2011 hem dünya siyasetine hem de küresel ekonomiye, deyim yerindeyse, damgasını vuran bir yıl oldu.
Arap baharıyla yıllardır halkını baskı altında tutan rejimler, çok klasik bir benzetme olacak ama, domino taşları gibi tek tek devrildi.
Arap dünyasındaki diktatörler gibi sağlam taşlar diye bilinen gelişmiş ülke ekonomileri tir tir titredi. Arap dünyasında alttan gelen halk hareketi siyasi tsunami’ler yaratırken, Avrupa’da “tedirgin piyasalar” borç krizindeki Euro bölgesini beşik gibi salladı.
Diktatörler gitti, Euro, IMF yardımları ve Avrupa fonları ile depreme dayanıklı hale getirilmeye çalışıldı.
2011’in sarsıntıları kendini Amerika’da da hissettirdi.
Amerika yeni yıla yeni bir Kongre ile girdi. Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçiren Cumhuriyetçiler daha ilk günden kamu borçlarını, devlet harcamalarını, bir önceki yıl kabul edilen sağlık ve finans reformlarının iptalini gündemlerine aldılar.
Senato’daki çoğunluğunu koruyan ama oy kaybına uğrayan Demokratlar da, Beyaz Saray’ın da desteğiyle, istihdamı artırmanın, ekonomiyi canlandırmanın tek yolunun kamu harcamalarını kısmak olmadığını, üst gelir grubundaki bireylerin ve kurumsal vergi sistemindeki boşlukların kapatılmasının da işe yarayabileceğini savundu.
Atlantik’in öte yakasında da sular durulmuyordu…
Tunuslu seyyar satıcı Muammed Buazizi’nin 2010 Aralık’ında kendi vücuduyla fitillediği isyan ateşi 2011’in başlarında Arap ülkelerinde orman yangınları gibi hızla ilerlerken, Ocak ayında Estonya’nın katılımıyla 17’ye yükselen Euro bölgesi için Şubat ayında Avrupa İstikrar Mekanizması adı altında bir kurtarma fonu oluşturuluyordu. Amaç, Yunanistan’dan yola çıkan “borç meşalesinin” Olimpiyat ateşi gibi ülke, ülke, kıta, kıta ilerlemesini önlemekti. Ancak yine de Portekiz Nisan ayında “havlu atacak” ve yardım fonuna ihtiyacı olacağını açıklayacaktı.
Atlantik’in bu yakasında, Amerika’da ise, Nisan ayına gelindiğinde bütçe konusunda tarafların anlaşmazlığı, federal daireleri kapanma noktasına getirdi.
Tüm dünya nefesini tutup, Amerikan hükümeti kepenk kapatacak mı diye beklerken, varılan anlaşmayla bu olası itibar sarsıcı durum atlatıldı.
Bu arada Washington’da IMF ve Dünya Bankası’nın mutat bahar toplantıları için biraraya gelen liderler “Küresel canlanma var, ancak istediğimiz ölçüde değil,” görüşünü seslendiriyorlardı.
Bir ay sonra, Mayıs ayında, bir otelin kat hizmetleri görevlisine cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle adı bir seks skandalına karışacak olan IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’a aitti bu sözler.
Kahn, “Ekonomik canlanma hala istediğimiz gibi değil çünkü dengesiz bir büyüme sözkonusu. Bu dengesizlik hem ülkeler arasında, hem de ülkelerin bireyleri arasında,” diyordu. Kahn’a göre, gelişmiş ülkelerin borç yükü ile gelişmekte olan ekonomilerdeki ısınma dengesizliği körüklüyordu.
T.S. Eliot, “April is the cruelest month- Nisan ayların en zalimidir” der ya, 2011 Nisan’ını belki buna örnek verilebilir. Çünkü, 9 Nisan’da federal devlet dairelerini kapanmaktan kurtarmanın “dayanılmaz hafifliğine” bırakmak isteyen Amerikalı politikacılar, 18 Nisan’da Standard and Poors’un açıklamasıyla neye uğradıklarını şaşırdılar.
Derecelendirme kuruluşu Amerika’nın görünümünü ilk kez negatife çevirdi. Karar Amerikan borsalarında 200 puanlık düşüşe neden oldu, altına tavan yaptırdı.
Gerçi derecelendirme kuruluşu Amerika’nın “AAA” olan kredi notunu değiştirmedi, ama Nisan en zalim ay olarak kaldı…
Nisan’da bir ilk daha oldu ve mahremiyetine büyük özen gösteren ABD Merkez Bankası (FED) tarihinde ilk kez bir basın toplantısı yaptı. Banka Başkanı Ben Bernanke, medya mensuplarının karşısına geçti ve onların sorularını yanıtladı.
Mayıs ayında, Euro bölgesi ve IMF, zor durumdaki Portekiz için 78 milyar dolarlık yardımı onayladı. Mayıs ayında bir önemli gelişme daha vardı, El Kaide lideri Usame Bin Ladin, bir operasyonla kendi evinde öldürüldü.
Bin Ladin’in öldürülmesi sonrasında petrol fiyatları düştü, borsalar yükseldi… Ancak bu etki etki uzun soluklu olmadı, piyasalar kısa süre sonra kendi günlük sıkıntılarına odaklandı.
Haziran Atlantik’in iki yakasında, “iki yakayı biraraya getirme” çabalarıyla geçti.
Yunanistan’dan, yardımların yeni dilimini alabilmesi için yeni acil önlemler alması istendi. Bu istekle birlikte, Yunanistan’ın Euro bölgesinden çıkartılabileceği söylentileri de yayılmaya başladı.
Bu arada Amerika’da, bütçe tavanının yükseltilmesine ilişkin görüşmelerde anlaşmazlıklar “tavan” yaptı.
Öte yandan Yunanistan parlamentosu 40 milyar dolarlık yeni acil önlem paketini açıkladı. Yunan halkı bir kez daha sokaklardaydı.
2011 Haziran ayı, IMF’nin başına kim gelecek sorusunun cevaplanmasıyla noktalandı. Fransız Strauss-Kahn’ın yerini yine bir Fransız, Christine Lagarde aldı. Bu şekilde BRICS ülkelerinin, “yeni başkan bizden olsun” şeklindeki “kadife isyanı” da noktalanmış oldu.
Bir yılı, bir blog yazısına sığdırmak zor, o yüzden yılın ikinci yarısı bir sonraki yazıya…