda böyle duyarlı olsa. Kadınların çektiği çile belki o zaman son bulur. Umudumuz da bu. Yorumlarınız için çok teşekkürler.