Bugün üzüntüyle sevinci birarada yaşadım. Sevindim çünkü Türk-Amerikan Dernekleri Kurulu ATAA Başkanı Ergün Kırlıkovalı eksik olmasın güzel bir haber yollamış. 17 Aralık’ta Los Angeles’ta Oscar aday adayı olan ‘Ateşin Düştüğü Yer’ filminin galasını yapacaklarını yazıyor, Türk toplumunu gösterime katılıma çağırıyor. Teşekkür ediyorum, yönetmen İsmail Güneş’e ulaşmamı sağladı, hemen bir telefon söyleşisi gerçekleştirdik. Elbette bir Türk filminin Oscar aday adayı olması inanılmaz güzel bir haber. Hele son 5’e kalırsa-ki bu 10 Ocak’ta belli olacakmış- daha da harika. Ama üzüldüm çünkü bu filme gönül veren İsmail Bey öyküyü bütün içtenliğiyle anlatırken anlatırken içim acıdı. Yine kimbilir kaç genç kız, kaç anne, kaç kardeşin kanı akacak töre cinayetleri yüzünden dedim kendi kendime. Ama bu öyküleri herkes duymalı ki bu soruna bir çözüm bulunsun. Kendimi düşündüm, bir sineği bile öldüremeyen ben, her türlü toplumsal baskıya rağmen bir cinayet işleyebilir, bir cana üstelik de çok yakınlarımdan birinin canına kıyabilir miyim sorusunu sordum. Bir babanın bunu nasıl yapabildiğine yandım. İsmail Güneş belli ki bu konuyu çok sorgulamış, duygusal bir yolculuğa çıkmış. Dilerim “Ateşin Düştüğü Yer” son 5’e kalır ve Yabancı Film dalında Oscar heykelciğini kucaklar. Umuyorum ve diliyorum, öyle bir gün gelir ki Türkiye’de artık töre cinayetinin arkasına sığınıp da erkekler kadınları öldürmez, babalar kızlarına, eşlerine, erkek çocukları kız kardeşlerine, annelerine kıymaz.
Gerçek bir töre cinayeti
Türkiye’den bu yıl Yabancı Film dalında Oscar’a aday seçilen film ‘Ateşin Düştüğü Yer’ (İngilizce adıyla Where the Fire Burns) acı bir yol hikayesi, bir töre trajedisi. Onaltı yaşındaki Ayşe’nin dramı. Elazığlıbir çiftçi ailesinin kızı olan ve Alanya’da yaşayan 16 yaşındaki Ayşe birdenbire hastalanıyor ve ameliyat olması gerekiyor. Ayşe’nin ailesi bu ameliyatı gerçekleştirmek için büyük bir dayanışma sergiliyor. Ameliyat sırasında kızın üç buçuk aylık hamile olduğu anlaşılınca herşey değişiyor. Kızlarının hamile olduğunu öğrenen aile töreye boyun eğmek zorunda kalıyor. Ayşe’yi yaşatmak için büyük mücadele veren aile, bu kez namusu kirlendiği gerekçesiyle onu öldürmek için yarışıyor. Sonunda öldürme işini üstlenen baba Osman’la Ayşe birlikte bir yolculuğa çıkıyor. Bu hazin yolculuk, baba-kızın birbirlerini yeniden tanımasına ve sevmesine neden oluyor ama Ayşe’nin kaderini değiştirmiyor.
Film Montreal Film Festivali’nde ödül aldı
Yönetmen İsmail Güneş’in son filmi ‘Ateşin Düştüğü Yer’ Montreal Film Festivali’nden büyük ödül ‘En İyi Film’ ve FIPRESCI ödüllerini kazandı. ‘Ateşin Düştüğü Yer’ intikam ve pişmanlık duyguları içinde gidip gelen bir babayla ve toplumun acımasızca cezalandırdığı bir genç kızın içler acısı ama gerçek öyküsü. Filmin senaryosu, bir gazete haberine dayanıyor.
‘Ateşin Düştüğü Yer’ Fethiye’de Çekildi
İsmail Güneş’in ‘Ateşin Düştüğü Yer’ filminin çekimleri Muğla’nın Fethiye ilçesinde yapıldı. Oyuncu kadrosunun büyük bölümünü yerel halk oluşturdu. Baran Seyhan’ın yapımcılığını yaptığı filmin çekimleri 5 hafta sürdü ve film geçen yıl vizyona girdi.
‘Ateşin Düştüğü Yer’ filminde genç oyuncu Elifcan Ongurlar, deneyimli iki oyuncuyla, Hakan Karahan ve Geniş Aile dizisinde bir polisi canlandıran Yeşim Ceren Bozoğlu’yla birlikte beyaz perdede ve Ayşe rolünü insanın içini acıtan bir başarıyla canlandırıyor. Elifcan Ongurlar, 2000 genç kız arasından seçilmiş ve son zamanlarda Kayıp Şehir adlı televizyon dizisiyle de dikkati çekiyor.
Yönetmen İsmail Güneş’le yaptığım söyleşinin tamamını aşağıdaki link’ten dinleyebilirsiniz.
Film, hassas bir toplumsal konu uzerine ve burada gayet akici bir dil ve duyarli bir uslup ile cok guzel anlatilmis. Hem film yapimcisini ve hem de yazari kutlyorum.
Sevgili Ergun Bey,
Yorumunuz için ve yönetmen İsmail Güneş’e ulaşmamı sağladığınız için çok teşekkür ederim.Konu bana çok dokundu. İsmail Bey’in anlatımı da gerçekten çok samimi ve gerçekçi. Toplumun ciddi bir yarası bu konu. Etkilenmemek elde değil. Umarım film Oscar alır. Bu fırsattan yararlanarak, sizin ve Türk Amerikan Dernekleri Kurulu’ndaki bütün Türklerle Amerikalılar’ın yeni yılını kutluyor, sağlık ve mutluluklar diliyorum. Herşey gönlünüzce olsun!
evvveeett ve yine hülya abla profesyonel oldugunu ilan etmiş. yine sıradışı bir konu ve gökkuşagının her bir rengi gibi farklı konuları paylaşmaya devam etmekte direniyor. hülya abla yazıyı okudum ve fragmanıda izledim.
bir türk filminin oscara aday adayı olması gerçekten çok güzel umurm dereceye girerek oscar ödülünde yabancı film katogorisine aday olur. ve bize gurur kaynagı olur.
töre cinayetlerine aslında yapmak yada yapmamak olan iki zıtın kaynagın ne oldugunu araştırmak ile yaklaşmanın dogru olacagını düşünüyorum. felsefede iki zıt kavramların nedenlerinin araştırılması ve anlaşılması kendi başına bir bilim alanı olarak kabul edilir ve filozofların bunları anlatan biçimleri genelde olaylara yönelik düşüncelerinde ortaya çıkar.bazen söyledikleri sözler hala insanlar tarafından kullanılmaktadır.
bu filmde yapmak genç bayanın özgürlügü ve insan hakkı olarak ortaya çıkıyor. eger bu salınım olacaksa sonuçlarını kendi adı gibi bilen genç kız. kendi temel içgüdüleri ile birlikte oldugu delikanlıyı ikna ederek ve ailesinin rızasını alarak güzel bir dügünle evlenseydi sorun olmayacaktı. ve genç kız şunuda düşünmeli ben böyle bir duruma düşersem yaşadıgım toplum bana nasıl ve hangi gözle bakar. özgürlük ve insan hakkı n ekadar olursa olsun genç kızın içine düştügü durum büyük bir ihmalkarlık ve aptallıktan ibaret.
bu filmde yapmamak ise ailesinin içinde yaşadıgı toplumda onurunun ayaklar altına alınması olarak ortaya çıkıyor.bu aile için o kadar zor ve tarif edilemez durumdadır.
ailesinin genç kız için büyük suçu var. genç bir kız yalnız yaşamya başladıgında riskler onunla beraber olmaya başlar. sadece türkiyede degil pislikler dünyanın heryerinde var. aile burada genç kıza kol kanat gererek eninde sonunda kızlarının bir hayat arkadaşı olması sürecini toplumun kabul edebilecegi şartlarda olmasını saglayarak namusunu ve onurunu koruması gerekirdi. eger bunu yapamıyorsan kızını degil kendini öldürmelisin.
taraflar sorumluluklarını bilmedigi insan namusu ve onuru pislikler tarafından ayaklar altına alınıyor. sonuçta töre adına güçlü olan zayıf olanı öldürüyor.biri mezara degeri ceza evine gidiyor.buna sebep olan ise elini kolunu sallaya sallaya geziyor.
bütün dünyada hukuk temelini o ülkenin kültürü oluşturur. bu gelenek ve göreneklerden saglanır. bizim ülkemizdede böyle . fakat böyle toplumun istemedigi bir pozisyonlara düşürülen bir bayanın neden bu duruma düştügünün cezası yok. akıl ve mantıkla konuşalım bu filmdeki kız ortalık kızı degil. peki neden bunu bu duruma düşüren için bir ceza öngörülmüyor. işte bunuda salla başını al maaşını alanlara yöneltmek gerekir.
SAYGI VE SEVGİLERİMLE
not=bu gelenek,görenek ve töre gibi dar kalıpların benden yıllarımı çaldıgını söyleyebilirim. insan özellikle bakış açıları genişleyen kişiler kendi kabugunu kendi kırarak özgürlügünü ilan ediyor. marifette benim yaptıgım gibi iki farklı dünya yaşam biçimini bir arada idare ederek ikisinide yaşamak.
Beğendiğinize çok sevindim. Böyle öyküler insanın yüreğini sızlatıyor. Oscar’da başarılı olmasını tabii ki yürekten diliyoruz. Buarada sizin ve ailenizin yeni yılını kutluyorum, 2013 hepinize sağlık, mutluluk ve başarı getirsin.
bende başta sizin ve ailenizin ve ayrıca voa türkçe bölümü ailesinin yeni yılını en içten dileklerimle kutluyorum. yeni yıl umarım herkese ihtiyacı olanı getirir. uzaklarda olsakta gönüllerimiz bir olsun. yeni yıl hediyesi olarakta size bir demet sevgi ve bir demet saygı gönderiyorum. onları gönül vazonuza koymanızı ve tebessüm ile sulamanızı rica ediyorum.
Sevgili okurum, çiceklerinizi aldım, vazomda duruyor, baktıkça gülümsüyor ve iyi ki sağlıklıyım, iyi ki bir ailem var, iyi ki bir işim var, iyi ki beni düşünenler var diyorum. Hayatta bunlardan daha önemli ne olabilir ki? 2013’ten umutluyum. 13 rakamını severim, bir uğursuzluğunu görmedim. Türkçe Bölümü’ndeki arkadaşlarım ve bütün VOA adına Washington’dan size ve annenize en iyi dileklerimizi gönderiyor, mutlu yıllar diliyoruz.